Ayşe Arman bugünkü yazısında Ivanka Trump'ın bilinmeyen yönlerini anlattı!
Paris Hilton’la sarışın ve New York’lu olmak dışında ortak noktamız yok
Parmağındaki yüzükten gözümü alamıyorum, kafam kadar pırlanta. Ama inanılmaz zarif, inanılmaz güzel. Kadın da öyle. Ve çok akıllı. Sinir bozacak kadar. İnsan, hem akıllı, hem güzel, hem zengin, hem işbilir nasıl olur, okuyun da görün.
Trump Tower’ın açılışı için gelmişti, aradığımda “İnşaata bakıyor” dediler, Donald Trump’ın kızını ustalarla hayal edemedim. Üstelik bir ay önce evlenmiş, balayında olması gerekirken tası tarağı toplayıp buraya gelmiş...
* Dünyadaki hemen herkesin tanıdığı bir babanın kızı olmak nasıl bir şey?
- Sadece babam değil, benim annem de ünlü. İki ünlü kişinin çocuğuyum ben. Benim gerçeğim bu. Başka türlüsünü bilmiyorum, dolayısıyla kıyaslama yapamayacağım. Babama gelince, çok kendine özgü bir adamdır, sıradan bir işadamı kalıbına sokamazsınız.
* Farklı bir ailenin çocuğu olduğunuzun ne zaman bilincine vardınız?
- Hep biliyordum. Ama okula başlayınca, iyice belirginleşti. 6 yaşındasınız ve çocuklar sizden babanızın imzalı fotoğrafını istiyor. O zamanlar biraz kafam karışıyordu, “Benim babam aktör değil ki!” diye. Sonradan durumu kavradım, daha doğrusu babamın farklılığını anladım. Hayatta ya lacili işadamısınızdır ya da renkli şov dünyasına aitsinizdir, benim babam bu iki formatı da bünyesinde toplamayı başarabilen nadir insanlardan biri.
* Trump’ın kızı olmak avantaj mı, dezavantaj mı?
- Tabii ki çok avantajları oldu, çok iyi bir eğitim aldım, çok iyi yetiştirildim. Ama hayatta başarılı olmak için Trump’un kızı olmak yetmiyor, ayağını kapının arasına koyman gerek. Bunun da tek yolu var: Çalışmak. Ben de eşek gibi çalışıyorum.
* Hayatınızın hiçbir döneminde bocalamadınız mı?
- Bocalamaz mıyım? Tabii ki bocaladım. Sokakta yürürken tanınmanın yarattığı sıkıntılar da oluyor. Çünkü meşhur olmayı ben seçmedim, bana sunulan paketin içinde vardı. Daha sakin kendi halinde bir hayatı tercih ederdim ama tüm bunlar, beni ben yaptı. Asla şikâyet etmiyorum. Şikâyet etmeyi de şımarıklık olarak değerlendiriyorum.
* Sizin konumunuzda olan bazı ünlü çocukları, çalışmamayı tercih ediyor, sunulanla yetiniyor...
- Ben tam tersiyim. İki erkek kardeşim ve ben üçüncü jenerasyonuz. Dedem kurdu, babam ilerletti, biz daha da yükseğe taşımaya çalışıyoruz.
* Sizin mottonuz ne? Başarı mı? Bu konuda ne kadar hırslısınız?
- İş, benim hayatımın önemli bir parçası. Evet, hırslıyım. Evet, başarmak istiyorum. Başarısızlıktan hiç hoşlanmıyorum. Bunun bir kısmı genetik diye düşünüyorum. Ben böyle doğdum. Bazı insanlar, diğerlerinden daha fazla mücadeleci oluyor, daha fazla enerjisi oluyor, ben onlardanım. Kimseye hırslı olmayı sonradan öğretemezsiniz. Bir sürü arkadaşım tam da dediğiniz gibi, bir işe kalkışmıyor çünkü “Ya başaramazsam” diye korkuyor. Paralize olmuş durumdalar, o yüzden adım atmıyorlar. Varlıklı ailelerde böyle örneklere rastlanıyor. Ama ben bir savaşçıyım.
* Bu hırsı hayata geçirmenin anahtarı ne?
- Tutku. İşime tutkuyla bağlıyım. Yazdığım kitapta da (The Trump Card/ Playing to Win in Work and Life) bunun altını çiziyorum. İş hayatına atılmak isteyen 20’lı yaşlarındaki insanlar için yazdım. Ben de zaten 28 yaşındayım. Bir işe girmişseniz ve memnun değilseniz, yayılıp kalmayın, değiştirin. 20’li yaşlar, risk almanın, hayatta gerçekten neyi istediğini bulmanın yaşları. Bir sürü başarılı insan tanıyorum, en akıllı onlar değil, en iyi eğitimdeki olanlar onlar değil, varlıklı bir aileden de gelmiyorlar ama işlerine en tutkuyla bağlı olan onlar.
* Sevmedikleri işte çalışanlar ne yapsınlar?
