Türkiye’nin son dönemde en çok tartışılan isimlerinden biri olan Pelin Batu, son dönemde basına yansıyan “evde çıplak dolaştığı” ve “Atatürk’ün ruhunu çağırdığı” şeklindeki haberleri yanıtladı. İşte MTV’de soruları yanıtlayan Batu’nun yanıtları…
Neler yapıyor Pelin Batu şu anda?
Çalışıyorum. “Yağmurdan sonra” diye bir filmde oynuyordum.Çekimler Gökçeada da yapılıyordu ve bir aydır ordaydım. Hafta da bir gün buraya geliyordum burada program yapıyordum ve tekrar koşarak gidiyordum. Şimdi bütün kış buradayım artık.
Bu film seni çok heyecanlandıran bir film anladığım kadarıyla. Nedir bu filmi bu kadar özel kılan?
Her şeyden önce karakter beni çok heyecanladırdı. Çünkü son zamanlarda şundan çok sıkıldım; bütün başrol oyuncuları kadın veya erkek fark etmez, muhteşem yaratıklarmış gibi yansıtmak, hiç hataları yok, pürüzleri yok, kafaları karışmıyormuş gibi bir tavır var. Sanki böyle erdem ve mükemmel insan örneği bize sunuyorlar ve bu tür projeler bana çok sinir bozucu geliyor. Çünkü gerçek hayatta böyle insanlar yok diye düşünüyorum. Bu oynadığım karakterin ise çok pürüzleri vardı, hataları vardı. Ama bir karakterdi, tip değil, yani karton bir tip değildi, o yüzden beni çok heyecanlandırdı.
Sen Türkiye’ye geldikten sonra oyunculuğa başladın ve senin için “Entelektüel Kız” dediler, bu seni rahatsız etti mi?
Hala var bu. Ama insanlar beni tanıdıkça aslında hiç öyle biri olmadığımı anlıyorlar. Ama bazen bu koruma mekanizmalarını devreye sokmak gerekiyor maalesef.
Avantajını gördün mü peki mesafeli olmanın? İstemediğin şeyleri engelledi mi mesela?
Aslında benimle ilgili yazılan çizilen şeylerden pek haberdar değilim, çok dolaylı olarak kulağıma geliyor. Böyle olunca da çok takmıyorsunuz. Ama demek ki seninde değindiğin gibi belki mesafeli olmamdan dolayı işime yaradı, çok yazılıp çizilmedim.
Şimdi gelelim şu gazetelere başlık olan çıplaklık meselesine. Ailenle yaptıklarını anlatıyordun ve “biz beraber sinemaya gideriz, okuduğumuz kitapları tartışırız ama sonrasında da evde çıplak dolaşırım” gibi bir açıklaman oldu. Gerçekten burada ne söylemek istedin?
Biz kardeşimle çok yakınızdır. O şu anda üniversitede çalışıyor ve biz birbirimize kardeşten öteyiz, sırdaşız, dostuz ve çok açığız demek istedim, yani birbirimize karşı çıplağız demek istedim. Yani bu evde çıplak volta atıyoruz demek değildi.
Uzun süre yurtdışında bulundun. Oradaki çalışma ortamlarını izleme fırsatın oldu. Türkiye’ye geldikten sonra şaşırdın mı bu ortama?
