YATAĞIMIZI HİÇ AYIRMADIK!

Dayak yediği iddiasıyla iş adamı kocası Tuncer Öztarhan’a boşanma davası açan Ece Erken olaylı evliliğiyle ilgili ilk kez bu kadar samimi konuştu...;

YATAĞIMIZI HİÇ AYIRMADIK!

Hayatının aşkıyla çok problemli bir dönem geçiriyorsun. Ama televizyona çıkıp eğlence programı yapıyorsun...

Yaşadığım tüm zorluklara rağmen hayat devam ediyor. Hayat çok kısa ve zamanımız çok değerli. Sonuçta her şey insanlar için. Gün gelir evlenirsin, gün gelir boşanırsın... Sağlığım, ailemin sağlığı yerinde olsun gerisi boş...


Peki dört duvar arasında kendinle başbaşa kaldığında da bu kadar güçlü müsün?

Gerçekten çok üzüldüğüm zamanlar oldu. Bunu eşim bile bilemez. Ne anti depresan kullandım, ne psikoloğa gittim. Sorunlarımı kendi kafamda, kimseden yardım almadan halletmeye çalıştım. Sadece boşanmayla ilgili haberlerimiz çıktığında uyku ilaçlarıyla tüm gün uyudum. Bir hafta boyunca gazete okumadım, televizyon izlemedim.


Yedi yıl flört, bir yıl evlilik... Seni “Yeter artık” noktasına ne getirdi de, vurdun kapıyı çıktın?

Kadın her şeyi biriktirir ve bir anda patlar. En sonunda gözün hiçbir şeyi görmez. Çok sevse de çekip gider. Benim de öyle oldu. Seviyordum ama yaşadığım bir patlama noktasıydı. Boşanma kararı alıp babamın evine gittim.



Boşanma kararının ardından ilk yalnız kaldığın gece nasıl geçti?
O değil de ilk doğum günüm çok buruk geçti. Normalde doğum günlerimde hep kalabalık olurduk, Tuncer yanımda olurdu ama bu sefer öyle olmadı. O gün annemi aldım yemeğe çıkardım, annemle mutluydum tabii ki ama hayatımda geçirdiğim en buruk doğum günümdü. En dibe vurduğum gün o gündü.


Tuncer o gün aramadı mı?

Hayır aramadı. Eşim doğum günümde beni unutmuştu.


Hâlâ “eşim” diyorsun...

Sonuçta ben onun nikahlı karısıyım. Hâlâ kağıt üzerinde evliyiz.


Ama yüzüğü çıkartmışsın...

Onu daha çok hatırlayıp, acı çekmemek için takmıyorum.


O zaman hâlâ seviyorsun...

Evet eşimi hâlâ seviyorum. Bizim sevgiyle ilgili bir sorunumuz yok zaten.


Evliliğinizde en büyük sorun neydi?

Bu sadece tek bir şey değildi. Bunlar 14 madde halinde dava dilekçemde yer alıyor.


Çıkan haberlerdeki gibi ağzın dağılıp, gözün morardı mı?

Hayır öyle bir şey olmadı. Ben hiçbir zaman çıkıp “Eşimden şiddet gördüm” demedim. Sapık bir insan değil eşim. Sinirle itişme kakışma yaşadık. Sürekli olan bir olay değildi. Her defasında bir daha olmayacağını düşündüm. Ayrıca yaşadığımı şiddet olarak tabir etmek yanlış olur. Dediğim gibi sinirle itişme kakışma oldu. Kolumu bir insan mıncıklasa bile eğer canım acıyorsa bu bir zarardır.


Eşinle para için evlendiğini söyleyenler oldu...

Böyle bir kız olsaydım asla boşanma davası açmazdım. Çünkü kavgalarımız benim çalışma istediğimden kaynaklanıyordu. Tam aksine evlendikten sonra mal varlığımda azalma oldu. Arabamı sattım. Şu an arabam yok. Her yere taksiyle gidiyorum. Ayrıca benim eşim yaşlı, göbekli, çirkin bir adam değil ki.


Çalışmandan neden rahatsız oluyordu?

Tamamen evle ilgilenmemi istiyordu.


Evliliğinde senin hiç hatan yok muydu?

