Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence, dizileri araştırdı! Senaristler matematikçi mi edebiyatçı mı? Türkiye’yi ekran başına bağlıyorlar, kendilerini izletmek için bin takla atıyorlar. Neredeyse her hafta bir filmlik senaryo yazıp aşkı, şiddeti, entrikayı anlatıyorlar. Bir matematikçi kadar hesap yapıyorlar. Onlara yeni zamanın Reşat Nuri’si de diyorlar. Peki onlar ne diyor? Tiryakisi olduğunuz dizilerin senaristleriyle konuştuk.
Sezon başlar, ‘Beren mi izlenecek Tuba mı, zengin diziler mi, mahalle aşkları mı, hangi yakışıklı patlayacak, hangi güzel rakip tanımayacak’ bunları tartışırız. Reytingleri ölçer, replikleri ezberler, dizi başında başka hülyalara dalarız. Şiddetten, aşktan, zenginlikten etkileniriz. Peki duygular üzerinden yürütülen bu dizi savaşı için bir matematikçi mi yoksa edebiyatçı mı olmak gerekiyor?
Hakan Bıçakçı kitapları çok okunan ve sevilen genç bir yazar. Kayıp Şehir dizisinin ilk sekiz bölümünde senarist olarak çalıştı. Dizi senaristlerine ‘modern Reşat Nuri’ denmesini hem doğruluyor, hem eleştiriyor: “Kitlelere ulaşma anlamında söyleniyor sanırım bu. İzlemenin, okumanın yerini aldığı günümüzle ilgili doğru bir tespit. Kitap okumak için günümüzün hikâye anlatıcıları dizi senaristleri. Bu açıdan bakarsak dizi senaristlerine ‘modern Reşat Nuri’ diyebiliriz.
Hakan Bıçakçı kitapları çok okunan ve sevilen genç bir yazar. Kayıp Şehir dizisinin ilk sekiz bölümünde senarist olarak çalıştı. Dizi senaristlerine ‘modern Reşat Nuri’ denmesini hem doğruluyor, hem eleştiriyor: “Kitlelere ulaşma anlamında söyleniyor sanırım bu. İzlemenin, okumanın yerini aldığı günümüzle ilgili doğru bir tespit. Kitap okumak için günümüzün hikâye anlatıcıları dizi senaristleri. Bu açıdan bakarsak dizi senaristlerine ‘modern Reşat Nuri’ diyebiliriz.
Yazara göre, diziler klişelerden besleniyor. Toplum değil toplumsal klişeler üzerinden ilerliyor akış. Hazır kodlar, hazır anlatım kalıplarıyla yeniden harmanlanıyor. Tescilli senaryo ‘çatışmalar’ı sentetik bir üslupla ve yapay mizansenle yineleniyor genellikle.
Haftada 90 dakikayla yaratıcılık zor Özellikle dönem dizileriyle televizyonda önemli işlere imza Hatırla Sevgili, Çemberimde Gül Oya, Bu Kalp Seni Unutur mu ve şimdi Kayıp Şehir dizilerinin altında imzası bulunan Tomris Giritlioğlu edebiyatçı ve senarist farkının, sinema ve televizyon kadar belirgin olduğunu söylüyor: “Edebiyat özgür ve yaratıcı bir alan. Yazar orada hayalleriyle baş başa kalıyor. Her hafta 90 dakikalık bir iş üretiyorsanız hayalleri ve yaratıcılığı zor korursunuz.”
Aşk, acı ve zenginlik Berkun Oya, ‘İntikam’ dizisinin senaristi. Dizilerin matematiğine dikkat çekiyor, “Aşk, kanalın logosunun köşede durması ne kadar şartsa, o kadar şart galiba” diyor. Aşk kadar, acı da o matematiğin içinde yer alıyor. Acı, aşk ve mutlu son, her zaman her türlüsü makbul. Bir de karakterler, onlar da çok etkili.
“Senaryo aşamasında iyi karakterize edilmiş ve iyi oynanan bir kötü adam her zaman çok etkili. Böyle bir karakter varsa, iyi adamı bile kötü adam için izliyor seyirci.” Oya’ya göre, dizilerde zenginlik, fakir insanların zengin algısına göre gösteriliyor. En gerçek dışı ve temelsiz karakterler genelde zenginler.
