MEVLEVİLİK BANA ÇOK ŞEY KATTI

Popçu Deniz Arcak 11 yıldır Mevlevilikle ilgilendiğini açıkladı..

MEVLEVİLİK BANA ÇOK ŞEY KATTI

Yedi yıl aradan sonra çıkardığı single için ayrı bir heyecan taşıyan Arcak, bu single’da ilk kez “Kim ne der” diye düşümeden kendi şarkı sözlerine yer vermiş. İçinde hiperaktif bir çocuk olduğunu söyleyen şarkıcı, Mevlevi felsefesiyle bu haşarı çocuğu eğitmeye çalışıyor. “Mevlevilik bana çok şey kattı ama hala içimdeki ebleh çocuk bir türlü akıllanmıyor” diyor.


‘Cesur’ adlı single’ınızda ilk defa söz yazarı olarak karşımıza çıkıyorsunuz...

İlk defa kendi sözlerimle çıkış yapıyorum. Daha önce kendi sözlerimi yazdığımda Aşkın Tuna, “Sakın bunlarla çıkma kızım, sana ‘Deli’ derler” diyerek, birkaç kere cesaretimi kırmıştı. (Gülüyor) Sonra düşüncelerimi şarkı sözü olarak söylemeyi öğrendim. Bardak dolunca su içebilmeye başlıyorsunuz; benim de bardağım dolmuş. Bir de kendime, “Kardeşim ne düşünüyorsan, kendin söyle Allah Allah” dedim.


Şarkı sözlerinizde “zaman”la ilgili bir alıp veremediğiniz olduğunu hissettim... Var mı böyle bir şey?

Evet, zamanla ilgili bir takıntım var. Zamanı boşa geçirmekten çok korkuyorum, ama yapıyorum aksi gibi. Zaman tuhaf bir şey, bir yandan dursun isteriz, geçmediğinde ise depresyona gireriz.


Uzun bir süredir Mevlevi felsefesiyle ilgileniyorsunuz. Koşulsuz sevgiden, içe dönmekten söz ettiğiniz albümünüzde de bu felsefe oldukça hissediliyor. Neler yaşıyorsunuz?

Evet, hem de çok hissediliyor olması lazım. Çünkü beslendiğim şey orası. 11 yıldır Mevlevilikle ilgileniyorum, bunlardan etkilenerek yazmam çok normal.


Kendi sözlerinizi yazınca albüm daha ayrı bir önem mi taşıyor acaba?

Evet, elbette. Çünkü benim duygu ve düşüncelerim üzerinden albüm şekilleniyor. Canım Can Aşkın’la oturduk çalışmaya, o müziklerini yapıyor ben yazıyorum, ben yazıyorum o müziklerini yapıyor; ohoo süper mutluyuz. Sonunda iş bitti. Aranjöre götürdük ve dokuz ayda albüm tamamlanmış oldu. Artık çıkmaya hazırlanıyoruz, aa bir de ne olsun, fikir ayrılığı yüzünden aranjör “Ben bu işte yokum” dedi. “Şaka olmalı” diyerek kaldık ortada.


Ee ne yaptınız?

Her kötü olayın sonunda mutlaka iyi bir şey olur ya; bir gün Erhan Güleryüz’ün programına katıldım. Çıkışta araba bozuldu ve hepimiz aynı arabaya binmek zorunda kaldık. Konuşurken konuşurken, konu benim işe geldi. Ben de anlattım. Erhan, “Ya sen deli misin! Her şeyimiz var, gel hemen başla. Harika bir aranjörüm de var” diyerek Kaan Kurmuş Karlova’yı çıkardı karşıma. Sonra her şey yolunda gitti.


"İÇİMDE EBLEH BİR ÇOCUK YAŞIYOR"


Deniz Arcak “Yaramaz kız çocuğu” olarak bilinir. 42 yaşınızda durum nedir?

