“Post Modern Darbe” olarak anılan 28 Şubat dönemi, 15. yıldönümünde medya odaklı tartışmalarla gündemde…
Medyanın önde gelen aktörleriyle süreçte nasıl bir rol oynadığı gazeteciler arasında sert polemiklere yol açarken, dün yayınlanan haber balans ayarından dönemin dizilerinin de nasibini aldığını ortaya çıkardı.
Ergenekon davasında açığa çıkan, Çevik Bir imzalı Batı Çalışma Grubu Eylem Planı’nda “Yerli dizilerin yapımcılarıyla görüşüp, konu arasına laiklikle ilgili temalar sokulmalı” maddesi de yer alıyor. Belgede Süper Baba, Yazlıkçılar ve Bizim Aile dizilerinin adları var ancak yapımcılar kendilerine herhangi bir telkin olmadığını söylüyor. Planın bu bölümü eyleme geçti mi yoksa kağıt üzerinde mi kaldı bilinmez ancak darbe planlayanların bir şekilde diziler üzerinden mesaj vermeyi düşünmüş olmaları bir kez daha aynı tartışmayı akıllara getirdi: Diziler toplum üzerinde sandığımızdan daha mı fazla etkili mi? Televizyon dizileriyle rejim kurtulur mu? Sektörün önde gelen isimlerine sorduk, işte farklı görüşler...
"Sanatın içinde siyasete yer yok, amacımız hoş vakit geçirtmek"
Süreç Film Yöneticisi Ali Gündoğdu (Uçurum, Yahşi Cazibe, Alemin Kıralı)
Biz yapımcıyız, televizyon kanalları bizden dizi ister biz de sipariş üzerine bu dizileri yaparız. İnisiyatif bizim elimizde değildir bu nedenle ben yapımcıların böyle bir gücü ya da misyonu olduğunu sanmıyorum. Teklifler kanaldan gelir. Siyasi mesaj içerikli işler yapmadım, ben dizide bir hikaye anlatırım. Komediyse komedi, dramsa dram. Benden bu anlamda siyasi bir iş istendiğinde mesafemi korurum. Dizilerin siyasete bulaşmasından yana değilim. Televizyon dizisi hayal ürünüdür. Amacımız televizyon izleyicisine hoş vakit geçirtmektir. Böyle siyasi mesajların, rejim koruyuculuğu üstlenmek, bunların içine çekilmek hoş bir durum değil. Biz sanat yapıyoruz, sanatın içinde de siyasete yer olmadığını düşünüyorum.
"Rejimi korumak dizilere kaldıysa vay memleketin haline!"
Gold Film Yöneticisi Faruk Turgut (İffet)
Ben dizilerin artık öyle bir gücü olduğuna inanmıyorum. Türkiye'de yeni bir adet oluştu; her türlü sosyal ve siyasi olay dizilerin üzerinden şekillenmeye başladı, bu da ciddi anlamda tehlikeli bir şey. Bu ülkenin ciddi kurumları eğer ülkenin rejimini korumak için dizilerden medet umacak duruma geldiyse vah bu memleketin haline derim. Diyecek başka da bir şey bulamam. Ben çok gerçekçi bir niyet olduğuna da inanmıyorum. O dönem ben de dizi yapıyordum, ne kimseden ne de bir kurumdan böyle bir talep gelmedi. Belki de o dönem çok reyting alan işler yapmadığımız için. Süper Baba dizisinin adı geçiyor, yapımcısı Umur Bugay bu mesleğe yıllarını vermiş biridir, bu işin duayenlerindendir. Böyle bir talep gelmiş olsa söylerdi herhalde. Amacına ulaşmış bir niyet olduğunu düşünmüyorum bunun. Girişimde bulunulmuş ama gerekli eylemi yapamamışlar o dönem diye düşünüyorum. Dizilerin bu kadar çok etkin olduğuna da inanmıyorum, toplumu yönlendirmede bu kadar büyük sosyal sorumluluklarının olduğuna da. İnsanlar dizilere bakarak mı siyasi tercihlerini ve yaşam tarzlarını şekillendiriyorlar? Bu çok doğru bir bakış açısı değil.
"Diziler siyasi meselelere soyunursa ciddiye alınmaz, ters teper"
MED Yapım Yöneticisi Faruk Aksoy (Umutsuz Ev Kadınları, Adını Feriha Koydum)
Dizilerin böyle bir gücü yok, insanlar eğlenmek için televizyon seyrediyor. Bunun dışında bir gücü olduğuna inanmıyorum. Herhangi bir dizi böyle bir işe soyunduğunda da o dizi ciddiye alınmaz. Televizyon eğlence amaçlı seyredilen bir şeydir. Bizim sahip olmadığımız bir güce, güvene sahipmişiz gibi gösterilmemiz de doğru değil. Biz insanları eğlendirmek için işler yapıyoruz, bilgi vermek için değil. Televizyondan bilgi alınmaz. Bilgi almak isteyen insan gazete okur, kitap okur. Televizyon vakit geçirmek için izlenilir. Dolayısıyla orada siyasi bir şey yapmaya kalkarsanız bunun ters tepeceğini düşünüyorum.
"90 dakikalık diziyle rejim korunmaz, bilinçaltına mesaj verilemez"
Yapımcı Armağan Çağlayan
Diziler siyasi rejimi koruyabilir, ayakta tutabilir, mesaj verebilir mi? Bu tamamen diziyi yapma niyetinize bağlı. Siyasal sinema diye bir şey var, siyasal edebiyat diye bir şey var. Siyasal dizi var mı derseniz; mümkün, olabilir.
Peki bir televizyon dizisi rejimi korur mu, rejime etki eder mi derseniz bence hayır. Sonuçta popüler kültüre iş yapıyorsunuz, sadece 60 ya da 90 dk izlenip kapatılıyor. Bilinçaltına işlenen bir tarafı olduğunu düşünmüyorum. Televizyon yüzde 10 konsantrasyon ile izlenen bir şey. Kalkıyorsunuz tuvalete gidiyorsunuz, çay yapıyorsunuz, başla şeylerle ilgileniyorsunuz... Sinemada film izlemek ya da kitap okumak gibi bir şey değil dizi izlemek. Dolayısıyla bu kadar az konsantrasyonla insanlara böyle mesajlar vermenin çok mümkün olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
Hande KÖSEOĞLU / Habertürk