Güzel oyuncu Sinem Kobal Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'ye samimi açıklamalarda bulundu. ‘Romantik Komedi 2’ Sevgililer Günü’nde vizyona girdi. Günümüz ilişkilerinin, en matrak halleriyle anlatıldığı filmde başroldeki isimlerden biri Sinem Kobal. Bu filmden ne mi öğrendi? “Aşkın hükmedilemez olduğunu!”
Romantik Komedi filminin bir mesajı var mı? - Mesaj kaygısı olmadan ironi yaparak kadın erkek ilişkilerini ele alan, keyifli fimler hoşuma gidiyor. Bizimki de öyle. Peki bu filmlerin bir derinliği var mı? - Her film sinema sektörü açısından önemli bence. Hepsi hedefine ulaşsın ve daha çok film çekilsin isterim. Doğru yerden bakarsanız içinde bir şeyler bulabilirsiniz. Her filmin kendi içinde bir çıkış noktası var. Kimi bunu daha gerçekçi ele alırken kimi konuların üzerinden hafifçe geçerek, a
Canlandırdığınız Didem karakteri, ilişkisinde aklına geleni yapan bir kadın. Peki siz? - İşte tam da bu yüzden bu karakteri çıkarmak benim için hem keyifli hem zordu aslında…
Neden? - Didem’in enerjisini, ritmini ve fevriliğini yakalamak için uğraşmam gerekti. Ben daha oto kontrol sahibiyim. Bunu da bastırmam lazımdı. Didem’e daha yakın ara renklerimi keşfedip ana rengim olmasına izin verdim. Gözlemlerlerimi de kullandım. Ortaya deli dolu Didem karakteri çıktı. Bu film kadın erkek ilişkileri konusunda nasıl tüyolar veriyor?
- Aşkın bir çok farklı halini ele alıyoruz. Acı, tatlı, imkansız, umutsuz her halini… Bu sebeple izleyen herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Filmden bir de kadın ve erkeklerin duygusal açıdan ne kadar farklı oldukları sonucu ortaya çıkıyor. Ama bir aşkla birbirlerine bağlandıklarında ne kadar mucizevi bir enerjinin etkisine girdiğini de görüyoruz. Siz bu projeden erkek dünyası adına neler öğrendiniz? - Kadınların ve erkeklerin, duyguları ve akıllarının birbirinden farklı çalıştığını! Bunun
Nerelisiniz? - Karadenizliyim. Ailede sanatla ilgilenen var mıydı? - Hayır. Sadece amcam şiirle ilgiliydi. Sanırım benim şiir sevdam da ondan geliyor. Babam inşaat mühendisi, annem ev hanımı. Hobi olarak resim yapıyor.
Küçük yaşta bu sektörle sizi kim tanıştırdı? - Aslında dört yaşımda baleye başladım. İlk kez o yaşta AKM’de sahneye çıktım. Selam verip alkışı duyduğumda, “Ben bunu hep yapmak istiyorum” hissine kapıldım. 13 yaşımda baleden tiyatroya geçtim. Ve aynı yıl ‘Dadı’ dizisiyle ekranla tanıştım. Çocuk yaşta oyunculuğa başlayıp bunun devamını sağlayan yoktu. Bu psikolojimi kötü etkileyebilir diye ailem başta biraz tereddüt etse de ben çok istiyordum ve senelerdir devam ediyorum. “Çocukluğumu yaşayamadı
Dışarıdan hayatınız toz pembe görünüyor. Küçük yaşta gelen şöhret, evliliğe giden aşk… Hayatınızda hiç mi dram yok? - Olur mu? Ben göz önünde ve sanatla büyüdüm. Bu hem çok güzel, hem de zor… Nedir zorluklar? - Kendimi anlatmayı çok sevmediğim için dediğin gibi algılanmış olabilir. Ama ben gerçek, ayakları daha yere basan, bana ait dünyamı içimde tutmaya çalışıyorum. Mesela şöyle anlatayım sana; 15 yaşımda röportaj yapıyordum. Muhabir bana: “Çocuk oyuncular zaman içinde yok oluyor. Psikolojil
