Kuzey - Güney dizisinin ilk bölümünde gündemi Kıvanç Tatlıtuğ'un kasları şişirmişti. İkinci bölümdeyse Öykü Karayel ile Buğra Gülsoy'un öpüşme sahnesi yüzünden o kasların etkisi biraz söndü. Bugünlerde popüler kültürden siyasete, hatta Başbakan Erdoğan'ın "kirli dudaklar" önermesine kadar, pek çok konu öpüşme meselesine varıyor. Neler oluyor?
Sahildeler. Kızın gözüne toz kaçmış, çocuksa en masum haliyle onu çıkarmaya çalışıyor. Öyle yakın duruyorlar ki, solukları birbirine karışıyor. Sonra ne oluyorsa oluyor, kız ürkekçe uzanıp çocuğu öpüyor. Usulca, dudaklarından... Sonrasında Türk televizyon tarihinde bir milada tanık oluyoruz. Öykü Karayel’in canlandırdığı Cemre ile Buğra Gülsoy’un canlandırdığı Güney, sadece esas adamımız Kuzey’i, yani Kıvanç Tatlıtuğ’u değil, seyirciyi de kıskandırmak istercesine uzun uzun öpüşmeye başlıyorlar. Aman dikkat! “Başı sola eğip seyirciye çaktırmadan partnerin parmağını emmek” diye tarif edebileceğim klasik Yeşilçam öpüşmesinden değil, dudakların dudaklara, dilin dile karıştığı hararetli bir öpüşmeden söz ediyorum.
Eh, ne de olsa zamanıydı. Dizilerde öpüşme sahneleri konusunda katedeceğimiz yol, son birkaç yıldır ortadaydı. Ferzan Özpetek’in Tarkan’a çektiği “Hüp” videosundan beri... Tarkan’la Sinemis Candemir’in upuzun öpüşmesini gösteren o videodaki “auter” dokunuşunu hatırlarsınız. Aşk-ı Memnu, Behzat Ç., Muhteşem Yüzyıl’daki kimi zaman tartışma yaratan öpüşmeler de bize öpüşmenin yükselişini epeydir haber veriyordu. Ama bu sefer durum başka! Kuzey- Güney’deki öpüşme sahnesi, gündemimize Ahmet Hamdi Tanpınar’ın deyişiyle “limonluğa düşen yıldırım” gibi girdi. Bir kehanette bulunmama izin verin: Bu sezon, içinde tutkulu, şehvetli, sıcak öpüşme sahneleri olmayan hiçbir dizi iş yapmayacak. Ve artık yabancı dizilerdeki Fransız öpücüklerini değil, bizim dizilerdeki Türk öpücüklerini konuşacağız.
SİYASİ GÜNDEMDE ÖPÜŞME
Öpmek üzerine oturan gündemin tek sorumlusu diziler değil. Siyasetin gündeminde de benzer diyaloglar gelişti. Ama dizilerdeki öpüşme hareketinin aksine, siyasette öpüşme konusunda hâlâ temkinliyiz. Mesela Başbakan Recep Tayyip Erdoğan daha geçen hafta, muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na “Ben temiz alnıma senin kirli dudaklarını sürdürmem, senin ağzın ve dudakların lanetli ve kirlidir” dedi. Bu bir yanıttı çünkü Kılıçdaroğlu, “yardım gemilerine refakat edecek Türk savaş gemilerinin Gazze’ye kadar gitmesi durumunda Erdoğan’ı alnından öpeceğini” söylemişti. Pek çok köşe yazarı her çeşit dudakla ilgili yazılar kaleme aldı. Ama kimse genç Türklerin öpüşmekle ilgili çekingenliğini atmaya başladığına, dizilerin de bu sosyal dönüşümü hemen fark ettiğine değinmedi.
Anlayacağınız; Türk kızlarıyla el ele çayır çimen dolaşan, Bizans dilberlerini ise öpmelere doyamayan Kara Murat’ın ve en cüretkâr sevişme sahnelerine bile gözünü kırpmadan “Evet” diyen Müjde Ar’ın yıllar sürmüş emeklerinin meyvesini toplamaya nihayet başladık gibi görünüyor. Aşılmaz sanılan “Türkan Şoray Kuralları” miyadını çoktan doldurdu. Üstelik artık sadece sinema filmlerinin değil, televizyon dizilerinin de öpüşme sahnelerini konuşuyoruz. Hatta bazıları ayıplasa da, çoğumuz oyunculuğun ortalıkta salına salına yürümekten ibaret olmadığını bildiğimiz için cesaretlerinden dolayı yeni kuşak oyuncuları kutluyor, “Helal olsun çocuklara” diyoruz. Sonuçta, Meryem Uzerli, Beren Saat ve Öykü Karayel kadınların, Halit Ergenç, Erdal Beşikçioğlu, Kıvanç Tatlıtuğ ve Buğra Gülsoy erkeklerin yüzünü kara çıkarmıyor, çünkü hiçbiri eski dönemlerin starları gibi mırın kırın ederek, adeta biri kafalarına tabanca dayamış da bir an evvel çekip gitmek istiyormuş gibi öpüşmüyor. Bu yüzden söz konusu sahneler çok daha sahici, etkileyici oluyor.
BAZI ÖPÜCÜKLERE DİKKAT!