Var tabii... Sonuçta kimse mükemmel değil. Belki ikimiz de daha anlayışlı olabilirdik. Ortayı bulamadık, çünkü acemiyiz evlilik konusunda. Ama bu olayla birlikte dostumu düşmanımı tanıdım. 1-2 yıllık evliliği olan insanlar kalkıp evliliğin sırrını anlattı. Bu çok komik. Sanki 30 yıllık evlisin, sen bize neyin sırrını vereceksin? Yanımda sandığım insanların bu şekilde davranması bende müthiş bir hayalkırıklığı yarattı.


Burada Özlem Yıldız’dan bahsediyorsun galiba...

Kesinlikle kimsenin ismini vermiyorum, üzerine alınmak isteyen alınır. Alınacaklar da önce 30 yıllık evlilikte boşanmamayı becersin, çocuklarının annesi olsun, o zaman bize ders versin.


Yazıldığı gibi Özlem Yıldız’ı gerçekten sana örnek gösterdi mi?

Her şeyin üzerine yemin ederim böyle bir örnek göstermedi. Tuncer Özlem’i tanımaz, bilmez. O bir işadamı. Eşimin bana örnek göstereceği bir isim olursa o da Grace Kelly, Prenses Caroline falan olur. (gülüyor)


İlk görüşmede birbirimize sarılıp ağladık

Eşine haksızlık yaptığını düşündün mü?

Ben kesinlikle yalan, iftira hiçbir şey yapmadım. Sadece dava yerine bu kadar basında çıkacağımıza anlaşmalı ayrılsaydık keşke. Keşke gidip şehir dışında kimsenin haberi olmadan boşansaydık. Hiç magazine çıkmayan bir iş adamının, bu kadar manşet olması eşime en büyük haksızlık.


Hiç biraraya gelmediniz mi?

Bu haberler çıktıktan bir hafta sonra yüz yüze görüştük.


Nasıl oldu?

Tuncer arayıp konuşmak istediğini söyledi. Beni Akmerkez’in önünden aldı ve İstinye’deki evine gittik. Arabada giderken hiç konuşmadık. Eve geldiğimizde bana ilk sorusu “Bunu nasıl yaptın, nasıl bu hale geldik” oldu.


Duygusallaştın mı?

İnsan tabii ki duygusallaşıyor. İkimiz de ağladık. O da ağladı ben de ağladım. Birbirimize sarılıp dakikalarca ağladık. Sonra birbirimizden özür diledik. “Ben senin kararına saygı duyarım ama ben boşanmak istemiyorum” dedi. Birbirimize düşünmek için zaman verdik ve ayrıldık.


Bizim aşkımız biraz hastalıklı, kopamıyoruz


Onun ailesi senin dilekçendeki sözlere öfkeli mi?

Eşim beni kırdığı zaman ailem ona kırgın olabilir öyle değil mi? Dolayısıyla ben eşimi kırdıysam onun ailesi de bana kırgındır. Herkese saygı duyuyorum ama ilişkiyi yaşayan biziz, ailelerimizle yaşamıyoruz, vereceğimiz kararı bunları düşünerek vereceğiz.


Yaşadıklarınız sevginizi azaltmadı mı?

Biz çok enteresanız. Ne kadar ayrı kalsak da eskisi gibi olabiliriz. Flört ederken bile ayrılıp barışırdık mesela... Bizim aşkımız biraz hastalıklı. Birbirimizden kopamıyoruz. Biz de aşk çok... O da çok seviyor, ben de. Biz çok tartışmış olabiliriz ama eşimle ilişkimiz hiçbir zaman dejenarasyona uğramadı. Biz bunu yıllarca başarabildik. İlk defa böyle bir şey oldu, hem basına hem ailemize karşı. Ya bunu telafi edeceğiz ya da ömrümüzün sonuna kadar dost kalacağız.


Dost kalabilir misiniz?

Benim hayatımda başkası olursa benimle dost kalamaz. Onunda hayatında başka biri olursa ben de dost kalamam tabii ki. Bizim ki bağımlılık gibi bir şey. Şuna eminim biz boşansak da eşimin hayatına uzun süre kimse girmez. Aynı şekilde benim de hayatıma kimse girmez. Girecek olsa da ne Tuncer başkasını benim kadar sevebilir ne de ben bir başkasını Tuncer kadar sevebilirim. Çünkü biz çok büyük bir aşk yaşadık. Eşimin de zaten bana kırıldığı tek şey ona dava açmam oldu. Benim de tek pişmanlığım olayların gazetelere yansıması... Onu kırdığım için de çok üzgünüm. Bu konu hakkında ondan özür de diledim. O da “Ben herhalde anlayamamışım bu kadar kırıldığını ve ciddi olduğunu” dedi.


