"Korkacak bir şeyim yok!"
‘Behzat Ç.’ karakterinin yaratıcısı Emrah Serbes, Gezi Parkı direnişinin Türkiye’ye çok şey kazandırdığına inanıyor.; Sözünü sakınmadan konuşan Serbes, “Korkacak bir şeyim yok. Sadece bu olaylar durulsun, bir yere kapanıp kitabımı yazayım istiyorum” diyor.
Çarşı her zaman kamuoyuna karşı duyarlıydı. Burada rolü ne oldu?
Ben burada oturan, Beşiktaşlıları tanıyan bir insan olarak konuşuyorum. Çarşı’nın sözcüsü değilim. 1982’den beri haksızlığa, adaletsizliğe karşı bir şey varsa Çarşı sesini çıkarır. Emek Sineması eylemine de destek verdi. En son Gezi Parkı hadiseleri olunca yine dışarı çıkıldı. Olaylarla birlikte zaten çok büyük bir toplumsal tepki oldu. İnsanlar örgütsüzleşmiş durumdalar. Bir gruba dahil olamadıkları için Çarşı korteji kalabalıklaştı ister istemez. Direnişin simgelerinden biri oldu ama Beşiktaşlı arkadaşlarımız bu kadar ön planda olmak istemiyorlardı. Ve Çarşı bu işin tarafı olarak girmedi olayların içine.
Bu süreç şimdi nasıl devam etmeli sizce?
Mesela ‘duran adam’ eylemi çok iyi. O zaten eylemin bütün zekasını, esprisini yansıtıyor. Klasik sol argümanların dışında, eski kalıpları aşmış bir yaratıcılığı var. Çin’de Tiananmen Meydanı’nda duran biri vardı ya, o kadar etkili bir eylem. Ben ne olursa olsun sürece olumlu bakıyorum. “Apolitik” denilen, hor görülen gençlik, bugün haklarına sahip çıkıyor. Parklarda forumlar yapılıyor. “Ne yapalım?” diye tartışıyorlar.
“1 ay öncesine göre daha umutluyum” Canlı bağlantıların birinde Başbakan için sert ifadeler kullandınız. Korkmuyor musunuz?
Korkacak bir şeyim yok ki. Mevki istemiyorum, para istemiyorum, siyasetçi değilim, gazeteci değilim. Benim bu işten bir çıkarım yok. Ben sadece olaylar durulsun, sessiz sakin bir yere kapanıp kitabımı yazayım istiyorum. O yüzden korkum yok. En son vali çıkıp, “İlaçlı su sıktık, kimyasal değil o” dedi. Öyle bir söylüyor ki, sanki ilaçlı suyun içine aspirin katmışlar. İnsan var ya karşında. Ağaçlarla başladı mevzu ama insanlar saygı istiyor. Kendilerine insan gibi davranılmasını istiyorlar.
Başbakan’a “Yüreğin varsa gel benimle görüş” dediniz. Görüşmeye gitseydiniz neler söylerdiniz?
Ben zaten cebimde gaz fişekleriyle gidecektim. Masaya koyacaktım fişekleri. Çok da meraklı değilim görüşmeye. Onun karşısında eğilip bükülen insanlar adına üzülüyorum. Zaten Necati Şaşmaz bir gitti, kedi gözlerinden, sosyologlardan bahsetti, Tayyip Erdoğan’ın kafasını daha beter karıştırdı. En son görüşmesi gereken insanlardan biri Necati Şaşmaz’dı. Ben öyle düşünüyorum yani.
Ülkenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Aydınlık görüyorum. 1 ay evvele göre daha umutluyum. Bu olaylar başlamadan önce ben de herkes gibi umutsuzdum açıkçası. “Bizden bir şey olmaz” havası vardı. Ama bu olaylar gösterdi ki, öyle değil. İnsanlar, sözlerini bir şekilde duyuracaklar.
Masum insanlar öldü, sakat kaldı... Böyle bir süreçte gençlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Kasklarını taksınlar! Kaskı takmak için illa TOMA’ların yürümesini beklemesinler. Çünkü her yerden plastik mermi gelebilir. Allah korusun! Herkesin dikkatli olması lazım bu süreçte. Bir parça sakin olup, bilenleri dinlemek, kargaşa yaratmamak lazım.
Tehdit aldınız mı hiç?
Aldım tabii. Adamın biri diyor ki, “İşi gücü bıraktım, seni öldürmeye geliyorum.” Ben de dedim ki, “Niye işi gücü bıraktın? Adresi ver, biz gelelim.” Ama ciddiye alınacak şeyler değil.
“BU SÜREÇ EDEBİYATI DA ETKİLEYECEK”
“Behzat Ç’nin soyadı ‘Çapulcu’ olabilir” dediniz. Filmin senaryosunda değişikliğe gidilir mi?
Filmin Kıbrıs çekimleri yapıldı. Senaryoyu Ercan Mehmet Erdem, 3 ay evvel yazdı: ‘Behzat Ç. Ankara Yanıyor’
Yaşananlar, yaşadıklarınız kitabınızı nasıl etkileyecek?
Ona bakacağız. Biraz durup değerlendirmek lazım. Ama bu süreç edebiyatı da etkileyecektir. Milliyet