Serra Yılmaz’ın başrolünü oynadığı son harem Floransa’da 9’ncu yılını kutluyor. Oyun bu sezon 20 bin izleyici rekoruna koşuyor.
İtalya’nın Floransa kentindeki soğuk havanın gölgesinde "Son Harem"in büyüsüyle ısınmış sıcacık bir sahne çıkıyor karşımıza. Yer Rifredi Tiyatrosu. Oyun “Son Harem”. Başrol oyuncusu, İtalyanların “diva” , “çok dilli entelektüel” ve “Türkiye’nin modern yüzü” olarak tanımladığı sanatçı Serra Yılmaz.
Angelo Savelli’nin yönettiği oyunda Yılmaz’a İtalyan tiyatrosunun başarılı yüzleri Valentina Chico ve Riccardo Naldini eşlik ediyor. Bir de sezon sonunda 20 bini bulması beklenen seyirciler. Çünkü oyun süresince, seyirciler de oyuncularla birlikte sahnede bulunuyor.
Seyircinin içeri girmesi için açılan kapılar, beklenenin aksine salonun değil, kulisin kapıları. Kulisten geçen seyirci, yönetmen Savelli’nin karşılamasıyla siyah bir perdeyi aralayıp, kendini sahnede buluyor. Küçük bir panik yaşanıyor önce. Çünkü sahnenin ortasına kurulmuş harem sahnesinde, hamam taşının üzerine yatmış, haremin son gecesine hazırlanan bir gözde (Valentina Chico) ile ona Türkçe "1001 Gece Masalları" okuyan Seza Kalfa (Serra Yılmaz) var.
İzleyici, "oyun başlamış" refleksiyle, haklı bir aceleyle, oyuncuların etrafını üç yönden çeviren basamak şeklindeki oturma grubuna yöneliyor. Harem Ağası rolüyle Riccardo Naldinin de oyuna dahil olmasıyla oyuncular "tam" oluyor ve sonrası, birbirini kovalayan farklı anlatımlarla büyülü bir masala dönüşüyor.
HAREMDE "PALAVRA" ÇALIYOR
Oyunun konusu tanıdık; haremden başlayıp, 1001 Gece Masalları’na uzanan oradan da Nazlı Eray’ın iki hikayesi aracılığıyla günümüz Türkiye’sine dönen ve yine haremde sona eren, her dönem kadının bastırılmışlığını yansıtan bir oyun. Sahneler birbirini takip ederken müzik de atmosferle uyum sağlıyor; "Burçak Tarlası", Sezen Aksu'dan "Farkındayım", Ajda Pekkan'dan "Palavra"...
Adeta seyirciyle “göz göze diz dize” oynanan oyunun sonunda ise “sahne” alkıştan yıkılıyor ve oyuncular defalarca seyirciyi selamlamak zorunda kalıyor. Sonrasında da sıraya girmiş hayranlar ve imza faslı başlıyor. Serra Yılmaz hiç yorulmuyor gülümsemekten. Kalbiyle gülüyor adeta. Seyirci de bunun farkında, ayrılmak istemiyor divasından.
"BAŞARININ SIRRI SIRADIŞILIK VE UYUM"
O yorgunluğun üzerine DHA muhabiriyle yaptığı sohbet sırasında da bu neşesini koruyor Serra Yılmaz. "İnsanın yaptığı bir işin bu kadar beğenilmesi, bu kadar seyirci bulması, hala bu kadar talep görmesi çok sevindirici" diyen sanatçı dokuz yıldır devam eden başarıyı temelde "sıradışılık", "seyirciyle sahneyi paylaşmak" ve "oyuncuların uyumu" temellerine bağlıyor.
"MUHTEŞEM YÜZYIL TARTIŞMALARI BİLGİSİZLİKTEN"
"Seyirciyle etkileşimimiz inanılmaz" diyen Yılmaz, büyükannesinin harem mensuplarından biri olması vesilesiyle yıllarca bu birebir şahitliğin anılarıyla büyümüş biri olarak harem sahnelerinin tarihin "en gerçekçi yüzü" görülmesini yadırgamıyor. İstanbul, Ankara ve Adana’da da gösterimi yapılan "Son Harem" oyununun iki ülkede çok farklı algılandığını belirterek, "Türkiye’de bu oyunun oynanması farklı bir şey. Çünkü Türkiye’de daha aşina olunan şeylerden söz ediyoruz. Gerçi bunu söylerken de bir rezerv koymak durumundayım çünkü; Türkiye’de insanlar ne kadar tarihlerini biliyorlar? Kaç kişi Osmanlı hareminin nasıl olduğunu bilir? Nitekim bir dizi üzerinden çıkan tartışmada da ne kadar bilmediklerini son zamanlarda gördük" diyerek, son dönemlerde uluslararası boyutlara ulaşan "Muhteşem Yüzyıl" dizindeki harem sahneleriyle ilgili tartışmaları da "bilgisizliğin sonucu" olarak yorumluyor.
"AŞURE GİBİ"
Serra Yılmaz’ın sahneyi paylaştığı oyuncular da en az onun kadar neşeli. Valentina Chico, oyun ilk kendisine sunulduğunda bu kadar devam edeceğini tahmin bile etmediğini söylerken, dokuz yıllık bir devamlılığın İtalya’da sık görülür bir şey olmadığının altını çiziyor.
"Son Harem"in harem ve Türkiye hakkındaki görüşlerini tamamen değiştirdiğini vurgulayan sanatçı, "İstanbul’u daha dar açılı bir yer sanıyordum. Oysa tam bir kültür mozaiği var. Harem’i de köle kadınların erkek eğlencesi olarak kullanıldığı bir yer olarak düşünüyordum. Oysa özellikle gözdeler için ailelerinin onlara sunabileceğinden çok daha fazlasını sunan bir ortam da demekmiş" diyor.
"KEŞKE MÜZİKAL OLSA"
Riccardo Naldini de aynı görüşte. "Harem çok farklıymış" derken, dans eğitimi geçmişi de olan sanatçı sözlerini, "Son Harem onuncu yılında müzikal olsa ne güzel olur. Bayılırım" şeklinde sürdürüyor. Her iki oyuncu da Yılmaz’la tam bir uyum sağladıkları ve oyunun başarısında bunun büyük etkisi olduğu görüşünde birleşiyor. Oyunun yönetmeni Angelo Savelli de Türkiye’yi "bize hem uzak hem de yakın bir yer" diye tanımlayıp, "Egzotik bir ülke ama bizim güncel yaşamımıza da çok uzak değil. Hani bir tatlınız var ya Aşure. İşte onun gibi" sözleriyle betimlemesini tamamlıyor.
Serra Yılmaz, dokuz yıldır 20 bini bulan seyircisine bildiklerinin ötesindeki Türkiye’yi, müziğiyle, dansıyla ve tarihiyle harmanlayıp, masalsı bir anlatımla sunuyor ve her seferinde defalarca alkışlanıyor. Oyunun gösterimi 3 Şubat 2013 gününe kadar devam edecek.
Eda BERKBAYRAK / DHA