KADINLAR ONU PAYLAŞAMIYOR

Aldatılan adam Halit Ergenç. Cansu Dere, Songül Öden ve Ezgi Asaroğlu onun hayatındaki üç kadın. Bir aşk filmi olarak başlıyor her şey, sonra çok acayip şeyler oluyor... Son günlerin en fantastik aşk hikâyesini izleyip, soracaksınız: Aldatılsam ne yapardım? Affetmek mümkün mü?

KADINLAR ONU PAYLAŞAMIYOR

-İzledim filmi fakat karar veremedim. Size sorayım; nasıl bir film bu: Komik, fantastik, arabesk?
- Arabesk ya da fantastik denemeyecek derecede gerçek ama gerçek olamayacak kadar da acayip. Dolayısıyla sınıflandırma yapmak bence mümkün değil; yani ben kafamda bir yere oturtamıyorum filmi...

- Senaryoyu okuduğunuzda size 'Evet,' dedirten neydi peki?
- İşçiliğin çok yoğun ve ağır olması; keyifli olması... Oyunculuk işçiliğinden bahsediyorum burada. Oyunculuk anlamında bana çok şey kazandıracaktı

. - Ne kazandırdı?
- Çok zordu bir kere. Senin de dediğin o fantastik kısmı, gerçek olarak kabul etmek ve bir gerçeklik olarak ortaya çıkarmak gerekiyordu. Biz eğer bu filmi sadece bir kıymık öte tarafta oynamış olsaydık, absürd bir komedi filmi bile olabilirdi.

- İnce bir çizgi ayırıyor ikisini, öyle mi?
- Evet. Biz senaryoyu okurken 'Yok artık bu kadar üst üste gelir mi her şey, bu kadar da olur mu, olmaz,' diyorduk. Sonra kendi içimdeki bütün inanma mekanizmasını harekete geçirdim ve her şeye inandım. Sonuçta bazı insanlar buna benzer şeyler yaşıyorlar. 'Geldi mi üst üste gelir,' demez miyiz, bu da öyle işte. Bazen öyle peş peşe gelir ki her şey, olaylar bittiği zaman başladığı yeri unutmuş bile olabilirsin.

- Aldatma meselesinin etrafında dolaşıyor konu. Aldatılan bir adam aldatılan kadından farklı mı davranır?
- Evet çünkü kadınla erkek, severken de farklı sever. Aldatırken de farklı tepkiler vermeleri normal. Kaldı ki erkekten erkeğe, kadından kadına da farklılık gösterir bu durum. Öyle ilişkiler var ki, aldatıldığını bile bile yaşadığı ilişkinin tadını çıkarıp dünyanın en mutlu insanı olabilenler var.

- Bunu nasıl yapılabiliyorlar sizce?
- Orada şöyle bir şey var... Biriyle uzun süre birlikte olmayı çok basit ve ucuz kriterlere bağlıyoruz.

- Ne gibi?
- Sevginin çok kırılgan olduğunu düşünüyoruz. Sevmenin, çok ufak tefek hatalarla yok olabileceğini sanıyoruz...

- Sevgi kırılgan bir şey değil midir?
- Sevgi kırılgan bir şeydir ama uzun bir süre bir insanla birlikte olmanın bir hayatı paylaşmanın kriteri 'her şeye rağmen' birlikte olmaktır. Benim kastettiğim şey aldatılmaya rağmen birlikte olmak değil, sevdiğin insanın zaaflarına rağmen birlikte olmaktır. Sonuçta bir ömür paylaşmaksa olay, bir ömür için altyapı hazırlamaksa, hayatındaki adamın zaaflarını anlamaya çalışıyorsun

. - Ki filmde de karınız bunu yapıyor...
- Evet, uzun vadeli baktığın zaman sevgi aslında öyle büyük oluyor ki, bunlar önemsiz detaylar olarak kalıyor. Jacques Brel'in La Chanson des Vieux Amants diye bir şarkısı vardır... Sen kaç kere bavulunu topladın gittin, ben kaç kere bu kapıları kapattım, tabaklar uçtu diye uzun bir ilişkiden bahseder. Ayrı olduğumuz zamanlar oldu, başkaları girdi hayatımıza, tabii ki bunların olması gerekiyordu, o zaman yaşandı ama şimdi durup da geriye baktığım zaman benim muhteşem sevgilim, seni her şeyden çok seviyorum. Bu kadar olaydan sonra oraya dönebildiğin zaman, bakıyorsun ki yaşanan hiçbir şeyin önemi yok aslında, sadece o insanla birlikte olmanın önemi var.

- Ne kadar kötü, ne kadar bencil, ne kadar sadakatsiz bir adamsınız filmde. O kör karınıza yaptıklarınız korkunçtu!
- İzlemedim filmi, benim dışımda herkes izledi. (gülüyor) Buna şaşırman normal çünkü genelde kadınlar daha acımasızlar erkeklere karşı.

- Aaa, ne münasebet?
- (kahkahalar) Ama kadınların hayata bakışı erkeklerden çok farklı, ben öyle düşünüyorum. İnsanlık tarihi boyunca kadın, hayatta kalma savaşını her zaman erkeklerden farklı noktalarda vermiş. Genel düşünürsek, erkeklerin hayattaki gayeleri ve tasaları çok direkt, çok nettir. Kadınlar çok daha dolaylı düşünür, uzun vadeli planlar yapabilir. Erkekler o kadar entrika düşünemez. Buradan 'bütün kadınlar entrikacıdır' sonucunu çıkarmayalım tabii, olay o değil ama kadının hayatta kalma mücadelesiyle erkeğin hayatta kalma mücadelesi çok farklı. Erkeklerin egemen göründüğü bir dünyada bence kadınların egemenliği daha derinde ve çok daha büyük.

- Karakterlerin davranışları Doğulu olmak üzerinden yürüyor filmde. Neden?
- Yani bir Avrupa filminde aldatılmış bir erkeğin affettiğini ve bununla başa çıkıp hayatına devam edebildiğini görebiliyoruz ama Doğulu bir erkek bunu böyle yaşamıyor. 'Sonuçta Doğulu kafası işte, denemedim mi affetmeyi, denedim ama olmuyor, affedemiyor,' diyor.