'Maskeli Beşler Kıbrıs' filmindeki seksi sarışın rolüyle dikkat çeken Seray Sever, yine gündem yaratacak.;
Erkekler beni seks objesi olarak görüyor. Bu durum beni hiç rahatsız etmiyor. Biliyorsunuz bir dönem de Müjde Ar vardı, gençlik ona tapıyordu. Ben de öyleyim. Milenyumun Müjde Ar'ı benim.
'Maskeli Beşler Kıbrıs' filminde oynadığı seksi sarışın rolüyle yine gündemdeki yerini alan Seray Sever, özel hayatıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Sever'in en ilginç açıklaması ise; 'Erkekler beni seks objesi olarak görüyor. Bu durum beni rahatsız etmiyor. Biliyorsunuz bir dönem de Müjde Ar vardı, gençlik ona tapıyordu. Ben de öyleyim. Milenyumun Müjde Ar'ı benim' oldu.
Bu sarışınlık mevzusunu neden rahatsız ediyor sizi?
Sarışınlığın getirdiği seksiliği sevmiyorum. Çünkü ben zaten duruşuyla, bakışıyla, başarısıyla, karizmasıyla seksi bir kızım. Seksi olmamın sadece sarışınlığa bağlanması beni mutsuz eden bir şeydi. Açıkçası 'Seksi sarışın Seray Sever' denilmesinden çok sıkıldım.
Bir de 'Aptal sarışın' yakıştırması var. Ondan olabilir mi?
Aptal sarışın diyemezler, çünkü eğitimim ortada. Ben Boğaziçi Üniversitesi mezunuyum. Ben TÜBİTAK sınavlarına girmiş bir kızım. Bu konuda hiç kompleksim yok.
Vallahi sarışınlar bu renk değiştirme durumunuza tepkili. Mesela Ömür Gedik... Sarışın kalmanızı isteyenlerden...
Benim 20 binin üzerinde genç erkek hayran kitlem var. Şimdi koyu renk saça döndüm, durum değişebilir. Değişebilir derken, fazlalaşabilir. Geçen yıl, üniversite sınavlarına giren gençler üzerinde bir araştırma yapmışlar, gençlerin çoğu Hülya Avşar'ı ve beni beğendiklerini söylemiş. Genç kızlar beni seviyor çünkü ben onlar için istediğini yapabilen, özgür, üniversite mezunu, çalışan, para kazanan, söyleyeceğini sakınmayan bir kadınım. İyi bir idolüm yani.
Erkek hayranlarınız için durum nedir?
- Erkekler ekranda gördüğü her seksi kadını takip eder. Onlar maymun iştahlı. Dolayısıyla onların beğenilerini çok ciddiye alınmıyor.
Yani erkekler sizi seks objesi olarak mı görüyorlar?
Kesinlikle öyle görüyorlar. Biliyorsunuz bir dönem de Müjde Ar vardı. Hálá çok hoş, çok güzel bir kadın. Bir dönem gençlik ona tapıyordu. Ben de öyleyim. Milenyumun Müjde Ar'ı benim. Sadece benim öpüştüğüm bir filmim yok o kadar. Sonuçta erkekler tarafından böyle görülmek beni rahatsız etmiyor. İnsanların yeme, içme, cinsellik gibi dürtüleri var. Bu çok normal. Tarkan da kızların gözünde bir cinsel obje. Seksi olmak yaptığımız işte çok önemli bir durum. Yoksa ben evimde eşofmanla dolaşan, tam bir çocuğum.
Seray Hanım, filmlerinizde neden öpüşüp, sevişmiyorsunuz?
Özellikle istemiyorum. Ancak Ferzan Özpetek bana gelip sanatsal içerikli bir filminde bana 'Seviş' dese, sevişirim. Yapmam demiyorum. Fakat komedi filminde bunu yapmam.
Erkekler tarafından çok seksi bulunan bir kadının sekse bakışı nasıl?
