RECEP'E VAR BİZE YOK!

Sevgilisi Aydın Bulut’un yönettiği “Başka Semtin Çocukları” filminde hem yürütücü yapımcı hem de oyuncu olarak yer alan Eyşan Özhim, filmin 25 bin gişe yapmasından dolayı hem üzgün hem de kızgın...

RECEP'E VAR BİZE YOK!

“Başka Semtin Çocukları” filminde hem yürütücü yapımcı hem de oyuncu olarak yer alan Eyşan Özhim, filmin gişesinin 25 binde kalmasına isyan etti:

“Benim tepkim ‘paramız yok’ diyen seyirciye. ‘Recep İvedik’leri izlerken para var, bu tarz filmlere gelince yok. Böyle giderse kimse sinema için film yapamayacak.”

250 bin kişi izlemezse borçlarımızı ödeyemeyiz

İzleyici sayısı 250 bin kişiyi bulmazsa borçlarını ödeyemeyeceklerini söyleyen Özhim, “Benim tepkim ‘paramız yok’ diyen seyirciye. ‘Recep ıvedik’leri izlerken para var, bu tarz filmlere gelince yok. Seyirci sinemasına sahip çıkmazsa, kimse sinema için film yapamayacak” diyor.

Eleştirilerden başlayalım. Birçok film gibi “Başka Semtin Çocukları” da çok küfürlü bulunarak eleştirildi. Ne diyorsunuz?

- Bu çok sert, polisiye bir film. şöyle başlıyor: Güneydoğu’dan gelen iki asker var. Mahallelerine döndüklerinde bu iki askerden biri kardeşini, öbürü de sevgilisini kaybediyor. Ve kardeşini kaybeden, katilin peşine düşüyor. Sonunda birbirini tanımayan o iki asker birbirine düşüyor. Biri diyor ki “Kardeşimi sen mi öldürdün?”, öbürü diyor ki “Kız arkadaşımla sen mi beraber oldun?” Sırt sırta silah tutan insanlar, silahları bu kez birbirine doğrultuyor.

Bu süreçte, aynı topraklar üzerinde kardeş kardeş yaşarken nasıl kışkırtılıyoruz, bu çocuklar nasıl yanlışlar yapıyor, neden birbirlerini öldürüyorlar; bunları görüyoruz. Kısacası bu film, yoksulluğu değil, yoksunluğu, kaybetmeyi anlatıyor. Bu filme gidip de beğenmeyen yok. Herkes beğenerek çıkıyor. Filmi eleştirmek isteyenler de, “küfür var” diyor. Oysa bu film, kenar mahallelerdeki bir yaşamı anlatıyor. Oralarda küfürsüz konuşulmuyor ki!

Bu film kaça mâl oldu?

- Bugün en küçük bütçeli film 700 bin dolardan aşağı olmuyor. Bunu anladık...

Ne kadar borçlandınız?

- Bakanlık desteği de dahil olmak üzere 300 milyar gibi bir borcumuz var. Filmi bir televizyon kanalına sattık ve oradan aldığımız parayla borcumuzun bir miktarını ödedik. Ama daha ödememiz gereken meblağ var tabii. Aslında biz bu filmde dağıtımcı konusunda hata yaptık. Dağıtımcı, filmin tanıtımı için hiçbir şey yapmadı. Bir basın toplantısı düzenledi, bundan kimsenin haberi bile yoktu. Oysa çok iyi bir film oldu ve karşılığını almasını istiyorum. Bunun için de canla başla koşturuyorum. Tek başıma filmin tanıtımını yapıyorum ki Eyşan Özhim olarak benim konseptim bu filmi tanıtmaya uygun değil.

Neden uygun değil?

- İnsanlar beni pahalı markalar giyen, süslenen bir kadın olarak görüyor. Öyle değilim. Ben boncuk işleyerek üniversiteye gittim, kardeşlerime baktım. Ve ben de Sarıyer’den bir mahalleden çıktım. Görünen ile yaşanan çok farklı.

TEK BAŞIMA KALDIĞIM İÇİN KIZGINIM

Filmde sizin oyunculuğunuz ve sahneleriniz de eleştiriliyor. Mesela çok ağır makyajlı ve dekoltelisiniz. Bir kuaföre göre çok abartılısınız. Bir gariplik var sizin sahnelerinizde...

- Evet, ben filmde Canan adlı bir kuaförü oynuyorum. Üstünde patistakadan bir elbise var ama neden olduğu anlaşılmayan ağır makyajı, göğüs dekoltesi de olan bir kadın bu... Filmin başında herkes “Bu kadın niye böyle makyajlı?” diye soruyor. Ama ikinci yarıda Canan’ın gerçek hali ortaya çıkıyor. Kadının neden olduğu öyle olduğu anlaşılıyor. Seyirci eğer benim oyunculuğumu yargılayacaksa, ikinci perdeden sonra yargılasın.

Filmde birçok ünlü rol alıyor ama dikkat ediyorum da tanıtımı siz tek başınıza sırtlanmış durumdasınız. Neden?

- Gündemde ve popüler bir kadın olduğum için... Bütün gazeteci arkadaşlarım röportajlarda benim de olmamı istedi. Dolayısıyla tanıtım anlamında ben daha ön plandayım. Diğer oyuncu arkadaşlarımız iki, üç programa çıkabildi, çünkü hepsinin dizisi vardı.

