İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

Dede desen dede değil, DJ desen alışılagelmiş bir DJ hiç değil... Mercan Dede ile röportaja giderken -sanki ney üfleyen herkes öyle olurmuş gibi- sakin, durgun bir insanla muhabbet edeceğimi sanıyordum. Tabir-i caizse karşıma hiperaktif bir adam çıktı. Underground’dan tasavvufa selam çakan Arkın Ilıcalı, nam-ı diğer Mercan Dede’nin beş parasız, tek kelime İngilizce bilmeden Kanada’ya gitmesiyle başlayan şöhret yolculuğu da müzisyenliği kadar ezber bozan cinsten...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

Buyurun “zamane neyzeni” ile yaptığımız onun deyimiyle “muhabbet müebbet”imize... * Mercan Dede deyince insanlar Bağ-Kur emeklisi, balık tutmayı seven bir amcayla tanışacaklarını düşünürken, sen çıkıveriyorsun karşılarına...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- (Gülüyor) Mercan Dede isminin bana takılı kalmasının sebebi de işte bu zaten. Kanada’da üniversiteye giderken bir yandan ney üflüyor, diğer yandan elektronik müzikle uğraşıp ufak ufak DJ’liğe başlıyordum ki Ateş Temeltaş’la tanıştım.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Gurbet ellerde o da mı öğrenciydi? - Ateş, Amerika’daki Golden Horn plak şirketinin sahibiydi. Aynı zamanda bizim okulda kurulan dünya müzik forumu için yazılar yazıyordu. Bir gün “Söylediğin şeyler çok ilginç, hem ney üflüyorsun hem de elektronik müzik yapıyorsun, gel sana bizim şirketten bir albüm çıkaralım” dedi.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Bir yıldız doğuyor... - (Gülüyor) Albümü seve seve yapabileceğimi ama gerçek ismim Arkın’ı kullanamayacağımı söyledim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Neden? Arkın diye başka sanatçı mı vardı Kanada’da? - Yahu şimdi ben müzisyen falan değilim, zaten neyden zor ses çıkarıyorum, hocalarım “3.5 senedir ney üflüyor, gidip bir de albüm çıkarmış” derler, ayıp olur diye düşündüm. Ama “İsim koymadan albüm olmaz” dediler.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Sen ismini nasıl bulduğunu anlatana kadar ben “dede” olacağım... - İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” kitabında yarattığı “Havai Mercan Dede” diye, benim gibi garip işler yapan bir karakter vardı. Ben de “Yaşlanırsam kesin bu adama benzerim, gelin ismi böyle koyalım” dedim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* “Havai”sine ne oldu Dede Efendi’nin? - İngilizce’de havaisini söylemedikleri için orasını attık ve Mercan Dede diye albümü çıkarttık. Bu durumda isim babam, İhsan Oktay Anar... * Uğurlu geldi mi Mercan Dede ismi? - İlk başta 500 adet basılan o albümden beklentilerimizin çok üstünde verim aldık. Fakat adımdan dolayı başıma komik olaylar gelmedi dersem yalan olur.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Elini öpmeye gelenler falan da olmuştur... - (Gülüyor) Akbank Kültür Sanat’ın başındaki Derya Bigalı, benim ilk albümü duymuş, çok da hoşuna gitmiş. “Kim bu?” diye sorunca da “Mercan Dede Kanada’da yaşayan, yaşlı başlı, sakallı, hafif mitolojik bir karakter” demişler.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* İyi sallamış kim salladıysa... - Festivallerinde sahne almam için İstanbul’a davet ettiler, ben de kabul ettim. Havaalanına da beni karşılasınlar diye iki kişi yollamışlar. Bunlar ellerinde Mercan Dede yazan ufak pankartlarla bekliyorlar. O zaman benim saçlar daha da bir garip, kulağımda küpeler falan... * Hakikaten niye saçların böyle?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Saçımın hikayesi, 20 yaşında tanıştığım mahalle berberime, “Ne istiyorsan yap” dememle başladı. * Sen lafın gelişi söyledin de o ciddiye mi aldı yoksa?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Çocuk da zaten dondu kaldı. “Abi bugüne kadar kimse saçımı nasıl kesersen kes dememişti” dedi. Bir şekilde insanlara güvenip onlara özgürlük duygusunu hissettirdiğin an, mahalle berberi dediğin adamın içinden bile sanatçı çıkarıyorsun. * Saçını öyle görenler ne dedi?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Bugün bile herkes bir şey söylüyor ama ilk gören berberin babası olmuştu. Hatta “Saçların gün batımında suyun yüzeyine çıkan balinalar gibi olmuş” demişti. * Havaalanına geri dönelim. Ne yaptı çocuklar seni görünce?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Herkes geçip kimse kalmayınca bunlar aralarında “Acaba gelmedi mi?” diye konuşmaya başladılar. Yanlarına gittim, “Ben Mercan Dede” dedim, fakat 15 dakika da onları kim olduğuma inandırmakla uğraştım. * Konser nasıl geçti bari?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Sahneye çıktığım an salondaki uğultuyu hâlâ çok iyi hatırlıyorum. Herkes birbirine “Bu mu Mercan Dede?” diye soruyordu. Görüntüm, ismimle öylesine tezattı ki, sırf bu yüzden Mercan Dede bana iyice takılı kaldı. * Peki Arkın Ilıcalı’dan Mercan Dede’ye “yatay geçişin” sebebi neydi?