Uyuşturucu kullanırken ve kadınlarla öpüşürken çekilen fotoğrafları Mert Ortaç adlı arkadaşı tarafından internete sızdırılan 2009 Türkiye Güzeli Senem Kuyucuoğlu, Hürriyet Gazetesi'nden Ayşe Aral’a konuştu. Aral, kendi isteğiyle uyuşturucu tedavisi görmek için hastanenin psikiyatri bölümüne yatan ve tedavi sürecinde 11 günü geride bırakan Kuyucuoğlu’yla sohbet etti. İşte o günden kalanlar...
Geldi bahar ayları, gevşedi beynimin yayları. Panik atağım tuttu yine. Benden sesler yükseliyor evde “ölüyorum, yetişin” diye. Başım dönüyor, kalbim 120’lerde, “bu sefer ölüyorum, bakın ellerime, tir tir titriyorum yine” diye bağrınıyorum evde.
Annem beni alıyor, yaka paça hastaneye, psikiyatrımın olduğu yere götürüyor. Psikiyatrım diyor ki: “Geliyorsun bu kadar terapiye, iyiydin, ne oldu?” “Bilmiyorum” diyorum, “bahar geldi, ondan mı ne?” “Tamam” diyor, “üç gün kal burada, yeni bir ilaca başlayayım, şimdi evde bu işkenceyi çekme.” Canıma cömcöm. Kendimi korumada hissedeceğim, hemen “tamam” diyorum.
Odama yerleşiyorum, etrafı kolaçan etmek için odamdan çıkarken 1.90’a yakın biriyle neredeyse çarpışıyoruz. “Pardon” deyip kafamı kaldırdığımda bu 1.90’lığın bir kadın olduğunu, hatta çok da güzel genç bir kadın olduğunu görüp şaşırıyorum. Sıcak sıcak gülümsüyor, “Merhaba, yeni geldiniz galiba” diyor.
“Evet” diyorum. “Hoşgeldiniz o zaman, ben Senem, yan komşunuz.” “Hoşbulduk.” “Bir dakika bekler misiniz?”
“Tamam” diyorum.Elinde koca bir kova meşhur marka tavukla geri geliyor. “Şimdi geldi tavuklar, abartıp çok da söylemişim, size de ikram edebilir miyim ya da buyurun bize, annem de var, beraber yiyelim.” Teşekkür ediyorum, “Demin yedim” diyorum. “Tamam” diyor, “O zaman siz şimdi dinlenin, sonra görüşürüz.”
Hemen bir düşünce alıyor beni, acaba niye burada ki? Depresyon olamaz, acayip mutlu gözüküyor, gözlerinin içi ışıldıyor. Madde diyeceğim, bu hastaneye terapi-seans, gel-git çok maddeci gördüm, yüzünün rengi yerinde, bir de ne bileyim yakışmaz ki ona madde. Haa diyorum salak Ayşe, kız dedi ya annem de içeride, annesi hasta işte, refakatçi herhalde.
Sonra akşam oldu, toplu oturulan odaya kondum, baktım ana-kız oradalar. Başladık sohbete, sen niye buradasın, ben niye diye. Birden çok ama çok geç de olsa jeton düştü bende.
Bu güzel genç kız Senem Kuyucuoğlu’ydu. O saatten sonra Senem’le abla-kardeş olduk, sırdaş olduk. Bu bir abla-kardeş röportajı olup Senem’in samimi açıklamalarıdır. İşte Senem’le hastanede yaptığım o röportaj...
Beş sene evvel Tolga Karel’in ikram ettiği maddeyle başladığını söylemiştin uyuşturucuya, doğru mu? - Evet, maalesef ama Tolga’nın adını kötü amaçla söylemedim, konuşma sırasında adı geçti. * Sonra? - Altı ay ara verdim, sonra devam ettim.
* İşin gücün aksamadı mı? - Zaten işler güçler durmuştu, modellik falan bitmişti, boşluktaydım, birçoğu gibi başka yollara gitmedim, sen anladın... Ben de bu yola gittim işte, uyuşturucuya.
* Paran, pulun var mıydı? - O dönem vardı. Eski yaptığım işlerden... Ama ben hiç uyuşturucuyu parayla almadım. Hep kullanan arkadaşlarımın ortamlarında bulunduğumdan bana verilirdi.
Ama tabii hazıra dağ dayanmaz, bir süre sonra para bitti ve Amerika’ya gittim. Orada barmenlik yaptım. Sonra bir kuaföre gittim saçımı boyatmaya, kuaför beni çok sevdi, “Gel yanıma yerleş, kira vermezsin, köpeğimi gezdirirsin, dükkânda da yardım edersin” dedi.
Türk’tü, adı Yüksel, sağ olsun. Oradan kazandığımla dönüp Türkiye’de anneme dükkan açtım. Şanslıydım, başkası olsa çoktan kötü yola düşerdi. Annem kendi parasını kazanmaya başlayınca, sorumluluk üzerimden kalkınca, iş güç de olmayınca kendimi iyice salıverdim, uyuşturucu dozajını yükselttim. Gururluyum da kimseden iş isteyemiyorum.
