41 yıllık müzik kariyerinde, hiçbir albümünde tek bir Sezen Aksu şarkısı bile okumadı. Herkes aralarının Onno Tunç yüzünden açık olduğunu düşünüyordu. Nilüfer yıllardır kulaktan kulağa dolaşan bu dedikodulara ilk kez cevap veriyor...
Siz bir pop müzik figürüsünüz. Ama son iki albümünüzde rock’çılarla düet yaptınız. Nedir bu, bir arayış mı? Devamı gelecek mi? - Beyaz Show’a katılmıştım. Sürpriz hazırlamışlar, Gripin ve Yüksek Sadakat gibi rock grupları benim şarkılarımı söyledi. Fikir, o sırada doğdu. İlk albüm çok başarılı olunca da ikincisi geldi. Ama iki albüm yeter. Şimdi yeni pop şarkılar üzerinde çalışıyorum.
Pop demişken... Biliyorum bu konudan da size gına geldi ama 41 yılda müzik hayatınızın en sancılı sürecini herhalde Kayahan’la yaşadınız. Onun şarkılarının artık repertuarınızda olmaması çok şey kaybettirdi mi? - Bizim Kayahan’la eski bir dostluğumuz var. Hastalık sürecimde eve “geçmiş olsun” demeye de geldi. Ama bu konu artık bitmiştir. Repertuarında özgürce şarkı söyleyememek her şarkıcıya bir şeyler kaybettirir.
Siz cevapladıkça bana bir cesaret geliyor; sorayım bari: Kariyerinizde hiç Sezen Aksu şarkısı söylemediniz. Onno Tunç’la yaşadığınız flörtün aranızı açtığı söylenir durur hep... Doğru mu Allah aşkına? - Madem öyle sana aslını anlatayım. Doğrudur; Onno’yla küçük bir beraberliğim oldu. Ama o zamanlar Onno Sezen’le beraber değildi. Sezen’le ne bu konudan ne de başka bir konudan aramızda bir kırgınlık olmadı.
O zaman yeni albümde ilk kez bir Sezen şarkısı olma ihtimali var mı? - Tabii, hatta yeni albüm için konuştuk. Şimdi ondan gelecek şarkıyı bekliyorum.
Hazır konu aşktan meşkten de açılmışken... Beş senedir karikatürist Latif Demirci’yle birliktesiniz. Biliyorum konuşmayı çok sevmiyorsunuz ama biraz anlatsanıza nasıl tanıştınız? - Gazeteci Sedat Ergin ve eşi yakın arkadaşım. Her cumartesi gazeteci Okay Gönensin ve Latif’le birlikte yemeğe çıkıyorlar. Bir keresinde beni de çağırdılar. Öyle tanıştık.
O yemekte mi oldu bitti her şey? İlk görüşte aşk mı? - Yok canım! Önce biraz tarttım; şöyle bir inceledim. Yaratıcılık... Zekâ....E bir de bekârdı...
Sizi nasıl tavladı? - Kim Latif mi? O beni değil canım, ben onu tavladım.
Nasıl yani? - Melek gibi bir adam... Kimseyi tavlamak için uğraşmaz. Yok benden önce başkasını tavlamak için uğraştıysa onu öldürürüm zaten!
Evlilik falan? - Evlenip ne yapacağım? Belki 70 yaşına gelince... Ama ölene kadar birlikte olmak istediğim adam Latif. Niye aynı evde yaşamıyorsunuz? 70’i mi bekliyorsunuz? - Yahu ben Acarkent, o Kanlıca’da oturuyor. 10 dakikalık yol! İyiyiz böyle iyiyiz.
Kızınız Ayşe Nazlı da artık genç kız; 13’ünde... Küçüklük hallerini biliyoruz da, bir ergene annelik etmek nasıl gidiyor? - Bir kere feci kuralcıyım. Ama çok iyi anlaşıyoruz. Birlikte seyahatlere gidip, birbirimize arkadaşlık ediyoruz.