Seksilik, Allah vergisi olan bir durum. Ben kafayı işine takmış, ailesine çok düşkün, haftada iki gün akupunktura giderek vücudundaki enerji meridyenlerini dengeleyen, arkadaşlarıyla derin sohbetler etmeyi seven, evinde başını bağlayıp Yasin okuyan bir kadınım. Ancak yaptığım iş nedeniyle gözlere hitap etmek zorundayım. Oradaki misyonum bu. Ama sabah programı sunsam gömleğimi, pantolonumu giyip kamera karşısına geçerim.
Sözün özü...
Yani sekse düşkünlüğüm yok. Aşk benim için çok önemli. Aşk beni sürüklediği zaman arkasından her şey gelir. Bu konuda bir şey söyleyeceğim; kadınlar, erkeklerle hak ve duruş eşitliğini farklı algılamaya başladılar. Yanlış! Bence kadınlar belli bir yere kadar kendilerini erkeklerden saklamalılar. Bir erkekle ilk üç ay sadece yemek yiyip, sinemaya gideceksin. Flört edeceksin, hemen birlikte olmayacaksınız.
n Siz ilişkilerinizi böyle mi yaşıyorsunuz?
Evet, karşımdaki insanı flört aşamasında tanımaya çalışırım. Önce ruhlar birbirine dokunacak, ondan sonra bedenler.
KURALLARI KADIN BELİRLER
Şimdiki ilişkilerde önce ruha dokunayım, sonra bedene durumu yok tabii.
Vallahi bir ilişkide kuralları kadın belirler. Kadınlar öncelikle tanıştığı erkekle ruhsal iletişime geçmeli. İlişkide ciddiyeti de kadın belirler. Mesela kendimden örnek vereyim. Hiçbir erkek bana, 'Seray' diye yaklaşmamıştır. Kafadan seksi kadın diye yaklaşıp, bir şeyleri hayal ederek gelmiştir. Ama ben onu iki dakikada başka bir tarafa çevirmişimdir. Ki bugüne kadar flört ettiğim erkelerin hepsinden evlenme teklifi aldım.
Yani bütün erkekler size öncelikli olarak başka amaçlı yaklaşıyor?
Evet, hepsi çok seksi kadın olarak bana yaklaşıyor. Evlendiğim eşim bile bana öyle yaklaşmış. Ama adam beni görünce büyük şoka girmişti. Sonrasında çok saygı duymuştu. Önemli olan adamların sana nasıl geldiği değil, senin onları nasıl yönlendirdiğindir.
Peki, İlhan Mansız'la bir flört yaşadınız ama yürümedi. Neden?
İlhan'la hiç planda yokken tanıştık. Birkaç kez yemeğe gittik, sinemaya gittik. Ama hepsi bu kadar. Aramızda bir şey olamazdı çünkü ben hayatımda artık ünlü bir erkek istemiyorum. Ben bu saatten sonra ne istediğimi çok iyi biliyorum. Ben artık çok derin ve yüksek bir şey istiyorum.
Nasıl yani?
Bu adam çok ruhsal olacak, derin düşüncelere sahip olacak. Yani benim ruhumu alacak ki, ben de onu 24 saat düşüneyim. Bugüne kadar kimse benim ruhumu alamadı, alamıyor. Bu benim suçum değil. Alamayınca da ben daha flört aşamasındayken adamlara kötü muamele ediyorum.
n Nasıl kötü muamele ediyorsunuz, aşağılıyor musunuz?
Evet, salak salak konuştukları zaman dayanamıyorum. Yüzlerine vuruyorum. O zaman da gözümde küçülüyorlar.
n Kötü muamele gerektiren bir harekete örnek verir misiniz?
Yüzeysel sohbetlere ve şekilciliğe çok takıyorum. Buna dayanamıyorum. Gerçi bu aralar biraz değiştim. Sanırım yaşla, arkadaşlıklarla da ilgili bir şey. Eskiden öyle marka takıntım falan yoktu, şimdi gidip kendime en iyi marka saatlere alıyorum. Ama beş dakika sonra hevesim geçiyor. Beni tatmin etmiyorlar. Yani şekilciliğin içine ister istemez giriyorum ama bu yaşam şeklim değil. Dolayısıyla ben parasını göstermek üzere masada Vertu marka cep telefonu çeviren adamlardan nefret ederim. Bu sığlıklarını da yüzlerine vururum.
