* Yolculuğun nasıl geçti? Sana yavaş gelmiştir şimdi uçak seyahati. - (Gülüyor) Çok rahat geçti. * Türkiye’de hızı sevenler “Tek rakibim Türk Hava Yolları” diye bir terim kullanırlar. Artık bunu sen de eklersin lügatına... İZZET ÇAPA
- Hiç böyle düşünmemiştim daha önce ama madem öyle benim de tek rakibim Türk Hava Yolları olabilir. (Kahkahalar) * Böylesine fit olmak için hayatı ertelemek zorunda kalmak sinirlerini bozmuyor mu? Şöyle benim gibi bir kola içmek falan istemiyor musun hiç?
- O anlamda hayatı ertelediğim falan yok. Ben öyle kendini devamlı kısıtlayan insanlardan değilim. Gün geliyor bir paket sigara içiyorum ya da dört ay ağzıma koymuyorum. Ne istersem onu yaparım, hayat eğlenceli olmak zorunda. * Fiziksel sağlığı bir yana bırakalım, yaşamla ölüm arası işler yaparken ruh sağlığını nasıl dengede tutabiliyorsun?
- Anahtar kelime “hazırlık”. Bir projeye kalkışmadan önce ödevimi iyi yapıyorum. Aynı okuldaki gibi aslında, sınava doğru hazırlandığın zaman, iyi not alıyorsun. * Yapma o kadar da kolay değil, bazen çalışırsın çalışırsın, hoca sana bir takar, kompozisyondan basar sıfırı. - (Gülüyor) Her zaman bir risk faktörü var tabii.
* Şöyle sorayım o halde, böyle bir iş yaparken sağlıklı bir psikolojiye sahip olmak mümkün mü? Biz seni seyrederken bile aklımızı kaçırıyoruz. - Ben de Everest’e tırmanan veya 40 metrelik dalgalar arasında sörf yapan birini aynı heyecanla seyrediyorum. İnsanların anlayamadığı şu, ben ve benim gibi işlere soyunan kişiler, o sonuca yılların verdiği birikimle ulaşıyorlar, o yüzden düşünülenden daha rahatlar. Bir hafta paraşütle atlayıp ertesi hafta ses hızını geçmeye çalışamaz hiç kimse.
* Sen ilk ne zaman “kafayı sıyırdın”? - (Gülüyor) Daha küçücükken hep tepelerde olmaya, uçmaya karşı inanılmaz bir merakım vardı. Annem ne zaman beni ortalarda göremezse tek yapması gereken yukarı bakması olurdu ve mutlaka bir ağacın tepesinde bulurdu beni.
* Ama ağaç tepesinde kollarını ne kadar çırpsan da uçamıyorsun... - Maalesef haklısın. Hayata kuşbakışı bakma sevdam 16 yaşında paraşütle atlamaya başlayınca iyice arttı tabii ki. Çünkü sonunda karaya ayak bassam da paraşütle atlarken bir süre dahi olsa uçuyormuş gibi hissediyordum.
Kendimi bulduğumu uçaktan atladığım o ilk gün anladım. Sonra da Avusturya ordusunda paraşütle bir noktaya atlama konusunda uzmanlaştım. * 1974’te çocukken çizdiğin bir resmi bulduk, sen uçuyorsun tabii ki, annen ve kardeşin de aşağıdan sana bakıyorlar. Baban yok, ana kuzusu musun yoksa?
- Yanlış anlaşılmasın babamı çok severim ama beni her konuda sonuna kadar destekleyen ve sırtımı sıvazlayan annem olmuştur. Babam daha ciddi ve disiplinli biri olduğundan onunla ilişkim de haliyle mesafeliydi. O yaşta bilinçaltımdaki duygularla da babamı çizmemişim işte.
* Kardeşinin var mı adrenalin tutkusu? - O benden tamamen farklı bir karakter. Babam hep “Spordan para kazanılmaz” falan derdi ama benim aklım hep atletik işlerdeydi. Kardeşim babamızın sözüne daha çok kulak vermiş olmalı ki, sporla falan hiç ilgilenmeyip şef oldu.
* Hepsinin ağzını payını verdin tabii... - (Gülüyor) Sporla ilgilenip şimdi yaptığım işten dolayı ailede en çok parayı ben kazanıyorum. Hayatta kimi dinleyeceğini çok iyi bilmek lazım. * Ordu terbiyesi alman, hırsının ve disiplininin arkasındaki temel etken olabilir mi?
- Hayır tam tersi, hırslı ve disiplinli olduğum için orduya katıldım. Ben çoğu insanın aksine kendimi zor ortamlara sokmayı severim. Bazen üşüyeceksin, aç kalacaksın ki elindekilerin kıymetini anlayabilesin. Hayat çok ilginç, bir gün dağın tepesindeki çadırda titriyorsun, bir hafta sonra Tom Cruise’la kırmızı halıdasın.
* O senin için geçerli, çoğumuz evdeki halının üzerindeyiz. Şaka maka tanıyor musun Tom Cruise’u? - Evet Tom’la yüz yüze ve telefonda uzun sohbetler etme fırsatım oldu birkaç kez.
* Tom Cruise’la uzun sohbetler etmek nasıl bir his diye “ergen” bir soru sorsam. - Asıl Tom Cruise’a Felix’le sohbet etmek nasıl bir his diye sormalısın.
