İzzet Çapa yazdı..

İzzet Çapa, CHP'nin lideri Kemal Kılıçdaroğlu'na bir mektup yazdı.

İzzet Çapa yazdı..

İşte İzzet Çapa'nın o mektubu:

SAYIN KILIÇDAROĞLU LÜTFEN...

Son günlerde yaşanan olayların ve Y kuşağı ‘hergeleliklerinin’ hepimize öğrettiği o kadar çok şey var ki... Keşke herkes bu süreçten kendi payına düşen dersi çıkarabilse...Politikayla pek içli dışlı olduğum söylenemez. Canı sıkıldıkça kaleme sarılan, zırt pırt fikirerini yazan bir adam ise hiç değilim ama yaşananlar karşısında ben de bir vatandaş olarak düşüncelerimi söylemek gereğini hissettim.

Lafı fazla uzatmayacağım. Eğer bu ülkede milyonlarca insan sokaklara dökülüp hükümeti istifaya davet edebiliyorsa, ben de bir yurttaş olarak demokratik hakkımı kullanıp Sayın Kılıçdaroğlu’nu görevini bırakmaya davet ediyorum. İlk günlerde başta sosyal demokratlar olmak üzere büyük kitlelere umut aşılamıştı Kemal bey... Oysa bugün bir gecede fenomen haline gelen 'Duran Adam' kadar bile etki sahibi değil. Belli ki dürüsttü, halk adamıydı, ağzı laf yapıyordu; ülkenin yeni umudu olabilirdi.

Ama kısa zamanda bu özelliklerin lider olmak için yetmediğini gördük ve o da kendi kısır döngüsü içine saplanıverdi. Bir taraftan Başbakan, diğer taraftan ana muhalefet partisi lideri, salı günleri grup toplantılarındaki konuşmalarıyla, ve her fırsatta birbirlerine saldırmalarıyla günlerimizi kabusa çevirdiler. Bu belki Sayın Başbakanın işine geliyordu, çünkü atı alan Üsküdar’ı geçmişti.

Ama bir muhalefet liderinin bağırıp çağırmaktan başka bizleri ikna edecek tek bir söylemi, tek bir fikri olmaz mıydı?

Ne yazık ki, Kemal Kılıçdaroğlu, gezi olayları sırasında da ayağına gelen fırsatı tepti, süreci yönetmekten aciz kaldı. Bütün bu olanların ardındaki kurgusal yapıyı görmekten çok uzaktı. Türkiyeyi ayağa kaldıran bu olaylarda herkes ondan bir çözüm üretmesini beklerken Kemal bey yine Başbakan ile laf yarışına girdi; dünyanın neresinde olursa olsun kendine puan kazandıracak bu harekette de yaya kaldı. Çünkü laf üretmekten çözüm üretmeye vakit bulamadı.

Şimdi düşünüyorum da post modern bu gençlik hareketini bile yönetemeyen Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP iktidara gelirse, hangi güçle, hangi yeni fikir ve çözüm önerileriyle bizleri yönetebilecektir. Türkiye’nin en büyük şanssızlığı çok güçlü bir iktidarın karşısında parmağını oynatmaktan bile aciz bir muhalefet liderine sahip olmasıdır...

Yok mudur bunun çözüm yolu... Vardır da, fikrimce bu da CHP’nin henüz ortaya koyamadığı iradesine bağlıdır. Partinin genç bir lidere, yeni ufuklara ihtiyacı vardır. “Kim bu lider” derseniz benim üç adayım var; Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan veya rüştünü çoktan ispat etmiş bir Mustafa Sarıgül...

Başta da dedim ya, bunlar bir vatandaş olarak benim düşüncelerim; kızan da olabilir, benimseyen de... Ama bir gerçek var ki, Sayın Kılıçdaroğlu gitmeden CHP’nin üzerindeki ölü toprağı kalkmaz. Bu ülkenin güçlü bir iktidar kadar güçlü bir muhalefete ihtiyacı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. CHP’ye gönül verenlerin yapması gereken şimdi bu cesur adımı atmaktır. Unutmayalım; hayat kişinin cesaretiyle orantılı olarak daralır veya genişler. Shakespeare’in dediği gibi; “Korkaklar bin kez ölünceye kadar cesurlar ölümü bir kez tadar...”