Filmin gişesi nedir şu an?

- 25 bin... Kızgınlığım burada zaten. Filmin tanıtımı doğru düzgün yapılamadığı, böyle tek başıma uğraştığım için kızgınım. Bence oyuncuların da burada, benim yanımda olması gerekirdi. Ya da dağıtımcımızın da mücadele etmesi gerekiyordu. Hiçbir şeyle ilgilenmedi. Ayrıca başka şanssızlıklar da yaşadı bu film...

Ne gibi?

- Çıkış tarihi konusunda yanıldık. Bu vakte kaldı ve bu da çok yanlış bir zaman.

Neden bu vakte kaldı peki?
- Seçim araya girdi, afişler için hiçbir belediyeden destek alamadık. Sonrasında belediyeler yeni kadro kurmaya başladığı için engelleri aşamadık. Derken araya 23 Nisan girdi, ay sonu geldi, arkasından 1 Mayıs... şimdi 19 Mayıs geliyor. Bütün bunlar filmin gişesini kötü etkiledi, etkileyecek de. Film, dediğim gibi 1 haftada 25 bin gişe yaptı. Bu sayı giderek düşecek, sinemalar yer vermeyecek. Dolayısıyla hiçbir masrafımızı karşılayamayacağız. Ancak 250 bin kişi gelirse kendini kurtarır ve borçlar da ödenmiş olur. 250 binin üstü ise bize bundan sonra film yapabilmemiz için bir şey bırakacak. Görünen o ki bu çok zor...

BİZİM FİLMDE DE SEVİŞME SAHNESİ VAR

Bütün bu deneyimlerden ne öğrendiniz?
- Paran olmadan film işine kalkışmayacaksın! Biz kalkıştık, peki pişman mıyız? Hayır, değiliz. Çünkü çok gurur duyacağımız bir iş yaptık. Sinema için paramızı yatırdık, sinema yaptık. Daha önemli ne olabilir ki?

Çok duygusalsınız şu an... “Recep ıvedik”i izleyenlere bile tepkiniz var...
- Ben şunu sordum: Niye “sinema yapma” amacıyla çekilmemiş filmlere gidiyorsunuz da, “sinema gibi bir sinema”yı seyretmiyorsunuz? Sinemaya gitmek istiyorsan, sinema gibi bir filme gideceksin. ılk üç günde Recep ıvedik’e 1.5 milyon kişi gitti. O filmlere gitmek için paranız var da, sinema için yapılan filmlere gitmeye neden paranız olmuyor? Bu rakamların yarısının yarısı gelse Türk sineması kurtulur! Biz çok uzun zamandar beri yapılmayan bir şeyi yaptık, Türk sinemasını kurtaracak bir film çektik. Bizimkisi ne festival filmi, ne de sanat... Bizimkisi bol aksiyonlu bir polisiye filmi. Türk gibi, Türk sineması gibi film. Bunun için kızgınım. Türk sineması için film yapılmıyor diyorsunuz, işte yapılıyor. O zaman kalkıp gidin, izleyin! ızleyici sahip çıkmazsa, kimse sinema için film yapamayacak. Oysa medyayı, seyirciyi ilgilendiren neyse, bu filmde var...

Mesela?
- Aşk var, aksiyon var, heyecan var, sevişme sahnesi var... Bizim göstermek istediğimiz cıbıl cıbıl kızlar değil. Öyle bir film değiliz çünkü. Ama seyirci koştura koştura “Plajda” filmine gidiyor. Giderken “Paramız yok” demiyor. Bizim filmimizde de çok güzel kızlar var. Üç tane çok güzel aşk hikayesi var. Ne görmek istiyorsanız var! Niye izlemiyorsunuz? Ben filmimin tanıtımını bu sahnelerle, böyle şeylerle mi yapayım? Bunu ne bize, ne o insanlara yakıştırabilirim. Benim isyanım budur, başka bir şey değil. Biz sadece sinema yapmak istiyoruz, bu kadar.

SEVGİLİMLE AYNI DİZİDE OLMAK İSTİYORUM

Filmin yönetmeni Aydın Bulut, aynı zamanda sizin sevgiliniz. Sevgiliyle iş yapmak keyifli mi?
- Keyifli yanları da var tabii ki. ıkimiz de sinema mezunuyuz. ıkimiz de sinema aşığıyız. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz. Onun kültürünü kendime çok yakın buluyorum. Maşallah çok güzel bir ilişkimiz var. En çok istediğim şey, onunla bir dizide olmak. Çünkü Aydın benim en beğendiğim yönetmendir. Yıllar önce “Sultan Makamı”nı çekerken onunla çalışmak istedim. Tanışmıyordum... O dönemde de ondan bana çok teklif gelmişti. Ama kabul etmemiştim. şimdi bir dizide onunla çalışmayı çok istiyorum. Çünkü onunla çalışan her oyuncu çok iyi yerlere geldi. ıyi yönetmen çünkü. Bir oyuncuyu nasıl yöneteceğini iyi biliyor. Umarım bu keyfi ben de yaşarım.