İzzet Çapa, Ayta Sözeri ile röportaj yaptı. İşte Kelebek'te yayınlanan o röportaj... Onu genellikle ezber bozan rollerde izledik... “Güneşi Gördüm”ün Tuana’sı, “Teslimiyet”in Aygül’ü, son olarak da “Kayıp Şehir”in Duygu’su... Ardından Sezen Aksu ile düet yapan şarkıcı olarak çıktı karşımıza Ayta Sözeri...
Ama nedense yaptığı röportajlarda ona en çok sorulan soru “Seks işçiliği yaptınız mı?” oldu... Oysa çocukluğundan beri gerçek kimliğini kanıtlamak için ailesiyle, çevresiyle ve toplumla mücadele etmiş; çektiği onca çileden sonra bulunduğu yere tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş biri Ayta... İşte kendi bedeninde sürgüne mahkum olan ama “Hayat, kadere inat seni sil baştan yaşayacağım” diyen bir bireyin yaşama tutunma öyküsü... Ben önyargısız yazdım, siz de öyle okuyun.
* Önce geçen hafta internet sitelerinde çok dolaşan şu meseleyi bir de senin ağzından dinleyeyim, sonra Ayta’nın yaşam öyküsüne geçelim... Acun’un “Hadi Ya” dizisini, senaryodaki transseksüel karakter yüzünden veto etmesi haberiyle gündeme geldin. Doğru söyle, senin derdin reklam mı yapmak bağcıyı mı dövmek?
- İnan olanlardan hiç haberim yok. Zaten bu dizi değil, bir sinema filmiydi. O proje gerçekten TV8’e gitti mi, Acun böyle bir şey söyledi mi gerçekten bilemiyorum. Acun, “Reklam için beni kullanıyorlar” demiş. Birilerini kullanmak gibi bir art niyetim olsaydı sence Acun’u mu, Sezen Aksu’yu mu kullanırdım? Ben ikisini de kullanmadım, kullanmam. * Evet haklısın, Sezen’le de çok haberin çıktı senin. - Bu meselede beni en çok üzen, çıkan haberlerde adımın “Sezen Aksu’nun konserlerinde şarkı sö
* Sezen’i mi koruyorsun sen? - Evet, çünkü olayın Sezen’le hiçbir ilgisi yok. Bu konuda çok hassasım. Sezen bana geldiğinde herkes onunla fotoğraf çektirmek ister. Bense her seferinde özür dileyip “Sezen lütfen gelme, çünkü seni rahat bırakmıyorlar. Ben de kendimi kötü hissediyorum” derim.
* Geriye dönelim... Kızma ama bana Acun’un açıklamaları son derece samimi geldi... - “Böyle bir projeden haberim yok. Beni kullanıp reklam yapmasınlar” demiş Acun. “Arkadaşlar, bu projeden haberim bile yok” deseydi keşke. Acun Ilıcalı gibi birine “insana insan olduğu için saygı duyarım” demek yakışırdı.
* Buna mı kırıldın? - Elbette buna kırıldım. Böyle bir davranışı benim için değil, Türkiye’deki tüm LGBTİ’liler (Lezbiyen, gay, biseksüel, transseksüel, travesti, interseks hareketi) adına sergilemeliydi.
* Sana göre Türkiye’de hatırı sayılır rakamlarda LGBTİ’li var mı? - Bir bağımsız milletvekiline, iki bağımsız milletvekili seçtirebilecek kadar oy toplayan LGBTİ’li var. Geçen seçimlerde çoğumuz Sırrı Süreyya Önder’e oy vermiştik. Seçildiğinde ise hem Kürt hareketine destek verenlere hem de eşcinsellere teşekkür etmişti. Kendisi bütün onur yürüyüşlerinde de en önde yer alır.
* Sence Türkiye’de tahmini kaç transseksüel var? - Derneklere kayıtlı çok sayıda trans birey var. Ama bu bahsettiğim kitleye trans birey olduğunun farkında olmayanlar dahil değil.
* “Farkında olmayanlar” kimler? - Hâlâ kendi kimliğini bulamayıp gay olarak yaşamaya çalışanlar. Yani “Bu nasıl gay, bu kadar da kadınsı olunur mu?” dediklerinin pek çoğu aslında transseksüel. Lezbiyenlerin içerisinde de trans erkekler var.