Her gün.Her gün yaşıyorum. Mesela her şeyin plansız programsız olması beni delirtiyor. Bir projeye tamam diyorsun ve düşünüyorsun ki zaten ön çalışmalar yapılmıştır. Sen kendi görevini yapacaksın, repliklerini ezberleyeceksin, hareketleri çıkaracaksın, onun haricinde bir varlığa dönüştüreceksin. Dediğim gibi ödevini yapacaksın sonra gideceksin orda işini yapacaksın. Ama gidiyorsun mesela doğru düzgün set bile yok. Sonuçta sadece senin oyunculuğunla olacak bir iş değil bu mekanda önemli kostümde önemli benim en sinir olduğum ki ister istemez onlara kızamıyorum bile ama doğal olarak bu oluyor. Kendi kıyafetini getir diyorlar. Şimdi tabii ki ben kostümcülerimize yardımcı olmak isterim “heyhat o karakter ben değilim ve ben kendi kıyafetlerimi kendi ayakkabılarımı kullanırsam ben oluyorum”. Bir örnek vereyim; benim çok sevdiğim bir oyuncu var kadın; soruyorlar sizin için oyuncu olarak bir filmde en önemli şey nedir diye “ayakkabı” diyor. Nasıl diyorlar çünkü diyor ki “bir ayakkabı benim nasıl yürüdüğümü, nasıl durduğumu, vücut dilimi gösterir”. Hakikaten sonuçta ben bir topuklu ayakkabı olsun düz bir ayakkabı olsun bot olsun vs. bunlar insanın duruşunu çok etkiliyor. Kendi kıyafetlerim olunca bence olmayacağını düşünüyorum. Çünkü tamam hadi şartlar böyle olunca hep bir şekilde kurtarmaya çalışıyorsun ama bunu yapamayacaksan bu bile yoksa o zaman neden yapıyorsun diye düşünmeden edemiyorum.
Çok fazla dalla ilgileniyorsun. Sadece oyunculuk yapmıyorsun. Bu acaba ben hep oyunculuk yapmayacağım, bir gün bırakacağım diye mi yapıyorsun?
Hayır bazen tabii ki b planı düşünüyorum. Oyunculuk çok zevkli bir meslek hakikaten beni mutlu ediyor ama hiç bir garantisi yok. Dolayısı ile, akademik anlamda okulda ders vermeye başlayacağım şu anda doktora yapıyorum mesela. Dolayısıyla hayatım garantide diye düşünmüyor değilim. Ama onun haricinde hakikaten ben mesela oyunculuğa başlamadan önce yazı yazıyordum. Her zaman şunu düşünüyordum ben şiir yazmaktan haz alıyordum ve kendimi en iyi böyle ifade ediyorum kendimi en mutlu hissettiğim şey. Gel gör ki şiir yazarak hayatımı kazanamam. Şiirin aslında çok bir taraftan rahat bir tarafı var, istediğin zaman yazabiliyorsun, o disiplin sende varsa 6 ay her gün de yazabilirsin 6 ay hiç de yazmayabilirsin. O şairin ritmine kalmış ama şiirle hayat gitmeyeceğine göre hep böyle değişik işlerle uğraştım. Öbür bahsettiğimiz işler ise piyano, resim vs. Biraz terapi amaçla kullanıyorum.
Bunlarla ilgili konuşacağız, bir de öğrenciliğinle ilgili konuşacağız. 100 almaya takık bir öğrenciymişsin.
Evet ama sonra konuşalım bunu inekliği falan boşver.
Şunu sormak istiyorum hep öğrenci mi olacaksın?
Evet. Öğrencilik bence dünyadaki en zevkli iş. Bu dönem sonunda derslerim bitiyor, tez aşamasına geliyorum dolayısıyla önümüzdeki sene doktoram bitmiş olur ama akademide kalmayı düşünüyorum. Akademide kalmak demek hoca olarak zaten öğrenci olmak demek, hoca olunca da ister istemez literatürü takip etmek zorunda ödevlerini yapmak zorunda öğrencilerle okumak zorunda kalıyorsun.
Peki bu 100 alma durumu bu gerçek mi ??
Evet şimdi normalde anneler babalar çocuklarına hadi çocuğum biraz ders çalış der ya annem bana hadi kızım biraz dışarı çık falan derdi. Çünkü ben ders çalışmayı çok seviyordum ve böyle söyleyince gerçekten kendimi inek gibi salak gibi zannediyorum. Çocukken mesela şöyle şeyler yapıyordum hep bir hayal dünyası içindeydim en severek okuduğum ve en uzun okuduğum Sharlock Holmes ve benzeri hikayelerdi. Şimdi okuyordum ve bir şeyler yapıyordum kendimi bakers suitte gibi hissediyordum sallanan sandalyemiz vardı orada böyle çay pek sevmeme rağmen yaptırırdım yada yapardım çayı içerdim kendimi o dedektif gibi hissederdim yani böyle okumak ders çalışmak gibi değil, okuduklarımı oynardım aslında hayatımın bir parçasıydı. İşte ders çalışmak için böyle yöntemler geliştirilebilir ama burada o korkunç sınav sisteminde o işlemez herhalde.
