Anne ve babasını yeniden birleştirmeye çalışan bir çocuğun hikâyesini anlatan ‘Küçük Ağa’ tüm Türkiye’yi ekrana bağladı. Dizinin küçük yıldızı Emir Berke Zincidi, başrol oyuncuları Sarp Levendoğlu ve Birce Akalay Hürriyet Gazetesi'nden Hakan Gence'ye konuştu.
Reytingin kralı sende ünlü olmak nasıl bir duyguymuş? - Herkese göre değişir! Sana göre? - Şöhret benim için önemli değil. Ben işin oyunculuk tarafındayım.
Biraz daha açalım? - Bak şimdi ben şu an Berke’yim. Kamera önünde ‘Mehmet Can’ olmam için iyi bir konsantre gerekiyor. Onu sahnenin ortasında kullanıp yükseltince seni beğeniyorlar.
Büyüklere taş çıkartırcasına anlattın. Yeni neslin ‘Ömercik’i sen misin? - Küçük Ağa dizisinde Türker Bey (İnanoğlu) ile çalıştığım için çok mutluyum. Çünkü bütün Yeşilçam dizilerini o yapmış. O yüzden onunla beraber olduğum bu senenin ‘Ömercik’ ve ‘Sezercik’i ben oldum.
Herkes senden süper çocuk diye bahsediyor. Gerçekten süper misin? - Süper olduğumu düşünmüyorum. Bazıları beni büyüklerle kıyaslıyor ama ben daha çocuğum, yaşça büyük olanlarla kıyaslanmayı sevmiyorum.
Anladım hoşlanmıyorsun ama herkes seni Kıvanç Tatlıtuğ ile kıyaslıyor... Buna da bozuluyor musun? - Yok ben Kıvanç abimi çok seviyorum. Gurur verici. Benden daha ünlü ve başarılı olduğunu da biliyorum. Kıvanç abimle Van depremi gecesinde karşılaşmıştık. Beni sırtına aldı ve çok sevdi. ‘Kurt Seyit ve Şura’ başladığında da desteklemek için onun dizisini seyrettim.
‘Berke reytinglerde Kıvanç’ı yendi’ yorumlarına cevabın ne Küçük Ağa? - Bu onun suçu değil. Başarılı bir oyuncu. Kötülemek için söylemiyorum ama , o türlü eski dönem dizileri bazen tutuyor, bazen tutmuyor. Bu kadar!
Ağla dediklerinde ağlayabilirim Kendi geleceğini nasıl görüyorsun, büyüyünce de oyunculuğa devam edecek misin? - Konservatuvarı bitirmek istiyorum. 23 yaşıma geldiğimde artık iyi bir oyuncu olabilirim diyeceğim ve iyi bir oyuncu olmaya o zaman başlayacağım.
İzlediğinde kendini nasıl buluyorsun? - Ben, “herkesi yenerim” diyen oyunculardan değilim.
Dizideki o çetrefilli replikleri nasıl ezberliyorsun? - Bir oyuncu koçum var. ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de birlikte çalışmaya başladık. Yine onunla birlikte çalışmayı rica ettim. Çünkü o beni “Aslanım”, “Koçum” diyerek çok iyi motive ediyor. Benimle oyunlar oynuyor. Tepetaklak falan yapıyor. Çok eğleniyorum. O sırada da ezberliyorum. Bir de pedagogum var. Ama sana bir şey diyeceğim, benim bir özelliğim var.
Nedir o? - Allah vergisine bağlı. Kamera karşısına çıktığım an değişiyorum. Gözlerim değişiyor. Kendimden çıkıyorum. Bana bir şey oluyor.
Ağlama sahneleri zor olmuyor mu? - Ağla dediklerinde ağlayabiliyorum. Çünkü bütün oyuncuların sahip olduğu bir şey. Çok kolay bir taktiği var. Bu oyuncuların sırrı ama söylemem ki!
Ağlayabilir misin şimdi? - Uzun sürüyor. İstesem ağlarım.
Sen ekranın starısın. Kulis isteklerin, kaprislerin var mı? - Hayatta kaprisim olmaz benim. Hiç öyle bir çocuk olmadım. Her şeyi rica ederek istiyorum.