* Ayrımcılık yapılıyor diyorsun ama pek çok heteroseksüelin sahip olmadığı şansa sahip olmuşsun. Sezen konserinde kaç kişi onunla aynı sahneyi paylaşabiliyor ki? - Son oynadığım “Kayıp Şehir” dizisi insanların zihin haritasını değiştirdi. Artık pek çok kimse ayrımcılığa karşı olduğunu göstermek için bir şeyler yapmaya çalışıyor.
* Neredeyse üç lafından biri Sezen... - Sezen’le tanışmam, geçirdiğim çileli yılların ödülü belki de... Beni ilk kez dinlemeye geldiğinde onun için beş şarkılık özel bir bölüm hazırladım. Hayatımın pek çok dönüm noktasında bilmeden yanımda oldu Sezen. Evden kovulduğumda bindiğim takside; İzmir’de pizzacıda ilk aşık olduğum kişiyi beklerken, ne garip bir tesadüftür ki babamın öldüğünü öğrendiğimde Sezen şarkıları çalıyordu.
* Bunlar tesadüf müydü yoksa evrenin sana mesajları mı? - Kim bilir, belki tesadüf belki de birer “işaret”ti. İnsan kokuları ve özel anlarda duyduğu şarkıları asla unutmazmış. Benim de hayatımın mihenk taşlarında farkında olmadan hep Sezen varmış. * Bir gün bu “hayali arkadaşına” şarkı söyleyebileceğin aklına gelir miydi? - Hayır, hayal bile edemezdim.
* Gay’ler ve trans bireyler için dünyada Madonna, bizde de Sezen Aksu mu ikon? - Aslında pek çok kişi Ajda Pekkan’ı ikon zanneder. Oysa Ajda eğlendirir, Sezen düşündürür. Cinsel kimliği ne olursa olsun Sezen Aksu şarkıları çaldığında hayatları akıp gider insanların gözünün önünden.
* Bir yandan efkarlandırıyor öte yandan da huzur mu veriyor sana? - Olabilir tabii. Büyük zorluklar yaşıyorsun ve hayat sana durmadan tokat atıyor. O tokat attıkça sen yine de her şeye inat gülüyor, eğleniyor; “Hayat kadere inat seni sil baştan yaşayacağım” diyorsun.
* Kaderin değişti mi? Bugün sokakta insanlar nasıl davranıyorlar sana? - Artık pek ayrımcılığa uğramıyorum, eskiden alınmadığım yerlere şimdi çok rahat gidebiliyorum. Bir zamanlar “Sizin gibileri içeri almıyoruz” derlerdi.
* “Sizin gibiler” lafı canını yakmıyor muydu? - Bir gün sekiz kişilik arkadaş grubuyla eğlenmeye gittik. Kapıdaki görevli bana “Kusura bakmayın ama sizin gibileri almıyoruz” dedi. Aslında kapıdaki kibarsa öyle diyordu. “Dönme ya da travesti almıyoruz” denildiğinde daha bir koyuyordu insana.
* Ne hissettin o anda? - Çok utanmıştım. Yanımdaki arkadaşlarımın beni savunurken kurmaya çalıştıkları özenli cümleler ise beni daha çok kırmıştı açıkçası.
* Bazen kaş yaparken göz çıkarıyor sevdiklerimiz... - Tabii canım. Normalde insanlar konuşurken kızlara bile “abi” diye hitap edebilirler ama iş bana geldiğinde kendilerini tutup içlerindeki bastırılmış korkularını üstüme yüklüyorlar.
* Toplumsal olaylarda da hep ön saflardasın. Gezi Parkı direnişindeki LGBTİ’nin yürüyüşüne katıldın mı? - Tabii ki gidip durumu kontrol ettim. Ben başlarda bireysel bir aktivistmişim. Bunu bana dernekler öğretti. Zaten halihazırda altı derneğin hamisi yani annesiyim. Fakat bizden sonra kaydolmuş gençlere yerlerimizi bırakıyoruz ve işi inanılmaz iyi yaptıklarını görüyoruz. Gezi’de yaptıklarını da hep izledim.
* Rahat rahat gidip beğendiğin bir evi kiralayabiliyor musun? - Şu an oturduğum yerden çıksam, tekrar ev bulamama riskim var. Bir röportajda bunu söylemiştim. Sezen de okumuş; doğum günümde sahneden “Kız sana ev vermiyorlar mı? Topla eşyalarını gel, iki kardeş yaşarız, zaten koskoca yalı” dedi. Neyse sonra bir oyuncu arkadaşımın yanına yerleştim.
