'ÖNCE MANTIK SONRA AŞK!'

Hürriyet gazetesinden melike birgölge'nin röportajı..

'ÖNCE MANTIK SONRA AŞK!'

Öncesinde rol aldığı iki dizi ve bir filmden sonra geçtiğimiz sezon en çok konuşulan ‘Aşkı Memnu’ dizisinde canlandırdığı ‘Behlül’ karakteriyle adından çok söz ettirdi. Özellikle de dizi yaz tatiline girerken yayınlanan son bölümündeki sahnelerle…

O gün bugündür dört aydır onunla yatıp, onunla kalktık resmen. Kıvanç tatilde, Kıvanç adım attı, Kıvanç daldı, vs vs…Televizyon ve gazeteler onu haykırırken o, tüm bunların inadına ısrarla sessiz kaldı. ‘Bu böyle olmaz’ dedim ve merak edilen Kıvanç’ı... Ve ortaya bu yazı çıktı.Kıvanç’la tanışıyoruz; biraz sohbet, sonra da röportaj… Röportaja başlamadan hemşehrisi yani Adanalı olduğumu söyleyince gözleri parlıyor. Hemşehri sıcaklığıyla sarılıyor. Çok mütevazı. İnsanların gösterdiği ilgiye alçakgönüllülükle cevap veriyor. Ve sonra sohbet başlıyor.

Adını ilk kez 2002'de Best Model Türkiye birincisi, ardından da Best Model World birincisi olarak duyduk. Sonra ‘Gümüş’ ve ‘Halil ile Menekşe’ dizilerinde rol aldı. Sonra bir film… Şimdi de ‘Aşkı Memnu’ dizisinde…İşte ‘Behlül’ karakteriyle hayranlarını ekrana bağlayan, kadınların son gözdelerinden olan Kıvanç’la yaptığımız sohbet…

En baştan başlamak istiyorum. Bundan birkaç yıl önce milyonların sizi tanıdığı Gümüş dizisinde rol aldınız ilk olarak. Gümüş dizisinden önce Amerika’daydınız. Ne yapıyordunuz orada?

Evet, Gümüş’ten önce Amerika’daydım. Başka bir proje için gitmiştik. Fakat kanalla yapımcı arasında bir anlaşmazlık söz konusu olmuş. Bu nedenle “Proje ileri bir tarihe ertelendi.” dendi. Daha sonra da yapılmayacağı açıklandı. Projeleri değerlendirdim. O sırada 5–6 proje vardı; Gümüş dizisi de bunlardan biriydi.

O dizide canlandırdığınız karakter sakin yapılıydı ama hafif de maçoydu sanki.

Evet… Mehmet de benim gibi sakin yapılı ama sinirlendi mi çok sinirleniyordu. Mehmet’in belli kuralları vardı. Kıvanç’ın da öyle… Mehmet de kendine göre hafif maço.

Bu maçoluk, Adanalılıktan geliyor olmasın sakın?

Aaaa evet… Allah’ına kadar! (Gülüşmeler)

BASKETBOLDA A TAKIM’A ÇIKTIĞIM SENE SAKATLANDIM!

Sizi çoğu kişi oyunculuğunuz öncesi mankenliğinizle tanısa da aslında mankenliğin de öncesinde basketbol geçmişiniz var. İstanbul’a gelmeden Adana’da takımlarda oynamışsınız. Hayaliniz NBA’de oynamakmış. İstanbul’da da profesyonel takımlarda basketbol oynamaya devam etmişsiniz ayağınız sakatlanıncaya kadar…

Evet… Beşiktaş'ta iki sezon oynadım. Genç Takım’dan A Takım’a çıktığım sene sakatlandım. Sonra toparlayamadım. Beşiktaş, Fenerbahçe gibi takımlarda oynadım, şampiyonaya gittim, ama sakatlanınca bırakmak zorunda kaldım.

Best Model of Turkey mankenlik yarışmasına neden katılmıştınız? Biraz daha ön plana çıkabilmek için mi?

Yarışmaya katılmadan önce mankenlik yapıyordum.

“BEN SPORCUYUM, NE MANKENLİĞİ!” DEDİM

Mankenliğe başlayışınız da annenizin size yaptığı sürprizle olmuş galiba. Resimlerinizi gördüğü bir ilandaki adrese yollamış. Ve ajanstan gelen telefonla mankenliğiniz başlamış.