Geçen gün içimdeki çocuğu azarladım. Ciddiyim! Feci şekilde büyümek istiyorum ama olmuyor. Kendi kendimle konuşuyorum: “Yeter artık büyüyeceksen büyü, ne yapacaksan yap. Sıkıldım seninle uğraşmaktan!” Hiperaktif bir çocuk gibiyim. Asıl sinirlerimi bozan içimdeki çocuk değil, çocuğun ebleh olması. Onu akıllandırmam lazım.


Hayatınızda plan program, hedef yok mu?

Yok. Akışa nazır yaşadım hep, öyle seviyorum. Küçüklüğümden bu yana plan program sevmedim. Kötü bir öğrenci olmamın sebebi de budur. Bana vakit, saat, şablon sunduğun zaman depresyona girerim. Her şey doğaçlama olmalı. Son zamanlarda işler ve dersler yüzünden istediklerimi yapamıyorum ya, başıma nasıl ağrılar giriyor Zeynepçiğim anlatamam.


Siz böyle düşüncelerle nasıl anne olacaksınız?

Doğru eşi bulduğumda çocuk yapmayı düşünürüm. Doğru eşi bulmadan asla çocuk yapmam. Tek başına çocuk büyüten bir sürü arkadaşım var. Onlar güçlü kadınlar, ben öyle değilim.


"GÜÇLÜ BİR KADIN DEĞİLİM, HEMEN PES EDERİM"


Güçlü bir kadın değil misiniz?

Ben çabuk pes eden bir kadınım. Bir problemle karşılaştığımda kuyruğumu kıstırıp olay yerinden uzaklaşmayı tercih ederim. O anda mücadele ediyorsam mecburiyettendir. Fırsatını bulursam tüyerim. Mesela bir işe başladım, zora gelince hemen pes ederim.


Bu arada “Dersler...” dediniz, ne dersi?

Ya sorma, Marmara Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölümü’nde okumaya başladım. Yeniden derslere girmek tuhaf.


Dersler nasıl peki?

Fena değil. Gülme lütfen! Piyano çalışmayalı iki ay oldu. Sınavlara bir buçuk ay var, ben sana daha ne diyeyim.


“STARLIK BANA GÖRE DEĞİL, O ZAMAN EĞLENEMEM”


Merakımı mazur görün ama bu kadar Mevlevilikle ilgilenip iç dünyanızı dinginleştiremiyor olmanız normal mi?

Ben bunun bin beteriydim. Mevleviliğin bana kattığı bir çok şey var. Artık içimde sürekli bir huzur var, kötülük yok. Hırslarım bitti. Zaten iyi bir çocuk olarak gelmiştim dünyaya. Hesabım kitabım yok. Bak Rumi’nin bir sözü var: “Başarılı insan, hayattan verdiğinden fazlasını alır. Değerli insan ise hayattan aldığından fazlasını verir.” Ben buralardayım.


90’ların en önemli kadın vokallerinden biri olarak hafızalardasınız. Hiç “Türkiye'nin starı olacağım” diye geçmedi mi aklınızdan?

Vallahi billahi geçirmedim. Eğer star olmak istersem eğlenemem. Kurallara göre yaşamak zorunda kalırım. O iş bana göre değil. Benim işim starlık değil.


"POPÇUYUM BEN İSTEDİĞİM HER REZİLLİĞİ YAPARIM"


Bir yandan içinizdeki ebleh çocukla uğraşan deli dolu, diğer yandan ney sesleriyle huzur bulan bir kadın mısınız?

(Gülüyor) Doğru olabilir, ama ben kendime “Popçu” diyorum genellikle.


Popçu?

Popçuyum ben, istediğimi yaparım. Mesleğim popçu olmak, yani özgürlük anlamına geliyor. Bir nevi her alanda her şekilde rezil olabilirim ve popçu olduğum için bana kimse ses çıkarmaz.


Bu tez de nereden çıktı şimdi?

Yaşadıklarımdan aktarıyorum bunları. Arkadaşlarımla bir aradayken sonradan utandığım absürt bir şey yapmıştım, içlerinden biri, “Sen popçusun boşver” demişti. Beni dumur eden ama hayatımın en doğru sözlerden biriydi. Doğru değil mi?


Zeynep Bakır UMARCA