* Yani şöhret bile hayatındaki “ambargoları” kaldıramadı. - Bir gün kiralamak istediğim evin önünde o apartmanda yaşayan altı kişiyle fotoğraf çektirdik, “Biz sizi çok seviyoruz” dediler. Sonra emlakçı gelip “Kusura bakma, bu evi kiralayamazsın, çünkü apartmanda travesti istemiyorlar” dedi.
* Yapımcılar sana hep trans rolü ile mi geliyor? - Hayır. Yeni çekeceğimiz dizide heteroseksüel bir Rus kadını oynayacağım.
* “Kayıp Şehir”de çok başarılıydın ama kimileri bunu transseksüeli oynamana bağladı. Heteroseksüel bir kadını oynadığında da aynı başarıyı yakalayabilecek misin?
- Buna diziyi izledikten sonra birlikte karar vereceğiz. Eğer aynı başarıyı gösteremiyorsam “Evet, olmuyormuş. Yapamadım” diyebilecek güce sahibim. Diğer yandan, transı oynarken de kendimi oynamamıştım. O karakter hayatta her şeyi yapabilecek, girişken bir tipti. Bense onun yanında fazla utangaç kalıyorum.
* Dizi ve sinema sektörü seni oyuncu olarak kabul ediyor mu? - Birçok dizide heteroseksüel kadını oynadım ama fark etmediniz. Mesela “Hayat Bağları”nda hapishane müdiresiydim. Aslında gardiyanı oynamak istiyordum çünkü biz F4D17 sayıldığımız için devlet memuru olamıyoruz. O yüzden bir devlet memurunu oynamak beni çok mutlu edecekti.
* F4D17 de neyin nesi? Yeni bir grip virüsü falan mı? - Askerden aldığımız raporun kodu. İleri derecede psikoseksüel bozukluk, travestizm...
* Türkçesi “pembe tezkere” yani... - Evet, bu raporu alan herkeste aynı şey yazar. Mesela bu ülkede cinsiyetini değiştirmek için ameliyat olmak istiyorsan önce psikolojik bir muayeneden geçiyorsun. “Ben akıl hastasıyım, cinsiyetimi değiştirmek istiyorum” diye bir evrak imzalıyorsun. * Akıl hastası mı?
- Gücüme gidiyor tabii. Düşünsene ne acı, ancak akıl hastası olduğumuzu kabul edip cinsiyet değiştirebiliyoruz.
* Erkek olmak isteyen bir kadın için de aynı prosedür geçerli mi? - Her iki durum için de geçerli bu. Ama ataerkil bir toplumda yaşadığımız için ameliyatla erkek olanlara kolaylık sağlanıyor.
* Matruşka gibi mübarek, ayrımcılık içinden ayrımcılık çıkıyor. - Cinsiyet değiştirip erkek olan kişiye, tüm ameliyatlarını tamamlamadan toplumda kabul görsün diye mavi nüfus cüzdanı veriyorlar. Ameliyatla kadın olursan devlet memuru olamazsın ama mesela gazetede okumuştum, cinsiyetini erkek olarak değiştiren bir beden eğitimi öğretmeni, mesleğine devam edebiliyordu.
* Öğretmenliğe izin veriliyor mu? - Artık izin veriyorlar. Sürülmeye dayanabildikleri sürece öğretmenlik yapabiliyor translar.
* O zaman sen şanssız nesildensin. - Her açıdan şanssız bizim nesil. O zamanlar internet yoktu. Kendimi keşfetme sürecinde ne olduğumu öğrenmek için halk kütüphanesine gidiyordum. Çok uzunca bir süre kendimi gay sandım.
* Korkunç bir kimlik karmaşası... - Evet, işler biraz karışmıştı o dönem. Kendimi gay zannediyorum ama o tanıma da uymuyordum. Bir gün sarı koltuk örtüsünden etek yapıp şarkı söylerken anneme yakalandım.
* Şarkına eşlik etmedi herhalde. - Sorma. Beni o halde görünce “Başıma Bülent Ersoy mu olacaksın?” diye bağırdı.