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Benim aslında kullandığım 9 tane ismim var. Bunlardan 4’ünün ne olduğunu en yakın arkadaşlarım ve menajerlerim dahil kimse bilmiyor. Hatta bir tanesi en az Mercan Dede kadar tanınıyor. * Neden 4 karakterini gizli tutuyorsun?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Bu durum bana inanılmaz bir özgürlük veriyor. O isimler altında işler yaparken pek çok şeyi düşünmek zorunda kalmıyorum. * Onlar ne işle meşgul? - 3 tanesi müzisyen, diğeriyse kırık dökük bir yazar.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Sen deli misin, yoksa veli mi Allah aşkına? - (Gülüyor) Deli’ye daha bir meyilim var. Onlar aynı ruhun iki ayrı yansıması. Her şeyin farkındaysan veli, hiçbir şeyin farkında değilsen deli oluyorsun. İkisinde de aynı özgürlük duygusu var.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Bu “deli veli”nin öyküsünün en başına dönsek diyorum... - 1966 yılında Arkın Ilıcalı olarak Bursa’da doğdum. Babam muhasebeci, annem ise ev hanımı, ailede hiç müzisyen yok. Fakat benim kaderime daha doğmadan müzik yazılmış besbelli.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* O zamanlar İspanyol gitara falan özenirdi gençler, ney üflemek de neyin nesi? - Çok net hatırladığım bir çocukluk hatıram var. 5 yaşındayken annemle birlikte dolmuşta gidiyoruz, radyoda cızırtılar arasında müthiş bir ney sesi duyuyorum ve anneme dönüp “Bu ne?” diyorum.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Ve annenden sana bir ney almasını mı istiyorsun? - Neyle birebir tanışmama daha çok var. Aradan 7 sene geçtikten sonra, Bursa’ya gelen semazenleri görmeyi gittik. Onlar bana, meleklerle uzaylılar arasındaki varlıklarmış gibi geldi adeta.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Kader ağlarını örüyor... - Hem de nasıl. İstanbul’a üniversite okumak için geldim. Basın yayın bölümündeydim, bir gün o muazzam sesi yeniden duydum, meğer konservatuvarın önündeymişim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Bölüm mü değiştirdin? - Hayır ama aşkıyla yanıp tutuştuğum bu sazı çalmaya karar verdim. Vezneciler’de yürürken bir dükkanın vitrininde ney gördüm. Öğrenciyiz tabii, içeri girip neyi alacak paramız yok. Ben de yerden bir gazete parçası kapıp, camın üzerine koydum ve göz kararı o neyin ölçülerini aldım, deliklerini işaretledim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Ölçülerini alsan ne olacak? Hazırını alacak paran yok, bir de özel mi yaptıracaksın?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Yaptırmadım ama yaptım diyelim. Hemen bir hırdavatçıya gidip ölçtüğüm boyda su borusu kestirdim. Boruyu niye aldığımı söylediğimde müzik maceramda bana ilk kahkahayı atan o hırdavatçı amca olmuştu. Koşa koşa eve geldim, bıçağı ateşte kızdırıp borunun üzerinde delikler açtım. Tam 1 buçuk yıl, hayatımda hâlâ çok önemli yeri olan, su borusundan kendi yaptığım o neyi üfledim. O neyin tüm notaları yanlış ama kalbi doğrudur.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Peki gerçek neyi ne zaman eline aldın? - Bir gün dediler ki “Kapalıçarşı’nın girişinde Konyalı Ömer diye biri var. Ondan ney alabilirsin”... İki gün aradım, üçüncü gün küçücük bir dükkana girdim. Oradaki adama “Ben ney öğrenmek istiyorum, sizde varmış” dedim. “Kim söyledi?” diye sordu. “Esnaf” diye cevap verdim. “Yok burada ney” diyerek beni başından savdı.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Yanlış adres olmasın? - O an durumu çözemedim ama 12 Eylül sonrasından bahsediyorum. Polis seni durdurduğunda, üzerinde gazeteye sarılmış ney bile görse hemen sağcı diye damga yiyorsun. Hâl böyle olunca ne neyle ilgili bir kurs var, ne de okuyup öğrenebileceğin bir kitap...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Ee nasıl ikna ettin Konyalı Ömer’i peki? - Kapıdan çıkarken, “Benimle ilgili bir şey değil ama sen üç ay sonra tekrar uğra. Arada bir gelip buraya ney bırakanlar olur” dedi. * Hâlâ su borusundan neyini mi üflüyorsun?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Sorma, 19 yaşındayım, yabancı bir şehirdeyim, cebimde 5 kuruş param yok. Ama o zaman zarfında gazetelerde çalıştım, ne iş olursa yaptım, otobüse bile binmeyerek kendime bir ney almak için para biriktirdim. Hiç unutmam; 1 yıl 7 ay 18 gün boyunca, üç ay aralıklarla o dükkana gittim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Gittin de “ney” oldu? - Oldu tabii. Bir gün Konyalı Ömer tezgahın altında bir çekmece açtı ve şahane bir ney çıkarıp bana verdi. “Kill Bill” filminde Uma Thurman’ın kılıcı eline aldığı ilk sahne gibiydi adeta. Biriktirdiğim bir tomar bozuk para çantamda zarfın içinde duruyor. Zarfı çıkardım, tezgahın üzerine koydum.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Yetti mi paran bari? - Ömer Hocam “Evladım ney parayla alıp satılmaz, ancak talip olana hediye edilir, bu da benim sana hediyem” dedi. Hem o neyi, hem de su borusundan yaptığımı hâlâ saklarım.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