İlkokul ikinci sınıftasın. Derslere nasıl yetişiyorsun? - Aksatmamaya çalışıyorum. Setlerim hafta sonu zaten. Okuldaki arkadaşlarından şöhretini kıskanan oluyor mu? - Hiç olur mu abi öyle şey! Kıskanmıyorlar.
Neden olmasın? Koca adamlar birbirini çekemiyor... - Herkes oyuncu olmak istemiyor ki. Bazıları şarkıcılığı, bazıları basketbolu, bazıları kargo yapmayı seviyor.
O ne demek? Yeni bir şey daha öğrendim sayende... - Hakan abi mal taşımak işte ya! Bazıları su getirmeyi, bazıları da ekmek yapmayı seviyor.
Bir gün kırmızı halı bir gün okul zor olmuyor mu? - Vayy kırmızı halı dedin ya etkilendim şimdi biraz! Ben oyunculuğu bir yanda, okulu en önemli yanda tutuyorum. Ders falan onları hiç unutmuyorum.
Hayranların malumumuz. Peki kızların sana ilgisi nasıl? - Kimseye pas vermiyorum.
Kaçamak cevap verme. Aşk var mı, yok mu? - Bahçeşehir’de okuyorum, okulda herkes beni tanıyor. İsteyen gelip fotoğraf çektiriyor. Bizim okuldakilere laf atmak falan hiç istemiyorum şimdi. O yüzden özel hayatımı konuşmayacağım.
Vay öğrenmişsin işi sen! Ünlü kadınlardan en çok kimi beğeniyorsun? - Yaaa söyleyemem! Hayda.. Sen de abilerini aratmıyorsun özel hayat konusunda. Hadi söyle? - Hakan abi zorlama ama!
Ben Adriana Lima diye bir duyum aldım. Onu yazayım o halde... - Hayır hayır. Tamam söylüyorum: Irina Shayk. Haziran ayında Türkiye’ye geliyor. Sizi tanıştırabilirim? - Yalan söyleme ya. (Babasına dönüyor) Yaa baba çok utanırım ama.
Sette nasıl vakit geçiriyorsun? - Ayça (Bingöl) ablam benimle çok oynuyordu. Birce ablam da hep oyunlar oynuyor. Sarp abimi dövüyorum. Omzuna çıkıyorum.
Bir önceki dizinin setinde yanında peluş hayvanlar oluyormuş... - Hayvanlar benim kalbimdeki odalardan dörtte birini kaplıyor.
Kalan kısmı ne kaplıyor? - Orada annem var. Dizide ayrılan anne ve babanı birleştirmeye çalışıyorsun. Gerçekten anne ve babanın arası bozulsa ne yapardın? - Uçarım!
Nasıl yani? - Yani çok üzülürüm. Bu yüzden uçarım demek istedim.
En büyük tutkun neye? - Çikolatayı ve dondurmayı seviyorum. Bir de iPad’de ‘Clash of Clans’ diye bir oyunum var. Ona hastayım. Oynamadan duramıyorum
Paralarını nasıl değerlendiriyorsun? - Hesabım var. Bütün her şey oraya yatıyor. 18 yaşımda kullanacağım. Peki reşit olduğunda ilk ne yapmak istiyorsun? - Ev ve Bugatti araba almak istiyorum.
Dizide eşinizi canlandıran Sarp Levendoğlu’yla evlendiğinize dair haberler çıktı. Nedir işin aslı? - Ben de paparazzi konusunda Sarp kadar sert düşünüyorum. Özel hayat benim mahremim. Kimsenin de bunu bilmeye ihtiyacı olduğunu sanmam.
Aynı dizide karı kocayı oynarken böyle haberlerin çıkması merak uyandırmaz mı?
- İnsanlar aynı hastanede, bankada çalışırken tanışıp evleniyorlar. Nedense bizim mesleğimizde bu problem oluyor. Ben hayatımın haftada en az altı gün 12 saatini sette geçiriyorum. Sosyal bir yaşantım yok. Dolayısıyla insanların birbirlerini bu sektörde tanıyıp sevmesi, yakınlaşması, nihai kararlar alması çok normal. Ama bu insanlar tarafından nedense yadırganıyor.
