TAKİP EDİLSEM KAFA ATARIM!

'Profesyonel' isimli oyunda yıllarca izlenen bir adamı canlandıran başarılı oyuncu Yetkin Dikinciler, gerçek hayatta izlense, tepkisinin çok ağır olacağını söylüyor: Beni takip eden biri olursa kafa atarım. Çünkü özel hayatımız özel olmalı. Gerçi benim ruhumu takip edemezler ki...

TAKİP EDİLSEM KAFA ATARIM!

Şu sıralar Bülent Emin Yarar, Gülen Çehreli ve Cenap Oğuz'la birlikte, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nun sahnelediği 'Profesyonel' adlı bir oyunda seyircinin karşısına çıkan Yetkin Dikinciler, oyundaki rolünü ve projelerini anlattı...

'Profesyonel' isimli oyunuzun üzerinde ne kadar çalıştınız?
Oyun metni bizim elimize geçtiği andan itibaren çalışma süreci başlıyor diyebiliriz. Ama aşağı yukarı sahne üzerinde 1.5 ay çalıştıktan sonra seyircinin karşısına çıkmış bir oyun bu.

Oyun sizden de izler taşıyor sanki... Örneğin oyundaki yazar, 40 yaşında ve felsefe mezunu... Gerçi siz felsefe eğitiminizi yarıda bırakmışsınız ama... Bunlar metne sonradan mı eklendi?
Bunların hepsi tesadüf... Oyunda, eklediğimiz ya da şurayı atalım da kendimiz bir şey yazalım dediğimiz hiçbir yer yok! Tamamıyla yazar Dusan Kovaçeviç'in metnini oynuyoruz. Ama takdir edersiniz ki, yönetmenin yorum hakkı var. Bazı yerlerin üstünden hafif geçilebilir, bazı yerler daha ağırlıklı olarak seyirciyle buluşturulabilir. Bizim oyunda başımıza gelen de bu oldu. Ben de okurken, benimle ne kadar örtüştüğünü fark ettim. Güle güle oynadım. Hayat zaten tesadüflerle örülü ama bazen bunlar beni fazlasıyla buluyor. Bu da onlardan biri...

TESADÜFSÜZ HAYAT OLMAZ
Başka ne gibi tesadüfler oldu?
Bu hayatımın her alanında böyle... Hakkında iyi düşündüğüm ve görmek istediğim bir arkadaşımı, görmek istediğimde görürüm. Gönülden dilediğim bir şey başıma gelir. Ama bu sadece benim yaşadığım bir şey değil sanırım. Zaten tesadüflerden yoksun bir hayat da düşünemeyiz.

Oyunda, polis tarafından yıllarca takip edilmiş birini oynuyorsunuz. Bu, gerçek hayatta başınıza gelse, ne hissedersiniz?
Böyle bir şeyi asla istemem. Karşıma çıkarsa da kafa atarım!

Sizden böyle sert bir yanıt beklemiyordum...
Bunu, beni başkası adına, bir sistem veya düzen adına takip edecek polis için söyledim ama... Telefonunuzun dinlendiğini fark etseniz, sinirlenmez misiniz? Yıllarca sistematik olarak takip edilmek çok travmatik bir şey bence. Bugün belki polisiye bir takip yok ama elektronik takip var. Kredi kartıyla, cep telefonuyla, mobese kameralarıyla... Hepsi bizim iyiliğimiz için olduğu söylenen ama özel hayatımızı prangalayan nesneler. Her şeyimizle takip ediliyoruz.

Peki siz bunlardan özel hayatınızda kaçmaya çalışıyor musunuz?
Kaçmaya çalışmıyorum. Sadece işin o tarafına bakmıyorum. Çünkü özel hayatımız özel olmalı. Bunlar benim umrumda değil! Çünkü neyimi takip edebilirler? Bedenimi, gittiğim yeri, buluştuğum ve konuştuğum insanı takip edebilirler. Ama bilmezler ki, ruhumda neler neler saklı? Bu benim rahatlığım, bu benim özgürlüğüm... Ondan emin olduktan sonra baksınlar, görsünler bize ne? 'Eyvah! Görülmüş müdür şu davranışım' diye düşünmem. Eğer davranışımdan utanacaksam, yapmam. Yapmışsam da kim görürse görsün utanmam. Buna polis de dahil, asker de... Benimkisi özgüven. Ben başkaları için değil, kendim için davranışlarımı denetlerim.

