Gösterildiği her ülkede izlenme rekorları kıran “Spartacus”un Canthara’sı Ayşe Tezel, sıra dışı hikayesini, dizideki cüretkar sahnelerin başlarda onu nasıl korkuttuğunu ve “Muhteşem Yüzyıl” hayranlığını, GQ Türkiye dergisine anlattı.
Eğer babası 1970’lerde Abbey Road yakınlarında müzisyenlerin uğrak yeri olan bir pub açmasaydı, annesi okulunu bitirdikten sonra dünya turuna çıkmaya karar verip sonunda kendini o pub’da çalışırken bulmasaydı veya “Spartacus” dizisi, küçük yaştayken taşındığı Yeni Zelanda’da çekilmeye başlamasaydı, biz Ayşe Tezel adını hiç duymamış olacaktık.
Ayşe Tezel aslında çok uzun zamandır Yeni Zelanda, Avustralya ve ABD yapımlarında rol alıyor. Ama şöhretinin bize ulaşması “Spartacus”ün son bölümlerinde canlandırdığı Canthara karakteriyle oldu. Bu rol onun için de birçok açıdan bir ilk olmuş:
“İster inanın, ister inanmayın, bu benim tamamen çıplak kaldığım ilk rol. Açıkçası fikir beni epey korkutmuştu. Ama korktuğum şeylerin üzerine gitmeyi ve denemeyi severim. Bu yüzden kabul ettim. Bu aynı zamanında insan vücudunun sadece bir kabuk olduğunu anlamamı sağladı.”
Orası öyle olabilir ama herkesin seksi ve yarı çıplak olduğu bir ortamda çalışmanın belli zorlukları vardır diye düşünüyor insan... Tezel, çok da olmadığını söylüyor: “Herkes destekleyici ve profesyonel.
Zaten ortalama altı kişinin olduğu kapalı setlerde çalışıyoruz. Elbette erkeklerin çoğu nefes kesici ama hepsi çok iyi niyetli ve ben de birkaçını arkadaşım olarak tanımlayabilecek kadar şanslıyım.”
Ekranda iki dakika rahat durmayan Spartacus ve şürekasının, kamera çalışmazken seti talim terbiye görmüş, efendi insanlar ortamına dönüştürdüğünü öğrenmek bizi biraz hayal kırıklığına uğratsa da Ayşe Tezel’in sözüne güvenmekten başka çare yok.
Şansımız yaver giderse belki bir gün onu Roma villalarından sonra Osmanlı saraylarında da görürüz. Tezel, buna dünden hevesli: “Kesinlikle! Türkiye’de çalışmayı çok isterim. Buradaki en iyi arkadaşım Türk. Beni geçenlerde ‘Muhteşem Yüzyıl’la tanıştırdı. Harika bir dizi. Ama önce Türkçe’yi ilerletmem lazım.”
HAKKINDA * Uzun yıllar bale yapmış. * Anne-babası o küçükken boşanmış ama arkadaş kalmışlar.
* Üniversitede Türkçe dersi almadığı ve babasını yılda birkaç kez gördüğü için Türkçe’yi pek bilmiyor
* Vegan... İşlenmiş hiçbir şeyi yemiyor.
* “The Blue Rose” adlı yeni bir diziye başlamak üzere. Ayrıca bağımsız bir filmde oynamak istiyor.