Murat Hazinedar, İzzet Çapa'ya anlattı!

İstanbul’un en önemli semtlerinden biri olan Beşiktaş’ın yeni belediye başkanı ayağının tozuyla ilk kez İzzet Çapa'ya konuştu.

Murat Hazinedar, İzzet Çapa'ya anlattı!

Güler yüzlü, yerinde duramayan bu genç adam, İstanbul’un en önemli semtlerinden biri olan Beşiktaş’ı yönetecek bundan böyle. Yapmak istediği çok şey var. Özellikle “ötekilerin” artık ötekileşmemesini sağlamak istediğini içindeki Fatsalı çocuğun heyecanıyla anlatıyor Murat Hazinedar...Eşi Özlem Hanım’ın kurduğu muhteşem sofrada sohbetimizi sürdürürken servisi de kendi elleriyle yaptı. Bu arada Özlem Hanım’ın doğum gününü unuttuğu için onun tarafından gelen sitemleri de bir politikacı ustalığı ile savuşturmasını bildi. Biz konuşurken Murat Bey sürpriz pastayı hazırlatmıştı bile. Murat Hazinedar en yüksek oy oranı ile seçilen belediye başkanlarından biri ama görünen o ki evin başkanı Özlem Hanım... Gelin, iki “başkan” ile yaptığımız sohbete siz de katılın.

* Soyadınıza bakılırsa ailenin kökenleri oldukça eskiye dayanıyor olmalı...

- Trabzon’da Tuzcuoğlu isyanını bastıran ailedir Hazinedaroğulları... Bir zamanlar Gürcistan sınırı Abhazya Poti’den Samsun’a, güneyde de Ardahan’a kadar olan bölgeyi ailemiz yönetmiş. Büyük dedemiz Hazinedarzade Süleyman Paşa vezir-i azam rütbesiyle Trabzon valisiymiş. Bir başka büyük dedem Hazinedarzade Mustafa da Ordu Cumhuriyet Halk Fırkası’nın kurucusu ve ilk başkanıymış. İsmet Paşa, Ordu’ya geldiğinde bizim evde kalırmış. O yüzden büyük bir İnönü sevgisi vardır ailemizde.

* Peki, veliaht Murat Hazinedar’a gelirsek...

- Annemle babam Nişantaşı’nda Eczacılık Fakültesi’nde tanışıp evlenmiş. Ben onlar Beşiktaş Vişnezade’de otururken doğmuşum. Sonra Fatsa’ya dönmüşler.

* Beşiktaş’ta doğup Fatsa’da büyüdünüz yani...

- 10 yaşına kadar Fatsa’da kaldım. İlkokulda, sabah beşte kalkar simit satardım. Hatırlıyorum da, Eyüp Ağabey’in fırını vardı, oradan simitleri veresiye alıp satar, akşam parasını öderdim. O yaşta ciddi ciddi para biriktiriyordum.

* İhtiyacınız olduğu için mi çalışıyordunuz çocuk yaşta?

- Yoo, annem ve babam hem eczacıydı, hem de işadamı... Ekonomik anlamda bir sıkıntı yaşamadık ama ben hep çalıştım. Ankara Yükseliş Koleji’ne geldiğim zaman da arkadaşlarımla Kızılay’daki bütün köşeleri tutup bayrak satmaya başladık. Zabıtayı da ihmal etmezdik tabii (gülüyor)...

* Aman dikkatli konuşun zabıtalar farklı mesaj almasın...

- Yok, canım öyle düşündüğün gibi bir lira bile vermezdik, yanlış anlaşılmasın. Onlar gelince hemen kaçardık.

* Bir yandan kolejde okuyorsunuz diğer yandan seyyar satıcılık... Arkadaşlarınız nasıl karşılardı bu durumu?

- “Baban okul parasını mı denkleştiremiyor?” dediler önceleri. Ama bu tamamen içimden gelen bir şeydi. Kesekâğıdı bile sattım. Sonra Hukuk Fakültesi’nde okurken tekstil ve ihracat firmalarında çalıştım.

