Ekran fenomeni “Avrupa Yakası”nın yaratıcısı Gülse Birsel, yeni dizisi “Yalan Dünya” için geri sayımın sonuna geldi. Merakla beklenen dizi, cuma akşamı ilk bölümüyle Kanal D ekranında olacak. Senaryosu kadar güçlü oyuncu kadrosuyla da dikkat çeken dizinin üç önemli ismi Sarp Apak, Ece Ercan ve Öner Erkan, proje hakkında iddialı konuştu.
SARP APAK (EMİR): İLK DEFA ZENGİN BİRİNİ OYNUYORUM
Oyuncular, dizideki karakterleri sorulunca tepki gösteriyor. Ama ben korkarak da olsa karakterinizi sormakla başlayacağım yine röportaja...
- Yoo, neden? Benim canlandırdığım karakter Emir Danışman... Emir güzel sanatlar fakültesi oyunculuk bölümünden mezun olmuş, İstanbul’da şansı yaver gitmiş, genç yaşta şöhrete ulaşıp para kazanmaya başlamış biri. Yaklaşık dört beş yıldır tanınıyor, dolayısıyla şöhretin o ilk panik halini üzerinden atmış. Keyfine düşkün, kızlarla arası çok iyi... Bir de yalnız kalmayı kesinlikle sevmiyor. ıyi bir çocuk ama kendini çok seviyor. Bu, bugüne kadar oynadığım karakterlerden çok farklı.
Nedir farkı?
- “Avrupa Yakası”ndaki Tanrıverdi ve “Kavak Yelleri”ndeki Güven çok farklı iki karakterdi. Biri Diyarbakırlı’ydı, şiveliydi. Diğeri ızmirli’ydi, fırlamaydı. Tanrıverdi, çok temizdi. Hatta hiç kirlenmemiş diyeyim... Güven çok kirlenmişti. Tamamen insanların mutsuzuklarından kazanıyordu. Emir ise delinin teki... Keyif adamı. Diğer ikisinden daha havalı ve özgüven sahibi. Janti bir herif... Emir’in özgüveni ve şuursuzluğunu çok sevdim açıkçası. Bir de ilk defa zengin, para sıkıntısı çekmeyen birini oynuyorum, o da güzel (gülüyor).
BEN HİÇ ÇAPKIN BİR ADAM OLMADIM
Gülse Birsel’den dolayı insanlarda “Avrupa Yakası” tadında bir iş beklentisi var. Bu beklenti nasıl etkiliyor ekibi?
- Çok farklı ve yepyeni bir proje olsa da aşçı aynı, tabii ki aynı lezzeti alacak insanlar. Ama şunu da unutmasınlar, yemek bu kez çok daha iyi bir mutfakta, çok daha iyi malzemelerle yapılıyor. Gülse’yle 2006’dan beri tanışıyoruz; hem patronum hem de arkadaşım. Ben normalde ona her zaman dürüst olmaya çalışırım. Üçüncü bölümü okuduğumda dayanamadım, gece aradım.
Neden, kötü bir şey mi vardı?
- Aksine, onun bıraktığı yerden bu kadar iyi devam etmesi beni çok mutlu etti ve şaşırttı. O yüzden aradım. Ben bu işin beklentileri rahatlıkla karşılayacağını düşünüyorum. Çok daha güçlü geliyoruz.
Siz de Emir gibi genç yaşta şöhret olanlardansınız. Sizi nasıl etkilemişti o durum?
- Ben 2004’te mezun oldum. 1,5 seneye yakın para kazanmaya çalıştım. Beş kişi bir evde yaşadığımız sıkıntılı dönemler geçirdim. Derken “Avrupa Yakası” geldi. şöhret ilk olarak şaşkınlık yarattı, sonra onun keyfini sürme safhası geldi. En sonunda da kabullenme ve güzel bir şekilde yaşamaya çalışma şeklinde devam etti. Hiçbir zaman çapkın bir adam olmadım. Hep uzun süreli ilişkiler yaşadım. Ama Emir, üçüncü gün kızlardan sıkılıyor. O açıdan da farklıyız.