* Şimdi nasıl annenle aran? - Artık iyi çok şükür. Bazen komik olaylar da yaşıyoruz. Geçen gün alışverişe gitmiş. Kadın pedlerinde kampanya varmış, almış birkaç tane gelmiş. “Anne ben bunu ne yapacağım?” diye sordum. “Sana da iyilik haram. Bir alana bir bedavaymış, aldım geldim” dedi (gülüyor). “Ah be anacığım ben bunlardan kullanmıyorum ki” deyince kahkahalara boğulduk.
* Az önce F4D17’den söz ediyordun. Askerliğe elverişsiz raporu almaya gittiğinde neler yaşadın? - Askere gitmek istiyorum diye tutturdum. “Neden?” diye sorduklarında “Parmak muayenesi yapıyormuşsunuz, ilişkiye girerken resim istiyormuşsunuz. Doğru mu bunlar?” diye sordum. “Doğru, kontrol edeceğiz tabii” dediler.
Neden? Eşcinsel veya transseksüel olmam biriyle yatmamı mı gerektiriyor? Kendimi, bekaretimi bir heteroseksüel birey gibi sevdiğim kişiye saklayamaz mıyım? Zaten ilk cinsel deneyimimi de, gerçekten benim için özel biriyle yaşadım.
* Başka neler yaşadın o malum gün? - 20 kişilik bir doktor heyetinin önüne çıktım, ne iş yaptığımı sordular. “Efendim ben hayatımı şarkı söyleyerek kazanıyorum” dedim. “Aa öyle mi bizim albayımız emekli oluyor, ‘Şimdi Uzaklardasın’ şarkısını çok seviyor” dediler. Ben de “Kıbrıs’ta sahneye çıkıyorum, gelip parasını öder, beni dinleyebilir” diye cevap verdim.
* Şöhret olduktan sonra akrabalarının ve yakın çevrenin tavırları değişti mi? - Değişmez mi? Hani “Ünlü oldu arkadaşını unuttu” minvalinde haberler çıkıyor ya, bende tam tersi yaşandı. Eskiden selam vermeyenler, aşağılayanlar, “Beni hatırladın mı” diye mesajlar atmaya başladı. Hiç bilmediğim akrabalarım ve okul arkadaşlarım varmış da haberim yokmuş, diziden sonra öğrendim.
* Peki setlerde hiç ayrımcılık yaşadın mı? - Pek sayılmaz. “Kayıp Şehir”e başladığımızda settekilere “Eminim kafanızda çok fazla soru vardır. Kağıtlara yazıp verin, her gün bir konuya cevap vereceğim” dedim (gülüyor).
* Neler soruyorladı? - Her şeyi. En basiti “LGBTİ ne demek” diye soruyorlardı. Gay, lezbiyen, biseksüel diye açıklama yaparken ardından “Biseksüel ne demek?” diyorlardı.
* İşyerinde hiç tacize uğradın mı? - Yok ben çok sıcakkanlıyım. Ama yaşlılar başta olmak üzere durumu anlamayanlar oluyor tabii. Ahmet (Mekin) hoca sette beni makyaj yaparken gördüğünde gözünü ayıramamıştı. Ben de “Hocam bir şey içer misiniz, nerede oturuyorsanız oradan ev almak istiyorum” diye takılmıştım. Anlayacağın o beni değil, ben onu taciz ettim (gülüyor).
* Hiç mi zorluk yaşamadın setlerde? - Çocuklarla karşı karşıya kalmaktan çekiniyorum aslına bakarsan. Sordukları soruya nasıl cevap vereceğimi bilemiyorum. Çünkü onların psikolojisi farklı ve dillerinin kemiği yok. Herkesin içinde bir anda “Abla sen abi misin?” diye sorabiliyorlar. O yüzden çocuk oyunculara daha mesafeliyim, çok yaklaşmam.
* İstemeden de olsa canını yakıyorlar anlaşılan. - Kardeşim bir gün yeğenime artık durumumu anlatmam gerektiğini söyledi. “Ben niye anlatıyorum, annesi sensin, götür bir psikoloğa o anlatsın” dedim. Ne diyecektim çocuğa; “Dün senin dayındım artık teyzen oldum mu?” (gülüyor).
* Gelelim senin çocukluğuna. Arkadaşların futbol oynarken, sen bebeklerle mi oynardın? - Hayır, futbol oynuyordum ve çok seviyordum. Ama sahada koşturmak biraz yoruyordu beni; bu yüzden sonunda mahalle takımının teknik direktörü oldum.