* Fatsa’da olduğunuz yıllara dönersek... O günlerde politik olarak son derece çalkantılı bir ortam vardı oralarda... Hatırlıyor musunuz o dönemi?

- Hatırlamaz mıyım? Evden kaçar devrimci tiyatroları izlemeye giderdim. Nerede bir cenaze olsa en ön safında “Kahrolsun faşizm” diye bağırarak yürürdüm. Sesim gür olduğu için belediyenin anons odasında devrim marşlarını bana okuturlardı.

* 10 yaş biraz erken değil mi?

- İnsan kapılıyor o atmosfere. Hayatın hiçbir alanında devrimci ruhumu kaybetmedim. Türkiye’nin de kaybetmemesini dilerim. Benim için en büyük devrimci de Atatürk’tür.

* Ama bugün devrimciden çok evrimci bir kişilik sergiliyorsunuz...

- Aslında devrim, içinde istikrarlı bir değişimi barındırır. Demokrasilerde devrim kolay olmaz, önce halkı ikna etmeniz gerekir. Onun için daha yumuşak kelimeler kullanıyoruz, mesela “reform” diyoruz. Hâlâ taşıdığım o Fatsalı ruhumu inşallah Beşiktaş’ın Çarşı ruhuyla birleştireceğim.

12 EYLÜL SÜRECİ CİDDİ İZLER BIRAKTI

* Ne zaman karar verdiniz politikaya atılmaya?

- 12 Eylül’ün yarattığı o süreç bende ciddi izler bıraktı. Bu nedenle de siyasete çok erken girdim. 15 yaşında kimse kolay kolay “siyaset yapacağım” diyemezdi o yıllarda ama ben dedim.

* Siyasete erken başlamışsınız ama partiden de erken ihraç edilmişsiniz...

- Ordu’da CHP’nin Kurultayı’nda Baykal grubuna karşı delege seçilmiştim. Genel merkeze yakın olan milletvekilleri bizi dışladı. Ama bugün beni partiden ihraç edenlerin hepsiyle dostum.

* Peki o günlerde neler hissetmiştiniz?

- Hiç geri adım atmadım. Benimle birlikte partiden atılan arkadaşların avukatlığını da üstlendim. Hepsi çok önemli isimlerdi ve partiye geri döndüler. Bu olay beni parti içi muhalefette önemli bir yere taşıdı, sonra da Mustafa Sarıgül ile kesişti yolumuz.

* İlk nasıl karşılaştınız Sarıgül ile?

- Ordu’da bütün muhtarlar Sarıgül ile çalışmam için ısrar ediyorlardı. Eşim de aynı şekilde düşünüyordu. Ben tam “Onun yanına gitsem nasıl olur” diye düşünürken bir sabah saat 6’da telefon çaldı... Yataktan fırlayıp açtım; baktım karşımda Mustafa Sarıgül... Hemen esas duruşa geçtim. “Yarım saat sonra belediyede buluşabilir miyiz?” dedi.

* Sabahın o saatinde gerçekten esas duruşa geçtiniz mi yoksa beni mi işletiyorsunuz?

- Tabii geçtim... Bugün hâlâ aynı duyguları taşıyorum. İlk buluşmamızda “Benimle birlikte Türkiye yollarına düşmeye var mısın?” dedi Sarıgül... O gün bugündür sayın başkanımla beraber siyasetin acısını da tatlısını da beraber yaşadık.

TARİHİ KARAR 21 HAZİRAN 2010

* Mustafa Sarıgül, Türkiye Değişim Hareketi Partisi’ni kurmaktan son anda vazgeçmişti. Bunu gerçekten CHP’nin oylarını bölmemek için mi yaptı?

- Bence bu tarihi bir karardı. 21 Hazian 2010 akşamı Sarıgül; “Bak Murat kardeşim, 1994 yılında SHP, DSP, CHP’den biri küçük bir fedakarlık yapsaydı bugün ne Tayyip Erdoğan, ne Melih Gökçek olurdu. Ben o fedakârlığı şimdi yapacağım, sosyal demokratları bölen insan olmayacağım; Kılıçdaroğlu’nun arkasında duracağım” dedi.

