SANSÜR OLURSA PROGRAM BİTER

Levent Kırca, sekiz yıl aradan sonra “Olacak O Kadar”ın yeni bölümleriyle ekrana dönüyor.

SANSÜR OLURSA PROGRAM BİTER

İlk bölümü bu akşam yayınlanacak program için kanal yöneticileriyle pazarlık yaptığını belirten Kırca, “Kanal sansür uygularsa, yayına girmeyiz” dedi.

Sekiz yıl sonra Olacak O Kadar

Levent Kırca, sekiz yıl aradan sonra “Olacak O Kadar”ın yepyeni bölümleriyle ekrana dönüyor. ılk bölümü bu akşam yayınlanacak program için kanal yöneticileriyle sıkı bir pazarlık yaptığını belirten usta komedyen, “Programı ben beğenmezsem, yayına çıkmayız. Kanal sansür uygular, bölümler kırpılırsa yine yayına girmeyiz. Bu maddeler sözleşmemizde var” diyor.

Sizi siyasi arenada daha aktif bir rolle görmeyi beklerken, karşımıza yeniden “Olacak O Kadar” ile çıkıverdiniz.
- Aslında beni siyasi arenada görmekle sahnede ya da televizyonda görmek arasında fark yok. Ben bir mizahçıyım ama bunu nerede yapabilirsem orada yapmak istiyorum. Maksat bir şey üretmek, Türkiye için çabalamaksa bu siyasetin içinde de olabilirdi. “Olacak O Kadar” tam 20 sene sürdü. O kadar farklı, o kadar eleştirel ve sosyal içerikli bir yanı vardı ki, sanki terazinin bir balansıydı, olmazsa olmazdı. ınsanlar ona göre kendilerine çekidüzen verirlerdi. Hükümet, partiler, siyasetçiler eleştirilirdi. Ama kantarın topuzu kaçırılmadan... Hayatımızdan “Olacak O Kadar” çıkarılınca büyük bir boşluk oldu. ınsanlar bunu arar oldular. Zamanında “Aziz Nesinlik” denilen şeyler bir süre sonra “Levent Kırcalık” oldu. “Levent Kırca olsaydı bunu eleştirirdi” denilmeye başlandı. Yayında olmadığımız dönemde gördük ki, bu tarz eleştirel programlar artık yapılamıyor.

Neden yapılamıyor sizce?
- Kimisi “Ekmeğimizden olmak istemiyoruz” diyor, kimilerinin daha farklı nedenleri var. Herkes istediğini yapmakta özgür. Biz yaparken de insanlar “Acaba asker bir şey der mi, darbeleri oynuyorsun” diye soruyordu. Oysa Türk mizahı denen bir anlatım var ki, bu anlatım dünyada bir numara. Dünyada bir tek Türkler’in Nasreddin Hoca’sı var. Dünyada çok az sayıda Aziz Nesin seviyesinde mizah yazarı var. Bunlar bizim has ve öz malımız. Bu nedenle Türk mizahımız var ve bunun yapılması lazım.

SANSÜRE UĞRARSAK YAYINA ÇIKMAYIZ

Bu kadar iddialıyken, neden sekiz sene önce ara verdiniz peki?
- Kendi isteğimizle bıraktık, çünkü çok yorulmuştuk. şu anda da o kadar zor yetiştiriyoruz ki programı, gece gündüz çalışıyoruz. Astarı yüzünden de pahalıya geliyor.

Montajdaki programı izleyince gördüm ki eskisinden daha farklı, daha da kaliteli. Bu kez mükemmeliyetçi davranmışsınız.
- Programın yönetmenliğini oğlum Oğulcan Kırca üstlendi. Madem “Olacak O Kadar”ın dönüşüdür bu, insanlar “Aferin, bunlar da bu işi yapıyorlar” desin istedik. Bize Fox’tan böyle bir teklif geldi. Biz de kabul ettik. ışlenecek çok konu var. Güvenerek söylüyorum ki, elimizdeki ürün fevkalade. Zaten sözleşmeye şöyle bir madde koymuştum: “Programı ben beğenmezsem, yayına çıkmayız.” ıkinci madde ise “Kanal sansür uygular, bölümler kırpılırsa yine yayına girmeyiz” idi. Bu sosyal içerikli bir program, bunun orası burası kesilirse kuşa döner ve hiçbir anlamı kalmaz. Ancak bu günlerde ülkeye genel bir hoşgörü hakim, bu anlamda bir sorun yaşayacağımızı düşünmüyorum.

Eski kadrodan sadece birkaç isim var. Gerisi yeni yüzlerden oluşuyor. Bunun nedeni nedir?
- Eski kadroda bulunan herkes bir yerlere gitti, bazı arkadaşlarımız ise vefat etti. şimdi çok taze, çok yetenekli, benim bile “wow” dediğim isimler var. Kimi Devlet Tiyatrosu’ndan, kimi Dil Tarih Tiyatro Kürsüsü’nden. Benim mimleyerek seçtiğim, sözleşmelerine “Olacak O Kadar” ile çalışırken başka hiçbir yerde çalışamayacaklarına dair madde koyduğum isimler. Çünkü göreceksiniz, hepsine teklif yağacak. Eski isimlerden oyuncu olarak bir tek Ali Demirel kaldı. Yazarlarımızdan ise bir tek Tekin Duman var. Yazar kadrosu da genç. Bu kez ben de çok fazla yazmaya başladım. ıki aydır çalışıyoruz.

OYA ARTIK KENDİ YOLUNDA İLERLİYOR

Oya Başar neden artık kadroda değil?
- Yıllar geçiyor, insanlar ayrılıyor, sonra kendilerine yeni dünyalar kuruyorlar. Artık onun da bir programı var, benim de... Bunlar doğal şeyler... Zeki Alasya ve Metin Akpınar da ayrıldı ve yollarına ayrı ayrı devam ediyorlar mesela... Bu işler böyledir. Herkes kendi yolunda ilerler.

Skeçlerin çoğunu siz mi yazıyorsunuz?
- Eskiden skeçlerin konularını belirlerdim ve toplantı yapardık. şimdi ben de genç arkadaşlarım kadar çok çalışmak zorunda kalıyorum. Kaliteyi kontrol etmek elimizde olduğu sürece programı yaparız. Bu saatten sonra en küçük bir kaymada bırakırız.

Program eskiden stüdyoda çekiliyordu, şimdi ise gerçek mekanlar kullanılıyor. Bu daha zor bir iş değil mi?
- Evet, artık tamamen dışarıda çekiyoruz. Dekor yok. Haftalık bir diziyi çekerken insanlar nasıl yoruluyorsa biz de öyle yoruluyoruz yani...

İlk bölümde devlet erkanını hicivle işe başlamışsınız...
- Yarım gün süren makyajla hem başbakan hem de cumhurbaşkanı oldum. Başbakanımızın Davos’taki halini yaptık, bir de Abdullah Gül’ün bir programda eşiyle birlikte türkü söylemesini. Hoş oldu, onların rahatsız olacakları skeçler değiller.

Film için sponsor arıyoruz

“Oğlum Oğulcan kısa metrajlı filmiyle Antalya Altın Portakal’dan ödül almıştı. Bir de sinema filmi çektik. Adı ‘Karanlıkta Bir Çığlık’... Ama vizyona çıkmadık. Çünkü belli bir miktarda para harcadık, sonra durduk. Ne zaman nakit toplar ya da sponsor bulursak, o zaman vizyona sokacağız.”