Tamer Karadağlı: "Can Yaman'ı tanımıyorum!"

Yapımcılığını BBO Yapım’ın üstlendiği, başarılı sunucu Jülide Ateş'in sunumuyla 40, Haber Global ekranlarında her Perşembe ekrana gelmeye devam ediyor.

Tamer Karadağlı: "Can Yaman'ı tanımıyorum!"

Jülide Ateş’in 6 Ağustos Perşembe akşamı konuğu aktör Tamer Karadağlı oldu.

Tamer Karadağlı, Jülide Ateş’in kendisine yönlendirdiği 40 soruyu yanıtladı, Karadağlı hiçbir soruyu pas geçmeden oyunculuktan özel hayatına, ailesine, kişiliğine, sektöre, dizilere, oyunculuğuna, güncel konulara kadar 40 soruyu tüm içtenliğiyle yanıtladı.

İŞTE TAMER KARADAĞLI’YLA 40’TAN SATIR BAŞLARI:

AMERİKA’DA OLSAYDIM TELİFLERDEN DOLAYI TORUNUM BİLE ÇALIŞMAK ZORUNDA KALMAYABİLİRDİ!

Dizilerin tekrarlarından para kazanamıyoruz. Amerika’da olsaydım teliflerden dolayı, belki torunum bile çalışmak zorunda kalmayabilirdi. Ben bir bölüm için para alıyorum, benim oynadığım her bir bölüm en az 900 kere gösteriliyor, benim emeğim ne olmuş oluyor?

KADINA ŞİDDETİ TASVİP ETMİYORUM DEMEM ÇOK ZAYIF KALIR. LANETLİYORUM!

Kadına şiddeti lanetliyorum! Aaaa tasvip etmiyorum gibi bir şey söylemek çok zayıf, çok küçük kalır. Lanetliyorum! Kadına karşı şiddetin konuşulmaması bile gerekiyor. Ama ne yazık ki konuşuyoruz, ne yazık ki ülkemizin kanayan yaralarından biri! Bunu gerçekten lanetliyorum. Her ne kadar Çocuklar Duymasın’da taş fırın erkeğini oynuyor olsam da, dizide hiçbir zaman eşine şiddet gösteren bir adam olmadı Haluk. Tam tersine dizinin sonunda hep kadının istediği oluyor zaten. Meltem bir şey söylüyor, Haluk karşı çıkıyor, ama en sonunda Meltem’in dediği oluyor. Çocukların yanında tartışmamaya özen gösteriyorlar. Mutfak diyorlar. Çocukların yanında tartışmayın diyorlar.

CAN YAMAN’I TANIMIYORUM

Jülide Ateş: “Sosyal medya sorusudur aynı zamanda. Size genç oyuncularla ilgili “En çok kimi beğeniyorsunuz” diye soru yöneltiliyor, siz de “Hepsini birbirine karıştırıyorum, hepsi kirli sakallı aynı şekilde bakıyor, kızlar da öyle hiçbirini ayırt edemiyorum” demişsiniz…

Burak Özçivit, Kıvanç Tatlıtuğ, Uğur Pektaş, Can Yaman gibi uzun soluklu dizilerde rol alan genç jenerasyon geldi aklımıza… Rakamları gayet güzel, oynadıkları diziler uzun soluklu sürmüş, çok büyük fan kitleleri var, beğenenler, sevenler var. Hepsi birbirine benziyor yorumunuza istinaden “Genç oyuncuları kıskanıyor musunuz?” sorusunu yöneltti. Tamer Karadağlı’ya soruya şöyle yanıt verdi:

“Yoo hayır niye kıskanayım. Ben kendi dönemimi yaşadım, şimdi bu da onların dönemi, onlar da bu dönemi yaşayacak. Ne güzel, güzel işler yapıyorlarsa ve dizileri seyrediliyorsa ne ala… Ama bu söylediğiniz isimlerden birkaç tanesini tabii ki tanıyorum ama, bazılarını tanımıyorum. Çünkü her diziyi oturup seyretmiyorum. Baktığım zaman herkesin kirli sakallı, tek bir tip içinde olmasını …… “

Ateş söze girdi: “Kıvanç Tatlıtuğ, Uğur Pektaş, Can Yaman dedim. Bunlardan hangisini tanımıyorsunuz? “

Tamer Karadağlı: “Can Yaman’ı tanımıyorum. Ayıp mı ediyorum? Bu belki de benim cehaletimdir. Çünkü dediğim gibi dizi seyretmiyorum. 2 buçuk saat dizi seyredecek vaktim yok benim.