Neyi bana hediye ettiği gün Ömer Hoca “Her perşembe Gecesi, ders sayılmasa da Kubbealtı Cemiyeti’nde sevdiğimiz insanlarla bir araya geliyoruz. İstersen gel” dedi. * Sen de koşa koşa gittin tabii..

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Gitmez olur muyum? Ama üç buçuk ay boyunca içeri girmeye cesaret edemedim, yalnızca kapıdan o büyüleyici sesleri dinleyip durdum. * Üç buçuk ayın sonunda seni eşikten içeri ne itti? - Yağmur...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Anlamadım... - Bir Gece yağmurdan o kadar ıslandım ki içeri girmek zorunda kaldım. Ömer Erdoğdular beni gördü ve “Gelin oturun” dedi. Neyimi çıkardım ve üflemeye başladım. Ama halimi bir görsen kırık dökük sesler çıkarıyorum. * Peki bugün iyi bir neyzen olduğunu düşünüyor musun?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Ben kendime müzisyen demediğim için neyzen de demiyorum. Bunu tevazu zannediyorlar ama hiç alakası yok. Neyzen değilim, bunun yanında kesinlikle iyi ney de üflemiyorum. * Kanada maceran nasıl başladı?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- O zamanlar bir gazetenin kültür sanat ekinde fotoğrafçılık yapıyordum. Kanada’nın küçük bir kentinde yaşayan arkadaşım aradı. Her yıl bir ülkeyi fotoğraflarla anlatan sergi düzenliyorlar, o ülkeden de bir fotoğrafçı çağırıyorlarmış. Adamların tutup Ara Güler’i getirecek halleri yok ya, beni önermişler. Kanada’da açtığım sergide fotoğrafladıklarımdan biri de ebru sanatının yaşayan tek ustası Mustafa Düzgün Hoca’ydı.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* O mu verdi Kanada’da oturma iznini? - (Gülüyor) Sayılır... Sergiyi gezenler arasındaki öğretim görevlisi Paul Hamilton meğer büyük bir ebru hayranıymış. Benimle iletişime geçip “Biz sana burs verelim, Kanada’ya yerleş, karşılığında sen de bize ebruyu öğret” dedi.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Fotoğraf çektiğini anladık da, ebruyu nereden biliyorsun? - Nasıl yapıldığını okuyup araştırmıştım, az çok biliyordum anlayacağın. Ben de tası tarağı toplayıp, cebimde 5 kuruş olmadan, tek kelime de İngilizce bilmeden Kanada’nın yolunu tuttum. Gidiş o gidiş, hayat ne garip değil mi?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* İyi cesaret doğrusu... - Küçücük bir köyde yaşamaya başladım. Dışarısı eksi 42 derece. Para yok, dil yok, kimseyi tanımıyorum. Bir tişört, bir kitap...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Hangi kitap? - Mesnevi... Ve okumaya başlıyorum. Diyor ki “Ney bulunduğu topraktan koparıldığı için inler”... O zaman da bizim acılı dönemimiz. O kadar paralellik oluştu ki ney ile aramda, o cümlelerdeki neyin kendim olduğunu anladım.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Mesnevi senin için yaşam destek ünitesi mi oldu? - Gitar öğrenmeye çalışan insan gider notaları bulur ya da ne bileyim Jimmy Hendrix’in hayatını okur. Bahsettiğim gibi o zaman neyle ilgili hiçbir şey yok. Dediler ki Mesnevi’nin ilk dizesi ile başla neye... “Dinle neyden ki hikaye etmede, hep ayrılıktan şikayet etmede...”

