Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Yine bir 3 Şubat günü onbinlerce insan; Gülpembe’sini geride bırakıp, “Kalk gidelim Küheylan” diyen o masal kahramanın ardından bir sevgi seli olup İstanbul sokaklarını dolduralı tam 15 yıl olmuş... Bu pazar sabahı onun ‘Adam olacak çocuk’ları bir kez daha Beşiktaş’ta buluşup Barış Manço vapuruna binecekler ve mezarı başında anacaklar... Lale Manço ise yeni bir hayat kurmuş kendisine ama geçmiş ile arasındaki köprüleri atmamış, tam aksine daha da sağlamlaştırmış...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Barış’ın manevi mirası hâlâ ondan soruluyor... ‘Her başarılı erkeğin arkasındaki kadın’ tiplemesine hiç uymuyor Lale Manço... Onunla uzun uzun konuştuktan sonra bu hikayenin şifrelerini daha iyi kavradım. “Barış bende ne buldu da beni sevdi hâlâ anlayamıyorum” diyor Lale... Sorunun cevabı basit aslında... Özgüven ve zeka... Okuyun bakalım siz de katılacak mısınız bana...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Madem bu konuşmayı banda alıyoruz o zaman banka çağrı merkezlerinin en favori sorusuyla başlayalım? Lale Manço’nun anne kızlık soyadı nedir?

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Vallahi kullandığım isimleri sıralayacak olursam İspanyol adına benzer. İlk soyadım Çağlar. Barış’la evliyken ve programı yaparken Lale Çağlar Manço’yu kullanıyordum. Barış’ın vefatından sonra Lale Manço oldu. Yeniden evlenince Manço Ahıskalı oldum. Çağlar’ı da araya katayım mı katmayayım mı diye düşündüm ama çok uzun olacak diye vazgeçtim (gülüyor)

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Bu İspanyolluğa takmışınız galiba... Göbek adınızın da NATO olduğu duydum... İşin aslı şu, babam NATO’da görevliydi. NATO, Napoli’ye taşındığı zaman orada doğan ilk bebek benmişim. Bu yüzden beni öyle çağırmaya başlamışlar. Babam; “NATO mato derken ileride başımıza iş alırız” demiş ve nüfusuma bu ismi yazdırmamış.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* İyi ki de yapmış çünkü bu kelime başka şeyleri de çağrıştırıyor... Evet zaten ‘nato kafa, nato mermer’ lafını duyduktan sonra bana böyle hitap edilmesini yasakladım (gülüyor).

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Nasıl tanıştınız, ‘bir bahar akşamı mı rastladın’ Barış’a? - Hayır ama çok komik bir hikayesi var tanışmamızın. İngiltere’den yeni dönmüştüm, ablamlarda kalıyorum. Barış da kapı komşularıymış. Aynı zamanda eniştemin Galatarasay’dan arkadaşı... Bir gün telefon etmem gerekti, bizimki arızalı olduğu için komşuya gittim ama o ana kadar Barış Manço’nun kim olduğunu bile bilmiyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* İnsaf! Hangi galakside yaşıyordun o sıralar? İngiltere’de öğrenciydim. Bana, ablamlar Barış’ın iyi bir müzisyen olduğunu söylemişlerdi. Hakkındaki malumatım o kadardı...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Kaç yaşındaydın? 21 yaşındayım. Hint etekleri giyiyordum, ayağımda sabolar, hafif bir hippi görüntüm vardı. ‘Kozmik sister’ modasına uymak için makyaj da yapmıyorum. Anlayacağın bugünkü emo’ların bir gömlek üstü sayılırım. Kapıyı çaldım ve bir baktım Barış karşımda...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Seni görünce ilk tepkisi ne oldu? Yıl 1975, Barış askerden yeni gelmiş. ‘Dağlar Dağlar’ ile ortalığı yıkmış, geçmiş. Telefon etmek istediğimi söylediğimde “Benimle evlenmeyi kabul edersen telefonu kullanabilirsin” dedi.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* İyi ki hoş geldin ‘arkadaşım eşeği’ söylememiş... O biraz güç... Ben de “Neden olmasın” dedim ve görüşmemi yaptım. Tam çıkarken “Ee telefonun parası ne olacak?” diye sordu, ben de “Evleneceğiz ya, daha ne” dedim. Komşu kızına şirinlik yapıyor işte kendince (gülüyor).

