Hürriyet Gazetesi yazarı İzzet Çapa, 3 Adam, Eser Yenenler, İbrahim Büyükak ve Oğuzhan Koç'a röportaj yaptı.
Onlar mahallenin dışlanan, itilip kakılan sümüklü çocukları olarak başladıkları hayatlarına, hepimizin tanıdığı "komik adamlar" olarak devam ediyor... Yeteneklerini önce çok çalışmayla, ardından da bol miktarda yırtıklık ve biraz da çatlaklıkla pişirdiler. Çok da iyi ettiler. İki-üç ismin etrafında dönen komediye yepyeni bir tarz ve farklı bir renk getirdiler. Diziden talk show'a, skeçlerden jüri üyeliğine kadar televizyonun her alanına yayıldılar... Bursa'dan...
Sürekli bir aradasınız, zaman zaman kendinizi üç parçadan oluşan tek canlı olarak gördüğünüz oluyor mu? - Eser: Abi inan biz bile bazen üçümüzü tek kişi sanıyoruz. - Oğuz: Mesela ekibin ağzı İbrahim, bir dakika susmaz. - İbrahim: Şarkılarıyla gönül telimizi titrettiği için Oğuzhan da kalbimiz...
-Eser: Ee bu durumda ben de beyin oluyorum - İbrahim: İzzet Abi, yürek var, beyin var şöyle ortaya güzel bir söğüş yapalım mı? (Kahkahalar)
Yazılı olmayan kurallara göre, zaten Eser'in bir liderlik durumu söz konusu; o yüzden beyin olmasına şaşırmamak gerek... - Eser: (Arkadaşlarına bakar) Tabii bir farkımız var. - İbrahim: Evet abi yaklaşık 20 kilo kadar bir farkı var (kahkahalar).
- Eser: Beyler çekemeyen anten taksın... İbo moralimi bozunca röportaja böyle buz gibi bir espriyle başlamak zorunda kaldım. - Oğuzhan: İbo sus oğlum, yakma bizi. Şimdi bunların hepsini yazar İzzet Abi (gülüyor). Madem "birinci adamımız" Eser, e biz de onunla başlayalım... - Oğuzhan: Sen de mi Brütüs?
ESER: HAYATIMIN DÖNÜM NOKTASI BABAMIN KAYBI Ee bir yerden başlamak gerek. Gözüme nedense Eser takıldı, ondan olsa gerek (kahkahalar). Seninki de "Abi biz çok fakirdik" diye başlayan hayat hikayelerinden mi?
- Eser: Yok ya, orta halli bir ailenin çocuğuyum ben. Bursa'da doğdum, iki ablam var, yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim (gülüyor). Şaka bir yana maddi sıkıntılardan çok, babamı erken yaşta kaybetmek hayatımda dönüm noktası oldu. Bizim oralarda "Her çocuk babasını kaybedince büyür" derler...
- Eser: Aynen öyle abi... 6 yaşında ne kadar büyünebilirse o kadar büyüdük işte! Ama gerçekten içimde bir şeylerin aniden boy attığını hissettim. İnanılmaz garip bir histi, birden bire benim için yaşam mücadelesi başlamış oldu.
Hemen çalışmaya mı başladın? - Eser: Yok, annem zaten direksiyon hocalığı yapıyordu. Benim hayatım ise dizi film gibiydi. Faturalar ödendi mi, bana bisiklet alacak mısınız, bakkalın borcu kapandı mı gibi durumları algılayan sevimli bir çocuktum. Bu benim için önemliydi çünkü kalan paraya göre, yeni bisikletime kavuşma süremi hesaplıyordum.
Bu kadar hesaptan sonra matematikçi olacakken yanlışlıkla mı mizaha bulaştın? - Eser: Abi ben küçükken de böyle gürbüz çocuk olduğumdan, kendine güveni sıfır ve içine kapanıktım. Ondan böyle Zihni Sinir şeylere fazlasıyla kafa yoruyordum (gülüyor).
Ne oldu da kabak çiçeği gibi açılıp, neredeyse içine kapanmana neden olan kilolarından para kazanır hale geldin?