Senaryo edebiyatın bir kolu Kerem Deren ve Pınar Bulut meşhur dizi Ezel’in senaristleri. Şimdi de 20 dakika dizisini yazıyorlar. Deren ve Bulut, senaryonun bir edebiyat kolu olduğunu düşünüyor. Roman, hikâye yazarları ne kadar edebiyat yapıyorsa dizi senaristleri de o kadar edebiyat yapıyor görüşündeler: “Hem kendi altyapıları hem de sektörün ticari baskısı üstünden, edebiyatı ne kadar iyi yaptıkları başka bir soru elbette.
” Sadece edebiyat değil, matematik yanına da inanıyorlar: “Bazı bildik formüller var. Türk seyircisi, kurmacasını bir ‘aile’ arka planından seyretmeyi seviyor. Alt sınıf-üst sınıf çatışması seyircinin ilgisini hep çekiyor. Kendi ülkesinin içinden, günlük hayatının içinden, sokağın dilinden, bildik olanı, samimi olanı yakalamış işleri seviyor. Tabii kimse sevmez öyle bir karışımı, mesele onu üretebilmekte.” Deren ve Bulut’a göre, cinsellik seyri körükleyen bir şey.
Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Fatmagül’ün Suçu Ne gibi edebiyat uyarlamalarıyla başarılı işlere imza atan iki senarist Ece Yörenç ve Melek Gençoğlu. Dizilerde reytingin sırrının çözüldüğüne inanmıyor, “Çözdüm diyen varsa şuursuzca büyük laf etmiş” diyorlar. Güzel hikâye, doğru cast, kaliteli proje işin olmazsa olmazı. Merak ve aşk ekrana bağlıyor. Onlar bugüne kadar hep arızalı aşkları yazdıklarını söylüyorlar.
“Arızalıydı ama hepsi birbirinden farklıydı. Klişelere düşmemeye dikkat ettik. Yazdığımız işlerde karakterler dizi ömürleri süresince durumlara, olaylara göre değişiyor, bazen büyüyüp olgunlaşıyorlar, bazen öfkelenip keçeleşiyorlar, kabuklanıyor, bambaşka hale bürünüyorlar. Aşkları da bu değişim içinde şekil değiştiriyor. Biz aslında bu psikolojileri yazmayı seviyoruz” diyor Ece Yörenç. Melek Gençoğlu’na göre en önemlisi sahici olmak ve seyircinin anlayabileceği dilden konuşmak.
Çabuk tüketilen eserler İşler Güçler dizisinin senaristi Selçuk Aydemir, modern Reşat Nuri benzetmesine katılmıyor: “Edebi eserler, kendi içinde bütünlük taşıyan, yazıldıkları zamandan ve toplumdan bağımsız olarak, sanatsal değeri olan yapımlardır. Dizi senaryolarıysa zaman zaman edebi yansımalar taşısalar da 4-5 gün içinde çekilmek üzere, çoğu zaman bütçe ve çekim koşulları düşünülerek çabuk yazılan, çabuk tüketilen eserlerdir. Aşk reytingin olmazsa olmazı mıdır?
Selçuk Aydemir’e göre bu sorunun cevabı farklı: “Hikâye karakterin peşinde gölgesi gibi dolanır. Karakterinizin hayatında anlattığınız dönemde ne kadar yer kaplıyorsa aşk, hikâyede de aynı oranda yer kaplar. Diziyi süslemek ya da sipariş edildiği için hikâyeye konulabileceğini düşünmüyorum.”
Siyasilerin yorumları ne kadar etkili Kerem Deren-Pınar Bulut/ 20 dakika: Korkuyla yaklaşıyoruz. İktidarın kendisine yakın özgürlükler için savaşıp, kendisine uzak gelen konularda yasakçı bir zihniyet taşımasından doğal olarak korkuyoruz. Çünkü biz iktidarın fikirlerine yakın düşünmüyoruz, yaşamıyoruz. Kendi yaşam tarzımızın kısıtlandığını görüyoruz. Ayrıca siyasetten birinin sizin dizinizi eleştirmesi, sokaktan birinin eleştirmesiyle aynı değil.
Senaristlerden... Kerem Deren-Pınar Bulut/ 20 Dakika: Dizinin kendi doğası gereği aşkta bir imkansızlık yaratmak gerek. Çünkü aylarca, senelerce sürecek, mutlu bir beraberliğin seyri zayıflar. O aşka bir engel vermek gerek ki, seyirci Bihter’le Behlül kavuşana dek seyretsin de seyretsin.