Evet, ayağımın sakatlanmasından dolayı basketbol hayatımın sona erdiği dönemdi. Annem çok meraklıydı, çok istiyordu. Ajansa çağırdıklarını ilk duyduğumda çok şaşırmış, "Ben sporcuyum, ne mankenliği" demiştim ama sonra gittim. Mankenlik öyle başlamıştı. Yarışmaya neden katıldığıma gelince; mankenlik yapıyordum. Mankenlik yapan, bu işi icra eden o kadar çok insan var ki… Bunların arasından sıyrılmak için mutlaka, bir yerde, göz önünde olmanız lazım. Bunun için en iyi yöntem bu yarışmaya katılmaktı. Bildiğiniz gibi önce Türkiye’nin en iyi erkek mankeni sonra da Best Model of the World birincisi oldum. Ardından da Paris…

Paris’te birçok markayla çalıştınız, dergilerde yer aldınız. Mesela ilk aklıma gelen Calvin Clein, Vogue Home İnternational, Uomo Vogue, Vouge, Alman GQ dergileri… Ama yurtdışındaki bu başarılarınız, çalışmalarınız Türkiye’de çok duyulmadı, duyurulmadı. Çok lanse edilmedi. Neden?

Lanse edilmek ya da lanse edilmemek çok da önemli değildi. Çünkü sonuçta ben kendim için yaptım.

KENDİM TATMİN OLMAK İÇİN YAPTIM!

Tabii ki kendiniz için ama yine de Paris’teki başarılarınız bu kadar göz ardı edilmemeliydi diye düşünüyorum.

Evet ama dediğim gibi ben kendim için yapıyorum, insanlar için değil. Sonuçta kendim tatmin olmak için yapıyorum.

YABANCI MANKENLERİ SOKAKTA GÖRSENİZ TANIYAMAZSINIZ!

Yurtdışında da mankenlik yaptığınız için soruyorum bunu. Türk mankenlerle yabancı mankenleri karşılaştırmanız gerekirse…

Tek fark şu, yabancı mankenleri sokakta görseniz tanıyamazsınız. Kadını da erkeği de jeanlerle, parmak arası terlikleriyle sokağa çıkarlar.

Okan Bayülgen’den iki ay kadar ders almışsınız, beraber çalışmışsınız sanırım. Nasıl geçti?

Evet, Okan’la bir projeyle ilgili çalışmıştık dizi öncesinde. Güzel geçti. Okan çok şeker bir insan. Aslında çok fazla çalışmadık, o dönemdeki çekilecek olan projeyle ilgiliydi.

Bir de bir markanın katalog çekimi için beraber çalışmışsınız Okan’la.

(Şaşırıyor) Her şeyi biliyorsun Melike! Evet, katalog çekiminde de beraber çalıştık. Biliyorsunuz fotoğrafçılık da yapıyor. O konuda da çok başarılı, her konuda olduğu gibi. Okan’la o dönemdeki projelerle ilgili çalıştık.

AŞKIN ANLATIMI, TARİFİ YOK Kİ, TARİF EDİLEMEZ BİR ŞEY!

Gelelim aşka… Duygusal bir insan izlenimi uyandırıyorsunuz.

Duygusal olduğum düşünülüyor. Öyle görünsem de, duygusalım ama çok da fazla değil.

İlk görüşte aşka inanıyor musunuz?

Ben ilk görüşte aşka da inanmıyorum. İlk görüşte içinde sevgi, sıcaklık hissedilir, ona inanıyorum. Ben hayatımda çok az hissettim bunu. İlk görüşte de aşkı bilmiyorum. Zaten aşkın anlatımı, tarifi yok ki, tarif edilemez bir şey. Ama normal hayatta benim şahsi fikrim tabii bu; tanıdıkça, tanıştıkça, tanıyarak evlenmekten yanayım. Böylelikle temellerin daha sağlam olacağına inanıyorum. Fakat şu an toplumumuzda hâlâ görücü usulüyle evlenen insanlar var, onlara da saygı duymak lazım. O anın durumu ve şartları çok önemlidir. Öyle olması gerekiyorsa öyle olacaktır. Ama tanışıp evlenmek, belli bir arkadaşlık sürecini geçirdikten sonra evlenmek taraftarıyım.

ÖNCE MANTIK SONRA AŞK GELİR!

“Tek gecelik ilişkilerin adamı değilim” diyorsunuz.

Evet… Kendime saygım olduğu için tek gecelik ilişkiler bana göre değil. Mutlu olacağım insanla beraber olmak isterim. Bence önce mantık sonra aşk gelir. Mantığını doğru kullandığın sürece aşkın da güzel geçer.

Aşktan konuşmuşken… Aşkın da, hayatın da içinde yer alan bir kavramdan bahsetmek istiyorum. Günümüzde maalesef ihanete uğrayan çok insan var. İhanet konusu neler düşündürüyor?

Düşünmek bile istemiyorum. Allah kimsenin başına vermesin, çok kötü bir durum tabii. Bana ihanet eden bir insan kendine ihanet eder, ikincisi de beni kaybeder. Zaten en önemli kayıp da budur bence, ihanet eden kişi için.

