ÜNLÜ OLMAYI ÖNEMSEMİYOR!

Masum yüzü ve farklı güzelliğiyle romantik komedi tarzındaki filmlerde görmeye alışık olduğumuz Pelin Batu, Haluk Piyes’in yönetmenliğini yaptığı ‘Barut’ adlı filmde Rus bir hayat kadınını canlandırıyor.

ÜNLÜ OLMAYI ÖNEMSEMİYOR!

Kendi filmlerimi izlemekten keyif almam diyen Pelin Batu'nun en büyük hayali güzel filmlerde oynamak ve bu filmlerle dünyayı gezmek. Batu, en çok yazmaya gönül vermiş olsa da 'sinemada var olmasaydım hayatım çok renksiz olurdu' diyor...

-Barut'ta nasıl birini canlandırıyorsunuz?

Türkiye'ye gelmiş, doğru dürüst tanımadığı ve kaçmaya çalıştığı bir ortamın içine katılmış Rus bir hayat kadınını canlandırıyorum. Dolayısıyla bayağı şansız bir karakter.

-Bu projede olmak sizin için ne ifade ediyor?

Bir filmde oynayınca bir sürü anınız ve arkadaşlıklarınız oluyor, bu arkadaşlıklar bence filmden daha önemli. Haluk Piyes'le geçen sene 'Pars-Kiraz Operasyonu' adlı filmde çalışmıştım. Film çekiyorum ve senin olmanı istiyorum deyince senaryoyu okumadan kabul ettim. Buradaki karakter sertliği ve kapalılığı açısından farklıydı. Hem Haluk Piyes'in olması hem de farklı bir karakteri oynamak kabul etmeme neden oldu.

-Filmde şiddet sorgulanıyor sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?

Şiddet çok ilkel ve yeşil gözlü canavar gibi herkesin içinden çıkan birşey. Kontrol edilmediği takdirde korkunç bir boyuta varabilen evrensel bir konu. Aslında bir aşk hikayesi ya da Haneke'nin 'Piyanist' filminde olduğu gibi anne kız arasındaki bir ilişki de şiddet hikayesi olabilir. Dolayısıyla şiddet başlığı altında bir sürü şey yerleştirebilirsiniz.

-Sizin için en korkuncu manevi şiddet mi yoksa fiziksel şiddet mi?

İkisi de acıtır.

-Can acısı geçer de dil yarası insanın daha çok içine işler gibi geliyor...

Bence insanın yapısına ve karşılıklı edilen sözlere bağlı bu. İzlediğim bir belgeselde bir adam önce ilk karısını ve sonraki iki kız arkadaşını kafasına çekiçle vurarak öldürmüş. Adam kadınlar tarafından terk edilmeyi ve onların başka birilerine ait olmalarını kabullenemiyor. Burada kadınları öldürmeye kadar varan korkutucu bir şiddet var.

-Şiddeti uygulayan kadar bunu kabul eden de hastalıklı bir ruh yapısına sahip aslında...

Uygulayana haliyle psikopat gözüyle bakıyoruz ama onu kabul eden de bir şekilde psikopat. Hayatımda böyle bir şey yaşamadığım için bunu benim söylemem kolay. Şiddete maruz kalanlar bundan zevk alıyor demekle onlara haksızlık etmiş oluyorum. Çünkü bir sürü insanın nedeni var. Bu kadar çok acıyı ve şiddeti yaşadıktan sonra korkup kaçmamak da saçma geliyor ama söylemesi kolay.

-Bugüne kadar oynadığınız filmler içinde en çok hangisi sevdiniz?

Ben hiçbir şeyden memnun olmuyorum. Belki bir taraftan böyle olması iyi, her şeyi hallettim ve çok iyiyim demek insanın kendini geliştirmesini engelliyor. Her zaman bir kusur buluyorum ve bu da filmlerimi seyretmememe neden oluyor. Filmleri galada izlerim ve kendi filmlerimi seyretmekten zevk almam.

-Kendinizi mi beğenmiyorsunuz yoksa filmin bütününü mü?

Senaryoyu okuyup hazırlanıyorsunuz ama hiçbir zaman kafanızda tahlil ettiğiniz gibi olmuyor. Kendi karakterim için de aynı şey söz konusu 'şunu da yapabilirdim, şunu da ekleyebilirdim' diye düşündüğüm için de rahat edemiyorum. Dolayısıyla her filmde çok sevdiğim ya da sevmediğim anlar oluyor. Çok beğenerek okuduğunuz bir romanın filme çekildiğinde sizi hayal kırıklığına uğratması gibi.

-Sizi en çok sinema oyunculuğu mu yoksa tiyatro oyunculuğu heyecanlandırıyor?

Sahnede olmak çok büyük bir heyecan ve o anda bir şey yaratmak hiçbir zevkle kıyaslanamaz. O adrenalin ve içinizdeki coşku ne sinema ne de başka bir işle kıyaslanabilir. Fakat o kadar gelip geçici bir heyecan ki; o an yapıyorsunuz iyi, güzel, ama bitiyor.

-Genco Erkal ile aynı sahneyi paylaşmak istiyormuşsunuz...

Kendi odamda inanılmaz gezi planları yapıp bunları uygulamayan insan türündenim. Ve bazen de geziyi hayal etmenin, gezinin kendisinden daha zevkli olacağını da biliyorum. Bu projelerle de ilgili. Takva filminde Erkan Can'ı izlediğimde onunla oynayabilsem diye düşünmüştüm aynı şeklide Macide Tanır'la ya da Işık Yenersu'yla. Bu kişiler hem sanatçı olarak hayranlık duyduğum hem de kişiliklerine saygı duyduğum insanlar. Onlardan çok şey öğrenebileceğimi biliyorum ama bunun için bir şey yapıyor muyum? Hayır.