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Belli ki seni gözüne kestirmiş... Sanırım öyle çünkü o gün stüdyoya gitti, dönüşte de ablamlara misafirliğe geldi. Sabah dörde kadar oturdu. Onun bu ilgisini fark edince çok tedirgin oldum. Benden neden etkilendiğini de bir türlü anlayamadım. Üstelik aramızda 11 yaş fark var. Benim için eniştemin arkadaşı, kocaman bir adamdı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* 11 yaş çok büyük bir fark değil ki... Ama o zamanlar 21 yaşındaydım ve böyle hissettim. Her neyse bu durum karşı kapının geliş gidişlerindeki artmaya engel olmadı. Zaten fazla sürmedi, biraz zaman geçtikten sonra ben de kendimi karşı dairede buldum (gülüyor). Sen kendini karşı dairede bulunca o da ‘Gülpembe’sini bulmuş mu oldu? Peki hemen evlendiniz mi?

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Üç yıl flört ettikten sonra 78’de evlendik... * Daha önce Marie Claude isimli Belçikalı bir kızla evlenmiş... Benim bundan haberim bile yoktu. Zaten çoktan ayrılmışlardı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Peki Barış Manço’nun ev hayatı nasıldı? ‘Halil İbrahim sofrası’ kurar mıydı?.. Bulaşık, yemek filan... Keyfi yerindeyse her şeyi yapardı. Çok zarifti, kaprisine hiç şahit olmadım. Bir gün gömlek giyecek ama ütüsüzmüş. Bana ‘kuş’ diye hitap ederdi, ben de ona ‘cancan’ derdim...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

“Kuş, ütü nerede?” diye sordu “Ne yapacaksın ütüyü?” dedim. “Gömleğimi ütüleyeceğim, kırışmış” diye cevap verdi. Koskaca Barış Manço tabii ki sahneye çıkmadan kendi gömleğini ütülemeyecek ama “Bu gömlek buruşuk, şunu ütüle” demeyecek kadar ince biriydi.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Tam bir beyefendiymiş rahmetli... Aynen öyle... Asla evde işi kadın yapar düşüncesinde bir adam değildi. Hayatı müşterek yaşardı. Mesela canı istediğinde öyle güzel yemekler yapardı ki...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Biz Barış’ı gece hayatında da hiç görmedik aslında... Göremezdiniz de zaten. Her ne kadar dışa dönük biri olsa da; yalnızlığını ve özelini çok seven bir adamdı. Müthiş bir antika koleksiyonu vardı. Evde oturup antika vazolarını teker teker yıkamaya, kurulamaya, yerleştirmeye bayılırdı. Onlarla ilgilenmekten büyük keyif alırdı. Vakti olduğunda saatlerce resim çizerdi.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Bir baba olarak nasıldı Barış Manço? Onu çocuklara sormak lazım aslında. Tabii ki çok yoğun bir babaydı, ne yazık ki birlikte çok zaman geçiremediler.Ama oğullarıyla beraber olduğu kısa anları da çok kaliteli yaşadılar.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Çocuklar hiç heves etmediler mi şarkıcılığa? Hiç etmediler... Bir de o dünyayı biraz dışladılar. Onları çekimlere götürmek istediğimde gelmezlerdi. Evdeki provalarda enstrüman çalmaya hiç yeltenmediler. Babaları ile aralarına müziğin girdiğini düşündükleri için ilgilerini çekmedi. Ama sonradan buna pişman oldular.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Ne iş yapıyorlar şimdi? Doğukan DJ’lik yapıyor ve çok iddialı. Müziğin başka bir tarafına tutundu. Batıkan 3D animasyon okudu ve şu anda bir müzik şirketinde çalışıyor

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Öyle ya da böyle armut dibine düşmüş... Doğru söylüyorsun, müzik artık hayatlarının bir parçası. Batıkan’a ‘banker’ diyorum çünkü bir müzik bankası yönetiyor.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Hangisi daha çok babasına benziyor? Barış; “Batıkan benim küçüklüğüme çok benziyor” derdi. Doğukan’ı bana daha çok benzetiyorlar. Ama bir gün seyahatten döndü, saçlarını uzatmış. Onu görünce bir anda nefesim kesildi. Karşımda sanki Barış duruyordu. Saçlarını uzattığı zaman ikisi de çok benziyor babalarına...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Şimdi bir de gelin katıldı aileye... Evet Doğukan sayesinde... * Kaynanalık nasıl? Ben mi?