Siz bu tip sorulara “Evet” veya “Hayır” gibi net yanıtlar verseniz belki de bu kadar üzerinde durulmayacak? - Zaten bir şeyler olursa öğrenilir. Yaptığınız işe saygı duyuyorum ama cevap vermeme özgürlüğümü kullanmak istiyorum.
Bu sene özellikle kadınların büyük anlamlar yüklediği 30’uncu yaşınıza girdiniz. Ne oluyormuş 30 yaşında? - Hayatımın en kıymetli yaşlarından biri. 30 yaşımda olmam gereken yerde ve olması gerektiği kadar dingin olduğumu düşünüyorum.
Aslında balerindiniz oyunculuk nereden çıktı? - 13 sene bale yaptım ama 16 yaşımda sakatlandıktan sonra hayal kurmayı bıraktım. Hayat bana ne getirirse oradan seçimler yaptım. Pera Güzel Sanatlar Akademisi’nde baleyle özdeşleştirdiğim için sahne eğitimine başladım. Lisede tiyatro okudum.
Ardından İstanbul Üniversitesi’nde Tiyatro Eleştirmenliği Bölümü’ne girdim. Bu arada televizyonda çalıştım. Bir yandan sınavlara girdim. Konservatuvarı kazandım. İtalya’da yüksek lisans yapacakken ‘Yer Gök Aşk’ dizisine başladım ve burada kaldım. Okumak benim için bitmeyen bir yolculuk.
2004 Türkiye Güzellik Yarışması’nda üçüncü oldunuz. Güzellik bu meslekte ne kadar işe yaradı?
- Güzellik mesleki anlamda tercih sebebi olabiliyor. Ama bunu kaybedebilirim. Hayatta kalmak için başka güzelliklerim olması gerektiğine inanıyorum.
Dizi başlamadan önce bir çocuk dizisi ve klişeleri olan bir iş sanıp burun kıvıranlar oldu. Ama reytingleri siz sırtladınız. Nedir bunun formülü? - İnsanlar kasvetten ve entrikalardan sıkıldı. Bir de bizim dizimizde duygu takibi var. Bir anda mutlu oluyoruz, sonra başka bir olay oluyor ve herkesin durumu değişiyor. Bunlar çok çabuk akıyor ve izleyeni yormuyor.
En yakın rakibiniz ‘Kurt Seyit ve Şura’ büyük reklam kampanyasıyla ve yüksek bütçeyle başladı. Reytingde onları büyük farkla geçeceğinizi düşünüyor muydunuz? - O dizinin ilk bölüm fragmanını gördükten sonra bizi geçmelerinin mümkün olmadığını anladım.
Neden? - Gördüğüm şeyde hiçbir şeyi merak etmedim. Bir de Türk halkı kendini büyüten insanları ve böbürlenmeleri sevmiyor.
Öyle bir durum mu oluştu? -‘Kurt Seyit ve Şura’ alt tarafı bir dizidir. Bakın ‘Asmalı Konak’ta kıyamet kopuyordu. Şimdi hiçbir bölümünü hatırlamıyoruz. Bunu yaptığınızın bilincinde olmalısınız. Kalkıp yılın en önemli olayı gibi tanıttığınızda belki de antipati yaratıyor.
Bir de başrol oyuncusunu metalaştırdılar. Normalde kadın metalaştırılır televizyonda. Kıvanç çok iyi bir oyuncu ama bu durum projeye yanlış yansıdı. Reklamlarda Kıvanç olarak pompalandı. Onu kötülemek için söylemiyorum ama Kıvanç’ın işini zorlaştırdılar. Aldıkları reytingin tek başarısı da Kıvanç’a ait.
Bir röportajınızda “Magazin yerine Dostoyevski okuyun” demişsiniz. Siz bu sektörün içindesiniz ve magazin okumuyor musunuz?
- Hayır. Ayrıca orada söylediğim şey aslında magazin değil paparazzi haberlerinin algı kirliliği yarattığıydı. İnsanların özel hayatını sormak kötü bir şey değil mi? İki sevgiliyi öpüşürken görünce mesela bakmaya utanırım. Bir de bunun fotoğrafını çekip satmayı ahlaksızca buluyorum.