-Seçim yapmanız gerekse oyunculuğu mu yoksa yazarlığı mı seçersiniz?

Herhalde yazıyı tercih ederdim. Oyunculuk dünyanın en zevkli işlerinden biri ama bazen setin ortasında olup bitenlerden uzaklaşıyorum ve ne yapıyorum diye kendime soruyorum. Elli kişi bir odanın içine tıkılmış bir şey yaratmaya çalışıyor. Kurmaca bir şey var ve bizler de dev çocuklar gibiyiz. Ama yazarlıkta istediğim hızda, istediğim zamanda yazıyorum ve otokontrol bende oluyor. Dolayısıyla kendimi bu alanda çok daha iyi hissediyorum. Ama sinema olmasaydı da hayatım çok daha renksiz olurdu.

-Karakterleri oluştururken burçlardan yararlanıyormuşsunuz, filmdeki karakterin burcu nedir?

İkizler diye düşündüm. En yakın arkadaşlarımın çoğu ikizler burcu dolayısıyla çok yakından tanıma fırsatım oldu. Filmdeki karakteri bir yandan kendine güvenli ve rahat biri diğer taraftan çok korkak ve zavallı biri gibi düşündüm. Bu belki herkeste olan bir özellik ama ikizler burcu bu durumları çok güzel bir şeklide toparlıyor.

-Ünlü olmayı seviyor musunuz?

Ün benim için çok fazla bir şey ifade etmiyor. Tabii ki bazen hoş şeyler duymak insanın egosunu tatmin ediyor ama bazen hiç olmasaydı diye düşündüğümde hayatımda çok fazla bir şeyin değişmeyeceğinin farkındayım. Oldum olası evimizde babamdan dolayı gazeteciler, televizyoncular vardı ve her zaman bu bana normal bir şey gibi geliyordu.

-Babanızın sizin mesleğiniz konusunda bir hayali var mıydı?

Babam her zaman sen ne istersen ve seni ne mutlu derse onu yap demiştir.

-Anneniz baskın karakter mi?

Annemle babam istediklerimi yapmam konusunda benziyorlar ama ister istemez ailede birinin kötü polis olması gerekiyor. Babam çok yumuşak biridir ve çok fazla bir şeye karışmaz dolayısıyla annem bazı kuralları koymak ve kısıtlamaları yapmak durumunda kaldı. Annem de 'kızım seni ne mutlu ediyorsa onu yap' der ama yaptığım işleri de çok objektif bir şekilde eleştirir.

-Basında sizin için çıkan haberler için ailenizin tepkisi nasıl oluyor?

Hiçbir şey söylemiyorlar hatta onlar beni rahatlatıyorlar. Onlar üzülecek diye üzülüyorum. Tam tersine onlar beni arayıp "kızım üzülmeye değmez, bu işleri bilmiyor musun" derler. Bende biraz melodramik bir damar vardır ve işleri olduğundan fazla büyütebilirim. Onlar beni supap gibi sakinleştirmeye çalışırlar.

-İnal Batu'nun kızı olmak size bir ayrıcalık getirdi mi?

Bilmiyorum, başlangıçta medyadaki tepkinin babam yüzünden olduğunun farkındayım ve bundan çok sıkıldım. Birinin kızı, birinin teyzesi olmak erkek figürlerinin yanındaki garnitür olmak gibi geliyor ve bu beni çok rahatsız ediyor. İnsanların benden uzak kaldıklarını da hissediyorum bazen konumumdan dolayı teklif bile gelmediğini düşünüyorum. Bir taraftan hayatım kolaylaştıran bir durumken bir taraftan zorlaştıran bir duruma dönüşebiliyor. İnsanların gözünde cam fanusun içindeki bir obje gibi kalabiliyorum.

-Ahmet Hakan'la beraberliğinizi ilk başlarda neden saklama gereği duydunuz?

Bu konuda cevap vermek istemiyorum, anlatmaya başlayınca işimin dışına çıkmış oluyorum. Mesela size ailemle ilgili bir şeyler anlattım bu da benim kişiliğim ile ilgili olduğu için. Ama yaşadığım hayatı kimsenin ilgilendirmediğini düşünüyorum. Ben nasıl başkalarının hayatını merak etmiyorsam kendi hayatımla ilgili de anlatmak istemiyorum.

-Halkın gözünde olunca da ister istemez merak ediliyorsunuz. Bir şeyler gizlendiğinde daha çok merak konusu olduğu da bir gerçek.

Bu bir ilgi çekme çabası değil, gerçekten normalde arkadaşlarımla bile paylaşmam. Alışık değilim ve kapalı kalmayı tercih ediyorum.

-Ama özel yaşadığınız ilişkide de siz varsınız, tek başına yaşanılan bir şey değil ki...

Evet, tabii ki ama dediğim gibi...

-Son bir soru daha, Köprü Üstü Aşıkları filmini anımsatan 'Nişantaşı Aşıkları' sözünün size yakıştırılmasına ne diyorsunuz?

Gerçekten böyle bir yakıştırma yapıldığını duymamıştım. Allah, Allah... Çoğunlukla çıkan haberleri başkalarından duymuş oluyorum. Çıkan paparazzi haberlerini dolaylı olarak öğreniyorum.

-Ahmet Bey belki de söyleşi yaparken şuna dikkat et fazla konuşma gibi taktikler de veriyordur?

Hiç öyle bir şey olmuyor ve kimseden talimat almıyorum...
Akşam