‘Kiralık Aşk’ dizisiyle kısa bir ayrılıktan sonra ekranlara dönen Sinem Öztürk, çok özel açıklamalarda bulundu.
Sizi hep birbirinden farklı rollerde gördük. Bu nasıl denk geldi? Ben hayatında da tek düzelik sevmeyen bir insanım. Aynı karakteri çok uzun süre oynamaktan hoşlanmıyorum. ‘Arka Sıradakiler’de Gamze olarak iyiye, güzele dair her şeyi yaşadığıma ve yaşattığıma inanıyorum. Sonrasında ‘Huzur Sokağı’nda herkes bana “Risk alıyorsun” dedi ama gayet profesyonel ve iyi bir işti.
Daha o projeyi kabul ettiğimde “Bundan sonra ne oynamalıyım” diye düşünmeye başladım. Daha seksi ve kadınsı bir karakter bu anlamda çok iyi olacaktı. ‘Hayat Yolu’ndaki tam da böyle bir roldü. Çok güzel bir ekip olmasına rağmen kısa sürdü. Tadı damağımda kalmıştı ki ‘Kiralık Aşk’ çıktı.
Hangi tarzda rolleri oynamazsınız? Tip olarak bana yakışmayan rolü oynamam. Psikopat ruh hastası olsun veya dişlek peltek olsun çalışır oynarım, yeter ki karakteri seveyim. Çirkin olmak sorun değil.
Kötü kadın mı iyi kadın mı desem hangisini seçersiniz? Kötü kadın oynamak daha eğlenceli. Kötü kadında bir sürü renk var. İnsanların yüzüne başka, arkasından başka bir karakter olduğu için daha fazla şey yapıyorsunuz. İyi kadın daha nettir. Daha yavaştır. Buğulu bakarsın ve ağlarsın bellidir yani. İyi olmak daha kolay. Kötü kadında ise özgürsün her şeyi yapabilirsin.
Neden daha çok romantik komedi çekiliyor son dönemde? İnsanlar kendi hayatlarında görmedikleri mutlulukları ekranda görmek istiyorlar. Bu tarz esprili işlerin olması halkımız için daha iyi.
Sektörü nasıl etkiliyor? İki karakter üzerine gidilen hikâyelerde süre çok uzun olduğu için saçmalıyoruz. Yan hikâyesi güçlü olan dizilerin hikâyesi daha güçlü oluyor. Daha çok başrolün olduğu dizlerde, mesela bizim dört başrolümüz var, hikâye daha sağlam oluyor. Başka türlü bu şartlarda 100 dakikalık bölüm çıkarmanın imkânı yok.
Dizilerin hikâyeleri neden saçmalıyor? Bazen reyting kaygısı yüzünden büyük adımlar atılması gerekiyor. Bu anlamda çalışma şartları ve dizi süreleri etkili. Dizisini seyretmeyen ilgisiz senaristlere kızıyorum. Onun dışındaki saçmalıklar sektörün suçu.
Karakterin için bazen üzülüyorsun çünkü biliyorsun ki o öyle bir şey yapmaz ama bir şekilde onu da kabulleniyorsun. Kendi inanmadığın bir şeye başkasını inandıramazsın.
Oyuncu olmasaydınız ne olurdunuz? Psikolog olurdum. Onun dışında masa başı bir işte kendimi hayal edemiyorum. İnsana dair şeyleri, insanı incelemeyi çok seviyorum. Televizyonda seyretmem dediğim program yok. Hepsini seyrederim. Küçüklüğümden beri gözlem yaparım. Bunun da oyunculuğuma katkısı olduğuna inanıyorum.
Çalışmadığınız dönemlerde neler yapıyorsunuz? Ben çalışmayı ve işimi çok sevdiğim için o aralar bana işkence gibi geliyor. Çalışmadığım zamanlarda enerjimi atamıyorum ve her gün ağlıyorum. Sinirlerim bozuluyor ve bir sebep bulup ağlıyorum. Mutsuz falan değilim ama enerjimi ancak böyle atabiliyorum. Ben kesinlikle çalışmayan bir kadın olamazmışım. Çalışmadığımda depresyona giriyorum.
Oyuncululukta sınırlarınız var mı? Role âşık olmuşsam her şeyi yaparım. Şu an güzel bir kadını oynadığım için daha bakımlıyım. Yarın başka biri için gerekirse saçımı kırpar öyle de dolaşırım.