Şimdi karşılaştırma edebiyat mı?
İngiliz dili ve edebiyatı ama ister istemez bir sürü şeyle karşılaştırıldığı için ismi o diil ama evet o.
Pakistan’da okudun başka nerde okudun?
Çok okul değiştirdim. Pakistan’da başladım, Ankara’ya döndüğümde de Pakistan’da ki okula devam ettim, değişik yerler en son New York’ta okudum. Liseden mezun oldum ve üniversiteye orada başladım, sonra buraya geldim burada devam ediyorum.
Pakistan’dan buraya gelince zorlandın mı? Neden zorlandın?
Evet zorlandım.çocuklar için çok güzel bir yer İslamabad belki şu anda gitsem sıkıcı gelir ama o dönemde yemyeşil, sıcacıkken havuza giriyorsun, eğleniyorsun parklarda oynuyorsun ve 1 saat sonra Himalayalar’a çıkıyorsun ve bambaşka bir iklim ve ortam. Kardeşimle beraber çok doğal ve güzel bir hayat yaşıyorduk. Birde bizim çocukluğumuzdan beri evimizde bir sürü hayvan olmuştur; kedilerle köpeklerle iç içe cennet gibi bir çocukluktu.
Hikaye havasında...
Yani Kıbrıs öyleydi Pakistan öyleydi, Ankara’ya gelince sadece ortamı değil çocuklar için çok zor olur biliyorsunuz, okul değiştirmek birilerine arkadaşlarına alışıyorsun sonra birden bire yeni bir okul sonuçta çocuklar baya bir acımasızdır. Yani geleni dışlarlar çocuk yalnız hisseder kendini o yüzden de evet okul değiştirmek işkence.
Farklı ülkelerde okullarda ve farklı çevrelerde olmak işine yarıyor mu, geri çağırıp karakter eşleştirmesi yapabiliyor musun?
Evet aslında kendimi her yerde çok rahat hissediyorum. Periyodik olarak şunu düşünüyorum; İstanbul’u çok seviyorum herhalde hayatımın büyük kısmı burada geçecek ama bir taraftan da biliyorum ki Yemen’e de gitsem Buenos Aires’e de gitsem Kanada’ya da gitsem bir şekilde kendimi rahat hissederim ve uyum sağlarım tabii ki arkadaşlık ortam kurma iş vs bunlar çok zor şeyler belli bir saatten sonra daha da zorlaşıyor.ama en azından hayatın tadına varmaya ve oranın değerini anlamaya çalışmak açısından bu tebdili mekanlar çok işe yaradı ve şunu da anladım gerçekten her yerin bir güzelliği var en burun kıvırdığımız ah ne kadar korkunç dediğimiz yerlerde bile inanılmaz cevherler çıkıyor.
Çok iyimser bir bakış açısı! Senin aktivist yanın çok konuşuluyor, anlatmanı istiyorum ne yapıyorsun. Gruplara üyesin projelerde yer alıyorsun değil mi?
Tabii ki tek kişinin dünyayı değiştirebileceğine inanmıyorum. Ama etrafta moralimi bozan beni üzen bir şeyler yapılması gerekiyor dediğim o kadar çok şey var ki, en azından bir kişi bile olsa bir şey yapsın güdüsüyle hareket etmiştim. Bu sadece “aa ben ünlüyüm bir katkım olsun” diye değil kendimi bildim bileli yapıyordum ama çocukken bilinmiyordu. Yüzlerce kişi imza topluyor ama şu kadarcık bir haber bile olmuyor.
Babanı tanımayan yok annen ressam bu bir şans olsa gerek senin için büyürken ister istemez sana geniş bir alan sağlıyor.