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Başka kaynana var mı? Kendimi kaynanadan ziyade arkadaş olarak görüyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Müziğe başladığı yıllarda şişman bir gençmiş Barış... Galatasaray Lisesi’nde okurken topalak bir çocukmuş. O dönem Rock’n Roll söylüyor. Yine derilere meraklı... Film setine çağırıyorlar. Sahneye atlıyor, Elvis gibi dizlerinin üzerinde kayacak... Ama şişman olduğu için pantolonu cart diye yırtılmaz mı... (gülüyor).

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Peki ne oldu da iğne ipliğe döndü? Okumak için Belçika’ya gittiği zaman Henri Salvador adlı ünlü bir yapımcıyla tanışmış. Salvador ona Paris Olympia’da konser vermeyi teklif etmiş ama “Bu göbekle, kiloyla olmaz” demiş. Olympia’yı duyunca Barış, 2,5 ayda iğne ipliğe dönmüş.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Olympia’ya kaç yılında çıktı? 62 ya da 63 olması lazım. Afişlerde Manço adı Mancho olarak yazılınca annesi çok kızmış, “Benim oğlumun adı Barış Manço, doğru yazın” diye kıyametleri koparmış.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Yanılmıyorsam Fransa’da albüm çıkaran ilk Türk de o... Yanılmıyorsun... Ama albüm değil, iki 45’lik plağı var Fransızca.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Bir de Türkiye’de adı Barış ismi verilmiş ilk kişinin Barış Manço olduğu söylenir. Rivayet mi, gerçek mi? Evet... Barış 1943 senesinde, 2. Dünya Savaşı’nın tam ortasında doğmuş. Babası da “Artık barış gelsin” derken, dünyaya bizim Barış gelmiş. Gerçekten de isminin verdiği manevi duyguyla barış saçan bir insan olduğunu ve bu misyonla doğduğunu düşünüyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Doğukan ile Batıkan da ilk kez konulan isimlerden... Onlar da ilk, evet. Çocukların isimlerini Barış koydu. Doğukan’ın ikinci adı Hazar, onun da anlamı barış. Batıkan’ınki de Zorbey...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Tüm bu isimlerin yanına NATO biraz garip kaçabilirdi... Haklısın... Hazar, Doğukan, Barış derken, NATO durumu fena karıştırırdı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Genellikle yıldızlarla evlenen kadınlar köşelerine çekilir… Ama bu kural sizin için geçerli olmadı galiba... Köşeye çekilmeye zamanım olmadı ki... Her erkeğin arkasında bir kadın vardır derler ama biz Barış’la beraber yaptık her şeyi. Barış Manço diye bir müessese vardı ve biz o müessese için çalıştık.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Kendini bu müessesenin genel müdürü gibi hissettin mi? Hayır, genel müdür her zaman Barış’tı. Hayatına girdikten kısa bir süre sonra kendimi onun özel sekreteri olarak buldum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* 7/24 mesai... Hem de nasıl... Hayran mektuplarını açmak, telefonlara cevap vermek, randevuları ayarlamak hepsi benim işimdi. Artık o kadar tecrübe sahibi olmuştum ki telefondaki kişiyi hiç tanımasam bile ses tonundan; iş mi istiyor, geyik mi yapacak hemen anlıyordum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Barış’a kadınların gösterdiği ilgi seni hiç rahatsız etmedi mi? Çok kıskandın mı? Biliyor musun Barış’ı hiç kıskanmadım...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Türkiye’nin hayran olduğu bir adamla birliktesin ama... Kim bilir bu durumu Barış’ın zekası dengeledi belki de. Bana öyle bir özgüven, sevilme ve üstünlük duygusu aşılıyordu ki “Ben neymişim” deyip onun başka birisine ilgi gösterebileceği aklıma bile gelmiyordu.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Yoksa akıllıca kurgulanmış bir tezgah olmasın bu? Ver eşine özgüveni, bak dışarıda dalgana... (Gülüyor) Akıllı her erkek kadını aşağılayacağına ona özgüven verir. Ayrıca da her sahneye çıkanı, her çiçek vereni, her boynuna sarılanı kıskanmaya kalksaydım ömrün tükenirdi.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Özel yaşamında nasıldı? Kızdığı zaman tepkileri ne olurdu? Öyle bağırıp çağırması yoktu ama kızdığı zaman dondurucu bir sessizliğe bürünürdü. O sessizlik oldu mu, felaket başlıyor demekti. Yanına yaklaşamazdınız...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Biz tabi onun bu taraflarını bilmiyoruz... Düşünsene İzzet, tam bir oğlak burcu, hem de oğlağın hası... Sinirlenince hemen tepeye çıkar, keçi gibi durur orada... Ne sevebilirsin, ne yaklaşabilirsin. (gülüyor)