Basından uzak dursanız da hakkınızda bir sürü haber yapıldı. Bunlar hala sizi etkiliyor mu? - Her işin hem güzel, hem zor tarafları var. Mesleğimin o tarafıyla çok ilgilenmiyorum. Ne güzelliklerine, ne de hayal kırıklıklarına takılmamak lazım. Şöhret istesen de istemesen de başarı ve istikrarla zaten senin peşinden geliyor. Bu geçici ve kanılacak bir şey değil benim için. Her şey o kadar hızlı tükeniyor ki başarı bile o an içinde kalıyor. Bunu da yıllar içinde öğreniyor, deneyimliyorsun…
Televizyon dizilerine geri dönüş ne zaman? - 12 senedir durmadan çalışıyorum. Hem okul, hem işin ağır temposu… Biraz hayata dokunmak gerekiyordu. Ruh, beden dinlenip yeni yolcuklar yaşamalı. Kendini beslemeli, geliştirmelisin. Bu da kendine zaman ayırmadan olmuyor. Yeterli olduğunu hissettiğimde sevdiğim ve inandığım bir proje olduğunda yapacağım. Peki bu dinlenme sürecinde neler yaptınız? -- Kimi zaman gezmek, kimi zaman fotoğraf çekmek, kimi zaman bir şeyler okumak, yeni şeyler istiyorsun.
Peki neler okuyorsunuz? - Biyografi okumayı seviyorum. Roman okumak da bana keyif veriyor. Nazım Hikmet şiirlerini çok severim. Felsefe kitaplarına da meraklıyım. Mesela Freud ve Jung okuduktan sonra kitapları bir yere koymak yerine araştırmaya girişiyorum. Okuduklarımın üzerine internette araştırmalar yapıyorum. Karşıt fikirleri inceliyorum. Bunları yaparken heyecanlanıyorum... Yaşam içinde nelere kafa yorarsınız? - Kendi dünyasında yaşayıp başka dünyalara, yaşamlara dokunmayan biri olmak is
Romantik misiniz? - Evet. Yalnız fazla duygusallık aslında zorluyor. Bunun yanında bana benzemeyen karakterlerle bağ kurmamı sağlıyor. Her şey şekilcilik üzerine giderken sizin bir insanda öncelikli aradığınız ne? - Vefa ve vicdan duygusunun baskın olduğu insanların daha özel olduğunu düşünüyorum. Bu sefer filmde tema bekarlığa veda. Siz de bekarlığa veda durumundasınız… - Film benim açımdan da aynı mutluluğu yaşadığım bir döneme denk geldi. Ama bunları çok fazla dillendirip konuşmaktan yan
Aileye önem veriyorum. Şimdi kendi ailemizi kurma yolundayız. Bu da çok heyecan verici. Ev işleriyle aranız nasıl? - Kalabalık bir ailede büyüdüm. Bu yüzden büyük sofraları seviyorum. Yemek yapmaktan keyif alıyorum. Öğrendiğim tarifleri deniyorum. Son zamanlarda arkadaşlarım arasında tiramisum ilgi görüyor.
* ‘Romantik Komedi’ de en sevdiğim şey kızlar arasındaki dostluk. Ben de dostluğa çok önem veriyorum. Şanslıyım ki benim de öyle yıllar süren ve kızlardan oluşan bir dost grubum var. * Filmdeki oryantal sahnesi için ders aldım. Zor bir sahneydi. Çocukken ne olacak diye sorduklarında doktor, mühendis gibi cevaplar verirdik ya. Bende mezdeke taklitleri yapardım. Bu film sayesinde gerçekleştirdim.
* Moda takıntım yok ama takip etmekten keyif alırım. Özenli giyinmeyi seviyorum. Kendime yakışanı giymeye çalışıyorum. Özel davetlerde de Tuvana Büyükçınar ile çalışıyorum.