ZÜLFÜ LİVANELİ YAZDI..
Vatan gazetesi yazarlarından Zülfü Livaneli'nin bugünkü yazısı
Elimden geldiği kadar gençliği izlemeye çalışıyorum. “Yoz gençlik” falan diyerek burun kıvırmak bana doğru gelmiyor. Çünkü bir zamanlar biz de büyüklerimizin değer yargılarını altüst ediyorduk.
Bir gün “kafam bozuk” demiştim de babam fena halde çıkışmıştı bana.
“Ne biçim Türkçe konuşuyorsun?” demişti. “Bu kadar da kitap okuyorsun. Makine bozulur, araba bozulur ama kafa bozulur mu hiç?”
Ama bizim özel jargonumuz vardı ve bunu kullanarak büyükleri şaşırtmaktan zevk alıyorduk.
Ionesco’nun Kel Şarkıcı oyununu izledikten sonra bir konuşmayı o kadar çok beğenmiştim ki önüme gelene tekrarlayıp duruyordum.
“Kel şarkıcı ne yapıyor?”
“Saçlarını tarıyor!”
Herkes yüzüme tuhaf tuhaf bakıyordu ama zaten benim de amacım “aykırı olmak”tı.
***
Bugünün gençleri edebiyattan başka alanlara kaydı ama yine de aykırı olmaya meraklı.
Genç kızlar arasında emotional’ın (duygusal) kısaltması olan emo gruplarını duymuştuk ama ben tiki ve jonjon gruplarını yeni duydum.
Mesela “tiki”ler giyimleriyle hemen ötekilerden ayrışıyormuş.
Çok kısa bir mini etek ve altına kalın tayt giyiyorlarmış. Bu, tiki giysisiymiş.
Geçenlerde iki tiki kızımız kitapçı vitrinine bakarken biri ötekine dönüp “Aaa kız bak” demiş “Aşk-ı Memnu’nun kitabı da çıkmış.”
Öteki “Amma da çabuk yazıvermişler!” demiş.
***
Şimdi buna kızmalı mı?
Hayır!
Bence o tiki kızların hiçbir suçu yok.
İçinde yetiştikleri ortam onları sürekli olarak kültürle ilgilenmeyen, düşünmeyen, sorgulamayan bir sürü insanı olmaya zorluyor.
Hayatta tuttukları yer ancak “tüketici” kelimesiyle nitelensin istiyor.
Okuyan yazan, tehlikeli sorular soran, adaletsiz düzeni sorgulayan bireyler o ortamın işine gelmiyor.
Bu büyük selin karşısında o gencecik kızlar ne yapsın, nasıl kendilerini ayrıştırsın?
Hayatları okul, televizyon ve magazin arasına sıkışmış bir kuşağın kaderini nasıl değiştirsinler?
Dolayısıyla “Aşk-ı Memnu’nun kitabı çıkmış!” diyen kızımız suçlu değil.
Suçlu olan bizleriz.