Boşanma kararımı blöf sanmış

7 yıllık flörtte böyle bir şey yaşamadın mı hiç?

Sevgiliyken ayrılıp, barışırdık. Bu tarz bir olay hiç yaşamadık. Flört ederken sinirlendiğim an çeker giderdim, çünkü birlikte yaşamıyordum. Evlenince her şey değişiyor, aynı evde yaşıyorsunuz sonuçta... Bir de erkek evlendikten sonra “Karımdır, artık benim, hiçbir yere gidemez” diye düşünmeye başlıyor. Kaybetme korkusu ortadan kalkıyor ve kocan onun istediği hayatı yaşamını istiyor. Ben kocamın hayatını yaşamak için değil, karı-koca hayatı yaşamak için evlendim. Benim de kendimce beğenilerim var. Mesela kocamın dinlediği müziği dinlemek zorunda değilim. Kadın evlenince erkeğin hayatını yaşamamalı.


Peki dayak yedikten sonra tepkin ne oluyordu? Odana kapanıp ağlıyor muydun yoksa evi terk mi ediyordun?

Sadece şunu söyleyebilirim. Beni en iyi evli olanlar anlar... “Ne olursa olsun yataklar ayrılmaz” diye bir laf vardır. Evlilikte yanlış bir şeyler yaşandığında bile birlikte uyumak zorundasın. Bizim de öyle oldu.


Seni barışmaya ikna etmek için ne yapıyordu?

Ben kinci bir insan değilim. Yapılan kötülükleri hemen unutuyorum. Hakkımda en kötü şeyi söyleyen insan iki gün sonra yüzüme gülse ben de gülüyorum.


Yaşadıklarını kimseyle paylaşıyor muydun? Mesela ailenle?

Ben sıkıntımı, üzüntümü değil sadece mutluluğumu insanlarla paylaşırım. Çok üzüldüğüm zamanlarda bile Pollyanna gibi mutlu görünmeye çalışırım. Ailemle de hiçbir şey paylaşmadım. Boşanmaya karar verdiğim gibi babamla avukatımın yanına gittik. Babam yaşadıklarımı o dilekçeyi yazdırırken öğrendi.


Tepkisi ne oldu?

Annem de babam da eşimi çok seviyorlar. Tabii ki hiçbir anne baba çocuğunun üzülmesini istemez. Onlar her durumda benim yanımda. Önce boşanmamı istediler ama sonra vereceğim her türlü karara saygı duyacaklarını söylediler. Ben de onların fikirlerine saygı duyuyorum. Ama ne annemden ne babamdan karar verme noktasında etkilenmem. Sonuçta bu benim hayatım.


En büyük sorun çalışmak istemen miydi?

Çok iş teklifi aldım, hepsini eşime soruyordum. Bir tek yemek programını kabul ettim. Eşim de teklifi, “Yemek yapmayı öğrenirsin” diyerek seve seve kabul etti. Oysa ben yemek programı yaparken mutsuzdum. Çünkü yemek yapmaktan çok hoşlanmıyorum. Ama çalışmayı seviyorum.


Biraz da boyun eğen bir kadın olmadığını göstermek için açtın bu davayı galiba...

Tuncer benim onu bırakıp gideceğime asla inanmıyordu. Kaybetme korkusu hiç yoktu. Bunu ilk defa söylüyorum eşim boşanmak istediğimi söylediğimde inanmadı. Avukatım “Ece Hanım size dava açmak istiyor” deyince, cevabı “Açsın” olmuş. Bu cevap üzerine ben de öfke ve kızgınlıkla dava açtım. Sonradan öğrendim ki eşim onu, gerçek bir avukatın aradığına inanmayarak ‘açsın’ demiş. Bir arkadaşım tarafından arandığını düşünüp blöf yaptığımı sanmış.


11 Kasım saat 11.00’e kadar vaktimiz var


Ayrılık döneminde Tuncer’in en çok neyini özledin?

Onunla birlikte uyanmayı özledim.


Tüm bu yaşadıklarınız size ne kattı?

Kaybetme korkusunu tattık. Dostumuzu, düşmanımızı öğrendik. Kadın kadının düşmanıymış bunu da çok iyi öğrendim. Bana en büyük kazığı kadın köşe yazarları attı. Bir yıllık evlilikte bu kadar tazminat olur muymuş? Basında çıkan dayak haberlerini niye yalanlamışım ona tepki gösterdiler.


