Milliyet Cadde'den Senem Aydın güzel oyuncu Yasemin Allen ile röportaj yaptı.. İşte o röportaj...
Kontrollü, çalışkan ve kariyer odaklı. “Merhamet” dizisinin Irmak’ı Yasemin Allen, “Hayat bana o kadar hızlı geliyor ki, hazırlıksız yakalanmak istemiyorum” diyor. Özcan Deniz’le film çekmenin de hayallerinin ötesinde olduğunu ekliyor.
- Diziler, reklamlar derken ünlü olduğununuzu ilk ne zaman hissettiniz? Şu sıralar daha fazla hissediyorum. İki sene önce de gelip burada (Bebek) spor yapıyordum. Tanıyanlar oluyordu, ama bu kadar değildi. Değişik bir duygu. Ama her zaman ilgi hoşuma gitmiyor. Bazen yalnız kalmak istiyorsun. Yine de çok kaldıramayacak kişilikte olsam bu işi yapamazdım. Çünkü sürekli göz önündeyiz. İnsanların seni konuştuğunu biliyorsun.
- Bundan sonrası için neler planlıyorsunuz? O kadar hızlı ilerledi ki her şey... Bu film (Ateş ve Su) sürpriz oldu benim için. “Merhamet”i çekiyordum, reklamlarda oynadım sonra birden film için görüşmeler başladık. Senaryoyu elime aldığım zaman karaktere çok yakın hissettim kendimi. Beni çok etkiledi açıkçası ve “İstiyorum” dedim. Çekimleri Londra’da yaptık.
- Hırslı biri misiniz? Ne istediğimi daha iyi anladığım zaman, kapılar bana açılmaya başladı. Bundan sonrası için “Şunu yapacağım, böyle olacak” gibi hırslarım yok. Şu an dışardan kendimi izliyorum. Hayat bana o kadar hızlı geliyor ki, hazırlıksız yakalanmak istemiyorum. Tam istediğim gibi yapamazsam içimde hep bir burukluk olacak diye düşünüyorum.
O yüzden kontrollü olmaya çalışıyorum. Hayatı kontrol etme isteğiyle daha iyi tartıyorum yaptığım şeyleri. Bunu yapmak için kendi zaaflarını, güçlü noktalarını iyi bilmen lazım.
- Londra doğup büyüdüğünüz şehir. Orada film çekmek hayalleriniz arasında var mıydı? Geçen sene biri bana bunu söylese, “Gerçekten mi?” derdim. Bir açılım yaşadığımı hissettim. Orada olmak, küçüklüğümden anılar, yediğim tatlar... Kendimi kısmen yeniden buldum diyebilirim. Türkiye’deki iş hayatımla küçüklüğümden kalan anılar birleşti. Profesyonel iş hayatının yanında, uzun zamandır unuttuğum şeyleri hatırlamak gerçekten güzel oldu.
- Hayallerinizin ötesinde bir şey gerçekleşti diyebiliriz o zaman... Evet, evet. İlk sinema filmimi Londra’da çekmiş olmak gerçekten öyle bir şey. Hayat benim kontrolümün dışındaymış gibi bir düşünce hoşuma gitmiyor. Kadere inanmayı sevmiyorum ama kader gibi bir şey.
- Yurt dışında çalışma şartları nasıl? Londra’da çalışma standartları çok değişik. Çok planlı çalışıyorlar. Türkiye’de film, dizi sektöründe çalışan insanlar çok daha spontane çalışıyor. Orada fazla disiplin var. Yol kenarında çekim yapıyoruz, “Yola adım atmayın” diyorlar.
İstanbul gibi kaotik, manyak bir şehirde yaşıyoruz biz. Kaosa, paniğe, spontane çalışmaya alışık. Şikayetim yok. İnsanın kendini besleyecek noktalar bulması gerekiyor. Yoksa çok tükeniyorsun. O yüzden olabildiğince aralara keyif alabileceğim şeyler sokmaya çalışıyorum.
- “Ateş ve Su” filminin konusu nedir? Romantik bir dram. Buruk bir yanı var hikayenin. Aşka karşı pembe hayaller kurdurtmayan bir film.
-Özcan Deniz’in başrol için çok sayıda oyuncuyla deneme çekimi yaptığını duymuştum. Neden sizi seçti? Onun istediği masumiyetteki kıza yakın olduğumu düşündü. Hem tip olarak hem de iç enerjiyi yansıtabileceğimi düşündüğü için seçti. Bendeki iç enerjiyi istediği kalıba soktu.
-“Merhamet”in yeni sezon senaryorsunda sizi şaşırtan noktalar oldu mu? Çok bir şey söylemiyorum. Geçen sezonu kırılma noktasında bitirdik. Irmak, yurt dışına gitmeye karar vermişti. Geri adım atıyor mu yoksa farklı bir yol mu deneyecek, onu göreceğiz. Ama Irmak hep beni ayakta tutan bir karakter oldu.
Çünkü oynaması, ipleri elinde tutması çok zor. Bir bölüm çok durağan, içine kapanmış oluyor. Bir bölüm sonra birden parlamalar yaşıyor. Bu kadar dengesiz bir karakteri oynamak yorucu olabiliyor. Ama bir yandan da çok besliyor.
-Güzelliğinizin kariyerinize etkisi nedir sizce? İlla ki etkisi vardır. Onu inkar eden insanları da sevmem. Cast yapılırken güzel bir kız aranıyorsa, o özellikler de sende varsa rol sana geliyor. Bakımlı olmak, kendine özenmek evet ama güzellik genetik bir şey. Benim kendime kattığım bir şey değil. Bunun üstüne bir şey katmazsam cepten yiyormuşum gibi geliyor. “Oradan yürürüm ben” dersen yerinde saymaya başlarsın zaten.
-Oyunculukta “Öpüşme, sevişme sahnelerinde rol almam” gibi kurallarınız var mı? Öpüşmem, sevişmem gibi kurallarım yok. Ama dizilerde fazla fazla öpüşme, sevişme sahnesi çekmek biraz prestijini düşürebiliyor. Projenin iyi olması lazım. Sanatsal değeri ne kadar var, ne kadar yok onu tartmak lazım. Yoksa bu sefer “O kız her şeyi yapar”a geliyor olay.
-Anneniz Suna Yıldızoğlu’nun size tavsiyeleri oluyor mu? Şu an olduğunuz noktayla ilgili ne düşünüyor? Gurur duyuyor tabii ki. Her zaman annemle bütün hayat kararlarımı konuşuruz. Çok iyi bir ilişkimiz var. Annem beni çok iyi tanıyor. Fazla mutluysam, ona genel anlattığım şeylerden nedenlerini çözüp “Öyle oldu değil mi?” diyen bir kadın. O yüzden bazen çok şey anlatmam da gerekmiyor ona. Gençliğimi yaşamama izin vermiştir.
Çalkantılı ergenlik dönemlerimde, Türkiye’ye gelişimde, kendimi bulma zamanlarımda bana destek olmuştur. Ama “Böyle yap, şöyle yap” gibi bir kariyer planlama kafasına girmiyoruz. Hep başarılı olmak zorundasın gibi bir baskısı yok.
“Enerjimi işime vermek istiyorum” Onur Tuna ile ilişkisi biten Yasemin Allen, “İşime odaklandım. Enerjimi işime vermek istiyorum. Herkes başarılı olmak, para kazanma çabasında zaten” dedi.