* Her zaman böyle bulunduğu ortama kolay adapte olan biri miydin? - Genellikle öyleydim diyebilirim. Mesela göğüslerim büyük olduğu için beden eğitimi dersinde utanıp soyunma odasına girmez, tek başıma tuvalette giyinirdim.
* Cinsel kimliğin bir “tercih” olduğunu söyleyenlere ne diyorsun? - Kesinlikle bir tercih değil. Trans bireylere kötü gözle bakanlar şunu düşünsün; hangi salak tüm toplumu karşısına alıp, böylesine zor bir hayat yaşamak ister? Çünkü o raporu verirken sana “Hiçbir işte başarılı olamayacaksın, kendini satmak zorunda kalacaksın” deyip aşağılıyorlar.
* Buna zevk için gönüllü olunmaz diyorsun. - Pek çok insan bizim seks yapmak için cinsiyet değiştirdiğimizi düşünüyor.
* Hayata isyanın var mı? - Zaman zaman ediyorum İzzet. Dayanamadığım anlar oluyor. Gazetelerde çıkan bazı haberleri annem, kız kardeşim, okul arkadaşlarım okuyor. Bunları düşündükçe kötü oluyorum. Ama verdiğim karardan da asla pişman değilim.
* Haydi şimdi de Ayta’nın “farkında olmadan” mücadeleyle dolacak hayatına gözünü açtığı günlere dönelim. - Ben bir “Alamancı” çocuğuyum. Doğduğumda annemle babam nikahlı değilmiş; o yıllarda evlilik dışı çocuk yasak olduğu için imza attıktan sonra torpille beni nüfuslarına almışlar. O yüzden kimliğimde doğum yerim İzmir yazar. Kısacası kimlik problemim doğuştan başlamış.
* Al sana bir işaret daha... - Sorma. Bana “Ömrün boyunca kimlik sorunu yaşayacaksın” mesajı gönderilmiş meğer. Benim Nürnberg’de doğduğum hastanede o gün 28 tane kız bebek varmış, tek erkek benmişim. Bu yüzden bana könig yani kral lakabını vermişler. Nereden bilsinler gün gelip kraliçe olacağımı (gülüyor).
* Ne zaman kesin dönüş yaptınız? - 81’de döndük. İzmir’e geldiğimizde hiç Türkçe bilmiyordum. Anadilimi öğrenmem için hoca tuttular. Sonra da okula başladım.
* Peder Bey, Ayta’yla nasıl tanıştı peki? - Babam okumuş bir adam değildi. Ataerkil bir aile yapımız vardı. Eve gelirken, kendimize gelip toparlanalım diye alt katta öksürmeye başlardı. Neyse ben durumu önce annem ve kız kardeşime anlattığımda “Sakın babana söyleme, seni öldürür” demişlerdi.
* Ona hiç söylemediğin için mi hayattasın yoksa? - Bir gece annem ağlayarak uyandırdı ve salona çağırdı. Babam yine çilingir sofrasını kurmuş, rakısını içiyordu. Bir terslik olduğunu anladım, masanın en uzak köşesine oturdum.
* Kaçış planı yapıyorsun anlaşılan. - Dakikalar geçmek bilmiyordu. Babam yüzüme bakıp “Sen eşcinsel misin?” dedi. Annem ağlıyor ve “hayır” diyeyim diye kaşını kaldırıyordu ama kafamdaki soru başkaydı. Babam gibi eğitimi olmayan bir adamın bana “Top musun, ibne misin, yavşak mısın!” demesi gerekiyordu ama “eşcinsel misin” diye sormuştu. Bunu söyleyebilmesi için bir şeyleri araştırmış olması gerekiyordu.
* Baban tepkisiyle seni gafil avladı yani. - Aynen. Sonra beni bir kez daha şaşırtarak “Anlamadın herhalde, homoseksüel misin?” diye tıp diliyle sordu. Hayatım boyunca aileme hiç yalan söylemedim. Gerçeği itiraf ettim. “Kimseyle yattın mı?” dedi, “hayır” diye cevap verince “Tamam, şimdi gidip uyuyabilirsin” dedi.
* Nasıl yani bu kadar mı? - Devamı var ama o gece çok anlayışlıydı. Kız kardeşim “Ben kapının tam önünde yatacağım, odaya girip seni öldürmeye kalkarsa balkondan kaçarsın” dedi, fakat gelen giden olmadı. Daha sonraları kendi aklınca bazı cezalar vermeye başladı. “Okula gidiyorum” dediğimde “Nereye gidiyorsun sofra toplanacak, bulaşık yıkanacak” diye söyleniyordu.
