27 Eylül perşembe günü Star TV’de başlayacak ‘Ağır Roman Yeni Dünya’da Janti Metin’i canlandıran Onur Saylak, karakterinin tarzıyla da konuşulacağını söylüyor.
Onur Saylak, dizide canlandırdığı Janti Metin’in tarzıyla da konuşulacağını belirterek “Çok iyi giyindiğini iddia ediyor, en afilli abinin o olduğunu düşünüyor“ dedi.
‘Ağır Roman Yeni Dünya’ dizisiyle izleyici karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Bu projeyi sizin için cazip kılan neydi?
Kitap çok cezbediciydi. Yeraltı edebiyatının en önemli eserlerinden biri. ‘Ağır Roman’ı okuduktan sonra onunla ilgili bir projede oynamamak çok zor olurdu. Dizi olsa bile bir parçası olmak çok çok güzel. ‘Ağır Roman’ deyince insan bir duruyor, düşünüyor, “Yapabilir miyiz, başarabilir miyiz?” diye. Böyle bir işte olmayı her oyuncu ister. Senaristimiz bomba, yönetmenimiz bomba. Roller çok eğlenceli, çok arıza. Televizyonda böyle roller bulmak kolay değil.
Sizin oynadığınız Janti Metin’in ‘arızalı’ tarafları neler?
Gömlekleri görmedin mi? Kolyesi, dekoltesi... Dekoltede kadın oyuncularla yarışıyorum (gülüyor). Bu mahallelerde yaşayan insanlar o kadar bastırılmış, sıkıştırılmışlar ki... Var olabilmek için daha farklı davranmışlar o güne kadar. Janti Metin, biraz agresif, biraz renkli, çabuk parlayan ve istediği şeylerin bir an önce olmasını isteyen bir karakter. Deli dolu bir adam. Koleralı. Tam bir mahalle delikanlısı. Çok iyi giyindiğini iddia ediyor, en afilli abinin o olduğunu düşünüyor. Bu dünya içindeki en renkli karakterlerden biri.
Janti’nin bıçkın hallerine kolay konsantre olabildiniz mi?
Bir çalışma yapmadım. Genel ruh halini kavradığın zaman devamı geliyor zaten. İnsan sonuçta... İnsan duyguları çok da değişen bir şey değil. Her insan uyuyor, uyanıyor, yemek yiyor, sevişiyor... Bir oyuncu olarak insanı yakalayabilirsen başarılı olursun. Bir de Balat,Tarlabaşı vs. buralarda çok dolandık. O abiler bize çok uzak değiller. Yanıbaşımızdalar ama kimse görmüyor. ‘Ötekileştiriyoruz’ o insanları.
Dizide nasıl izleyeceğiz o hayatları?
‘Ağır Roman’ kitabının 40 yıl sonrasını izleyeceksiniz. Bugün, bu mahallerde yaşanan durumu kentsel dönüşüm çerçevesinde anlatıyoruz.
Oyuncuların çoğu hep farklı karakterleri oynamak istediklerini söylerler. Siz bu anlamda şanslı olanlardansınız...
Ne kadar farklı oynarsan, o kadar beslenirsin oyuncu olarak. Aynı tipolojileri oynamak çok da keyifli değil. Çünkü az çok o duyguyu biliyorsun, o rolü daha önce çıkarmışsın. Ne kadar farklı o kadar iyi... Ama böyle renkli bir karakter olduğu zaman ayrıca eğleniyorsun.
Gömlekleri kadar geriye doğru taranmış jöleli saçları da dikkat çekiyor...
Kilolarca jöle kullanılıyor. İnşallah saçları dökmeyiz (gülüyor).
Alışabildiniz mi o imaja?
İlk başta garip geldi. Herkes birbirine bakıp güldü ama alıştık.
“Bu sürelerle daha iyisi mümkün değil”
Haftada kaç gün çalışıyorsunuz?
Şu anda çok gün... Birinci bölümler çok meşakkatli olur çünkü. Mümkün olduğunca iyisini yapmaya çalışıyoruz. O yüzden de uzun çalışıyoruz. Set organik bir şey. Yağmur yağdı, araba geçti, her şey uzatabiliyor.
Dizi dışında projeleriniz var mı? Tiyatro mesela?
Şu an yok çünkü bayağı yoğunum. 7/24 çalışıyoruz. Tiyatroya haksızlık yapmamak gerekiyor.
‘Yerli dizi yersiz uzun’ meselesi devam ettikçe bu tempoda çalışmaya devam edeceksiniz sanırım.
Haksızlık, herkese haksızlık... Bu dakikaları indirseler hem daha iyi işler çıkacak hem de izleyen de, yapan da rahat edecek. Altı günde bir bölümü yetiştirmeniz gerekiyor, ne kadar iyisini yapabilirsiniz? İşte, izlediğim kadar iyisini yapabiliriz. Ama daha iyisi var, hepimiz biliyoruz. Ama bu sürelerle mümkün değil. İnsanüstü bir çaba var burada. Saat 05.00’te aşk sahnesi çekiyorsun. Sabah 7.00’de bilmem ne sahnesi çekiyorsun. Nasıl çekebilirsin? Çekemezsin! Çekiyormuş gibi yapıyoruz.
“Karşılıksız sevginin ne olduğunu anladım” Kızlarınız Maya ve Toprak kaç aylık oldu?
8 aylık... Bütün boş zamanlarım onlarla...
Baba olmak sizi değiştirdi mi?
Daha ağırlaşıyorsunuz. Karşılıksız sevginin ne olduğunu anlıyorsunuz. Hiçbir beklenti olmadan seviyorsunuz onları. Bu çok önemli... İnsan için güzel bir açılım.
“Üniversite maceram 13 yıl sürdü”
“Kuşadası,benim küçüklüğümde taşra bir yerdi ve biz bir grup arkadaş dünyayı oradan ibaret zannediyorduk. Üniversite hazırlık zamanı birtakım puanlar için bizi çok çalıştırdılar. Benim de puanım ODTÜ Fizik Bölümü’nü tuttu. Sonra algılar açılıyor, dünyaya daha farklı bakıyorsun, seçme şansın oluyor. Bir daha sınava girdim ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandım. Bu arada tiyatro oyunlarında da yer almaya başladım. İşin ehli insanlardan “Ne işin var kamu yönetiminde, gel buraya” sözlerini duyunca okulu bıraktım. Ama 25 yaşındaydım ve konservatuarda yaş sınırı vardı. O yüzden paralı okula karşı olmama rağmen Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü’nü burslu okudum. 13 yıl sürdü üniversite maceram. Ama doğruyu bulduk. Şimdi mutluyum, sevdiğim, istediğim işi yapıyorum. İnsan ne ister ki hayattan; huzur ve mutluluk. Gerisi yalan...”
Milliyet / Cadde