Niye sakladın?

Ben evliliğine sahip çıkan bir kadınım. Bunu yazanlar benim yaşadıklarımı yaşasa, çevresiyle paylaşır mı merak ediyorum. Hangi kadın evliliğiyle ilgili en özel sırları bir başkasıyla paylaşır. Evimde yaşadıklarımla ilgili günlük bülten mi çıkartmalıydım.


2 milyon YTL’lik tazminat miktarını sen mi belirledin?

Ben hiçbir zaman para konusuna girmedim, avukatım hakkımı korumak amaçlı talep etti bu parayı. Sonuçta oturup da koca parası yemedim, kafelerde gezmedim. Hep çalıştım, kendi ayaklarımın üzerinde durdum. Şu an da kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum, kendi paramı kazanıyorum.


Barışırsan işine devam edecek misin?

Evet. Zaten eğer barışma gibi bir şey olursa o hatalar tekrarlanmaz.


Eşini çok savunuyorsun...

Herkes kocasını savunur. Bu dilekçenin basına yansıyacağını tahmin edememem benim en büyük yanlışım oldu.


Peki boşanacak mısın?

11 Kasım saat 11’e kadar vaktim var. Her şey o gün belli olacak. Yüzde 50, yüzde 50... Kararsızım. Yani ona da bağlı... Kararımı etkileyecek bir şey yaparsa her şey değişebilir.


Barışırsan her şey eskisi gibi olabilir mi?

Bizim için önemli olan şu son bir yıl içerisinde yaşadıklarımız. Ne ben kolay kolay uçak olayını unutabilirim ne de Tuncer benim aldığım boşanma kararını. Bütün bunlar kolay unutulacak şeyler değil. Ama biz birbirimize o kadar aşığız ki bunları aşabileceğimize kanaat getirirsek her şeye sil baştan başlayabiliriz.

TARKAN’IN ŞARKISI BİZİ ANLATIYOR

Tuncer ile ikimizin son zamanlarda dinleyip kendimizi bulduğumuz şarkı Tarkan’ın “Arada bir” parçası. “İnsanız arada bir dengemiz şaşabilir. Akıl başa dönünce yine sevgiye eğilir. Arada bir ben de kadere küsüyorum. Esip savurup mangalda kül bırakmıyorum. Arada bir bile bile aşkı üzüyorum. Yeniliyorum kendime kabul ediyorum.” Tarkan’ın bu sözleri sanki bizim yaşadıklarımızı anlatıyor. Bizim de arada bir dengemiz şaştı, esip savrulduk, mangalda kül bırakmadık, bile bile aşkı üzdük. Ama akıl başa dönünce yine sevgiye eğildik.

TELEVİZYON PROGRAMI SAYESİNDE TOPARLANDIM

Çok sıkıntılı günler geçiriyordum. Çalışarak yaşadığım sıkıntıları azaltabileceğimi düşündüm. Program teklifini kabul ettim. Apar topar tanıtım çekimleri yaptık. Yayına bir gün kala eşime mesaj atarak onayını istedim. Bana programın içeriğini sordu ve mutlu olacağımı kendimi toparlayacağımı düşündü. Yayına başladıktan sonra kendimi daha da iyi hissettim. Ayrıca programın yayına başlamasıyla birlikte izleyicilerin bana verdiği olağanüstü destekle kendime olan güvenim daha da arttı.

Hayatımın en mutlu gününü zehir ettiler

Nikahım en mutlu günümdü. O gün çok ulvi şeyler yaşadım. Nikah masasına oturduğumuzda ezan okunmaya başladı. O an hepimiz sustuk ve ezanın bitmesini bekledik. Davetlilerimiz ezanın çok hayırlı olduğunu söyledi. Nikahın hemen ardından yağmur başladı. Bunun da “bereket” yani çok çocuk ve mutluluğun işareti olduğunu söylediler. Her şey rüya gibiydi. Ertesi gün balayına gittiğimiz Maldivler’de mutlu düğün haberlerimizi görmek için internete girdim. Bir gazetede “İstenmeyen gelin” başlığını görünce yıkıldım. Hüngür hüngür ağlamaya başladım. Rahatsızlığından dolayı 5 yıldır yataktan çıkmayan kayınpederim düğüne nasıl gelebilirdi? Balayımı bana zehir ettiler. O gün uyku ilacı alıp bütün gün uyudum.