Türkiye’de oyuncular kolaya mı kaçıyor? Kolaya kaçmak değil de alıştıkları yolu seçiyorlar. Bence oyuncu farklı roller denemeli. Bazı oyuncuların bir karakterini al diğer dizisine koy hiçbir şey değişmez. Yapımcının kafasında bir karakter oluyor ama ben hep aynı şey oynayamazdım. Erkeler için söylüyorum, sadece poz veren insanlar var.
Yakışıklı, güzel bakan, ağlayan ve sadece bundan geçinen insanlar var. Dünyadaki oyuncuların rengârenk bir yelpazeleri var. Katil de oynuyor sapık da. Bizde aktörden çok artist var. Yakışıklılığımı bozmayayım diyenler aktörlükten çok artistlik yapıyor.
Oyunculukta hedefiniz nedir? Mutlu olduğum sürece içime sinen işlerde çalışayım. Çoluğum çocuğum olduğunda da film çekeyim istiyorum. İstediklerimi yaptığımda işin senaryo ve yönetmenlik kısmına geçmek isterim. 60 yaşına kadar oyunculuk yapacağım gibi bir iddiam yok. Ben kendi istediğim karakterlerde oynamak istiyorum.
Hayatımdan fedakârlık yapmak zorunda kalmadığım sürece oyunculuğu yaparım. Aile işin içine girdiğinde tercihim ailem olur.
Dizilerde sürekli yakışıklı ve zengin erkeğin karşısında, saf masum güzelliği olan kadınları görüyoruz... Ben de isterim güzeli yakışıklıyı izleyeyim ama kimi erkek vardır çok yakışlıklı değildir ama oynarken devleşir. İlla çok yakışıklı, bebek suratlı olmaya gerek yok. Adamın sesine bile hayran olurum. Beni her zaman güç cezbeder. İşini iyi yapan erkeğe hayranım.
Türk insanının da inandığı bir karakter olduğunda, yakışıklılığına bakacağını düşünmüyorum. Onları biz alıştırıyoruz. Adamı yakışıklı diye oraya koyarsan o da kendini geliştirmez.
Güzellik yarışmalarından çıkanların da oyunculuk yapıyor olması bu algıyı artırmıyor mu? Konservatuvarda okuyanlar çıldırmakta haklı. “Ben güzellik yarışmasına katıldım oyuncu olacağım” dediği an başka bir şey oluyor. Tek kriter güzellik olmamalı. Bu yüzden sürekli farklı karakterler oynayıp risk alıyorum.
Tekrar evlenir misiniz, yoksa ağzım yandı diyip konuyu kapattınız mı? Hiçbir korkum yok. Hatta benim için iyi de oldu. Ne istediğimi ve ne istemediğimi gayet iyi biliyorum. Evlenen de ayrılan da şu an tek başına ayakta duran da benim. Yeni gelen insanla her şey yeniden başlar, hiç kıyaslama yapmam. Biten bitmiştir, tecrübesi kalır. Karşındaki insanla sen yeniden şekilleniyorsun.
O insan seni öyle bir etkiler ki üç günde evlenirsin. Evlenmiş olmak için veya çocuk için asla evlenmem. Kimse kendine böyle bir haksızlık yapmamalı. Mantık evliliğine çok karşıyım. Aşk evliliği olmalı. Sevgiyle yapılan her iş başarılı olur.
Yasemin nasıl bir karakter? Yasemin başarılı, kendine güvenen, dişiliğini kullanan ve çok hırslı bir kadın. Elindekini kaybetmemek için her türlü entrikaya başvurabilir. Kendi içinde çok fazla inişleri çıkışları var. Ben de modayla ilgilendiğim için çok hoşuma gidiyor böyle bir karakteri canlandırmak.
‘Kiralık Aşk’ı diğerlerinden farklı kılan nedir? Bu bir külkedisi hikâyesi. Değişimi, aşkı, çatışmaları ve entrikaları severiz. Buradaki herkesin farklı bir rengi var, gökkuşağı gibiyiz. Ben diğer dizileri bilmiyorum ama içinde olduğum için dizimizin enerjisinin insanları bağlayacağını düşünüyorum. Biz evlere konuk oluyoruz, bence herkes kapıyı açar.