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Evliliğin boyunca en çok neyine kızardın onun... Sadece erken ölümüne çok kızdım Barış’ın...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Barış Manço Vapuru gelenekselleşti mi? Amacımız bu zaten. Bu yıl Barış’ın 15. vefat senesi. Barış Manço Vapuru bundan böyle her sene şubat ayının ilk pazarı, Beşiktaş iskelesinden sabah 10.30’da ücretsiz olarak kalkacak. Hep birlikte Barış’ın mezarını ziyaret edeceğiz.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Neden gününde değil de şubatın ilk pazarı? Barış; “Beni öldüğüm gün değil, doğduğum gün anın” derdi ama biz bu etkinliği tam gömüldüğü güne değil de ilk pazara denk getirerek yapıyoruz çünkü bir sebebi var. Geriye dönüp baktığımda Barış’ın cenazesi gibi bir cenaze daha Türkiye’de olmadı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Hatırlıyorum, o gün hayat durmuştu... Öldükten sonraki üç gün, iskeleye kadar insan doluydu burası ve kimse yerinden kıpırdamadı. Evin arka bahçeyi açtık, gençler orada çaldılar, söylediler. Bir ay boyunca süren bir anma yaşandı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

Asayişi sağlamak için gelen polisler bile kaldırıma oturup ağlıyordu. Din yok, ırk yok, cinsiyet yok. İnsanlar Barış sevgisi etrafında toplanmış, aileden birini kaybetmeninin acısını yaşıyormuş gibi ağlıyorlardı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Herkesin ağabeyi, babası, kardeşiydi... Haklısın, hatta “Aynı gün eniştemi kaybettik ama Barış Manço’nun ölmesine üzülmekten kendi acımızı anlayamadık” diyenler bile oldu. PKK olaylarının tavan yaptığı dönemdi ama insanlar sevgi için her şeyi unutup, birleşmişti. O yüzden de Barış’ı gömdüğümüz gün olan 3 Şubat, ‘Barış ve Sevgi Günü’ olmalı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Müziği kıtaları aşmış biri için verilebilecek en güzel hediye... İnsanların böyle bir güne ihtiyaçları var. Diliyorum ki insanlar her sene şubatın ilk pazarı Beşiktaş iskelesine gelsinler ve Barış Manço Vapuru’nun kalkacağını bilsinler. Biz bunu hiç söylemeyelim ve reklam yapmayalım kendi kendine gelenekselleşsin istiyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Barış ile şaşaalı bir yaşam mı sürdünüz? Dönemine göre zengin bir hayat sürdük. Çok iyi paralar kazanıp, çok iyi yaşadık ama şu an aynı şeyleri yapsak üç-beş kat daha fazla kazanırdık.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Ve bir gün Barış gitti ve hayatınız altüst oldu... Manço Tatil Köyü için alınan krediler zamanında ödenmeyince, üç kuruşluk borçlar koca koca rakamlara dönüştü ne yapacağımızı şaşırdık...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Sonun başlangıcı o tatil köyü müydü? Evet. Vefatının arkasından ödenemeyecek hale gelen krediler, hacizler, satışlar. Barış’ın bıraktığı para karşılamadı bu masrafları.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* O kadar sanatçı arkadaşınız var, bir araya gelseler ödenmez miydi borçlar? Her şey yapılabilirdi ama olmadı maalesef... Doğukan’ın en büyük hayali bir gün çocukluklarının geçtiği bu evi yeniden satın almak.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Suç, biraz da istemeyi bilmemen de galiba... Kimden ne isteyecektim ki. Allah’tan öyle bir şey yapmamışım. Bak ne anlatacağım... Kuşadası’ndaki bir festivalde Barış Manço Özel Ödülü veren devrin Bakanı gaza gelmiş, “Barış’ın Moda’daki evini kurtarmak için bir hesap açıyorum 5 bin lira yatırıyorum, herkes bu hesaba para yatırsın” demiş...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Neden miş’li, muş’lu konuşuyorsun? Ben orada yokum da ondan... Sonra “parayı nereye yatıracağız” diye aramaya başladılar. Ben de işin gerçeklik payını öğrenmek için Bakanlığa telefon açtım... O kadar durumdan habersizim anlayacağın...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Öykünün sonu kötü bitecek gibi görünüyor... İyi bitmesi mümkün mü? Tam o günlerde gazetecinin biri “Biz bu paraları yatıracağız da Lale Manço sevgilisiyle mi yiyecek” diye bir yazı yazdı. Birbirimize girdik. Adamın biri bir festivalde zevzeklemiş, ceremesini ben çektim.