SELÜLİT TARTIŞMASINA YAZARLAR DA KARIŞTI!

Hürriyet Gazetesi yazarı Cengiz Semercioğlu ve Milliyet Gazetesi Yazarı Can Dündar arasında da selülit tartışması başladı!

SELÜLİT TARTIŞMASINA YAZARLAR DA KARIŞTI!

Önce Can Dündar'ın yazısı:

'İnternetteki haberin başlığı şuydu: “İşte Gülben Ergen’in bittiği an... Dehşet görüntüler!”
“Hayırdır” demeye kalmadı, işin aslı anlaşıldı.
Gülben oğluyla tatile gitmiş. Magazincilere yakalanmış.
Onlar da acımamış, “Fazla kilolarıyla dikkati çekti. Selülitli vücudunu gizleyemedi” klişesini yapıştırmış.
“Dehşet görüntüleri” böylece ortaya çıkmış...
Gülben çok haklı bir tepki gösterdi:
“Ne selülitmiş; yıllardır haber değerini yitirmedi” dedi.
O bedenle 3 evlat dünyaya getirdiğini hatırlattı.
Kadın bedeninin bu denli acımasızca teşhirini, kadına şiddetin bir parçası olarak gördüğünü söyledi.

* * *

Gülben Ergen’in “Çocuklar Gülsün Diye” başlattığı okul yaptırma kampanyası sürecinde bürokrasiyle yaşadığı sorunları, okullara destek bulabilmek için nasıl çırpındığını biliyorum. O süreçte basından pek az ilgi görebilmişti.
Okul yaparken göremediği ilgiyi, tatil yaparken görmesinde, inşa edilen okullarının teşhir edilen selülitleri kadar ilgi çekmemesinde bir sorun yok mu sizce?

Cengiz Semercioğlu, “Dünyanın her yerinde yapılır bu tür haberler... Ünlü olmanın bedeli bu” diye savundu haberi...

Oysa Cengiz geçen yaz Zuhal Olcay için yapılan hakaretamiz selülit haberinde “Magazin gazeteciliğinden utandım” diyerek cesur bir çıkış yapmıştı.
Şimdi, “Habere değil, aşağılamaya karşıyım” diyor.
Birkaç noktada itirazımı dillendireceğim.

* * *

Bu tür haberlerde basit bir ölçütüm var:
“Popüler sanatçılar kadar kamuya mal olmuş Başbakan’ı, etkili bir bakanı veya eşlerini, patronumuzu ya da karısını gizlice selülitli veya göbekli görüntüleyip aynı üslupla ‘İşte bittiği an’ filan diye basabiliyor muyuz?”
Cevap “Hayır”sa, bütün bastığımız fotoğraflar çifte standart ürünüdür. Ahlaken sorunludur.

* * *

İkincisi:
Batı’da bu konularla “bulvar gazeteleri” ilgilenir. Selülitle ilgilenmeyenler, ciddi haber alabilecekleri gazeteleri okur. Bizde bu ayrım büyük ölçüde ortadan kalktı. Birkaç gazete hariç hemen hemen “selülitsiz basın” kalmadı. Dolayısıyla “İlgilenmiyorsan başka gazete al” denebilecek zemin daraldı.

* * *

Üçüncüsü:
“Tüm dünyada var bu haberler”; doğru... Ama iyi mi?
Bunu sorgulamayacak mıyız? “Dünyada var” diye, üç doğum geçirmiş bir kadının bedenini magazin malzemesi yapma hoyratlığına karşı çıkmayacak mıyız?

Bir kısım estetisyenin, diyetisyenin, magazincinin, güzellik uzmanının, modacının bir ağızdan “mükemmel vücut, küçük popo, dik göğüs, baklava karın” diye şablon dayatmasının, buna uymayanların aşağılanmasının, çocukların okul çağında sıfır beden yarışına atılmasının, şişmana düşmanlığın ırkçılık boyutuna varmasının, balıketi vücutluların bile her yaz arifesi “Nasıl görüneceğim” bunalımına sokulmasının, “mazruf” zerrece önemsenmezken “zarf”ın bu kadar kutsanmasının medeniyete getirisini götürüsünü hesaplamayacak mıyız?
Kürtaj savunusunda “Beden benim” diye yürüyen kadınlar yakında selülitlerini göstere göstere “Bedenimi seviyorum” diye ayaklanırsa ve en önde Gülben, “Kadınlar gülsün diye” pankartı taşırsa hiç şaşmayalım. '

CENGİZ SEMERCİOĞLU'NUN CEVABI:

1- Ben üç çocuk annesiyim diyor...
2- Medya selülitlere gösterdiği ilgiyi Çocuklar Gülsün Diye projesine göstermedi diyor...
2’incisinden başlayayım; Bu asla doğru değil.

Medyanın en çok ilgi gösterdiği sosyal sorumluluk projelerinden biri oldu Çocuklar Gülsün Diye...
Ben kendi adıma yazdığım yazılar hariç, kalkıp Samsun’a bile gittim Gülben’le okul açılışına...

1’inci itirazına gelince;

“Üç çocuk annesiyim” söylemini kullanmak ajitasyondan başka bir şey değil. Çocuğu olsun olmasın ünlülerinin selülitleri çekilir. “Dünyada da bu işin kuralı bu”... Ben bunu dedikçe kadın yazarlar itiraz ediyor bana...
Can Dündar da bugün Milliyet’te itiraz etti ve geçen yıl yazdığım bir yazıyı hatırlattı: “Oysa Cengiz geçen yaz Zuhal Olcay için yapılan hakaretamiz selülit haberinde “Magazin gazeteciliğinden utandım” diyerek cesur bir çıkış yapmıştı. Şimdi, ‘Habere değil, aşağılamaya karşıyım’ diyor”...

Can Dündar hatırlatınca geçen yaz Zuhal Olcay’la ilgili yazdığım yazıyı tekrar açıp okudum...
Aynen şunu yazmışım; “Tamam, dünyanın her yerinde ünlü birinin bikinili yakalanması haberdir.
Kilo alması, selülitleri de haber olur... Ancak bu görüntüleri alıp dalga geçmek, üzerine kafa bulan metinler yazmak, gazetecilik değildir”...

Peki Gülben için ne yazmışım;

“Ünlü olmanın bedeli bu. Burada eleştirilmesi gereken selülitli fotoğrafın kullanılması değil, bunun nasıl sunulduğu... Ünlülerin selülitli fotoğrafı kullanılır ama kimse dalga geçerek, aşağılayarak, kafa bularak yapmamalı bunu”...

Geçen yıl Zuhal Olcay için “Selülit torbası” demişler itiraz etmişim. Bu yıl Gülben Ergen için “Dehşet görüntüleri” demişler itiraz etmişim. Birbirine çok benzer yazılar yazmışım. Dolayısıyla sevgili Can Dündar bir düzeltme yapmam lazım; Ben ünlülerin selülitli fotoğrafları çekildiği için değil... Onların sunuluş şekli nedeniyle magazinden utanıyorum.