Reha Muhtar’la görüşüyorlar mı? - Sektirmezler, her hafta sonu! Peki “Ya bir gün biyolojik ailesi çıkıp gelirse?” diye korktuğunuz oluyor mu? - Bu konuyu konuşmak istemiyorum. Biz o evreleri atladık.
Siz de babanızı Ayşe Nazlı’nın yaşlarındayken kaybettiniz... - Evet; babamı kaybettiğimde 11 yaşımdaydım. Babam ölünce annem fazla üzerime düştü. Şimdi düşünüyorum da, üzerimde olumsuz etkileri olmuş tabii... Biraz isyankâr oldum. Ama babam bir yana, aslında sonrası daha karışık: 15 yaşımda ses yarışmasına girip birinci oldum. Düşünsene 17’imde plağım çıktı...
Plağınız çıkana kadar anne-kız nasıl geçindiniz? Anneniz tekrar evlendi mi? - Hayır. Babamdan kalan parayla beş daireli bir apartman aldık. Birinde oturduk, diğerlerinin kirasıyla geçindik.
Anneniz evlenmediğine göre sizinle mi yaşıyor? - Evet çünkü erken yaşta Alzheimer oldu. Hiç konuşamıyor; ağızından beslenemiyor. Midesine bir delik açıp tüp koydular. Öyle besleniyor. Sizin bir de ‘yıllar sonra ortaya çıkan kardeşler’ meseleniz var, değil mi?
Babanızın önceki evliliklerini bilmiyor muydunuz? - Hayır hiç bilmiyordum. Annem biliyormuş ama bana söylememiş. Abilerimden biri vefat etti. Ablamla da sadece bir kere görüşebildim. Geçen sene kimliğimi değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gitmiştim. Kütüğümü çıkardıklarında ablamın hâlâ hayatta olduğunu gördüm.
Siz 100 yaşına kadar yaşamayı düşünüyormuşsunuz, bunu da her yerde söylemişsiniz. Kanser olduğunuzu ilk öğrendiğinizde ne hissettiniz? - İki sene önceydi. Aklımdan ilk kızım geçti. Allah’tan ilk evrede anlaşıldı.
En zoru kemoterapi süreci miydi? - Kemoterapiyi görev olarak kabul ettim. İlk haftalar büyük yorgunluk yaşamadım. Ama sonra sonra, halsizliklerim arttı. 12 seansı bitirdim. Ardından farklı bir ilaç tedavisine bir süre daha devam ettik.
Saçlarınızın dökülmesi... - Hiç sorun etmedim. Dökülmeye başlar başlamaz kazıttım. Bir de peruk yaptırdım kendime. Zaten zamanımın çoğunu evde geçiriyordum. Peruğu da en fazla üç-dört kere taktım.
Bir kadının memelerinden birinin alınması psikolojisini nasıl etkiliyor? - Valla o kadar etkilenmedim. Herhalde çok gerçekçiyim. Meme dokusu içinde başka noktalarda olabileceği için zaten alınması mecburdu.
Silikon taktırdınız mı? - Hayır. E çünkü ameliyattan korkuyorum. Göğüs alınma operasyonu sırasında deriyi koruyup içine implant koydular. Sonra enjektörle balon gibi şişirdiler. Geçici olması gereken implant hâlâ duruyor.
Hastalığın nüksetme riski var. Önlem olarak siz de Angelina Jolie gibi diğer memenizi aldırmayı düşündünüz mü? - Aslında mantıklı. Ama doktorum böyle bir şey önermedi.
Kızınız Ayşe Nazlı bu yaşananlardan nasıl etkilendi? - Yaşanacakları ona da anlattım. Saçımı kazıtmaya birlikte gittik. Güldük eğlendik. Normal zamanlarımızdan tek fark, evin içinde kel ve yüzü gözü şiş annesinin dolaşmasıydı.
Hakan GENCE - hürriyet