Senaristlerden... Selçuk Aydemir/ İşler Güçler: Hikayenize yerleştirdiğiniz karakterlerin hayatında ne kadar yer kaplıyorsa din, hikayenizde de o kadar yer kaplar tabii ki. Dini hikayenin dışında tutmak gibi bir eğilimim
Senaristlerden... Sema Ergenekon-Eylem Canpolat/ Karadayı: Tehlike her zaman macera ve merak unsuru getirir. Tehlikenin kaynağı da ‘kötü karakter’dir. Tabii kötü karakterinizin bir hikâyesi, derinliği varsa da tadından yenmez. Daha seyirliktir.
Edebi replikler Karadayı’dan... Feride, bir gün bu anı yaşayacağımı biliyordum. hakikati konuşacağımızı. Lakin, bunun bu kadar zor olacağını hiç tahayyül etmemiştim... Seni tanıdıktan, gözlerinin içine baktıktan sonra seni kaybedeceğimi bilmek çok acı vericiymiş...
Edebi replikler İşler Güçler’den... Gökten yıldız yağdırayım saçlarına, gezegenleri örüp taç yapayım başına. Sen iste, sen iste dolunayı azıcık naneyle servis edeyim önüne. Su dalgaları gibiyiz seninle Feride birlikte büyüyoruz, ama bir türlü dokunamıyoruz birbirimize. Yalnız şunu bilmeni isterim, evet, kendimle ilgili bir sürü yalan söylemek mecburiyetinde kaldım, lakin seninle ilgili... Seninle ilgili düşüncelerimin hepsi gerçekti.
Edebi replikler İntikam’dan... Bir insana duyduğunuz güveni kaybettiğinizde ,kendi içinizdeki inancı da kaybetmiş olursunuz sonsuza kadar... Güçlü olmayı seçtim. Ama unutmak için değil gerçeği herkese hatırlatmak ve hesabını sormak için... Edebi replikler Kayıp Şehir’den... Bu şehirde ilk atışta kim vurmuş hedefi ki sen vuracaksın. Hayat seni bir dersten sürekli bırakıyorsa, o sınava bir daha girmeyeceksin.
Edebi replikler Kuzey Güney’den... Cemre… Ben dört yıl boyunca sana olan sevgimi dört duvar arasında besledim… İçerdeyken, hayalimde seninle beraber dışarı çıktım… Hatırladığım her yere seninle gittim… Baharı kokladım, saçlarını kokladım. Gözlerini hatırladıkça, denizi hatırladım. Bu çok bana ait bir konu. Çünkü ben, sen olmadan seni sevdim…
Tüyolar Kerem Deren-Pınar Bulut / 20 Dakika: Dizinin kendi doğası gereği aşkta bir imkânsız yaratmalı. Mutlu beraberliğin seyri zayıflar. Bir engel vermek gerek. Tüyolar Selçuk Aydemir / İşler Güçler: Din, hikâyenizdeki karakterlerin hayatında ne kadar yer kaplıyorsa dizide de o kadar yer kaplamalı.
Selçuk Aydemir / İşler Güçler: Din, hikâyenizdeki karakterlerin hayatında ne kadar yer kaplıyorsa dizide de o kadar yer kaplamalı.
Tüyolar Ece Yörenç-Melek Gençoğlu / Kuzey-Güney: İzleyicinin cinsellik konusunda ‘ikiyüzlü’ bir tavrı var. Çok izleniyor, sonrasında da şikâyet ediliyor. O izleyiciye sorun, zaten hep belgesel izliyor.
Tüyolar Ece Yörenç-Melek Gençoğlu / Kuzey-Güney: İzleyicinin cinsellik konusunda ‘ikiyüzlü’ bir tavrı var. Çok izleniyor, sonrasında da şikâyet ediliyor. O izleyiciye sorun, zaten hep belgesel izliyor.
Sema Ergenekon-Eylem Canpolat / Karadayı: Tehlike merak uyandırır. Tehlikenin kaynağı da ‘kötü karakter’dir. Tüyolar Berkun Oya / İntikam: Dizilerde izlenirliği artırmak için, aşk kadar acı da olmalı.