2012’de Arka Sıradakiler’deki Gülüm karakteriyle hayatımıza giren, ardından Muhteşem Yüzyıl’da Ayşe Hatun karakterine can veren Serenay Aktaş, popülerliğinin zirvesinde günler yaşıyor
Survivor’da 91 günlük uzun bir maratonun ardından elenen Aktaş şimdi iki heyecanı bir arada yaşıyor. Kaçak Gelinler’in kadrosuna dahil olan oyuncu, Figüran filmindeki başrolüyle beyazperdede boy göstermek için gün sayıyor… İşte genç oyuncunun AKŞAM Life’a özel röportajı…
Figüran filmiyle ilk başrolünüzü oynadınız. Neler hissediyorsunuz?
Oldukça heyecanlıyım. Başrol heyecanı bir başka, ama sinemada başrol heyecanı bambaşka. İlk başrolümün bir komedi filmi olması beni ekstra heyecanlandırıyor da diyebilirim, çünkü güldürmek ağlatmaktan daha zormuş.
Sizce izleyici neden bu filmi izlemeli?
Filmimiz sektör filmi gibi görünse de aslında tam olarak öyle değil. İzleyeciler kendinden fazlasıyla bir şeyler bulacak.
Canlandırdığınız ‘Pelin Şafak’ nasıl bir kadın? Özel bir hazırlık aşamanız oldu mu?
Evet, oldu. 3 hafta boyunca oyuncu koçum Eraslan Sağlam’la birlikte hazırlandık. Dersler oldukça keyifliydi. En son Muhteşem Yüzyıl (2013) zamanı Amerika’lı oyuncu koçu Tom Brangle’dan da kamera önü oyunculuğu dersi almıştım. Pelin Şafak’ta en çok beni çeken şey, samimiyete aç olması. İşini sevdiği halde sektördeki bütün insanların çıkarları uğruna hareket etmesinden dolayı aslında bir o kadar rahatsız olup, mutsuz olması. Düşünsenize o bir star ama manevi yönden aç. Pelin Şafak aslında; Türkan Şoray, Hülya Koçyiğit, Filiz Akın gibi unutulmaz jöndamların canlandırdıkları gerçek aşkı arayan star karakteri.
Geçen sezon başlayan ve hâlâ devam eden ‘Kaçak Gelinler’ dizisine dahil oldunuz. Neden yeni bir projede ekranlara gelmeyi düşünmediniz?
Daha önce görüştüğümüz yerlerdeki karakterler daha silik ve durgundu. Olduğu yerde sayan tipler, Ama Pınar karakteri öyle değil, diziye hareket getiren bir karakter. Bir de şu an sektör çok kötü durumda. Yeni başlayan çoğu projenin, enteresan bir şekilde kaliteli olduğu halde reyting kurbanı olduğunu görüyoruz. Şu anda Pınar karakterini iyi ki seçmişim diyorum.
Size bu rolün cazip gelen tarafı nedir?
İnsanlar beni hep ‘evimizin kızı’ olarak sevdiler, sağ olsunlar. Karşılarına öyle sade bir rolle çıkmak istemedim. Farklı bir karakter olmak istedim. Bu sefer pek masum olmasını istemedim galiba...
FUTBOL ENTERESAN BİR AŞK
Futbol hayatınıza da devam ediyorsunuz. Bildiğim kadarıyla hafta sonları maçlar için Antalya’ya gidiyorsunuz. Bu kadar yoğun tempoyu nasıl programlıyorsunuz? Yorucu olmuyor mu?
Bunu bazen ben de anlamıyorum. Sanırım ben zor yolu seçtim. Yoğun ama gerçekten keyifli bir hayat yaşıyorum. Bu durumdan pişman değilim, ama zaman zaman farkında olmadan nazımın geçtiği insanlara yoğunluk stresim yansıyor. Ama adı üstünde nazımın geçtiği insanlara...
Futbol kadınların pek haşır neşir olduğu bir spor değil. Sizin ilginiz nasıl başladı?
Aslinda ben sporu çok seviyorum. Başka bir branş da seçebilirdim aslında ama futbol enteresan bir aşk. Ne bileyim işte, pek tarif edilemez bir şey benim için. Sahaya çıktığımda bambaşka biri oluyorum, daha hırslı, daha sert. Ama normalde çekingen bir yapım vardır.
Futbol ya da oyunculuk konusunda bir seçim yapmak zorunda kalsanız, hangisini seçerdiniz?
Öyle seçimler aslında oldu. Ama ben zor olanı, yani ikisini de seçtim. Ayrıca zorunlu bir durum hali olursa tercihim set, yani oyunculuk olur.
DUA EDEREK DİNLENİYORUM
Enerjinizin tükendiğini hissettiğiniz anlarda, kendinize gelmek ve dinlenmek için neler yapıyorsunuz?
Ben enerjimi hayata ve olaylara pozitif bakmama borçluyum. Biraz da düşünce yapıma. Bütün iş insanın kendisinde bitiyor. Mesela kimseyle ilgilenmiyorum, kimin ne yaptığı, ne giydiği pek umurumda değil. Ben önce kendime bakıyorum. Kıskanç biri de değilim, enerjimi ‘başkalarında olan ben de niye yok?’ diye tüketmiyorum mesela. Sürekli negatif değilim. Boş olaylar üzerinde durmayıp kimseyi kırmamaya çalışıyorum. Maneviyata yakın olmak da insana ekstra bir enerji veriyor. Ben asıl enerjimi bunlara borçluyum diyebilirim.Yalnız ve müsait olduğum zamanlar çok az oluyor, ama böyle vakitlerde odama kapanıp dua ediyorum. Bu beni arındırıyor, deşarj ediyor. Meditasyon ve dinlenme yöntemim bu.
‘Survivor’da yarışmalarda oldukça hırslıydınız. Gerçekte hayatta da uğraştığınız işler konusunda o kadar hırslı mısınız?
Hayır. Sahaya çıkınca iş değişir. Eğer normal hayata da saha gözüyle bakacak olursak hiçbir zaman o kadar hırslı olmadım. Hırslar insanlara karşı değil, hedeflenen amaca odaklı olmalı. Özellikle normal hayatımızda, hırsı tadında bırakmak lazım. Hırs uğruna bazı şeylerden ödün vermemek lazım.
En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz yönleriniz neler?
Hayata bakış açımı seviyorum. Ama hangi özelliklerimi sevdiğimi bana yakın insanların cevaplaması daha doğru olur. Sevmediğim ise, çok fazla düşünmek. Bazen fazlasıyla takmamam gereken şeyleri kafama takıyorum.
Nasıl bir erkek size ‘Tamam, budur!’ dedirtir?
Ailemin karşısına göğsümü gererek çıkarabileceğim bir erkek olmalı. Her şeyden önce yüreğime yakışmalı mesela. Sevgi ve saygıyı birbirine bağdaştırmış olmalı.