- Tamam şu içinde bulunduğumuz kriz, risk almayı zorlaştırıyor, bunun farkındayım ama istemediğin bir işte çalışmak da öldürücü bir şey. Daha fazla inisiyatif almalarını öneririm. Onları heyecanlandıracak işi bulmaları gerekiyor.
* Kitabınızda babanızla ilgili, “Alçakgönüllülük babamın kitabında yazmaz” diyorsunuz. Ama siz daha mütevazı duruyorsunuz. Ben daha havalı ve snob bir kadınla karşılaşacağımı zannediyordum...
- Doğru, babam mütevazı değildir. Ama iş konusunda değildir. Rol kesmez, neyse odur, dürüst davranır, bir bina yapar, gerçekten o binanın dünyanın en iyi binası olduğuna inanır. Ben daha gencim ve daha öğrenmem gereken bir sürü şey var, eğer snop olursam, antipatik olurum.
* Kendinize bambaşka bir yol çizebilirdiniz, yapmadınız. Bu sizi rahatsız etmiyor mu?
- Etmiyor. Aklıma bile gelmedi başka bir yol izlemek, emlak dışında ilerlemek. Ama ben girişimciyim, gerekirse fırsatları değerlendiririm. Nitekim bir mücevher tasarımcılığı işim var, gerçi sadece hobim ama o da hızla para kazanmaya doğru gidiyor. Beni esas heyecanlandıran Trump Otel Zinciri. 3 yıl önce başladık, her gün yeni bir otel ekliyoruz. Daha genç hafta Hawaii’de açtık, Chicago, Las Vegas, New York, Panama ve Toronto’da da otellerimiz var. Şirkete katılır takılmaz getirdiğim yeniliklerden biri buydu, bu işten ben sorumluyum.
Hangi balayı?
Evlendiğimiz günün ertesi ikimizin de toplantısı vardı
* Manhattan 5 Cadde’de Trump Tower’ın 68. katında geçen bir çocukluk...
- Evet ama diğer çocuklarındakinden çok da farklı bir hayat değildi. Benim odamın duvarında da posterler asılıydı. Cam bir bina, muhteşem bir manzara ve sıradan bir çocukluk. Ben annem kadar özel bir çocukluk yaşamadım.
* Onun çocukluğunun ne özelliği var?
- O komünist Çekoslovakya’da büyümüş. 2 yaşında babası, yani dedem ona kayak öğretiyor, müthiş kayıyor, zaten sonunda milli kayakçı oluyor ve 68’de Çekoslovakya adına olimpiyatlara katılıyor. Ülkesinde kimse seyahat edemezken, o bütün dünyayı geziyor ve Montreal’a gidiyor, orada modelliğe başlıyor ve babamla tanışıyor. Babam ise çok geleneksel bir New York’lu ailenin çocuğu. Alman ve İskoç asıllı. Annem de babam da hiç şımarık olmayan geçmişlerden geliyorlar. Ama ikisi de lükse bayılıyor. Fakat çalışmaya gelince, inanamazsınız çok çalışkanlar.
* Baba, dışarıda hep çalışıyor mu? Çocukluğunuzda baba figürü eksik mi?
- Evet biraz öyle. Ama ulaşılmaz bir baba da değil. En azından akşam yemeklerini birlikte yerdik.
* Size hep yüksek hedefler konmuş, bu çok yorucu değil mi?
- Evet hedefler yüksekti ama benim kapasitem de yüksekti. İş hayatı bir tercih meselesidir, daha az da yapabilirsiniz daha fazla da, ben hep daha fazlayı tercih ettim.
* Durum biraz tuhaf değil mi? Bir ay önce evlenmişsiniz ama buradasınız. Sizin şimdi balayında olmanız gerekmiyor mu?
- Evet, durumun tuhaflığını kabul ediyorum. Ama kocam da benim gibi çok çalışkan. Bir ay önce bir pazar günü evlendik, ikimiz de düğünden sonraki pazartesiye toplantı koymuşuz. Kıvranıyoruz, birbirimize söyleyemiyoruz, hani biri, “Toplantım var yarına hayatım, kusura bakma” dese rahatlayacağız. Sonra söyledik. Benim toplantım pazartesi 2’deydi, meğer onunki de 1’deymiş. Sonra kahkahalarla güldük. Çok iyi anlaşıyoruz.
* O yüzden mi din değiştirip Musevi oldunuz. Bunun iki yıl sürdüğü doğru mu?
- Bu konuda konuşmak istemiyorum, fazla kişisel.
* 9 yaşındayken annenizle babanız ayrılıyor. O gün sokağa çıkıyorsunuz ve bir kadının babanız hakkındaki demecini okuyorsunuz: “Trump’la bir gece... Hayatım boyunca yaşadığım en iyi seksti!” Bir çocuk, böyle bir durumda ne hisseder?
- Evet, böyle şeyler yaşadım. Ama bu da benim gerçeğim. Babamın çeşitli sevgilileri oldu. Bütün basın yazdı çizdi, ben bununla yaşamayı öğrendim.
* Bütün bunlar evlilik kurumuna bakış açınızı değiştirmedi mi?