Edemiyorum çünkü gerçekten kendimi çok mutlu hissediyorum Yani annemin ve babamın işleri ve ilgilendiği konular haricinde hakikaten beni ve kardeşimi çok seven benimle arkadaş olabilen insanlardı.ya biz daha çocukken babamın arkadaşları gelirdi biz hep onlarla sofrada otururduk.ve onların arkadaşlarıyla muhabbet ederdik. Dolayısıyla onların arkadaşları bizim arkadaşlarımız oldu bizim arkadaşlarımız şimdi onların arkadaşları oldu.böyle olması bence çok önemli.
Dış işlerinin ister istemez böyle yapıştırmış olduğu bir ağırlığı vardır ya siz ondan nasıl kurtuldunuz?
Babamın karakteri ile ilgili bir şey. Dışişleri öyle olmasına rağmen medyadan takip ediyorsanız görüyorsunuzdur zaten babam öle tipik bir diplomat gibi hiçbir zaman davranmadı zaten hep dışişleri bakanlığında da aldığı tepkiler hep halk çocuğu bir taraftan öyle bir yorum ve hissiyat var bir taraftan diplomasi diyince büyükelçi diyince bir soğukluk oluyor ama bunlar hep yapıştırılan etiketler ve çok da önemi yok aslında.
Evde ne yaparsın nasıl vakit geçirirsin ?
Evden hiç çıkmasam mutlu olabilecek bir insanım hep bir şeyler bulabiliyorum. Film seyrediyorum playstation oynuyorum ve ev genellikle 4 -5 erkek çocuğunun sabahlara kadar futbol playstation oynadığı bir ev olduğu için bende arada oyunlarına girip çıkıyorum. Genelde hep m.united oluorum, onlar kadar iyi değilim gerçekten çünkü onlar deli gibi oynuyor.
Okuduğum röportajlarında doğru mu, hatırlamıyorum ama evlilik bana göre değil dedin mi ?
Evet dedim
Sadece evlilik mi yoksa biriyle yaşlanmak mı ?
Yok, evlilik. Ben hakikaten birlikte yaşlanacak birlikte keşfedecek biri olsun çok isterim çünkü tabii ki anlık heyecanlar yeni keşifler ilk insanın aşık olduğundaki birbirini tanıma faslı falan bunlar çok zevkli, ama bence birlikte keşif kısmı daha da derinlere dalma kısmı zamanla olan bir şey. Dolayısıyla isterdim hani hakikaten o insanla olayım birlikte gezelim birlikte yaratım bu tür şeyler bence çok hayata karşı motivasyon veren şeyler ama evlilik olunca anlamsız sanki kamuya topluma bir şey kanıtlamaya çalışıyormuşsun gibi geliyor. Sanki bir kontrat var ve bu birlikte olmamızı sağlıyor kontrat yoksa olamayız gibi geliyor.ve tabii ki işin legal kısmında çocuğum olacaksa gerekiyor. Ama ben şunu düşünüyorum birisini seviyorsan ve hayatını onla geçirmek istiyorsan geçirirsin zaten bunu tasdikletmenin bir alemi yok.
Peki çocuk seviyor musun? Çocuğum olsun diye hayal ediyor musun?
Hayır hiç öle bir sevgi ve güdü yok. Hormonlarla ilgili olsa gerek.
Bir de şunu sormadan geçemeyeceğim, yeni okuduk gazetelerde Atatürk’ün ruhunu çağırırdım?
Ya üff..
Üff mü?
Üf çünkü üniversitenin ilk yıllarında lisede bu tür şeyleri herkes yapar nitekim ben o zamandan beri yapmıyorum ben dün bir programa katıldım böyle bir şey olacağını da tahmin etmiyordum ama tabii ki arşivlerden bulmuşlar ben ruh çağırıyordum diye evet ben ruh çağırdı mı daha önce söylemiştim ama böyle sanki sürekli ruhlarla konuşuyorum hatta o programda da söyledim yine tekrarlıyım ama ben bunun bilinçaltının dışarı fırlaması mı parapsikojik bir şey mi yada metafizik bir şey mi ne olduğunu bilmiyorum orada birisi espri yapıyor olabilir. Bilmediğim bir şey tabii ki metafizik. Evet arada sırada yaptığım bir şey ama altı çizilince bambaşka bir boyuta geliyor. Ama Atatürk mevzusunda ben değil de bir arkadaşım sormuştu sonrada gülmüştük.