*Mert Ortaç ne zaman devreye giriyor? - İki sene evvel. Amerika’ya gitmeden önce, hatta Amerika’ya giderken de o aldı biletimi. Cihangir’de tanıştım. Bana “İş yapalım beraber, internet sitelerim var, internet radyolarım var, asistanım ol, ofis bul” dedi. Oyaladı beni. Sonra beni suçladı, “sorumsuzsun” falan diye ve ben Amerika’ya gittim.
Meğer dolandırıcıymış, hapse girdi. Sonra beni aradı, babası ölmüş, buluştuk. Sonradan öğrendim ki kredi kartı dolandırıcısıymış. Şimdi benim hakkımda konuşuyor, söylediklerinin yüzde 90’ı yalan, üzerimden ün yapmaya çalışıyor. Şenay Akay’mış, Defne Joy’muş... Bak hâlâ prim veriyorum ama yakında yasaklar geliyor ona ve büyük davalar.
* Evet, gelelim Defne Joy’a... - Ben Defne Joy Foster’ı ömrümde görmedim, dediklerim hep yanlış anlaşıldı. Sadece görüldüğü yer ve insanları düşündüğümde gözümde canlanan manzara Defne’nin uyuşturucu kullandığı.
Sadece annesini ve çocuğunu düşündüm, umarım kullanmamıştır ama kimsenin cesareti yok söylemeye. Türk insanı arkadan konuşmayı çok sever ama kimse çıkıp konuşmaz. Söz verip tutmadıkları gibi... Onun için yurt ışında yaşamayı seçtim uzun süre. Ben saf kalıyorum bu ülkede.
* Mert Ortaç, fotoğraflarını her yere servis ederek, Twitter hesabını hack’leyerek neyin intikamını alıyor senden?
- Türkiye’ye dönmemin herhalde, o çocuk şizofren. * (Bu arada şahit oluyorum, Senem’in yurtdışı telefon numarası Mert’in üzerineymiş. Mert oradan sesli mesaj yolluyor. Dinliyoruz: “Senem, pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım hahahahahahahaaa”)
* Kadın kadına, dudak dudağa fotoğrafların için ne diyeceksin? - Cinsel hayatım beni ilgilendirir, bugüne kadar bu konuda kimseye bir açıklama yapıp hesap vermedim, bundan sonra da verecek değilim.
* Babanın “Beni kötü halde yakaladı” dediği durum ne? - Annemle evliyken başka bir kadınla olan pornografik fotoğraflarını buldum telefonunda. Sırf o yüzden seksten soğudum çok uzun süre. * Babanla aran nasıl şu an? - Şimdi iyi.
* Maddi destek sağlıyor mu sana? - Hiç para istemedim ki ondan. * Şu anki maddi durumun nasıl? - İyi değil. Çalışmam lazım.
Bu hastane özel bir hastane, kim ödeyecek? - Güzel soru. Hıncal Abi’ye teşekkürler (Uluç). O beni köşesinde yazınca sağ olsun, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam devreye girdi hemen, yani devletimiz üstlendi hastane masraflarımı, Allah razı olsun onlardan.
* Peki, Cape Town dönüşü polis seni havaalanında neden sorguya aldı?
- Bu Mert yüzünden, uyuşturucuyla falan alakası yok, ona da açıklık getirelim hemen. Zaten hemen serbest bırakıldım. O sırada Mert ailemi aramış, “Kızınız uyuşturucudan yakalandı, artık içeriden çıkamayacak” demiş. Ailem panik olmuş, Türkiye telefonum yok tabii yanımda. Sonra eve gidince rahatladılar, işte adam arıza dedim ya, hasta.
* Hastaneye gelmeye, tedaviye nasıl karar verdin, isteyerek mi, zorla mı? - Kendim istedim, zaten niyetim vardı. Dışarıda da başarabilirdim belki ama hastane ortamının belli bir disiplini var, biraz da her şeyden uzak kalmak istedim. Bir anda her şey çok üzerime geldi, büyük haksızlıklar yaşadım.
* Peki, bundan sonrası... - Bundan sonra yeni bir sayfa... Öncelikle bu iş bitti artık. Çalışacağım inşallah, aklımda güzel işler var. İlla sosyal sorumluluk projelerinde yer almak istiyorum, özellikle gençler ve uyuşturucu ile ilgili alanlarda... Çevremi değiştirdim şimdiden. Kendime güvenimi yeniden kazanmaya başladım.
Bana bunları anlatırken o kadar doğal ki... Anlatırken bazen odada dolanıyor, bazen hop kucağıma yatıyor. iPad’i hemen yana koyuyorum, “Aklıma ne geldi” diyor... Kız kıza dedikodu yapıyoruz ve haşin planlar... Yapar mıyız diyoruz, yaparız tabii.
Sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir ara diyor ki “Bak ben herkesin kucağına yatmam haaa”, ben de diyorum ki “Bak ben de herkesi kucağıma yatırmam haaa...”
“Seni çok sevdim” diyorum Senem’e, o da “Ben de seni” diyor. İki günde, iki arıza böyle bir kenetleniyoruz birbirimize. İnşallah yeni yolunda çok mutlu ol Senem.