- Eser: İyi ki açılmışım, yoksa çıldıracaktım (gülüyor). Düşünsene ilkokul 5'e gelmişim, hiç arkadaşım yok. Kendi kendime konuşan, espriler yapıp bunlara da gülen bir durumdaydım. Sonra baktım ki tek başına olacak gibi değil, sınıfta bir kızın yanına yaklaşıp "Ben şişmanım değil mi?" diye sordum, yerlere yattı gülmekten.
- İbrahim: Kız kötü espri seviyormuş demek ki (kahkahalar). - Eser: Olabilir İbocum, sus da devamını anlatayım! Ben o dakikadan sonra bu gazla hiç susmamacasına anlatmaya başladım. Acılarımı bile anlatınca gülüyorlardı sınıftakiler...
BİR ŞİŞMANI SEVMEKLE BAŞLAYACAK HER ŞEY! Sende kayış o zaman koptu desene... - Eser: Aynen abi, "Dünyayı şişmanlık kurtaracak, bir şişmanı sevmekle başlayacak her şey" deyip, bugünlere yelken açtım (kahkahalar).
Küçük Eser birden bire özgüven patlaması mı yaşadı? - Eser: Tabii kendi kendine espri yapıp gülen bir adama nazaran kraldım, ama yine de arızalıydım! Kaderimin asıl değiştiği nokta, okuldaki bir şiir yarışması oldu.
Bir şiir okudun ve hayatın mı değişti? - Eser: Öyle de diyebiliriz. Biz 10 kişi giriştik, herkes ezberini yaptı. Gözler çakmak çakmak elemeleri beklerken bir haber geldi, yalnızca tek kişi okuyacak diye.
Sen de "Kara Murat benim" deyip atladın mı ortaya? - Eser: Hayalimde öyle bir sahne vardı ama Atatürk'ün hayatını anlatan o kadar uzun bir şiirdi ki tek başına gözüm yemedi. Neyse, hepimizi tek tek kaldırıp okutmaya başladılar. Milletin bünye zayıf tabii, daha ikinci kıtada pat diye sesleri gidiyor. En son bir kızcağızla ben kaldım, o okurken bayılınca da, otomatik olarak galip ben oldum.
"Adamı çenemle bayıltırım" diyorsun... - Eser: Resmen öyle oldu! Şiir okurken mistik ve coşkulu bir havaya girip, ufak ufak da rol yapıyorsun ya, benim için tiyatroya giriş böyle oldu işte...
Girişi anladık, peki ya gelişme ve sonuç? - Eser: Anadolu lisesindeyken, bir tiyatro kolu kurmaya karar verdik. BKM'ye giden ışıklı yolun ilk taşları da böylece döşenmiş oldu çünkü o zamanlar da kendi çapımızda skeç yazıp oynuyorduk
POPO KALKMASI DEĞİL SAMİMİYET FIŞKIRMASI Bir anda gelen popülarite, dışarıdan bakınca biraz popunuzu kaldırmış gibi görünüyor ama... - İbrahim: Kalkma gibi değil de bir değişim oldu tabii. Kafamda kurduğum ideal rahat bir yaşam vardı, ona kavuştum. Aynı zamanda tanımadığın insanların sevgi göstermesinden duyduğun tatmin de inanılmaz bir şey.
- Eser: BKM Mutfak ile başlayan furya "3 Adam"la devam etti. Biz değişime dirensek de, çevremiz ister istemez farklılaştı.
- Oğuzhan: Kalabalıklar içinde yalnızlık (hüzünlü bakışlar ve gülüşmeler)! İşin aslı şu; biz hâlâ dışarıdan göründüğümüz gibiyiz ve sürekli üçümüz beraberiz. Tabii farklı arkadaşlarımız var ama çekirdeği biziz. O söylediğin şey de aslında popo kalkması değil samimiyet fışkırması...
- Eser: Bak çok iyi bağladın kardeşim, tebrik ederim. "Gül ki Sevgilim" Ferhat Göçer'le bir anda hit oldu. "Yahu keşke kendime saklasaydım" diye içine hiç kurt düştü mü? - Oğuzhan: Şimdi sen böyle söyleyince hafif bir gıcıklık oldu. O Ferhat buraya geleecek (gülüyor)! Kıskanmak bir yana, ondan dinlemeye başlayınca havalara uçtum. Sonuçta şarkım hit olmuştu, önemli olan da oydu.