COŞKUN SABAH’A HAK VERMİYORUM! KIZI ARTIK KENDİ KARARLARINI VEREBİLECEK YAŞTA!

Jülide Ateş: “Kızınız olduğu için, muhtemelen de sosyal medya kullandığı için sizin bu dinamiklere nasıl baktığınızı merak ediyorum… Kızına küsen Coşkun Sabah’a hak verdiniz mi?

Tamer Karadağlı: Hayır vermedim. Kaç yaşında kızı bilmiyorum ama, üniversitedeyse 18 yaşının üzerinde, artık kendi kararlarını verebilecek yaşta ve benim kızım 14 yaşında. Tabii ki hala elimiz, gözümün onun üzerinde, annesi de kontrol ediyor sosyal medyasını ben de… Ama öyle her giydiğine, her saçına yaptığına karışan bir anne baba olmadık. Olacağımızı da zannetmiyorum. Ben karıma da karışmadım evli olduğumuz süre içinde… Yani o çatal görünmesin, bu da fazla kısaymış gibi şeylerimiz hiç olmadı… Nedense beni böyle karısına ya da kız arkadaşlarına baskılar uygulayan, kısıtlamalar getiren bir adam portresi mi çiziyorum ben?

SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİNE KATILIYORUM!

Jülide Ateş: “Yeni sosyal medya düzenlemesi için düşünceleriniz neler?”

Tamer Karadağlı: “Ben kesinlikle katılıyorum. Çünkü ekranın bu tarafında olmanın getirdiği belli bedeller olabiliyor, nimetlerinden faydalandığımız kadar külfetlerine de göğüs germek gerekiyor. Ama ünlü bir olduğunuz zaman, her türlü şeye açıksınız. Birileri cep telefonunu eline alıp size olmadık hakaretlerde bulunabiliyor, siz hakkınızı çoğu zaman arayamıyorsunuz, çünkü sosyal medya düzenlemesi olmadığı için… Şimdi normal sıradan vatandaş bunu farklı görebilir, ama gözönünde olan insanlar için durum bambaşka. O yüzden ben sosyal medya düzenlemesini destekliyorum.”

ASMALI KONAK & ÖZCAN DENİZ

Jülide Ateş: “O zamanların en çok izlenen dizisi Asmalı Konak, Abdullah Oğuz Seymen karakterini sizin canlandırmanızı düşünmüş ama, o rol Özcan Deniz’e gidiyor. O dönemde Asmalı Konak’ın başarısını düşündüğünüzde hiç içinizden geçti mi: Asmalı Konak’ta Seymen’i ben oynasaydım diye kıskandınız mı?

Tamer Karadağlı: “Hayır çünkü biz Asmalı Konak’ı reytinglerde geçiyorduk. (gülüyor)

Ben Özcan’dan başka kimseyi düşünemiyorum Asmalı Konak’ta. Tabii ki bir proje yapılırken farklı farklı aktörler düşünülür ve en doğrusu için karar verilir. Ben de o rol için düşünülen oyunculardan biriymişim Abdullah Oğuz’un söylediği kadarıyla; ama Özcan Deniz’in daha uygun olduğunu düşünüp Özcan Deniz’le devam etmişler. İyi ki onunla yola devam etmişler, ben çok beğenerek izliyordum Özcan’ı; biz aynı dönem yayındaydık Asmalı Konak’la, aynı kanaldaydık ve bir gün ara ile yayınlanıyorduk ve reytinglerde hep yarışıyorduk. Onlar bizi bir hafta geçiyordu, biz onları sonraki hafta geçiyorduk. Aslında onların yaptığı iş daha zordu, büyük bir prodüksüyonla çalışıyorlardı, biz Çocuklar Duymasın’da bir sit-com çekiyorduk, bir salon bir mutfakta geçiyordu hikaye ve Asmalı Konak’ı geçiyorduk. Tekrarlarıyla birlikte en çok izlenen dizi oldu Çocuklar Duymasın. Her bir bölümü 900 kez ile 4 bin kez arasında gösterildi. Galiba Özcan beni kıskanıyordur şimdi (Kahkahalar) Her rol oynayana yakışıyor.

BEN NE TAŞ FIRIN ERKEĞİYİM NE SALON ERKEĞİYİM. BUNLARIN DOĞRU OLDUĞUNA İNANMIYORUM!