Dizi, Cihangir’de geçiyor. Cihangir’e oyuncuların mabedi gibi bakılıyor ya, siz sever misiniz o çevreyi?
- Belki sonradan oyuncuların dünyası haline gelmiş olabilir ama Cihangir çok eski bir kültürdür. Ben hiç oturmadım orada, ara ara giderim. Cihangir’in ünlü olmasının nedeni ise çok basittir, insanlar bunu atlıyor ama AKM’den çıkan oyuncular hep oraya gider. Zamanla oyuncuların semti durumuna gelmiştir. Gece kaçta eve girdin, kaçta çıktın gibi başka yerde sorun olacak şeyler orada sorun olmaz. Cihangir insanların kafasında yarattığı gibi oyuncuların fildişi kalesi değil, stratejik olarak konumlandıkları normal bir yer.
ECE ERCAN (ESRA): SENARYO ÇOK İYİ, EKİP TECRÜBELİ
Ece Hanım, sizin dizideki rolünüz ne?
- Dizinin içindeki setin yönetmen yardımcısı rolündeyim.
Set çalışanları genelde gergin olur, siz nasıl bir yönetmen yardımcısısınız?
- Esra, sorumluluk sahibi ama bir yandan da yorgun bir karakter. Her şeye yetişme çabasında... Bir anı bir anını tutmayan bir yönetmenle çalışıyor, sürekli durumu dengelemeye çalışıyor. ışi zor yani...
Endüstri ürünleri tasarımı okuyup da oyunculuğa nasıl geçiş yaptınız?
- Bir sene mühendislik okudum. Matematik okudum. Sonra endüstri ürünleri tasarımı okudum. Bitirdiğim bölüm de o oldu. Ama aslında hep oyuncu olmak istiyordum. Üniversitede de tiyatro gruplarına katılmaya çalışıyordum. Sonra bir sınava gireyim bakalım ne olacak dedim. Müjdat Gezen’in sınavına girdim, kazandım, okudum. Ardından şehir Tiyatroları’nın sınavlarına girdim. Devamında hiç nefes almadan şehir Tiyatroları’na girmiş oldum. Kendi işimi yapamadım. Bunu istemedim de zaten.
Gülse Hanım’la ikinci kez aynı projede yer alıyorsunuz. Onunla çalışmak nasıl?
- Benim için çok güzel tabii. Zekasını, kişiliğini ve yaratıcılığını takdir ettiğim, örnek aldığım biri...
“Yalan Dünya”nın sizce diğer işlerden farkı ne olacak?
- Komedi dizisi olduğu için bence dramalardan ayrılacaktır. Gülse Birsel’in kalemi çok iyi, ekibimiz komedi konusunda tecrübeli. Çok iyi bir iş çıkacağından eminim.
ÖNER ERKEN (BORA): GÜLSE’NİN YETENEĞİ OYUNCUYU İŞTAHLANDIRIYOR
Öner Bey, sizi en son “Üsküdar’a Giderken”de görmüştük ama çok kısa ömürlü bir proje oldu...
- Reyting kurbanı oldu diyebiliriz.
Bu iş sizi nasıl etkiledi?
- Aynı şey “Deli Saraylı” bittiğinde de sorulmuştu. Ben böyle şeylere çok takılmıyorum. Biterse biter... Seyircinin takdirine kalmış bir şey sonuçta...
Gülse Hanım’la “Yedi Kocalı Hürmüz”de de birlikte çalışmıştınız. Nasıl bir çalışma arkadaşı?
- Bir kere hünerli bir yazar... Ne yaptığınızı gören, elindeki malzemeyi nasıl yoğuracağını bilen bir senarist. Oyuncuyu iştahlandıran bir durum bu.
Sizi hangi rolde izleyeceğiz dizide?
- Gülse Birsel’in canlandırdığı Deniz karakterinin kardeşi Bora’yım. Bora, bir baltaya sap olamamış, Karşıyakalı, biraz cesur, bitirim, kendine güvenen ve atak bir tip. Devamını dizide izleyeceksiniz artık...