Gölge, ekranın en kötü karakterlerinden biri olmaya hazır. Sarı saçları, façalı kaşıyla ona hayat verecek isimde Ertan Saban. ‘Kurtlar Vadisi Pusu’ ekibine 13. sezonda katılan Saban’a göre kötüyü oynamak daha eğlenceli: “Çünkü alanın geniş ve manevra alanın yüksek. Bu da bir oyuncu için rolü eğlenceli kılıyor.”
Kurtlar Vadisi'ne katılan Ertan Saban Hürriyet Pazar'dan Hakan Gence'nin sorularını yanıtladı. İşte Hürriyet'te yayınlanan o röportaj....
Sizin karakteriniz Gölge için “yeni Çakır” diyorlar... Çakır hakkında o kadar bilgim yok. Kurtlar Vadisi’nin ilk sezonlarını izlemiştim. Sonra koptum. Bu soruya aslında babam cevap verebilir, kendisi dizinin sıkı takipçisi.
Gölge kötülüğün karanlık yüzümü? Polat Alemdar ile karşı karşıya gelecek etkin bir karakter. O bir beyin. Kendine göre planları, amacı ve misyonu var. O amaçlarını gerçekleştirmek için bir ekibe ve onun için ölebilecek insanlara sahip.
Oyuncular bir süre sonra karakterleriyle bağlantı kuruyor, onları haklı görüp savunuyorlar. Bu sizin içinde geçerli olur mu? Hayır, Gölge’nin savunulacak bir yanı yok. Burada rafine bir katilden bahsediyoruz. Gölge gerçek hayatta karşılaşsam düşmanım olacak bir adam. Onu nasıl sevebilirim!
Saçlarınızı karakter için sarıya boyattınız. Başka neler yaptınız rol için? Üsküplüyüm. Aslında doğal sarışınım, o yüzden beni saçlarımı boyatmak zorlamadı. Onun dışında kaşıma da faça atıldı. Bir de yazdan beri 12 kilo verdim. Biz oyuncular evlenme çağına gelmiş yeni gelin gibiyiz. Her an görücü gelebilir, o yüzden hep hazır olmalısın gibi...
Çok aksanlı konuşuyorsunuz. Dizide size dublaj mı yapacaklar? Hayır. Özel hayatımda Üsküplüyüm. Bununla da gurur duyuyorum. Ama işlerimde Türkçe konuşuyorum. Ve dublaja gerek kalmıyor.
Eşinizi altı sene önce kaybettiniz. Bu kayıp hayatı nasıl değiştirdi ve size neler öğretti? Ben veterinerim, şöyle anlatayım, bir kedi, bir papağan bile hayatı etkiliyorsa siz düşünün. En sevdiğin insandan bahsediyorsun. Ruh eşin, ruh ikizin. Tabii hayatın değişiyor. Ama kaybettiğin için değil onunla yaşadığın zamandan ötürü değişiyorsun. Ben onunla yaşadığım zamandan ötürü değiştim. Ruhuma konmuş bir kelebek gibi. Ama daha da soru sorma. Burada keselim.
Alyansı parmağınızdan uzun süre çıkaramamışsınız. Artık çıktı mı? Evet. O bir gün “çıkar” dedi ve çıkardım.
İnsan aşka tövbe ediyor mu? Etmiyor tabii. O insanlığa ihanet olur. Allah’ın verdiği kalp her zaman dolu olmalı.
Makedonya’da yaşam ve Rumeli kültürü hayata nasıl yansıdı? Eskilere dayanan bir düzen var. Aile yapısı sağlamdır. İtalyan gibi birarada yaşarlar. Birbirlerine bağlılar. Bende bu özellikler kaldı.
Türkiye’ye yolunuz nasıl düştü? Makedonya da yaşayan etnik kökenler var. Biz Türk etnik kökenine sahibiz. Belgrad mezunuyum. Askerliğimi yaptıktan sonra tiyatroya başladım. Ardından biraz Çingene hayatı yaşadım. Bol bol dolaştım. Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika... 2002’de bir filmim Antalya Film Festivali’ne geldi.
Bir hanım dizi yaptığını ve oynamamı istediğini söyledi. Ama Türkçem yeterli değildi. “Dublaj yaparız” dediler. Sultan Makamı dizisine başladım. Sonra diğer projeler geldi. Bir ayağım Belçika, bir ayağım Makedonya, bir ayağım Türkiye’de devam ettim.
Peki neden veterinerlik okudunuz? Hep “Oğlum doktor ya da mühendis ol” derler ya. Doktorluğu yapamadım, bari hayvan doktoru olayım dedim. Meslek lisesi okudum. Ardından pedagoji ve konservatuvar...
“Bugüne kadar çok ülke değiştirdim, umarım bir kere daha değiştirmek zorunda kalmam” diye bir lafınızı okudum... Buradan da gider misiniz? Türkiye âşığıyım. Burası anavatanım ve gitmem. Ben Yugoslavya’da büyüdüm. Orası dış güçlerin bozmuş olduğu bir ülkeydi ve dayanamadı. Türkiye kadar güçlü değildi. O yüzden oradaki kardeşler birbirine darıldı, küstü ve savaştı. Ama Türkiye güçlü bir aile yapısına sahip.
Peki şu andaki durumu nasıl değerlendiriyor? Türkiye olarak sıkıntılı bir dönemden geçiyoruz. Ama burada yüzyıllardır kardeşçe yaşayan milletler, ortak bilincimiz ve değerlerimiz var. Şarkılarımız, evliliklerimiz aynı... Böyle bir aileyi zor bozarlar.