ÇEVREMİ KAYBETMEYİ HİÇ İSTEMEM, DEPRESYONA GİRERİM!

Yalnızlık…

Yalnız kalmaktan korkarım aslında. Yani bazen severim ama çevremdeki insanları kaybetmekten çok korkarım. Gidip bir yerlerde kafa dinlemeye bayılırım ama çevremi kaybetmeyi hiç istemem, depresyona girerim.

BİR ARKADAŞIMIN BENİ ARAMASI BENİ ÇOK MUTLU EDER!

Mutluluk…

Küçük şeylerden çok mutlu olurum ben. Mesela çok sevdiğim bir insanın, bir arkadaşımın beni arayıp hal hatır sorması beni çok mutlu eder.

Şimdi bu cevabınıza “Hadi canım” diyenler olacaktır. Ben de öyleyimdir mesela. Yani bir arkadaşım aradığında çok mutlu olurum. Adana sıcaklığından olmasın, bu sıradan şeyin bile bizi mutlu etme konusu.

Olabilir. (Gülüşmeler) Zaten Adana sıcaklığı buralarda yok. Yani mesela birinin başına bir şey gelsin, insanlar hemen yardımınıza koşarlar Adana’da. Burada o yok maalesef.

Sokaktaki insanların tepkisi nasıl size karşı? Bir röportajınızda okumuştum; önceden, yani mankenlik döneminde “Çok bakıyorlar” demişsiniz.

İyi, olumlu yaklaşıyorlar. Yanlış anlaşılmışım galiba “Çok bakıyorlar” deme konusunda. Ben öyle bir şey demedim. Ben böyle konuşmayı pek sevmem. Gerçi herkese bakıyorlar. Size de bakarlar, bana da bakarlar.

Belki o zamanlar yani mankenlik döneminizde saçlarınız uzun diye…

Dediğiniz gibi o zamanlar saçlarım uzundu, o dikkat çekiyordu. Bunu dışında belki de değişik bir fiziğim var, değişik bir yapım var. Çok fazla Türk tipi yok bende. Kökümüz Arnavutluk. Görmeye alışık olmadıkları bir tip olduğum için de bakıyor olabilirler.

SAÇIM UZUNKEN, BECKHAM’IN ADI BİLE ANILMIYORDU!

Saçınız uzunken David Beckham’a benzetiliyordunuz.

Benim saçım uzunken, Beckham’ın adı bile anılmıyordu. Aslında Beckham bana benzedi. (Gülüyor)

Oyunculuk…

Oyunculuğun çok özel bir meslek olduğunu gördüm. Çok saygı duyulması gereken bir meslek olduğunu gördüm. Bu işi yapan insanlara gerçekten saygı duyulması gerekiyor. Ondan dolayı tiyatro da hedeflerim arasında.

BİRÇOK ŞEY YAPMAK İSTİYORUM!

Peki sinema?

Evet sinema da… Sinema, tiyatro, mankenlik… Bu üçünün birbirini kapsadığını, tamamladığını düşünüyorum oyunculuk anlamında. Bunların dışında zaten başka bir şey yapamazsınız bu sektördeyseniz. Oyunculuk adına yapacağınız şeyler bunlardır.
Aslında birçok şey yapmak istiyorum. Birçok başarılı projeye imza atmak istiyorum.

Başarıyla ilgili olarak…

Başarı benim her zaman elde etmek istediğim bir şeydir. Yaptığım meslekte iyi işler başarmak, insanların aklında, her zaman iyi işler yapan biri olarak kalmak istiyorum. Emin adımlarla zirveye doğru ilerlemek istiyorum.

ÇOK TAZEYİM!

Bundan sonraki yapmak istedikleriniz arasında...

Ne mutlu ki güzel projelerde yer alıyorum. Ama ben daha emekleme dönemindeyim. Çok yeniyim, çok tazeyim. Ama başka, yeni sinema filmlerinde rol almak hayalim, rüyam. Tiyatro da öyle…

Tiyatro… Nerden çıktı tiyatroya bu ilgi, bu merak?

Tiyatroya küçüklüğümden beri meraklıydım. İlkokulda bizi çocuk tiyatrolarına götürürdü okulumuz. Oradan bir merakım var tiyatroya. Şu anda da bu işin içinde olduğum için çok daha fazla merak eder oldum.

FIRSAT BULDUKÇA DALIYORUM!

Kendinizi çok eleştiriyorsunuz. En çok gözlerinizi beğeniyorsunuz. Peki bunların dışında bilmediğimiz bir özelliğinizi söyleyin desem…

Dalış yapmayı çok seviyorum. Fırsat buldukça dalıyorum.