- Eser: Oğuzhan'a psikanaliz yaptığımızda, her şeyin mescid günlerine dayandığını görüyoruz. Çünkü sadece orada sesini kullanabileceğini, kendi yaptığı şarkıları kimsenin söylemeyeceğini düşündüğü gerçeği ortaya çıkıyor (kötü adam kahkahası).
- İbrahim: Gizli gizli köşelere çekilip ağlıyordu (kahkahalar). Doğru mu söylüyor arkadaşların Oğuzhan? - Oğuzhan: Hiçbir ünlünün benim şarkılarımı söyleyeceğine inanmıyordum. Düşünsene çok dandik bir bilgisayarla kayıt yapıyorsun, arkadaşın habersiz YouTube'a koyuyor ve bir anda 3 milyon tık alıyorsun. - İbrahim: 3 milyon tık'ı gördü "Yani ne oldu ki şimdi, ben işe gidiyorum" deyip, Taksim'de şarkı söylediği mekana gitti adam ya!
O kadar mı umursamıyordun? - Oğuzhan: Yok ondan değil cahillikten! O kadar tık alınca ne olacağını gerçekten anlamadığım için günlük hayatıma devam edebildim. Ama sonra beni arayıp "Şarkıyı Ferhat Bey söylemek istiyor" dediklerinde gerçekten havalara uçtum.
- Eser: Koyduk çaylarımızı, tuzlu kurabiyeler, pastalar, cipsler mi ararsın, yok yok! Evde sıkı bir kutlama yaptık üçümüz (kahkahalar). Bundan sonra hit çıkaramazsam diye korkmuyor musun hiç? Oğuzhan: Kimse dinlemezse ben de banyoda kendi kendime söylerim, çünkü ben müziği tuzu kuru olarak yapıyorum, para kazanma kaygım yok. Halihazırda başka bir işim var; oyuncuyum.
İBRAHİM: TAM ESER'İN SÜNNET OLDUĞU GÜN TAŞINDIK Neredeyse kazık kadar oldun Eser ama hâlâ Oğuzhan'la, İbrahim'den haber yok... - İbrahim: Olmaz olur mu! Hiç unutmam tam Eser'in sünnet olduğu gün biz onların mahallesine taşınmıştık.
- Eser: İbo sen ciddi ciddi benim sünnetimi mi hatırlıyorsun? Ne pis hatıraların var oğlum senin.
- İbrahim: Eserim, öyle bir sünnet çocuğuydun ki unutmamın imkanı yok (gülüyor). 10 yaşında falandım. Pencereden bakıp, mahalleye alışmaya çalışıyorum... Uzaktan şehzade gibi peleriniyle oradan oraya salınan Eser'i gördüm. Diğer kardeşlerini yemiş gibi duruyordu. Beni de yemesin diye arkadaş olayım bari dedim (kahkahalar).
- Oğuzhan: Geyiğinizi balla bölüyorum, bu sırada biz de Eser'le aynı okuldayız. Ama bir alt sınıf olduğum adam beni hiç sallamıyor. Ancak liseye geçince kaynaşabildik. - Eser: O yaşlarda, bir yaş bile büyük olsan abi tribine bağlıyordun. Ve sonunda Athos, Porthos, Aramis bir araya geldi... - Eser: Birimiz hepimiz için... - İbrahim: Hepimiz Eser'in karnını doyurmak için (kahkahalar)
OĞUZHAN: SES KARİYERİME MÜEZZİN OLARAK BAŞLADIM En az konuşan Oğuzhan galiba, biraz da onun çocukluğuna inelim de sesini duyalım... - Oğuzhan: Giden günleeeriiim olduuu... Ay pardon sesini duyalım deyince otomatik şarkıya bağlıyorum (kahkahalar). Öğretmen bir anne ve bankacı bir babaya sahip olmama rağmen gayet eğlenceli bir çocukluk geçirdim. - Eser: Üçümüz bir araya gelince de eğlence tavan yaptı.
Sen de Eser gibi sonradan açılanlardan değilsin o zaman. Sesinin güzel olduğunu nasıl keşfettin? - Oğuzhan: Ben kendimi bildim bileli hep açıktım abi. Kariyerime de müezzin olarak başladım.
Hoppala nasıl yani? - Oğuzhan: Ergenliğimin ilk yıllarında kendi kendime yanık yanık inceden şarkılar okuyordum. Ama tabii ki sesimin güzel olup olmadığını anlayamıyordum.