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Tasavvuf tınılarının içine Özcan Deniz, Yıldız Tilbe, Ceza gibi “popüler kültür askerleri”ni koymak da ayrı bir cesaret...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Yaratım, benim için kalbi bir süreç. Mercan Dede albümlerini stüdyoda değil, hep evde kaydettim. Çünkü önce sohbet edilmeli ki, muhabbet sonucunda enerji var mı yok mu onu görelim. Bahsettiğin insanlarla aramda hep bir enerji oluştu. Mesela Ceza, o da benim gibi mahcuptur ama sahnede canavardır. Özcan ile tanışma hikayemiz çok komiktir. 22 yıldır hiç televizyon izlememiştim ve o zamanlar “Asmalı Konak” yayınlanıyormuş.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Koskoca Seymen Ağa’yı tanımadın deme... - Dinle bak... Çırağan’da bir organizasyon vardı, ben de öyle bir köşede sessiz sakin duruyorum. Dizide oynadığını görmüştüm ama bir samimiyet yoktu aramızda. Orada olan gazetecilerden biri “Özcan ile tanışıyor musunuz?” diye sordu, ben de “Hayır” dedim.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* İyi yine bir tane gazeteci tarafından fark edilmişsin... - (Gülüyor) Bir anda gazetecilerin hepsi toplanıp, beni Özcan’ın yanına götürdüler. Sağ olsun o da elini uzattı. Ben de dedim ki “Kusura bakmayın televizyon izlemiyorum ama biliyorum siz oyuncusunuz. Asmalı Mescit diye bir diziniz var.” * Asmalı Mescit mi?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Kırdığım potu düşünebiliyor musun! Özcan da şaşırdı ve güldükten sonra “size inanıyorum” dedi. Sonra aramızda çok güzel bir diyalog oluştu. Yeni albümü yaparken Cihangir’deki evime çağırdım. Bana dedesinin bir Kürt ozanı olduğunu ve çocukken kendi sesiyle ney sesini taklit etmeye çalıştığını anlattı. Öyle bir okudu ki çok etkilendim. Dedim ki “Gel bunu albüme koyalım”... “Su” albümünün girişindeki gerçek ney sesi değil, Özcan’ın kendi ağzıyla çıkardığı sestir.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Daha sonraki albümlerde neden Özcan yok peki? - Hayatın dönüşüm sürecinde, sadece bazı insanlarla o paralellik devam edebiliyor. Özcan’ı 5-6 senedir görmüyorum.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Gelelim “Beyza’nın Kadınları”nı aratmayan çok kişilikli durumuna... Arkın Ilıcalı nasıl ünlü DJ Arkın Allen oldu? - Allen, Kanadalı eski eşimden aldığım bir soyadı. Kanada’da böyle bir durum var. Sen eşinin soyadını, o da seninkini alabiliyor. Kısaca o, Jennifer Ilıcalı oldu; ben de Arkın Allen.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Allen soyadını alınca pat diye DJ mi oldun? - Numbers diye bir gay barda işe başladım. Temizlik yapıyordum, bulaşık yıkıyordum, vestiyerde çalışıyordum ama çalışma iznim yoktu. Derken bir gün barın DJ’i hastalandı ve bana “Git müzik çal” dediler. Tahmin edeceğin gibi o Gece herkes için büyük bir işkenceydi.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Suç sende mi, seni kabine sokanda mı? - (Gülüyor) Techno Tom diye bir DJ vardı. O bana aleti edevatı nasıl kullanmam gerektiğini öğretmeye başladı. Bana iki plak verdi, “Bunlardan başka bir şey çalmayacaksın” dedi. Mixler yapmaya başladım, bir gün Tom benim o iki plaktan 14 saat süren bir set çıkardığımı görünce şok geçirdi.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Kaderinde DJ’lik de vardı anlaşılan... - Müzik, kaderimde müzik var... * Peki ya tasavvuf? - Tasavvufta aşkı buldum. Bence hayatı en güzel anlatan cümle; “Benim annem aşk, babam aşk, benim peygamberim aşk. Ben aşk ülkesinde yaşıyorum. Benim her şeyim aşk.”