Kehanetimden hiçbirinizin şikâyetçi olmadığını umuyorum. Sadece aranızda bir dizi oyuncusuyla yakın ilişkiye girmeyi planlayan varsa, yazar ve oyuncu Ruth Gordon’un bir sözüyle uyarmak isterim: “Bütün öpüşler içinde en tedirgin edici olan bir oyuncunun öpücüğüdür. Gerçekten sizi mi öpüyor, yoksa rolü için pratik mi yapıyor, hiçbir zaman emin olamazsınız.”
İLK ÖPÜCÜKLER
1895 yapımı “The Kiss” filmindeydi. Topu topu birkaç saniye sürüyordu ama bomba etkisi yaratmıştı. Aradan geçen yıllarda Hollywood’da öpüşme, sevişme hatta daha fazlası gösterilebildi. Ta ki 1940’lara kadar. O zaman iş değişti, Hays Yasası gereği öpüşmeler minik dudak temaslarından ibaret oluyor ve saniyelerle ifade edilen sürelerde gösterilebiliyordu. Türk sinemasındaki ilk öpüşme Sedat Simavi’nin 1917’te yönettiği “Pençe” filmindeydi. Öpüşen kadın oyuncu ise sinemamızın yakın dönemlere dek değişmez sanılan geleneğine uygun biçimde yabancı kökenli Eliza Binemecivan’dı.
ÖPÜŞMEYLE KARAKTER ANALİZİ MÜMKÜN MÜ?
“Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine”nin (Ayrıntı Yayınları) yazarı psikiyatr Adam Phillips’e göre öpüşme, hem kamusal hem mahrem bir seyirlik. Mahrem alan adeta dipsiz kuyu. Orada öpüşmeyle ilgili her şey serbest, dillerin işe karıştığı şehvetli öpüşmelere de, dişlerin kullanıldığı sadomazo olanlara da izin var. En önemlisiyse öpüşmenin ezeli cinsiyetler savaşında ateşkes anlamına gelmesi. Adam Phillips, sevişmenin öğretilebileceğini ama öpüşmenin öğretilemeyeceğini öne sürüyor. Bu yüzden öpüşmek gerçek tabiatımıza, yani karakterimize dair çok şey anlatıyor. Mesela dudaklarını kapalı tutmaya gayret ederek öpüşen birinin aslında yakınlık korkusu var. “Biriyle ilk öpüşürken hissettiklerinizi asla göz ardı etmeyin” diyor Phillips. “O ilk öpüşme nasıl gerçekleşmişse, ilişkinin tamamı da öyle devam edecektir.”
AB'NİN NADİR BAŞARILARINDAN
“Metafizikten Erotiğe Öpüşme”nin (Ayrıntı Yayınları) yazarı Adriane Blue’ya göre öpüşme adetleri ülkeden ülkeye değişiyor. Güney Avrupa’da kadınlar karşılaştıklarında mutlaka öpüşüyorlar. Kuzeye çıkıldıkça öpüşenler birbirini iyi tanıyan kişiler oluyor. Hollandalılar bir yanağı mı, yoksa iki yanağı mı öpmek gerektiği konusunda kararsız. İngiltere ve ABD’de yargı net: Tek yanak yeter! En yaygın öpüşme geleneğiyse, yanağı öper gibi yapıp havayı öpmek. Blue, “Öpüşmenin Fransa’dan bütün Avrupa’ya ihraç edilmesi, AB’nin sayıca pek az olan sorgulanamaz başarılarından biri” diyor.
ÖPÜŞMENİN KİMYASI
Öpüşmek sadece haz vermiyor, sağlığa da iyi geliyor. ABD’deki Louisville Üniversitesi’nden Profesor Bryant Stamford’a göre öpüşmek metabolizmayı hızlandırdığı için az da olsa kilo verdiriyor. Justin P. Boren, Colin Hesse, Breanna McEwan ve Alice E. Veksler’in 2009’da Western Journal of Communication’da yayınladıkları araştırmada ise öpüşmenin, eşler ve uzun süre birlikte yaşayan çiftlerin sağlığı üzerinde olumlu etkilerinden söz ediliyor. Öpüşmeyle artan oksitosin ve endorfin üretimi, sakinleştirici etki yaratıyor. Kan dolaşımı düzenleniyor, adrenalin yükseliyor, hücrelere daha fazla oksijen gidiyor, bağışıklık sistemi güçleniyor. Dahası var: Öpüşme sırasında yüksek tansiyon düşerken, kalori yakımı artıyor. Stres azaltıcı, kolesterol düşürücü etkileri de var. Yüzdeki 30 ayrı kasın aynı anda çalışmasını sağladığı için etkili bir anti-aging yöntemi sayılıyor. İstatistiklere göre, sık öpüşen çiftlerde mide, idrar yolu ve kan enfeksiyonlarına daha az rastlanıyor. En önemlisi sık öpüşen bu çiftler diğerlerinden ortalama 5 yıl daha uzun yaşıyor.
SİYASİ ÖPÜŞME
“Türkiye’nin öpüşme şampiyonu” Hasan Celal Güzel, “Rahmetli pirimiz Kasım Gülek’i ve üstadımız Demirel’i geride bırakarak 10 milyon kişiyle el sıkışıp öpüştüm; hatta kendi icadım olan ‘el ense metoduyla güreştim” diyor. Bunu 15 yıl sürdüren Güzel’e Demirel “Bedeniyle siyaset yapan adam” diyormuş. “Aynı anda yüzlerce kişiyle el sıkışabiliyordum. Öpülecek kişi sayısı fazla olduğu için çok hızlı hareket eder ve kendime mahsus teknikler geliştirirdim” diye anlatıyor.
HT Pazar