Camiye gidip "Benim sesim yanık, değerlendirmeyi düşünür müsünüz" mü dedin? - Oğuzhan: Cami uzak olduğundan, oturduğumuz siteye mescid yapılmıştı, herkes de oraya gidiyordu. Üst komşumuz olan müezzin amca da, evde kendi kendime verdiğim solo konserlerimi dinliyormuş meğer.
- Eser: Bir de Oğuzhan'da "Göster çocuğum amcalara şeyini" durumu, "Hadi bize bir şarkı söyle evladım" olarak tezahür ettiğinden, çocukcağız bakkala giderken bile mahalleli durdurup o anki ruh durumuna göre şarkı söyletiyordu.
- Oğuzhan: Aynen... Müezzin amca da bir gün yolumu çevirdi. Eyvah "Namaza niye gelmiyorsun?" diye beni fırçalayacak zannederken "Çocuğum çok güzel şarkı söylüyorsun, gel biraz da başka şeyler söyle" dedi. Bana ezanları, saatlerini, makamlarını ve ilahilerin hepsini öğretti. Ramazan'da iftar vakti hoca beni arayıp, "Haydi bir koşu git de ezanı bugünlük sen oku" diyordu.
Peki gerçek anlamda ilk sahne deneyimini nerede yaşadın? - Oğuzhan: Sünnetimde... Haydaa boşuna dememişim üçünüz bir organizma gibisiniz diye, anılarınız bile aynı! Eser'in sünnetiyle bir alakası var mı?
- Oğuzhan: Yok abi ben solo sünnet oldum (kahkahalar). Her çocuk gibi bende de korku vardı. Çıkıp şarkı söylersen geçer dediler. Çıktım zaten, bir daha da inmedim sahneden (gülüyor). Ama o Gece bayağı iyi para toplayıp, altıma herkesin özendiği 18 vitesli bir bisiklet çektim. Yalnız "Dönülmez Akşamın Ufkundayız"ı okurken kendimi o kadar kaptırmışım ki, bir baktım aşağıdan kanlar geliyor, dikişlerim patlamış (gülüyor).
"İlk profesyonel deneyimimde de bir sünnet düğününde sahne aldım" deme bana... - Oğuzhan: Bu hikayede sünnet yok; deniz, kum ve güneş var. Yine bir gün ergenim, Altınoluk'ta tatil yaparken biricik, babacan arkadaşım Eser arayıp "Gitarını al hemen Erdek'e gel, sana iş bağladım" dedi. Önce mırın kırın ettim.
Niye tatili bırakıp çalışmak zor mu geldi? - Oğuzhan: Yes! Sonra "Ulan Erdek de tatil yeri, üstüne bir de para kazanacaksın oğlum" deyip bastım gittim. Orada faytonları falan da görünce "Aa iyi ya, nostaljik bir tatil olacak" diye sevindim. Bu mutluluğum canlı müzik yapacağımız yeri görene kadar devam edebildi çünkü Eser'in bar dediği yer bildiğin kebapçıydı...
Nasıl yani kebapçıda mı sahneye çıkacaksınız? - Oğuzhan: Gündüzleri kebapçı akşamları benim gitar çaldığım barımsı bir mekan oluyor, bayağı değişik kafalar. Düşünsene ben orada "Akdeniiiz Akşamlarııı" çalarken, adam omzumun üstünde döner kesiyor abi (gülüyor). Hele kaldığımız yeri bir görsen, ağlarsın.
- Eser: Oğuzhan inanılmaz titizdir, çadırda kalıyoruz. İçeride birtakım haşeratlar geziniyor. - Oğuzhan: Bir kere orası çadır değil, kamp yapanlarının malzemelerini attığı depoydu. İkincisi de onlar haşerat değil, resmen fareydi. Sahnedeyken sağ baştan ben, Eser, dönerci şeklindeydik; odadaysa ben, eser, fare olarak takılıyorduk (gülüyor).
Oradan tıkır tıkır bir şey geçiyor, Eser tak diye öldürüp uyumaya devam ediyor. Ben bildiğin aklımı oynatıyordum o tatilde, sonra da birlikte müzik yapmadık zaten. Siz Ferhat Göçer ve Gülben Ergen'le müzik kariyerime başladım sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Dönerci abiyle, koyun koyuna yattığımız fareler sayesinde ben solo kariyerime başladım (kahkahalar).