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* O zaman Mesnevi’nin senin ruhunun kıyılarına vurması da bir tesadüf değil...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Mahallemizdeki Terzi Hasan Amca derdi ki “Evladım tesadüf diye bir şeye hayatım boyunca tesadüf etmedim”. Şimdi bizim rastlantı sandığımız şeyler aslında büyük bir yapbozun parçaları... Onlar da bir araya gelerek muazzam bir senaryo oluşturuyor. Yaşadığım her şey bir vesileydi; Kanada’ya gitmem, üniversiteye başlamam... Bunlar tek tek bir sonraki adımımı hazırladı.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Matrix’teki gibi “seçilmiş” olduğuna inanıyor musun? - Hepimiz seçilmişiz. Bu arada Matrix benim için tasavvufu anlatan modern bir hikaye. Önemli olan o seçilmişliğin farkında olmak, egoyu bırakabilmek ve gönlünde akordu tutturabilmek.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Gönlünde akort tuttu, ya beyninle tutmazsa? - Beyin ve kalp aynı anda yönlenmiyorsa ben kalbi seçerim. Niye, akıl şeytanın yuvası mı?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Şeytan akıldan ziyade ayrımın içinde vardır. O yüzden Mevlana der ki “Boşver senin benim ne kadar farklı olduğumuzu, neyimiz ortak onu konuşalım...” Tasavvufta özde birleştirmek var. Mesela az önce ‘ben’ dedim. ‘Ben’ dediğim anda seni ve beni ayırdım. * ‘Ben’ sözcüğünü kullanmıyor musun?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Kullanmıyorum çünkü karşılığı olmayan bir sözcük. Hani diyor ya Şems “Ben diye başladığın her sözde anlattığın benin, seninle hiç ilgisi yok” diye... Aynen o durum. * Yıldız Tilbe ile paralel evrenlerde nasıl buluşabildin?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Yıldız’ı hiç tanımıyordum. Bir gün radyoda sesini ve müziğini, onun kim olduğunu bilmeden dinledim. Söylediği şarkı bana çok dokundu. Tam da yeni albüm zamanıydı. Ekiptekiler, “Tutsak parçası için Yıldız’ı arayalım” dedi. Düşünsene, hiç tanımadığımız, apayrı bir dünyanın insanı... Ama o “Aa zaten evde bomboş oturmaktan çok sıkılmıştım. Geleyim söyleyeyim ne varsa” deyivermiş.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Tam Yıldız’dan beklenilecek cevap. - (Gülüyor) Bir arkadaşımız Yıldız’ı karşılamak için aşağı inmişti. O sırada Yıldız’ın yanına bir kız çocuğu gelmiş “Abla bana bir CD’ni ver” diye tutturmuş. Yıldız’ın yanında CD yok. Bakmış ki ne yapsa gitmeyecek, çıkarmış küpesini vermiş kıza.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Esaslı kadındır Yıldız... Kim bilir evde ne çılgınlıklar yapmıştır... - Orası ayrı macera! Ceza da evdeydi. Gelir gelmez önce bir Ceza’yı fırçaladı, “Sen niye bu kadar hızlı şeyler söylüyorsun oğlum, ben senin söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum. Yavaş konuşsana biraz” dedi. Ceza korktu, köşede öylece oturdu (gülüyor). Ama sonra yakın dost oldular.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Yıldız, seni görünce ne yaptı? - O da beni yaşlı bir dede zannediyormuş. Büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Sonra müziğimi dinledi, çok hoşuna gitti. “Ver dedi bir kağıt, kalem”... Beş dakikada “Tutsak”ın sözlerini yazdı. O kağıdı da hâlâ saklıyorum hatıra diye. O anı yakalamak benim için çok önemli, kalplerimizin vibrasyonu uydu. Ama onları tekrar etmek mümkün değil. Bu Yıldız’la da bir daha olmayacak bir şey...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* “Yaşandı bitti saygısızca” mı diyorsun? - Tabii ki öyle demiyorum. Ama gerçekten yaşandı bitti o anlar. Hep böylesine kalbi muhabbeti olan insanlarla bir şeyler yaşarım. Bu yüzden de hiç prova yapmadım hayatımda.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Yanlış anlama ama Beyoğlu’nda uzun süre devam eden son sergin, Gezi Olayları’nın provası gibi... - Çıkarttığımız “Revolution Revelation” adlı kitap ve akabindeki sergiden bahsediyorsun sanırım. Biz o yazıları ve fotoğrafları Gezi’den tam 10 ay önce hazırladık.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Sergide gaz maskesi figürü bile yer alıyordu... Kahin misin yoksa? - “If we don’t break their rules, there will be no tomorrow” yani “Eğer direttikleri kuralları bozmazsak yarınımız olmaz” bu serginin içindeki sloganlardandı. Bir şekilde o enerji araya sızdı yani.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* O zaman şöyle sorayım, bugün bakınca ne diyorsun bu yaşananlara? - Bir konuya futbol zihniyetiyle yaklaşmayı seven biri değilim. “Tuttuğun takımın dışındakilerin hepsi kötüdür” mantığına inanmıyorum. Biri iyi bir şey yaptığında iyi, kötü bir şey yaptığında da kötü dersin. * Başbakan’la hiç tanışma fırsatın oldu mu?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Evet, birkaç kere davetlerine katıldım. Kendisi ev ödevini çok iyi yapan biri. Beni tanıyordu zaten. Saçım başım bu vaziyette gitmiştim. Sorduğu sorulara tüm açıklığımla cevaplar verdim, tabii gerek söylediklerim gerekse küpelerim oradaki bazı kişilere ters geldi. Ama Tayyip Bey anlattıklarımla aynı fikirde olmasa da, hoşgörüyle dinledi beni. Bu çok önemli bir süreç. İyi bir şey yaptığında iyi diyeceğiz, destek vereceğiz; çuvalladığında da, Gezi’de olduğu gibi “Bu iş olmadı” diyeceğiz.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Yanlış anlama ama Beyoğlu’nda uzun süre devam eden son sergin, Gezi Olayları’nın provası gibi... - Çıkarttığımız “Revolution Revelation” adlı kitap ve akabindeki sergiden bahsediyorsun sanırım. Biz o yazıları ve fotoğrafları Gezi’den tam 10 ay önce hazırladık.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

