İzzet Çapa yazdı!
Hürriyet Gazetesi yazarlarından Onur Baştürk bugün "Nişantaşı'nın Mahalle'si nasıl olmuş?" başlığıyla bir yazı yayınladı köşesinde. İzzet Çapa, Onur Baştürk'ün bu yazısına cevap verdi. İşte İzzet Çapa'nın yazısı:
ONUR BAŞTÜRK HANGİ MAHALLE'DE BÜYÜMÜŞ?
Galiba aynı mahallelerde oturmadık çocukluğumuzda; Onur Baştürk New York’un Fifth Avenue’sinde büyümüş olmalı. City’s deki Mahalle’yi öyle bir güzel eleştirmiş ki ben bile şaşıp kaldım. Daha yazının ilk cümlesinde “Mahalle hakkında ‘ay çok güzel olmuştan’ öte bir şey okumak istiyorsanız buyurun” diyor. Göz sadece zihnin algılamaya hazır olduğu şeyi görürmüş… Demek ki Onur kardeşimin zihni de ön yargıya çok açık.
Mahalle hakkında bu güne kadar sayısız yazı yazmışlardı medyada. Pek çoğu olumluydu, kimileri de bazı eksik noktaları eleştirmişlerdi. Hiç birine yanıt vermedim. Baştürk’ün yazısına da cevap vermemem için eş dost ısrar etti ama bu gün twitter’da yumurtalar bile istediklerini yazıp çiziyorlar, müsaade edin de ben de içimden geçenleri söyleyeyim dedim.
Hakkını yememek lazım, Sevgili Onur Baştürk bu güne kadar hiçbir gazetecinin akıl edemediği bir gerçeği(!) bulup ortaya çıkarmış. Mahalle, New York’taki Eataly’nin bir benzeriymiş… Doğrudur; insan insana ne kadar benziyorsa, Mahalle de, Eataly’ye o kadar benziyor işte. “Sosa önündeki masalar keşke birebir oradan kopyalanmasaymış” diyor.Yerden göğe kadar haklı ama bir tek bu cümlesinde. Hemen arkasından o kıvrak zekasıyla “Herhalde bu benzerlik mekanın mimarı Abdullah Burnaz’ın gözünden kaçtı” diye dalgasını geçiyor. Hayır kaçmadı sevgili kardeşim. Oraya yakıştığı için özellikle benzerleri yapıldı ki; Eataly ile Mahalle’nin tek benzerliği bu masalardır.
22 ARALIK SAAT 18:00
Bu ‘suçu’ mimarımız Apo'ya yıkarken insafsızlık etmişsin Onur. Çünkü günahıyla, sevabıyla bu projenin baştan sona sorumlusu benim. Herhalde beni ‘korumak’ için adımı bile anmamışsın koca yazıda ama baba olmadan çocuk da olmaz. Ben çocuğumdan memnunun, Apo da verdiğimiz projeyi dört dörtlük uyguladı. Zaten öyle olmasaydı, daha açılır açılmaz Mahalle’yi Dubai’ye taşımak için teklif almazdık. Sen üzme kendini, çocuk iyi ellerde doğdu. Tabii benimki de bir başka bakış açısı. Yetişme ve görgü tarzın bizlerden üstün olmasaydı sen de belki başka gözle bakardın Mahalleye.
Bir yapı, yalnızca var olunacak bir yer değildir, aynı zamanda bir var olma tarzıdır. Mesela diyorsun ki “Mahalle çok kalabalık olmuş, Türk usulüne göre her şey abartılmış” Doğrudur Türk usulüne göre kalabalık bizim mahalle. Kalabalık olmayan mahalleleri herhalde Amerika’da gördün. Geçenlerde bir de New York’taki The Box adlı gece kulübünü konuk etmiştin sayfana. Oradaki ‘marjinallikleri’ filan anlatmıştın. Trendleri bu kadar yakın takip etmen göğsümü kabartmıştı.. Dedim ki kendi kendime “Vay be… Box’ın ekibini 7 yıl önce Türkiye’ye, Cahide’ye getirmiştim. Ne ileri görüşlü adammışım…” Sen de bu yıl keşfetmişsin işte Box’ı, ne güzel…
Gönül ister ki gel bir gün Mahalle’ye; Balık Evi’nde bir şeyler atıştıralım; kadınların rahat rahat maç seyrettiği birahaneyi göstereyim… Bu arada da böyle bir mekanda fotoğrafçı olmalı mı, aydınlatma rahatsız ediyor mu, havalandırma yeterli mi diye de tartışırız karşılıklı. Yine de Türkiye’nin amiral gemisindeki o koca sütunu Mahalleye ayırdığın için teşekkürler.
Ve son söz sevgili kardeşim; Gözler her şeyi görür, kendinden başka…