YEŞİLÇAM’I Tİ’YE ALAN YOK

Boncuk Yılmaz, tren yolculuğunda tanıştığı kısa film yönetmeni Ahmet Uluçay’ın ilk uzun metrajlı denemesi ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’la oyunculuğa adımı attı. Dizilerde yan rollerde rol alan Yılmaz, ‘Haneler’deki Pınar karakteriyle kısa sürede şöhretin kapılarını araladı

YEŞİLÇAM’I Tİ’YE ALAN YOK

Herkes gibi bir geçiş süreci yaşadınız. Mesela son 10 senenin sizde bıraktığı izler neler?
Aslında çok keskin hatları olan bir geçiş süreci yaşamadım. Hayat, sürprizlerle dolu. Sen de iyi veya kötü, hayattan aldıklarınla devam ediyorsun. Yaşanan her gün bir iz bırakarak geçiyor. 10 sene, uzun bir zaman ve benim de biriktirdiğim izler yok değil.

İletişim fakültesini tercih etme sebebiniz neydi?
Görünenin arkasında olup bitene daha fazla merak duyuyordum.

Ahmet Uluçay, sizi bir tren yolculuğunda keşfetti. ‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’ filmi ile oyunculuğa başladınız. Teklifi kabul ederken, kendinizle ilgili tereddütleriniz oldu mu?
Olmaz mı? Elbette oldu. Şanslıyım ki başladığım yerde herhangi bir yönetmen değil, Ahmet Uluçay vardı. Sinema aşkıyla yanıp tutuşan, sinema yapmak için her şeyi göze alan, mücadele eden, tutkulu bir yönetmen. Onu tanıdıktan sonra, tereddüt etmek yerine, hikayesine bir yerinden dahil olduğum için minnet duydum. Ömrümün sonuna kadar taşıyacağım bir minnet.

Trende tanışmanız sizce şans mı kader mi?
Şans mı, kader mi bilmiyorum ama insanoğlunun hayatında böyle anlar olduğunu düşünüyorum. O anlarda verdiğimiz kararlar ve yaptığımız tercihler, hayatın geri kalanını şekillendirebiliyor. Tercihim aksi yönde olsaydı ve başka bir yoldan gitseydim, o yol da yine buraya varır mıydı? Bilinmez.

Bu film size ödül getirdi. Sanki tüm taşlar yerini bulmuş gibi oldu. Neler hissettiniz?
‘Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak’, ilk olarak İstanbul Film Festivali’nde izleyici karşısına çıktı. Ben de kendimi ilk defa perdede o gün izledim. Büyük bir heyecan duydum. Hatta ürkütücü bir heyecan, endişe, merak! Duygularım birbirine karıştı. Zaten bu his bir daha da geçmedi. Bu yüzden hâlâ kendimi izlerken huzursuz oluyorum.

Ardından ‘Sıla’ ile dizi sektöründe tanınır hale geldiniz. TV’nin getirdiği popülarite neleri değiştirdi?
Sektöre hemen giriş yapmadım aslında. Okulum devam ediyordu ve öncelik okuldaydı. Mezun olduktan sonra ‘Sessiz Gece’, ‘Kızlar Yurdu’ ve ardından ‘Sıla’da yer aldım. Televizyon oyunculuğunun sonuçlarından biri popülarite. Hayatımı etkiledi ama değişiklik olmadı.

Eğer plan kurmayı seviyorsanız, bundan bir sonraki durağınız neresi olur? Sırada ne var?
Tabii ki hayattan beklediklerim, gerçekleşmesinden mutluluk duyacağım hayallerim ve hedeflerim var. Ama keskin köşeli planlarım yok. İstekler ve hayaller bir süre sonra şekillenip planlarımız oluyor.

‘Haneler’de oynadığınız Pınar karakteri, çok ses getirdi. Bu karakterin üzerinize yapışmasından endişe duyuyor musunuz?
Filmden sonra ‘Kızlar Yurdu’nda görme engelli bir öğrenciyi, ardından da ‘Sıla’da bir aşiret kızını canlandırdım. Başarılı bir iş ise, oyuncu o karakterle hatırda kalabilir. Ancak karakterlerin oyuncuya yapıştığını düşünmüyorum.

Dizi iyi gitse de “Pınar’ın da tükeneceği bir nokta vardır” diye düşündüğünüz oluyor mu?
Seyirci ne kadar izleyebilir? Her şey çok hızlı değişiyor ve tabii ki canlandırılan her karakterin de tükendiği bir nokta vardır.

Yaban ve Pınar tiplemeleri üzerinden Yeşilçam’ı ti’ye aldığınıza dair spekülasyonlar geliştirildi. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
Haneler bir skeç programı. Yaban ve Pınar da bu programın parçalarından biri. Yeşilçam, bu tiplemelerin çıkış noktası, evet ama bunu ‘ti’ye almak’ diye tanımlamak bence çok yanlış.

Sizi ne zaman tekrar beyazperdede göreceğiz?
Ön hazırlık aşamasında olan ve sabırsızlıkla beklediğim bir proje var. Umarım çok yakında beyazperdede olacak.