Peki, sizin hayatınıza girecek erkek nasıl olmalı?
Hayatımdaki erkek benim gözümde büyümeli. Yüksek olmak demek de şu; şimdi ben bu dünyada tanınan, bir yere girdiğim zaman en iyi şekilde ağırlanan, eğitimli, bir şeyleri başarmış biriyim. O yüzden benim hayatıma giren bir adamın bir başarısı ve gücü olması gerek. Tek kelimeyle beni taşıyacak birisi olması gerek. Benim standartlarımın altında olmamalı.
Hadi bir eleme yapalım. Sizin standartlarınıza kimler uyuyor, kimler dışında kalıyor?
Doktor, mühendis gibi bir grup baştan gidiyor. Sanatçı istemiyorum, geriye adam tipi kalmıyor. O yüzden de yalnızım.
İşadamı?
İşadamı olabilir. O da şöyle olmak zorunda, bir derinliği olmalı. Yoz, hart, hurt, sonradan görme tipler bana uymaz. Eğitimli, salon erkeği, rafine, birisi olmak zorunda.
Okan yapsa şaplağı yerdi
Ali Poyrazoğlu sizi programınızda taciz etti. Bu durumdan gerçekten haberiniz yok muydu?
Gerçekten yoktu. Bu reyting amaçlı, konuşulsun diye yapılmış bir şey değil. Taciz konuşurken ben hiç taciz edilmediğimi söyledim o da böyle bir şey yaptı. Sonuçta bunu yapan da Ali Poyrazoğlu, o bir duayen. Bunu bana Okan ya da Beyaz yapamazdı. Yapsalar da şaplağı yerlerdi.
'Maskeli Beşler Kıbrıs' filminde de Şafak Sezer'i siz taciz ediyorsunuz.
Ali Poyrazoğlu öğretti o hareketi bana ben de Şafak'ta uyguladım. (Gülüyor) Etme bulma dünyası. Şafak o çekimlerde çok gerildi. Bana sürekli, 'Yapma erkekliği bozar' dedi, durdu. Açıkçası ben yaparken hiç zorlanmadım. Ama o hareketi yaptıktan sonra bir şey de hissetmedim.
İnkıláp kitabını okuyorum
Latife ve Fikriye Hanım için 'Atatürk aynı anda iki kadını idare etmiş' demedim. 'İdare mi etmiş?' dedim. İlkokul mezunu olmayan insanlar beni bu konuda vurmaya çalıştılar. Hem de milliyetçi, Atatürkçü, Türk kadının temsil eden en iyi örneklerden biri olmama rağmen. Derin bir aşkla bağlı olduğum Atatürk'ün magazin malzemesi yapılmasına müsaade etmek istemediğim için de sustum. Ben kitap okuyorum, Atatürk'ün söylemlerini, inkıláp kitabını okuyorum. Onun özel hayatını değil...
Fazıl'a bayılıyorum
Ben bir sanatçıya 'Ülkeyi terk edeceğim' lafını yakıştıramıyorum. Hepimizin zorlandığı anlar oluyor. Ama sanatçı öncü kişidir. Burada durmak ve fikirlerini savunmak zorundadır. Bana göre kaçmak güçsüzlüktür. Fakat şu da önemli; Fazıl Say gibi isimleri kırmamak gerekir. Açıkçası Çankaya Köşkü'ne çağrılmadım diye üzülmem.
Köşke çağrılanlara bakınca, çağrılmamak daha iyi oluyor yani. Ben devlet sanatçısı olmanın, Çankaya Köşkü'ne çağrılmanın derdinde falan değilim.
Ben Fazıl Say'ın yerinde olsam, tam tersine çağrılmayanlar grubunda olduğum için sevinirim. O yüzden Fazıl 'Gideceğim' demesin. O bizim önemli bir değerimiz. Kaç kişi var onun gibi bizi yurtdışında temsil eden. Onun resitallerini hiç kaçırmam, bayılıyorum ona.