Sen yardıma gitmedin mi İbo? - İbrahim: Ben müzikten çok yazmaya meraklıydım.
İBRAHİM: OĞUZHAN'DAN ANCAK "İSOT BİEBER" OLUR Bazıları senin için Türkiye'nin Justin Bieber'ı diyor Oğuzhan... - Eser: Sinan Akçıl'ı tahtından mı ettin kardeşim? - İbrahim: Oğuzhan Erzincanlı olduğu için İsot Bieber olabilir anca.
- Oğuzhan: Justin tamam iyi çocuk da ben daha çok Enrique Iglesias, hadi bilemedin Justin Timberlake olabilirim. Daha da aşağıya inmem, bunlar da senin güzel hatırın için abicim (kahkahalar). Programınızda "eve misafir gelmiş ama aile halkı kendi kendine eğleniyor havası" var. Neredeyse konuklara konuşacak vakit kalmıyor maşallah!
- Oğuzhan: Haklısın ama o elimizde değil. Bazen gerçekten aşırı kaptırıyoruz kendimizi. - Eser: Bir de konukların bazıları çekiniyor. "Ne soracaksın, ne yapacaksınız, beni küçük düşürmeyin" gibi kafalarında sorularla titreye titreye çıkıyorlar ekrana. Öyle olunca biz daha çok gelişine vuruyoruz (gülüyor). "Yok, bana dokunma" diyeni ellemiyoruz.
- Oğuzhan: Sonuçta işimiz insanları eğlendirmek, ortamı germenin bir anlamı yok
BİRBİRİMİZİN SÜMÜKLÜ HALİNİ BİLİYORUZ Çok sempatik bir tablo çiziyorsunuz ama kimbilir sizin kavgalarınız nasıl oluyordur? - İbrahim: Biz hiç kavga etmeyiz ki... Hayatta inanmam! - İbrahim: Vallahi de, billahi de etmiyoruz
- Oğuzhan: Ben arada gıcıklık olsun diye ortaya küfür falan ediyorum ama sağ olsunlar üstüne alınan hiç çıkmıyor (gülüyor). Peki ya aranızdaki ego savaşları? - Oğuzhan: Kim kime artistlik yapacak ki abi, biz birbirimizin sümüklü halini biliyoruz. Mesela İbo'nun burnunda o günlerin hatırına bir parça hâlâ duruyor (kahkahalar).
Bir bütünsünüz maşallah da, 3'ü 1 arada konseptiyle özel hayat yaşamak zor olmuyor mu? - Oğuzhan: Bu konuda en büyük mağdur benim! Zeynep'le yıllardır bir yalnız kalamadım ki kıza evlenme teklif edeyim (gülüyor).
- İbrahim: Atma kardeşim, sizin ilişkinizin boyut atlayamama sebebi 5 yıldır düğün davetiyesi seçememeniz... - Eser: İzzet Abi 5 yıldır davetiye düşünüyorlar, zaten ilişki 2 yıldan 7 yıla bu şekilde geldi. - Oğuzhan: Merak etme, o işi halleder halletmez teklif edeceğim abi! Ne diyeyim, Allah hepinizi mutlu etsin...
İBRAHİM: NEREDE BİR DOLMUŞ ŞOFÖRÜ GÖRSEM... Haydi bunlar baydı, biraz da sen al sazı eline - İbrahim: İstanbul'da doğup Bursa'da okula başlamış, mahallenin sümüklü ve dışlanan çocuğuydum.
- Eser: Biz zaten o yüzden iyi anlaşıyorduk, ben şişman o sümüklü. Dışlana dışlana sonunda özgüven patlaması yaşadık (gülüyor). - İbrahim: Ama benim en büyük hayalim dolmuş şoförü olmaktı. Ne yaparsın kısmet değilmiş, hayat beni farklı yöne savurdu. Nasıl yani?
- İbrahim: Ben senkronize araç kullanabildikleri için bayılıyordum dolmuşçulara ama bu isteğimi ne zaman sesli dile getirsem annem kafama bir tane şaplak yapıştırıyordu. Terlik yiye yiye vazgeçtim bu sevdadan. Artık nerede bir dolmuş şoförü görsem, kafam sızlıyor (kahkahalar). Sonra da farklı bir ütopik hayalin peşinden koşmaya başladım.