* Sarıgül, Büyükşehir’e seçilemedi ama siz Beşiktaş Belediye Başkanısınız…

- Siyasetin cilveleri işte. Ama kesin olan bir şey var, Sayın Sarıgül CHP’nin önemli bir yerinde devam edecek politik yaşamına. CHP’nin de, Türkiye’nin de buna ihtiyacı var.

Deniz Baykal’IN ALEYHİNDE KONUŞMAM

* CHP geleneğinden geliyorsunuz ama bir dönem ANAP’ta rahmetli Özal ile de çalışmışsınız.

- Ailemde yegâne Özalcıydım. Rahmetli Turgut Bey’in heyecanı, değişime olan açıklığı beni çok etkilemişti. Atatürk’ün bize hedef gösterdiği gibi batıyı bize yakınlaştırdı. Ama birini sevmek onun her yaptığına kefil olmak anlamına gelmemeli... Rahmetlinin doğruları çoktu ama hataları da vardı.

* Mesela?

- Mesela otopark sorununun 30 yıldır çözülemeyişi gibi... Özal’ın bir düzenlemesiyle binalar otoparksız yapılmaya başlandı ve bu durum İstanbul trafiğini içinden çıkılmaz bir hale getirdi.

* Ne kadar kaldınız ANAP’ta?

- 1986 yılında henüz 16 yaşındayken Gençlik Kolları’na girmiştim. Sonra ANAP Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı oldum, 95 yılında ayrıldım.

* Yoksa oradan da mı ihraç edildiniz?

- Yok canım, partide durumum çok iyiydi ama Özal’ın ANAP’ının değişimci ruhunu kaybettiğini fark ettim. Sonra askerlik, evlilik derken 99’un aralık ayında CHP’ye girdim.

* Yanılmıyorsam o dönemde partinin hali perişandı...

- Yüzde dokuz oy almış, barajın altında kalmıştı. Yani parti güçlüyken değil, meclis dışındayken geldim ben. Ailem Halk Partiliydi, Baykal’ın Anadolu Solu lafı da çok hoşuma gitmişti. Sonra bazı anlaşmazlıklar çıktı, durum değişti. Ama hiçbir zaman Sayın Baykal’ın aleyhinde konuşmam.

EŞİMİ İLK GÖRÜŞTE GÖZÜME KESTİRDİM

* Şimdi gelelim her başarılı erkeğin arkasındaki kadına... Nasıl tanıştınız eşinizle?

- İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırırken, daha okulun ilk günü tanıdım Özlem’i.

* İlk görüşte aşk...

- Hem de nasıl... Tanıştıktan hemen sonra da nişanlandık. Çeyrek yüzyıldır beraberiz anlayacağın.

(Bu arada söyleşinin başından beri yanımızda bulunan Özlem Hanım sohbete dâhil oluyor...”

- Ö.H: Ben aslında Sinopluyum. Fakülteye kayıt yaptırmak için gelmiştim İstanbul’a. O gün sabahın 8’inden akşamın 5’ine kadar bekledim kapının önünde. Bu arada bir grup genç sürekli bana bakıp aralarında konuşuyorlardı.

* Biri de Murat Bey’di herhalde...

- Ö.H: Öyleymiş. Öğrenci işlerinin kapısı açılınca, 10 kişi itiş kakış girdik içeri. “Sıra bende” diye kavga ettiklerimden biri de Murat’mış meğer. Nihayet bankodaki görevliye belgelerimi verdim, bir baktım ki aynı anda Murat da veriyor.

- M.H: Eşimin kayıt numarası 18178’dir, benim de 18179.

- Ö.H: Evrakları önce vermek için bağırıp çağrışırken “Çift olduk mu?” diye bağırdı Murat... Sonra karnesine baktı “Tüh ben tek olmuşum” dedi.

* Murat bey de çok aceleciymiş...

- Ö.H: (gülüyor) Meğer kayıt numarasının son rakamı çift ise çift amfiye, tekse tek amfiye düşermişsiniz. Hukuk Fakültesi’nde çift amfinin daha kolay olduğuna dair bir inanış varmış.

