KIZIL SAÇLI ‘GÖNÜLÇELEN’
Tuba Büyüküstün, Ortadoğu ülkelerinde 'acayip ilgi' gördüğünü belirtti ve ekledi: Benim oraya gitmem, bize Julia Roberts'ın gelmesi gibi bir şey oluyor! Bizi kendilerine yakın hissediyorlar. Onlar için ABD'li yıldızlardan daha özeliz

Tuba Büyüküstün; 'Asi' dizisinden sonra büründüğü sessizliği; yakında atv'de yayınlanacak 'Gönülçelen' dizisi ve 'Yüreğine Sor' filmiyle sona erdirmeye hazırlanıyor. Çekimleri Antakya'da yapılan 'Asi'nin ardından bir süre tatil yapmayı planladığını ama 'evdeki hesapların çarşıya uymadığını' söyleyen Büyüküstün; yeni projelerini Instyle dergisinden Pınar Çelikel'e anlattı...
HİÇ BOŞ VAKTİM OLMADI
Aklımdakileri tam olarak yapmaya zaman hiç yetmeyecek galiba. Benim seçtiğim projeler hep ön hazırlık gerektiriyor. 'Asi' bittikten sonra azıcık yaz tatili yaptım. O dönemde 'Yüreğine Sor' projesi vardı aklımda.
Ben öyle kafasındakileri atıp gidebilen biri değilim. Tatilde de hep filmi düşündüm. Dönüşte zaten horon, şive ve türkü dersleri başladı. Sonra bir ay Karadeniz'de kaldım çekim için... Ardından da 'Gönülçelen' için çalışmalara başladım. Bu sefer Roman dansı, şivesi, hareket-tavır dersleri... Yine boş vakit olmadı...
UÇARI BİR ÇİNGENE KIZI...
'Gönülçelen'de çingeneyi, 'Yüreğine Sor'da bir Karadeniz kızını oynuyorum. Ben birbirinden çok farklı rolleri seviyorum. 'Asi', tamamen toprağına bağlı bir kızdı. Onun için aile ve kökler çok önemliydi. Belli kuralları vardı ve bunların dışına çıkmaktan hiç hoşlanmıyordu. 'Gönülçelen'de ise anı yaşamasını bilen, eğlenen daha uçarı bir kız var. Oyunculuğun en keyif aldığım yanı bu zaten.
Çingenelerin hayatı ayrı bir algılayış biçimi var. Ben dizideki kızı anlayıp yansıtmaktan çok çingenelerin genlerine yerleşmiş özellikleri araştırıp, kızı öyle yaşatmaya çalıştım. Hayata bakış açıları çok eğlenceli. Elbette üzüntüleri var ama bunu hayatlarının her alanına yansıtmıyorlar. Ayrıca dansları çok güzel...

BANA ACAYİP BİR İLGİ VAR
'Yüreğine Sor' filmi sinemadaki ilk başrolüm... Çekimler boyunca Karadeniz'de geçirdiğimiz günler unutulmazdı. Ayder Yaylası'ndaki otelimize vardığımızda geceydi ve çevreyi pek görememiştim. Sabah kalkıp küçücük penceremden dışarıya baktığımda dağların arasından akarak gelen dereyi gördüm. Her taraf yemyeşildi. O manzarayı asla unutamayacağım.
'Ihlamurlar Altında' ve 'Asi' dizilerinden sonra Ortadoğu ülkelerinde acayip bir ilgi görüyorum. Bize ABD'den Julia Roberts'ın gelmesi gibi bir şey oluyor benim oraya gitmem. Hem ABD'li yıldızlar gibiyiz, hem de benzer din ve kültürden olduğumuz için bizi kendilerine yakın hissediyorlar. Dolayısıyla ABD'li yıldızlardan daha özeliz onlar için.
ARA SIRA KAÇIYORUM
Seyahati çok sevdiğim için Ortadoğu gezileri çok hoşuma gitti. Ama asıl ilgi alanlarım Paris ve Prag. Tek başına bile olsam ara sıra kaçıyorum bu şehirlere. Öyle planlı da değil; sokakta yürürken gördüğü bir turizm şirketine girip Paris'e bilet alıp, ertesi gün gidebiliyorum. Tabii çekimim yoksa!
Gittiğim yerlerin yerlisi gibi davranmayı çok seviyorum. Ara sokaklar, şehrin içi, küçük restoranlar, insanları izlemek hoşuma gidiyor. Bir de, gitmeden o ülkenin dilini çalışıp en azından derdimi anlatabilecek kadar öğrenmeyi seviyorum. Bu konuda yetenekliyim de...
EV YEMEKLERİNİ ÖZLEDİM
Set koşturması biter bitmez, evde beni bekleyen Golden Retriever cinsi köpeğim Korsan'ın yanında alıyorum soluğu. Çekimlerdeyken beni çok özlüyor. O yüzden boş vakitlerimi onunla geçirmeye çalışıyorum.
İki sene 'Asi'nin çekimleri yüzünden Antakya'da bir otelde yaşadığım için evime yeni yeni alışıyorum. İki yıl boyunca ev yemeği hasreti çektim. Döner dönmez de yemek yapma denemelerine başladım. Kendi kafamdan yemekler uydurup yemek pişirmenin mantığını anlamaya çalışıyorum.