BENİM İŞİM BEYAZPERDE
İnanılmaz bir hayran kitleniz var. Hepsi facebook'ta olmanızı istiyor. Oyunla ilgili bir site açılmış zaten ama siz kendiniz yer alacak mısınız?
Evet, hayranlarım oyunla ilgili bir facebook sayfası açmış ve 'Bu sayfa Yetkin Dikinciler tarafından hazırlanmamaktadır. Bilginize...' diye bir not düşmüşler. Bu çok zarif bir davranış. Buna rağmen orada, benimle ilgilenenler yorumlarını yazmaya ve konuşmaya devam ediyorlar. Bu da bence güzel bir şey! Çünkü benim orada olmam gerekmiyor. Benim işim zaten beyazperdede ve ekranda olmak... Zaten orada herkesle olmuş oluyorum. Dolayısıyla facebook'a da yetişemeyeyim artık!

Bülent Emin Yarar'la çalışmak nasıl bir duygu?
Bir kere çok sevdiğim bir meslektaşım. Aynı okuldan mezun olduk. İkimiz de Müşfik Kenter'in öğrencileriyiz. O benden önce mezun oldu ama her zaman örnek aldığım biriydi. 'Müfettiş' oyununda da birlikte oynadık. Oynarken hayranlıkla izlediğim biriydi. Bugün de aynı duygular içindeyim. Oyunda onu hayretle izliyorum. Müthiş yetenekli bir aktör. Sadece Türkiye'de değil, dünyada da öyle... Onunla aynı sahneyi paylaştığım için gurur duyuyorum.

Sizinle karşılıklı oynamak kolay mıdır?
Valla bilmiyorum ki... Bizim zorluğumuz kendimizedir en çok... Zaten zorluk çıkardığımızda kendimize de çıkarırız. İçimize bir taş oturmuştur. O taşı yüreğimizden atmadıkça, bir hedef koyup varamadıkça, huzur bulamayanlardanız. O hedefler de hep insan için hedeflerdir ve insana dair sorular sorar tiyatro...

ELEŞTİRİYE AÇIĞIM
'Aile Saadeti' dizisinde Rum hizmetçi 'Eleni'yi oynayan Gülşah Şahin sizinle oynamanın hem keyifli, hem de zor olduğunu söylemişti...
Ben asla ve kata her şeyi bilen bir adam gibi davranmıyorum. Sadece o anda benden kim, ne istiyorsa, onu veriyorum. Sözünü ettiğiniz konuya gelince... Gülşah Şahin, "Yetkin senden çok iyi faydalanmalıyım. Ne olur bana her şeyi açıkça söyle" dediği için, ben de tüm gördüklerimi söylemişimdir. 'Niye öyle yaptın?' sorusunu arkadaşlar birbirine sorar. Ben de bunu yaparım, hiç gocunmam.

Arkadaşlarınız da sizi eleştirdiğinde memnun olursunuz yani...
Aynen öyle... Bizi onaylayan, her şeyimizi alkışlayan, 'Sen harikasın' diyen insandan korkulur. Ne gerek var ki... Tabii ki birbirimizi üzmeyelim ama 'Dur oraya basma! Yanlış yapıyorsun' da diyebilelim. Çünkü onun zararını görebilir... Sonradan üzülmemesi için söylemek gerek.

Oyunda, canlandırdığınız karakterin anne ve babasından bahsederken hüzünleniyorsunuz. Aklınıza o sırada kendi anne ve babanız mı geliyor? Onlarla ilişkileriniz nasıl?
Babam hayatta ama annemi üç yıl önce kaybettik. Annemi hep rüyalarımda görürüm. Babamla hâlâ arkadaş gibiyiz. Tek çocuk olduğum için çok şefkat gördüm. Aynı zamanda kalabalık bir ailede büyüdüm; dayımlar, yengemler falan...

Aileye çok önem veriyorsunuz galiba...
Evet, aile benim için çok önemlidir. Ama geleneklerin, törelerin söylediği anlamda değil! Tam tersi için... Huzur ve güven önemli benim için.

