Nesrin Cevadzade Hürriyet'ten Hakan Gence'ye cesaret isteyen açıklamalarda bulundu. Sadece eski sevgilisi yönetmen Cemal Şan’a âşık olduğunu, ‘Kuzu’nun yönetmeni Kutluğ Ataman’la küslüğünü ve hayatını anlattı.
Bu sefer karşımda daha seksi ve cesur bir Nesrin var. Değişimin sebebi ne? -Kendimi aslında o kadar da cesur görmüyorum. Sadece artık kendimle daha barışık ve kendimi bulmuş bir haldeyim. Eksiye nazaran kendimden daha az korkup daha güzel buluyorum.
Nasıl başladı bu kendini keşfediş? - Eskiden kusurlarıma dikkat kesilirdim. Şimdiyse güzel yanlarımı daha çok görüyorum. Herhalde güzelliğimi takdir etmeyi öğrendim.
Oysa günümüzde artık seksi görünmekten korkuluyor... - Gittikçe muhafazakârlaşıyoruz. Böyle bir iklimde de korkmak, çekinmek, “Hangi gözle bakarlar”, “Yargılanır mıyım” gibi korkular taşımak benliğimizin normal ve ayrılmaz bir parçası oldu. Kadının varoluş alanı daraldı. Kendini ifade etme araçları elinden alındı.
Seksi olmanın sizin için tanımı ne? - Penelope Cruz ve Eva Mendes...
Siz kendinizi seksi bulmuyor musunuz? - Kendimi seksi buluyorum. Ama varoluşumu bunun üzerine kurmuyorum. Bir oyuncu olarak ödevlerimden biri her şey olabilmek. Mesela Kuzu filminde canlandırdığım Medine iki çocuk sahibi bir kadın. Bütün film boyunca toplumun iki yüzlülüğüyle mücadele ediyor. Ve orada seksapelin ‘s’i bile yok.
Seks sizin için tabu mu? Konuşurken yüzü kızaranlardan mısınız? - Kiminle konuştuğuma bağlı!
Mesela bu röportajda... - Seninle seks konuşursak çok değil, biraz kızarabilirim Hakancığım!
Sinemada asla öpüşmem sevişmem gibi Şoray kanunlarınız var mı? - Şoray’ın hastasıyım ama soru soyunmamla ilgiliyse ve mekân yeterince ısıtılıyorsa “Hayır” cevabım sinemayı üzer.
Üzülmemiz adına nereye kadar gidersiniz? - Kuzu’yu izleyin!
Fotoğraf çekimimizde kuzuyu kullandık. Siz kendinizi bir hayvana benzetseniz... - “Ben bir kısrağım” gibi saçma bir başlık atmayacaksanız, kendimi kısrağa benzetmek isterdim.
Neden? - Çünkü form olarak büyüleyici. Özgür, isyankar, dişi, başına buyruk...
Aynı zamanda sarkastik ve alaycı bir tarafın da var gibi? - Ben aşırı duyarlı bir insanım ve kırılganlığıma katlanabilmek için işi şakaya vurmaya ihtiyacım var. Kendimle ve biraz da hayatla dalga geçmezsem, kalp krizinden küt diye gidebilirim. Bu bir nevi savunma mekanizması, hayatta kalmamı sağlıyor.
10 ödüllü, festival filmlerinin yıldızı Nesrin’i bir kenara koyarsak... Hiç kayışlarınızı koparmaz mısınız? - Esas “Kayışlarını hiç bağladın mı?” diye sorman lazım. Kendimi hiç aklı başında biri olarak görmedim. Aklımı çok gerekmedikçe kullanmamayı tercih ediyorum. Sezgiler yeterince işimi görüyor.
Madem bu kadar rahatsınız pek bilmediğimiz özel hayatınızı konuşalım...
Yönetmen Cemal Şan’la 8.5 yıl birlikteydiniz... Ayrıldınız...