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Haciz gelip oturduğun evin kapısının önüne konulmak ne büyük bir acı... Paramparça oldum... Devlet, hükümet, kültür bakanlığı varken kimse Barış Manço’ya böyle bir şey yapamaz diye düşünmüştüm ama çatır çatır yaptılar, herkes de seyretti.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Barış’ın o çok ünlü araba koleksiyonuna ne oldu? Arabalar haraç mezat birilerine gitti. Bir tane 57 model Rolls Royce, bir Jaguar, bir MG, bir tane de Ford Mustang’i vardı. İnan şu an kimlerin aldığını bile bilmiyorum. Açıkçası öğrenmek de istemiyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Peki Moda’daki oturduğunuz ev nasıl gitti elinizden? Halk Bankası kendine aldı. Hayata bak, şu an eşyalar bana, mülkiyeti bankaya, müzenin işletmesi de belediyeye ait. Müze diyoruz ama bu kadar bölünmüş olmasından dolayı müze de olamıyor.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Bütün bu olaylar maddi olarak nasıl etkiledi aile hayatını? Biz hiçbir zaman uçmadık, bu yüzden küçülmek çok kolay oldu. Yaşantımda asla lükse yer vermedim. Marka giymem, mücevher sevmem, kürk almam... O kadar mütevazı bir hayatımız vardı ki; yeni duruma alışmak hiç de zor olmadı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* “Ben Barış Manço’nun karısıyım. Bunlar benim başıma nasıl gelir?” demedin yani... Hayır demedim. İki tane ev, Moda’daki köşk ve Kanlıca’daki kocaman ev ve personelleri vardı. Hepsi tıkır tıkır gitti. Diğer evi de sattık ve yaşamımıza öyle devam ettik.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* “Tüm bunlar para pul meselelerinden anlamadığım için yaşandı” diye düşünüyor musun? Bilgisizlik mi bilemem ama hayatın içinde bunlar da var. O süreçte neler döndüğünü bilmiyorum. Tatil köyü de elimizden gitti. Baştan alacakları şey için neden hayatımızı bu kadar darmaduman ettiler anlamıyorum.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Yaşananlar hayata bakış açını değiştirdi mi? Artık daha katı bir Lale mi var karşımızda? Hayır sadece hayatta kalma içgüdüsü ile yaşadım. İki çocuk ve manevi miras var ortada. Hepsine sahip çıkarak devam etmem gerekiyordu. Barış’ı kaybetmenin acısını sindirmeye çalışırken bir de savcılığa çağrıldım.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Barış’ın zehirlenerek öldürüldüğü iddialarıyla ilgili mi? Bir gazetede haber çıktı ‘Barış Manço öldürüldü mü?’ diye. Zanlı da benim... Savcı ifademi, özür dileyerek “Bu haberi ihbar olarak değerlendirmek zorundaydık, lütfen kusura bakmayın” diye aldı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Onlar da inanmamışlar... Tabii ki inanmadılar. Zaten dünyanın en garip cinayeti olurdu. Düşünsene bir kadın tutacaksın, kocanın koynuna sokacaksın, ona viagra içirteceksin, tansiyonu yükselecek ve ölecek. Bu anlatılanlar Barış’ın hatırasına saygısızlıktan başka bir şey değil.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Gerçekten kullanmış mıydı? Barış zaten tansiyon hastasıydı ve ilaç alırdı. Öte yandan kafası da çalışan bir adamdı. Bu tamamen saçmalık. Barış’ın viagra kullanıp öldüğü haberi şehir efsanesi bile olamayacak kadar iğrenç.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Peki o zaman bu söylenti nasıl yayıldı ortalığa... Mevlidini Dolmabahçe Camii’nde yapmıştık. Camiden çıktığımda biri yanıma geldi ve “Barış Bey viagradan mı öldü” diye sordu. “40 gün zor tuttunuz değil mi kendinizi” dedim. Düşün, arkasından konuşmak için kırkının çıkmasını zor beklediler... Ben dedikoduların kimden çıktığını biliyorum ama bu konuda konuşmayı kendime yakıştıramam.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Çapkın bir adam mıydı Barış? Çapkın demeyelim ama flörtözdü. Derdi asla yatağa atmak değildi. Güzeli, kadın gibi kadını severdi. Zaten beni ilk gördüğünde, o hippi halimle nasıl beğendi hiç anlamadım (gülüyor).