SAHİCİ OLANI SEVERİM
Babanız izledi mi oyunu?
Kenter Tiyatrosu'ndaki prömiyerini izledi. O her zaman çok açık ve net söyler; "Fena değil, gayet akıcı bir oyun" dedi. Annem olsaydı, eminim başka şeyler söylerdi. 'Ah evladım, oyunda yere oturuyorsun, dizin acımıyor mu? Ağlıyorsun başın ağrımıyor mu? Gözün bozulmuyor mu o gözlükle?' falan derdi herhalde. Sahici olanı severim ben... İnsanlara da öyle davranırım. Eğlenmeye gittiğim yerde bile, niye eğlendiğim halde eğlenmiyormuşum gibi maske takayım? Başkalarının beğendiği birini ben beğenmiyorsam, beğeniyormuş gibi yapamam.

Bu yönünüzün dezavantajlarını gördünüz mü?
Derler ya; 'Yalakalık yapmayınca olmuyor' diye... Ben hiç yalakalık yapmadım ve söylenenin tam tersine, hayatımda hep çok güzel şeyler oldu.

Gündeminizde ne gibi projeler var?
Herzapulos diye bir Yunanlı yönetmen var. Onunla birlikte 'Prometeus' adlı oyunu yapacağız. Haziran ayı sonunda prova yapıp, temmuz başında da oyunu oynayacağız. Türk-Yunan ortak yapımı olacak. Devrim Nas, Yiğit Özşener, Cem Bender'in yanı sıra Yunanlı oyuncular da olacak oyunda.

Size çok senaryo geliyor mu?
Evet, hem de çok. Ama ne yazık ki, inandıkları için değil de, 'Biz de bir şeyler yapalım' diyerek yazılmış işler oluyor çoğu. Öyle olunca da tadı olmayan işler okuyorsunuz ve 'İki saatimi neden bu senaryoyu okumakla geçirdim?' diyorsunuz. Ama bunun da işimin bir parçası olduğunu düşünüyorum. Okumadan da olmuyor çünkü. Üzüldüğüm; giden iki saatim değil, hâlâ böyle senaryolar ya da adına senaryo denen karalamaların gelmesi...

Peki çok kötü olduklarını açık açık söylüyor musunuz?
Kendimce uygun bir dille söylüyorum. İnsanların hevesini kırmak da benim görevim değil. Ben inanmamış olabilirim ama onun inandığı bir proje olabilir.

Oyunda içilen su mu, alkol mü?
'Alkolün su gibi aktığı geceler' der ya magazin programları, tiyatroda da suyun alkol gibi aktığı geceler olur. Tabii ki, kontrol mekanizmasını elinizde bulundurmanız gerektiği için, biz sahne üzerinde gerçekten alkol içmeyiz.

Bülent Bey o kadar iyi oynuyor ki, gerçekten sarhoş olduğunu düşündüm...
İşte oyuncu olmanın farkı burada... 'Sarhoşu oynayacağız, hadi içelim' derseniz, ancak oyunun yarısına kadar oynayabilirsiniz. Murat Karahüseyinoğlu'nun bir oyununa, sigara yüzünden Sağlık Bakanlığı tarafından soruşturma açılmış mesela... Çok saçma bir şey.

Sizin oyunu da, sahnede içki içtiğinizi sanıp yasaklarlarsa...
O zaman kafaya şişeyi geçiririm...

Alttan alta sinirli bir insan mısınız?
Bu aralar öyleyim.

Niye bu aralar?
Siz niye öyle değilsiniz? Her şey çok mu normal bu ülkede? İstiklal Caddesi'nde gördüğüm manzaralar bile beni kızdırabiliyor. Sonra diyorum ki; 'Yetkin sakin ol!' Tabii ki dünyada bunlarla tek başına uğraşamazsın. Ama dünya da, herkesin böyle düşünmesi yüzünden bu halde... İkisinin ortasını bul. AKUT'çuların söylediği bir şey vardı: 'Hayat kurtarmak istiyorsan, hayatta kal' diye... Şimdi ben de o anlamda sükûnete davet ediyorum kendimi...