* Sana kestiği cezayı böyle mi ifade etti? - Zaten bir gün beni kibarca evden kovdu. “Evlenecek bir kızım var. Burada yaşayan insanları biliyorsun. Rica ediyorum evden ayrıl. Çok zorda kalmadıkça da bir daha bizi arama” dedi.
* Bir daha hiç görüşmediniz mi babanla? - Görüştük. Bizimkileri çok özlemiştim, bir gün ziyaretlerine gittim. Annem yaprak dolması sararken babam geldi. Bu arada cinsiyet değiştirmiş kadın olmuştum.
* Adamcağızın kalbine mi indi? - Durumu biliyormuş canım. Annem daha önce ona “Bizim bir oğlumuz vardı ya, o kız oldu” demiş, babam da “Desene kızları dörtledik” diye cevap vermiş (gülüyor). Neyse o gün gidip babamın elini öptüm.
* Ayrı kaldığınız zamanların acısını çıkardınız mı ilerleyen günlerde? - Çıkaramadık, çünkü görüşmeye başladıktan kısa bir süre sonra Alzheimer hastası oldu, sonra da kaybettik. * Babanın seni kovduğu o güne dönersek...
- O dönem saati 17 lira 40 kuruşa McDonald’s’da çalışıyordum. Evden ayrılınca arkadaşımın yaşadığı gecekondunun yanına yapılmış tek göz odayı tuttum. Küçük tüpte su ısıtarak leğende yıkanır, evin dışındaki tuvaleti kullanırdım.
* Ailenden kimseyle görüşüyor muydun bu sırada? - O odayı tuttuktan birkaç ay sonra kız kardeşim geldi, benim nasıl yaşadığımı görüp bizimkilere anlatmış. Babam da “eve dönsün” demiş. Eve döndükten iki hafta sonra “Gördün mü nasıl döndün geriye” deyince hiçbir şey söylemeden eşyalarımı toplayıp yeniden evden ayrıldım. Babam arkamdan “Ne okuyabileceksin ne de başka bir şey yapabileceksin” diye bağırdı.
* Haklı çıktı mı okul konusunda? - Babama inat okudum ama o da kolay olmadı. Genetik mühendisi olmak istiyordum. Üniversite sınavında Türkiye’de dereceye girmeme rağmen istediğim bölümü kazanamadım. Sonra Ege Üniversitesi’nde yeni açılan İngilizce işletme bölümüne girip orayı bitirdim.
* Baban görebildi mi bu başarını? - Gördü elbette. Zaten diplomamı da onlara gönderdim.
* Bir tek baban değildi herhalde sana o zor anları yaşatan. - Okuldaki çocuklar benimle alay etmek için önlerinden geçmemi beklerdi. Şimdi düşünüyorum da “Ay ben ne kadar feminenmişim” diye kendime gülüyorum. Sakallarım çıkmıyor, kollarımda bacaklarımda tek tüy yok. Şimdi ortaokulda dalga geçmek için kapıda bekleyen çocuklara ben de hak veriyorum.
* Yaşadıklarınla sen de dalganı geçebiliyorsun ama o zamanlar nasıl başa çıkıyordun böyle durumlarla? - Çalışkan bir öğrenciydim, notlarım her zaman çok iyiydi. Lisede herkesin korktuğu Aytaç diye bir çocuk vardı. Benimle de “Karı kılıklı” deyip dalga geçerdi. Ama derslerde son derece başarısızdı. Bir gün ona “Beni bütün okula karşı korursan her sınavda altı sorunu çözerim” dedim.
* İşi ticarete döktün yani. - (Gülüyor) Bir şekilde durumu dengelemeliydim. O anlaşmadan sonra Aytaç’la daha önce davet edilmediğim okulun balolarına, çaylara, futbol maçlarına gitmeye başladım. * Kendine has bir savunma mekanizması yarattın desene. - Yaşamak için çözüm üretmek lazım.
* Peki bütün bu yaşadıklarından sonra sence cinsel kimlik bu kadar önemli mi? - Elbette değil ama maalesef önümüze önemliymiş gibi getiriyorlar ve öğretiyorlar. Keşke olmasa...