* Sen ve Elif Şafak; tasavvuf gibi ruhani bir kavramı eserlerinize katıp ticarileştirdiğiniz için eleştiriliyorsunuz...

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Elif benim eski arkadaşım... “Aşk”ı yazarak dünyada çok önemli bir görevi yerine getirdiğine inanıyorum. Benim duruşumdan dolayı da geleneksel kültürümüzle ve neyle, genç insanlar arasında bir bağ kurulduğunu düşünüyorum. Elif’in yazdığı “Aşk” vasıtasıyla da insanlar gidip Mesnevi’yi almaya başladılar. Bu bence çok önemli.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

Aynı yorumu Cemalnur Sargut da yapmıştı... - Cemalnur Hoca çok takdir ettiğim biridir, apaydınlık bir güneştir. Onun hem Elif için, hem de benim için söyledikleri; bizim yolumuzu aydınlatır. Seni “İçki içilen mekanlarda ulvi bir müzik yapıyor” diye eleştirenlere bir cevabın var mı?

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!

- Tamam, endişelerini anlayabiliyorum fakat bunu söyleyenlere “O zaman bana Tanrı’nın olmadığı bir yer gösterin, neyi orada üfleyeyim” diyorum. Sanırım böyle düşünenlere yeterince açık bir cevap oldu.

İzzet Çapa, Mercan Dede röportajı!