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Aşk için üç saniye yetiyor... Yetiyor yetiyor da, hâlâ daha “Acaba neyime aşık oldu?” diye sorarım.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Hissetmeden bu kadar güzel aşk şarkıları yazılabilir mi? Aşk şarkıları yazan bir adamın flörtöz olmaması ya da duygularını beslememesi mümkün olabilir mi? Ya da yazdıkları yalan olurdu ki Barış’ın yazdıkları tamamen gerçekti.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Şimdi burada, bu evde etrafına bakınca neler hissediyorsun? İnsanın kendi hayatının seyircisi olmasının ne kadar enteresan bir şey olduğunu...

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* “Eşyalar toplanmış, seninle birlikte, anılar saçılmış odaya her yere...” diye mırıldandığın olmuyor mu hiç? Her eşya bir şeyleri hatırlatıyor. Üst kattaki odadaki yatağın komik bir hikayesi var. Barış’la evlendiğimizde, ablamlarla aynı apartmandaki dairesinde yaşıyorduk. 7 aylık hamileydim. Artık yer masasında oturamıyordum. “Bir masa alalım kendimize” dedik ve Kuledibi’ndeki Bit Pazarı’na gittik.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Yine bir çapanoğlu çıkacak galiba altından... Çıkmaz mı... Masa alacağımız yerde gittik bu yatağı aldık. Ama yatak büyük geldiği için odaya sığdıramadık. Biz de salondaki eşyaları odalara taşıdık, yatağı da salona koyduk. Kapıdan giriyorsun ortada koca bir yatak duruyor; insanlar bunu görünce “Ay pardon” deyip çıkıyor. Arkada teypler, bateriler; önde yatak odası. Yine de biz bu durumla çok eğleniyorduk.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Şimdiki eşin Serdar Bey, Manço soyadını kullanmana bozulmuyor mu? Bu kadar güzel bir soyadı için neden bozulsun ki? Son derece tatlı, anlayışlı ve medeni bir eşim var. Kendine güvenen insanların böyle şeylerle derdi olmaz zaten. Bütün bu facialar yaşanırken yanımda bir tek o vardı. Maddi manevi hep o destek oldu..

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Ne zaman tanıştınız? Bana danışmanlık yapmak için geldi. O zaman Arabistan’da çalışıyor, gidip geliyordu. O ara tanıştık işte. Bankalarla müzakerelere hep o gitti.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Avukat mı Serdar Bey? Hayır, yönetim danışmanı. Baktı ki borçların sonu gelmiyor; çok kıymetli bir arazisi vardı, onu sattı, parayı masaya koydu, kefaletimi kaldırdı.

Lale Manço: Barış'a çok kızdım!

* Ondan sonra da hayatına girmiş oldu... Böyle söyleyince para verdikten sonra birlikte olmuşuz zannediliyor. O parayı vermeden önce zaten çoktan evliydik. Çocuklar sorun yaşamasın diye böyle bir karar verdik. Serdar’ın çok büyük katkıları oldu. Bütün bu direnci, kendime güveni bana veren odur.