- M.H: Özlem’i kayıt sırasında ilk gördüğüm anda gözüme kestirmiştim. Zaten Hukuk Fakültesi’nde güzel kız azdır (gülüyor). Şaka bir yana tüm okul hayatım boyunca Özlem çok destek oldu bana. Bir yandan okudum, bir yandan çalıştım.

* Fikir ayrılıkları oluyor muydu aranızda?

- M.H: Fikir ayrılıkları değil de bazen bana şaşırıyordu Özlem. Mesela ben daha o günlerde başörtülü kızların üniversiteye girmesi için destek veriyordum. Herkesin inanç özgürlüğüne, yaşam tarzına daha o zamanlardan büyük bir saygım var.

* Özlem Hanım, artık size yeni bir kuma geliyor...

- Ö.H: Ben o kumayla zaten 17 senedir birlikte yaşıyorum. Evlenmeden hemen önce Murat; “Senden sadece iki şey istiyorum” demişti; “Siyasi hayatıma karışmayacaksın ve üç çocuğumuz olacak...”

- M.H: Ama o zaman daha Tayyip Bey yoktu (gülüyor)

* Hangisiyle uğraşmak daha zor; Beşiktaş ile mi yoksa Özlem Hanımla mı?

- M.H: Valla Beşiktaş’a hizmet vermek benim için daha kolay...

* Bütün bu koşturmaca arasında oğlunuza vakit ayırabiliyor musunuz?

- M.H: O biraz güç oluyor işte. Oğlum 16 yaşında. Geçenlerde Obama’yı taklit ederek seçim kampanyamdan birkaç saat çaldım ve onunla birlikte Kerem Görsev’in konserine gittik.

* Obama ne alaka şimdi?

- Ö.H: Murat her işi tutkuyla yapıyor ve kendini çok hırpalıyor. Bir gün “Amerika Başkanı kızının bale gösterisine gidebilecek vakti buluyorsa sen de yapabilirsin” demiştim... O laf kalmış aklında.

* Ne kadar harçlık veriyorsunuz oğlunuza?

- Haftada 125 lira.

* Yetiyor mu peki?

- Bence yeterli. Bu ülkede asgari ücret 850 lira. İçinde bulunduğu sosyal ortamdan dolayı biraz şikayetçi ama idare etmek zorunda.

* Seçimi kazandınız... Avukatlığa veda edecek misiniz?

- Zaten kanunen yapamam o işi. Çok ciddi davalar üstlenmiştim ve ofisimde çalışan arkadaşlara karşı da sorumluluğum var. Bu yüzden eşim Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan ayrılıp benim işlerimi devraldı.

DEMİREL’İN HAFIZASINDAN KURTULUŞ YOKTUR

* Özal’ın dışında eski toprak siyasetçilerin hangisinden etkilendiniz?

- Süleyman Bey’in müthiş bir hafızası var. Sarıgül parti kurmaya karar verince devlet büyükleriyle istişare etmeye başlamıştı. Demirel’e gittik. Ben kendimi tanıttım “Mazhar Hazinedar’ın yeğeniyim” dedim.

* Tanır mıydı amcanızı?

- Sarıgül’e dönüp “Bravo iyi seçim yapmışsın, Hazinedaroğulları çok iyi bir ailedir” dedi. Sonra yanımdaki bir arkadaş benden cesaret alıp “Ben de Ata Bodur’un yeğeniyim” deyince suratı beş karış asıldı Demirel’in.

* Neden?

- Rahmetli Ata Bodur da Adalet Partisi’ndendi; istifa edip Demokratik Parti’yi kurmuştu. Ama Demirel’in karşısında olmuştu. Derken Süleyman Bey bizim arkadaşa “Sadi Bodur senin neyin olur” diye sordu; “Babam efendim” cevabını alınca bir rahatladı ki anlatamam. “Oğlum bunu söylesene, Sadi bey 1971-75 yılları arasında iki dönem Eminönü İlçe Başkanlığı’mızı yaptı” demez mi...

* Kaç yaşındaydı bunları söylediği zaman?

- 86 yaşında ve düşünebiliyor musun 40 sene öncesinin detaylarını hatırlıyor.