O neydi Allah aşkına, çok merak ettim... - İbrahim: Fransızca kamu yönetimi (gülüyor). Ama neyse ki "Hangi ilçe Fransızca yönetiliyor lan" deyip iktisada girdim. O aralar gazete ve dergilere yazı gönderiyordum. Yazılarım Leman ve Gırgır'da çıkınca özgüvenim yerine geldi. Sokakta keşfedilecek bir tipim olmadığı için, benim bir şeylerin peşinden koşmam gerektiğini biliyordum.
- Oğuzhan: Allah beni baby face yarattıysa, bu benim suçum mu kardeşim? (gülüşmeler) Peki hâl böyle olunca, okulu yarıda mı bıraktın İbo? - İbrahim: Düşündüm ama yapamadım! En fazla her hafta dergilere yazı vermek bahanesiyle İstanbul'a gelip, Eser'de kalıyordum. Oğuzhan da okumaya gelmişti.
- Eser: Oğlum ne okuması, adamın bilgisayarın başından kalktığı mı vardı? Hepimizin anlayacağı bir dille konuşursak... - Eser: Ben oyunculuk için İstanbul'a gelmiştim. O zamanlar Bakırköy'de oturuyordum. Oğuzhan arayıp "Ben burada yapamayacağım" diye ağlayıp bir yalvardı bir yalvardı (gülüyor).
- Oğuzhan: Burada dershaneye yazıldım. Annemler laf etmesinler diye bir yandan da üniversiteye yeniden hazırlanıyordum. - Eser: Ben bayağı velisiydim. Dershaneye her gitmediğinde beni arıyorlardı (kahk
Geyik güzel de, peki değirmenin suyu nereden geliyordu? - Oğuzhan: Vallahi ben Eser'den geçiniyordum. "Aliye"de oynayıp, evimize ekmek getiriyordu. - Eser: Sağ olsun Oğuzhan da "Ben niye çalışayım nasıl olsa bir eşek var" deyip, bütün gün bilgisayar başında kız peşindeydi. - İbrahim: Hafta sonları ben de dahil olup Voltran'ı tamamlıyordum (kahkahalar).
Bildiğin sinir bozucu bir adammış bu Oğuzhan... - Eser: Hem de nasıl! İbrahim yazıyor çiziyor, ben uğraşıyorum didiniyorum. Oğuzhan hiçbir şey yapmadan oturup sadece sinirimizi bozuyordu. Sanki adam evde otururken sihirli bir değneğin d- Eser: okunup onu ünlü yapmasını bekliyordu. - Oğuzhan: Hayır merak ediyorum, siz o kadar çalıştınız da ne oldu! Bak yine aynı yerdeyiz, üstelik benim solo kariyerim de var (kahkahalar).
ESER: ACUN ABİ DAMARDAN GİRDİ SİTCOM'A "Madem çok eğlenceliyiz, program yetmedi bir de diziyle güldürelim milleti" mi dediniz? Nedir "Bana Baba Dedi"nin hikayesi? - İbrahim: Güldürmelere doyamıyoruz abi, her yolu deniyoruz (kahkahalar).
- Eser: Biz birlikte çalışmayı çok seviyoruz. Acun Abi de damardan girince diziye balıklama daldık. Ne dedi ki bu kadar gaza geldiniz? - Oğuzhan: Kendimizi övmek gibi olmasın ama "Bu ülkede sitcom yapılacaksa sizin gibi adamlar yapmalı" dedi.
- İbrahim: Orada akıttı zehri bize, o an kan kaynadı. Hemen kabul ettik tabii... Bu cuma ilk bölümü yayınlandı ama kaçıranlar için minik bir özet rica etsem...
- Eser: "Baby Daddy" adlı yabancı bir dizinin uyarlaması... Ama biz karakterler, durumlar ve atmosfer üzerine bayağı bayağı kafa patlatıp, orijinalini izleyenlerin bile tanıyamayacağı bir hale getirdik. Kısaca, yerelleştirdik öyküyü... Mesela 3 Adam'ın 2'si evde, 1'i dışarıda...
- Oğuzhan: Olayın merkezinde de dünyalar tatlısı bir bebek var! Kusura bakmayın, heyecanlıyız abi vallahi ondan saçmalıyor olabiliriz. En iyisi diziyi izleyip kendileri görsün.