Sonra neler oldu? - Hayatıma Cemal’den sonra kimse girmedi.
Çok âşık oldunuz mu? - Hayır sadece bir kere ve Cemal’e âşık oldum.
Kriterleriniz neler? - Kriterlerim yüksek. İyi bir insana denk gelmek gibi... (gülüyor) Sen etrafta iyi birini görüyor musun? Yani gerçekten iyi bir insanı?
Hiç aldatıldınız mı? - Elbette aldatıldım. Bütün başarılı, güzel, güçlü ve akıllı kadınlar aldatılır. Erkekleri yetersizlik kompleksine sokuyoruz. Ama “Bastın mı?” diye soruyorsan, o eğlenceden mahrum kaldım işte.
Peki bu piyasanın içinde aşktan değil ama dostluklardan yüzünüz güldü mü? - Az sayıda dostum var ama kesinlikle sektörden değiller. Son bir senedir kendimi çok yalnız hissettiğim zamanlar oldu, bu boşlukta kendini kahraman sanan bazı idiotlarla arkadaşlıklar kurdum.
Ee, o idiotlara ne oldu? - Ne olacak; onlar battılar, ben çıktım! (gülüyor)
Son röportajımızda üzerimde bir baskı var demiştiniz... Seçimlerden sonra fikirleriniz değişti mi? - Gezi umut veren bir süreçti. İçinde kendimi özgür hissettiğim ve olmak istediğim bir yerdi. Seçim sonrası da o duyguya daha kısa bir süre için olsa bile yaklaşmış hissettim. Zaman zaman umutsuzluğa kapılıyoruz ama karamsar olmak benim doğama aykırı. Baskıya gelince değişti diyemem. Hâlâ aynı ülkede yaşıyoruz. Kadınların dertleri ortak.
Ne gibi? - Hepimiz aynı zihniyet tarafından bir yanımızla ele geçirilmiş vaziyetteyiz. Aslında kadınlık hali bu zihniyetle mücadele etmekten ibaret neredeyse. Her attığımız adımda, hem toplumdaki sansür, hem oto sansürle karşılaşıyoruz. Kendimize karşı çok acımasızız.
Kadın olmanın sektörde de zorlukları var mı? - Kadına yazılan rollere bakarsak cesaretimiz çok geride. Senaristlerimiz, yönetmenlerimiz, yapımcılarımız çok cesur değil. Risk almayı seven insan az. Özgün olmaya cesaret eden insan az.
Filme gelirsek... Yönetmen Kutluğ Ataman’la ilgili bize ne söyleseniz şaşırırız? - Şu anda bir detoks programı yapıyorum. Onun hakkında konuşamayacağım!
O nereden çıktı? - Bir süredir küsüz. Barışmayı da düşünmüyoruz. Böylesi daha iyi oldu.
Sebep? - Detoks dedim ya! Onun hakkında konuşmayacağım.
Kuzu nasıl bir film? - Kuzu çok eğlenceli bir film. Senaryoyu okuduğumda hikâyeye çarpıldım. Ve işin komedi tarafını es geçtim. Berlin’de ilk kez seyredene kadar da çok dramatik bir filmde oynadığımı sanmıştım. Ama galada herkes kahkahalar atarak filmi kesiyordu.
Filmin kariyerinizdeki diğer filmlerden farkı ne? - Yönetmenden bahsetmeden bunu cevaplamak zor. Ama benim için gerçekten özel bir iş. Beni yeni bir oyunculuk anlayışıyla tanıştırdı. Nesrin’i kaybetmeden Medine olabildim. Bu anlamda eskiye göre daha risk alan bir oyuncu oldum. Bunların hepsinin de yönetmenle ilgisi var.
"Bütün başarılı, güzel, güçlü ve akıllı kadınlar aldatılır. Erkekleri yetersizlik kompleksine sokuyoruz."
‘Kuzu’da fakir bir köy kadınının oğluna sünnet düğünü yapma çabası anlatılıyor.