EL UZATACAĞIZ

* Neler yapacaksınız Beşiktaş’ta?

Türkiye’nin serbest kürsüsü olacak Beşiktaş. Kendini farklı hisseden bütün gruplar yönetimde söz sahibi olacak. Ermeni, Yahudi, Musevi cemaatlerinden, LGBTİ’li (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel, İnterseksüel) ve Engelliler derneklerine kadar hepsinin temsilcileri belediyenin birimlerinde bulunacaklar.

* LGBTİ’ye kucak açarken muhafazakar kesimden oy kaybetmekten hiç korkmadınız mı?

- LGBTİ’lilerle diyalog kurdum ve anladım ki hepsinin hayatında derin acılar var. Türkiye’de herkesle önyargısız diyaloglar kurmanın zamanı geldi artık. Toplumun muhafazakâr kesimine de aynı şekilde yaklaştığımız zaman bu tür sıkıntıları aşacağımıza inanıyorum.

* Bu arada LGBTİ’li Sedef Çakmak da Belediye Meclis üyesi olarak aday gösterildi ama seçilemedi...

- Konu sadece Sedef ve LGBTİ’liler değil; ezilen, haksızlığa uğrayan, ötekileştirilen tüm kesimlere el uzatmak amacımız. Beşiktaş’ın kimliği de bu şekilde belirlenecek. Ama Sedef belediyemizde göreve başlıyor.

BEŞİKTAŞ FESTİVALLER İLÇESİ OLACAK

* Biraz da kültür sanattan söz etsek...

- Bundan sonra tiyatro denilince akla Beşiktaş gelecek. Salon bulamayan tüm özel tiyatroları Beşiktaş’a davet edeceğim. Çarşı’nın içinde hepsine yetecek alanlar yapacağız.

* Çarşı’nın ruhunu da çağırdınız mı bütün bunları planlarken?

- (Gülüyor) Çarşı ve Gezi ruhunu taşıyan herkese kapımız açık. Şimdiki dokuyu bozmadan Nişantaşı ve Akaretler’le yarışacak bir Çarşı hayal ediyoruz. Kentsel tasarımla Çarşı’yı öne çıkaracağız.

* Bu vaatlerin hangisi en kısa zamanda hayata geçecek?

- 19 Mayıs’ta Çarşı Kültür Festivali’ni yapacağız. Bir hafta boyunca sokaklarda meddahlar, konserler ve her türlü kültür faaliyetini kapsayan çok farklı bir etkinlik olacak. Bütün caddeyi bir panayır haline getireceğiz. Bundan sonra Beşiktaş, festivaller ilçesi olacak.

* Sadece Çarşı mı nasiplenecek bu ayrıcalıklardan?

- Olur mu? Çarşı’yı çok önemsiyorum ama Ulus’tan Ortaköy’e kadar belirleyeceğimiz hatlarda açıkhava galerileri, heykeller, cam ve plastik sanatlar için bölgeler ayıracağız. Yeni Beşiktaş bu hatların üzerine inşa edilecek.

* Bu kültür çıkarması iyi güzel de başka ne gibi değişik projeleri var Murat Hazinedar’ın?

- Mesela bir hayvan hastanesi, rehabilitasyon merkezi ve hayvan oteli kuracağız. “İnsanlar bitti sıra hayvanlara mı geldi” diye gülme sakın...

* Güler miyim hiç? Sokak hayvanları da yaşamımızın, kültürümüzün bir parçası.

- Tüm yetkileri hayvanseverlerin elinde toplayacağız. Ortaköy’de Milli Savunma Bakanlığı’na ait bir alan var. Bu projeye onları da davet edeceğiz. Ben Genelkurmay’daki komutanlarımızın ve özellikle eşlerinin hayvanları çok sevdiğine inanıyorum. Hayvanlar birer meta ya da kurtulunması gereken canlılar değil. Aynı doğayı paylaştığımız dostlarımızdır.

* Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın Ak Parti’li olması projelerinizin hayata geçmesine nasıl yansıyacak?