Jülide Ateş: Taş fırın mısınız salon erkeği misiniz Tamer Karadağlı?

Tamer Karadağlı: “Ben kendimi salon erkeğiyim, taş fırın erkeğiyim diye değerlendirmiyorum açıkçası. Haluk maço bir adam değil, kendi terminalojisiyle taş fırın erkeği diye bir şey çıkarmış ve onu yaşamaya çalışıyor; geleneklerine göreneklerine bağlı tutucu bir adam. Benim de tutucu olduğum yanlar var. Hepimizin kendi dönemimizin çocuklarıyız, nasıl yetiştirildiysek onları ortaya koyuyoruz. Benim de köşeli olduğum taraflarım vardır, bunları da zaman içinde törpülemeye gayret ediyorum, kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Ben taş fırın erkeğiyim, ben salon erkeğiyim, bunların doğru olduğuna inanmıyorum”

“DİZİ SEYRETMİYORUM! BEN 3 SAAT DİZİ İZLEYEMEM!”

Jülide Ateş: “Dizi izlemiyorum 120 dakika dizi izlemeye ayıracak vaktim yok, üstelik kafamı çöp bilgilerle dolduruyor demişsiniz. Türkiye’de çekilen her şey yaklaşık 2 buçuk saat sürüyor hem de kötü demişsiniz. Bu genç nesil için büyük tehlike diye de çıkarım yapmışsınız. Ben de Çocuklar Duymasın’a baktım, 120 dakika, benzer bir süre! Acaba diğer dizileri aynı marjdan niye eleştirdiniz? İçinde olmadığınız diğer diziler kötü mü?”

Tamer Karadağlı: “Hayır! Hiç öyle bir şey yok! Bu Çocuklar Duymasın için de geçerli! Çocuklar Duymasın 120 dakika değil, en son 172 dakika çektik! Bir sit-com’ün 172 dakika olması mümkün değildir, dünyada 20-22 dakikadır. Bunu bu kadar uzun yayınlarsanız, dizinin bütün temellerini bozmaya başlarsınız. Bütün diziler için geçerli; 180 dakika dizi olmaz! Dünyanın hiçbir yerinde bu sürede dizi yok. Netflix’de diziler 50 dakika, demek ki iyi bir iş ortaya koyduğunuzda 50 dakika da olsa seyredilebiliyor. Neden o zaman 180 dakika dizi yapıyoruz? Dizideki konu yayılıyor, kopmaya başlıyorsunuz, 1 haftada bu kadar uzun çekmek için kötü bir dizi çekmeye başlıyorsunuz. Bizim dizi içinde geçerli, vermek istediğimiz mesajı sağlıklı veremiyoruz. Evet seyretmiyorum! Ben 3 saat dizi seyredemem! Benim oynadığım dizi çok iyi, diğerleri çok kötü, ne haddime öyle bir şey söylemek”

HOMOFOBİK DEĞİLİM

Jülide Ateş: “Homofobik misiniz?”

Tamer Karadağlı: “Değilim, hiç değilim. Çok yanlış bir tanımlama olur zaten öyle bir şey, bir sürü arkadaşım da var benim tanıdığım… Küçükken dayatılan, öğretilen şeylerden dolayıdır bu belki de… Bu sizin döneminiz için de geçerlidir. Eskiden erkek adam şöyle yapmaz, böyle yapmaz denirdi, doğrudur diye tartışmıyorum zaten…”

PARMAK ARASI TERLİĞİ HİJYENİK BULMUYORUM

Parmak arası terlik, 10-15 yıldır söylediğim şeyler farklı bir yerlere çekilmeye çalışıldı… Ben sevmiyor olabilirim, sevmemek de en doğal hakkım. Giymek zorunda değilim. Birileri de bana bakıp yaz günü kovboy çizmesi giyiyor, giyilir mi diye düşünebilir… Parmak arası terliği hijyenik bulmuyorum. Biz erkekler dışardayken tuvalete gitmemiz gerekiyorsa, pisuarlar var ve biz ayakta işimizi görüyoruz ve o pisiuarlara gelen şeyler ayaklarımıza geliyor… Dolayısıyla da çok hijyenik bir şey olmuyor, bu benim için normlardan biri, kendime yakıştırmıyorum, rahat etmiyorum ama, ben yakıştırmıyorum diye insanlar giymeyecek demek değil ki. İnsanlar neyi yakıştırıyorsa, neyi giymek istiyorsa ona giyecek…