- Değiştirdi, ben ilişkide tutkunun değil, gerçek aşkın peşine düşer oldum. Evlilikten neler istediğimin hesabını, kitabını yaptım. Boşanmış ailelerin çocukları bu konuda daha gerçekçi oluyor. Evliliğe daha az romantik bakıyorlar ama bu da kötü bir şey değil.
* Siz, Trump soyadının üzerine çıkabildiniz mi? Kendiniz olabildiniz mi?
- Ben hep annemin ve babamın kızıyım, bunu değiştirmeye de niyetim yok. Bir sürü insan bunun için mücadele veriyor, bunun altında eziliyor çünkü. Ben öyle değilim. Onlarla da, onlarsız da kendim gibiyim, onlar benim artı zenginliğim. Benim derdim kendi adımı filan marka yapmak değil, Trump soyadını geliştirerek devam ettirebilirsem ne mutlu bana.
* Kim İstanbul’a gidecek diye düşünmediniz mi? Üşenmediniz mi?
- Üşenir miyim? İstanbul’a bayılıyorum. Müthiş bir şehir, benim işimin güzel yanı bu, nereyi görmek istiyorsam orada bir yatırımımız var. İstanbul da onlardan biri.
* İlk gelişiniz mi?
- Yok yok, daha önce de geldim. Pek çok kez. Artık neredeyse üç ayda bir geliyorum.
* Nerede kalıyorsunuz?
- Hep farklı yerlerde. En son Les Ottomans’da kaldım, çok sevdim. Sonra da Bodrum’a da gittik.
* Türk arkadaşlarız var mı?
- Kocamın en yakın arkadaşı bir Türk: Bülent. Ondan bir sürü tüyo alıyoruz. İstanbul’un en çok enerjisine bayılıyorum. Bir de lokantalarına...
* Burada Türkiye’de Philippe Starck’ın da bir yatırımı olacak, insanlar niye sizinkini tercih etsinler?
- Çünkü bizim markamız daha güçlü. Bir de reklama para harcamayacak kadar ürünümüze güveniyoruz. Bizde insanlar daireyi görmeden satın alıyorlar. Biliyorlar ki, ismimize zarar getirecek hiçbir şey yapmayız.
4 çocuk istiyorum
* Sürekli seyahat mi ediyorsunuz?
- Evet, işimin bir parçası.
* Uçağınız mı var?
- Yok canım. Benim nereden olsun? Babamın var. Türk Hava Yolları’yla geldim.
* Ben özel uçağınız var zannettim sizi Jacky Kennedy gibi uçaktan inerken hayal ettim...
- 28 yaşında komik olurdu ve fuzuli...
* Kafanızda nasıl bir Türkiye imajı var?
- Heyecan verici, romantik ve sıcak insanlar Türkler. Bir de çok misafirperver.
* Son olarak, çocuk- mocuk istiyor musunuz?
- A tabii, 4 çocuk istiyorum. Bir ara başlamam gerekiyor, ama ne zaman bilmiyorum.
ÇALIŞ ÇALIŞ ÇALIŞ!
* Sizi Paris Hilton’la kıyaslıyorlar. Hiç bozulmuyor musunuz?
- Aldırmıyorum. İkimiz de sarışınız, tanınmış ailelerden geliyoruz ve New York’luyuz, bunun dışında ortak hiçbir yanımız yok!
* Siz de o yolu seçebilirdiniz...
- Evet ama o yolu seçseydim, ailemden destek göremezdim. Bir sürü arkadaşım Saint-Tropez’de yaz geçiriyorlar, bomboş bir yaz hiç bana göre değil. Böyle bir hayat tarzı benim için seçenek bile değildi.
İŞ GÖRÜŞMESİNE GİDECEK GENÇLERE IVANKA’DAN ÖĞÜTLER
1- Geç kalmayın. Evden iki saat önce çıkın, ne yaparsanız yapın ama geç kalmayın. “Şöyle oldu, böyle oldu” gibi izahat vermeye kalkışmayın.
2- Kızlar! Mini etekle, çok frapan kıyafetlerle iş görüşmesine gidilmez.
3- Erkekler! Tertemiz tıraş olmuş olun. Bir zahmet takım elbise giyin.
4- İş başvurusunda bulunduğunuz yer hakkında bilgi edinin, gitmeden ders çalışın.
5- Her iş görüşmesinde banko sorulan sorular vardır. Onlara cevabınız hazır olsun. Sizin sorularınız da hazır olsun.
6- İş görüşmesinden önce teklif edilen kahve ya da çay teklifini reddedin. Eliniz kalabalık olmasın.
7- Fazlalıklarınızı, paltonuzu, çantanızı, resepsiyonda bırakın, kalabalık bir görüntü dezorganize olduğunuz izlenimini verir.
8- “Eeee, şey, nasıl denir, demek istiyorum ki...” gibi cümleler kurmayın.
9- CV’niz istendiğinde küt diye çıkarıp verin, onu çantanızın içinde aramanız zaman almasın. Hızlı ve seri olun.
10- Sizinle iş görüşmesi yapan insanın zamanını çok almayın, iyi bir izlenim bırakın ve sakın gereğinden fazla orada kalmayın.