- Beşiktaş’ın kaynak problemi olmayacak ama bazı projelerin vatandaşın menfaati için Büyükşehir ile birlikte yürütülmesi gerekiyor. Sayın Topbaş ile önyargısız bir diyalog kurmaya çalışacağım. Umarım başarırım. Bu konuda Murat Karayalçın önemli bir örnektir. SHP’den Belediye Başkanı seçildikten sonra dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ı havaalanından uğurlar, dönüşte de karşılardı.

* Bu davranışından dolayı çok da eleştirilmişti Karayalçın...

- Öyle ama yaptığı çok doğruydu. Bir gün bana şöyle demişti: “Özal devletin başıdır. Ben de aldığım devlet terbiyesi ile onu fazla rahatsız etmemek için havaalanlarında görüşmeyi seçmiştim. Ankara’nın sorunlarını o birkaç dakikalık görüşmelerde çözerdik.”

* Kadir Bey’in de size aynı şekilde yaklaşacağını düşünüyor musunuz?

- Ümit ediyorum. Ama ben Karayalçın’ın tavrını doğru buluyorum. Beşiktaş halkının menfaatine olan projelerde sayın Topbaş’ın kapısını çalacağım; yakın temas ve diyalog içinde olmaya çalışacağım. İnşallah Büyükşehir Belediye Başkanımız da rahmetli Özal’ın gösterdiği demokratlığı ve hoşgörüyü gösterir. Ben inanıyorum ki gösterecek.

FENERLİYİM AMA FANATİK DEĞİLİM

Bir Fenerbahçeli olarak Beşiktaş Belediye Başkanlığı’na adaylığınızı koyarken kaybetmekten korkmadınız mı?

- Fatsaspor’un rengi sarı lacivertti, adı da Fatsa Fenergençlik’ti. Anlayacağın, benim Fenerbahçeliliğim taa Fatsa’dan gelir. O dönem orada herkes Fenerliydi zaten. Ama ben hiçbir zaman fanatik olmadım.

* Bunu Beşiktaşlılara nasıl anlattınız peki?

- Çok şanslıyım ki, 80’li yılların başından beri en yakın arkadaşlarım Beşiktaş’ın ve Çarşı’nın önde gelen isimleri oldu. Rahmetli Optik, rahmetli Mehmet Güney, Köylü Mustafa, Şefik abi, Cem, Alen, Veysel benim en az 30 yıllık dostlarım.

* Tolga Candaş, Beşiktaşlı olmamanızı eleştirdi...

- Bu süreçte en fazla katkıyı Tolga’dan aldım. Yazdığı her yazı PR’ımı yükseltti (gülüyor). “Beşiktaşlı olduğun zaman konuşacağız seninle” demişti. “Kulüp başkanlığına değil belediye başkanlığına adayım” diye cevap verdim ben de.

* Kim bilir belki de sizden önceki başkanların çoğunun Beşiktaşlı olması böyle bir beklenti yarattı...

- Yusuf Namoğlu başkanımız da Galatasaraylıydı. Diğer yandan bakarsan Kadıköy’de Galatasaraylı bir başkan vardı. Önemli olan belediye başkanının semtin markalarına sahip çıkmasıdır. Beşiktaş’ın en önemli markalarından biri Beşiktaş Kulübü’dür. Her zaman kulübün yanında olacağım.

* Torpil olacak mı Beşiktaş Belediyesi’nde?

- Ben 11 yıldır Sarıgül ile birlikteyim; ne bir tanıdığım, ne bir yakınım çalıştı Şişli Belediyesi’nde diyeyim, sen cevabını anla...

* Eski kadroyu gönderip kendi ekibinizi yeni baştan kuracak mısınız?

- Burası CHP’li bir belediye, burada kimsenin ekmeğiyle oynamayız. İsmail Ünal kulüpten geldi, ben farklı bir siyasi gelenekten geliyorum ve parti kültürünü iyi biliyorum. Bu yüzden tabii ki kendi ekibimi kuracağım ama bu belediyenin tümüne sirayet etmeyecek. Kimsenin aşıyla ekmeğiyle, huzuruyla oynamam. Halkımızın beklentilerini boşa çıkarmayacağım.