* Ver telefonunu arayayım Tom’u hemen o zaman. - (Kahkahalar) Buradan Tom’a sesleniyorum “Şaka yaptım”, demin söylediğim tamamen şakaydı.
* Haydi şakayı bırak da soruma cevap ver. - Tom son derece mütevazı ve tek kelimeyle müthiş bir adam. O da bir macera tutkunu, eski savaş uçaklarını uçuruyor, hiç dublör kullanmıyor.
* Hollywood’a kapağı attın sayılır. - Stratosferden atlayışımı Hollywood’da film yapmaya hazırlanıyorlar zaten. Şu an beni kimin oynayacağını bulmaya çalışıyorlar. Duyduğuma göre Mark Wahlberg düşündükleri isimlerden biriymiş.
* Haydi çıkar ağzındaki baklayı, Felix rolü Tom Cruise’a gidiyordur herhalde. - Böyle bir bilgim yok ama bence harika olur. İlk tanıştığımız andan beri birbirimizi çok iyi anladık. O da son derece disiplinli bir insan. Tom’un vücuduna bakınca 50 yaşında olduğunu unutuyoruz çoğu zaman.
* Ne var yani ben de 50 yaşındayım. - Sen de zaten aynı Tom Cruise’a benziyorsun, sadece ondan biraz daha irisin. Büyük Tom Cruise’sun. Her neyse ama o kadar sene aynı itinayla çalışmak çok takdir edilecek bir şey.
Yarın “Top Gun 2” çekilse Tom yine başrolü götürür, Val Kilmer ise belki büyükbabayı oynar. Sen de benzesen benzesen Val Kilmer’a benzersin.
* Hayalin hep uçmak mıydı, hiç başka şeylere heveslenmedin mi? - Bir ara dalgıçlığı denedim ama inan hiç hoşuma gitmedi. Orada bir yanlış yapsan, oksijenin olmaması, nefes almakta güçlük çekmek falan beni çok rahatsız etti.
* Sanki senin yaptığın iş çok kolay ve tehlikesizmiş gibi konuşuyorsun. - (Gülüyor) Tabii ki riskli ama sevdiğim ve başarılı olma potansiyelimin yüksek olduğu bir şey yapıyorum. Zaten anlamadığım bir durum var, “Zayıf olduğunuz noktaların üzerine gidin, onları yenin” gibi şeyler bana çok saçma geliyor. Ben niye zayıflığımın üzerine gideyim? Hangi konuda güçlüysem, ona yönelir, daha nasıl güçlü olabilirim diye bakarım.
* Biraz önce NTV’cilerin sorduğu gibi sana bazılarını kızdıran sorumu soracağım, atlayıştan önce seks yaptın mı? - O kadar heyecanlı ve stresliydim ki seks aklıma bile gelmedi.
* Başkalarına tavsiye eder misin senin yaptıklarını? - Pek tavsiye etmiyorum aslında ama insanlar kalplerinden ne geçiyorsa onu yapmalılar.
* Bazı yerlerde paraşütü açmak için 17 saniye daha bekleseydin en uzun serbest düşüş rekorunu da kırabileceğin yazıldı. - En uzun serbest düşüş rekorunu da kırdım zaten fakat medyada senin dediğin gibi haberler çıktı nedense. En uzun serbest düşüş saniyeyle değil mesafeyle ölçülüyor.
* Tamam canım kızma... Bazen günlerce uğraşır bir yemek hazırlarsın, davetliler gelir 10 dakikada her şeyi siler süpürür. Sen de 7 sene hazırlandın, hoop 9 dakikada bitti her şey. Biraz hayal kırıklığı yaşadın mı?
- (Gülüyor) Bu harika bir örnek aslında. Ama açıkçası benim yaşadığım 9 dakika öylesine muhteşemdi ki, o ana gelene kadar harcadığım her saniyeye değdi. Çünkü düşünecek olursan bundan sonra benden hızlı da giden olsa, daha yüksekten de atlasalar, ses duvarını aşmış ilk insan her zaman ben olacağım.
Madem anahtar kelimen “hazırlık”, stratosferden atlamak için nasıl hazırlandın? - Atlayış gününe gelmem 7 senemi aldı. Hem fiziksel, hem de ruhsal olarak uygun olmak şarttı tabii ki. Üzerime ilk o basınca direnişli tulumu geçirdiğim zaman sorun yoktu ama daha sonraları rahat nefes alamamak ve hareket edememekten dolayı bende klostrofobi başladı.
* Panik yaşadın mı “Ya atlayamazsam” diye? - Hemen özel psikiyatristler getirildi ve ilaçsız şekilde, telkine ağırlık vererek tedavi edildim. Yoksa günde 5 saat o tulumun içinde vakit geçirmem imkansız olurdu.
* Nereden aklına gelir insanın çıkıp stratosferden dünyaya atlamak? - Bu tabii bir sabah kalkıp aklıma gelen bir şey değil. Gençken insanların idolleri oluyor. Boksörsen Muhammed Ali’yi örnek alıyorsun, onun gibi olmaya hatta onu geçmeye heves ediyorsun. Ben de yaptığım işin en iyilerine ve rekor sahiplerine özendim.
* Ses duvarını aştığında kendini Tanrı’ya daha yakın hissettin mi, ya da böyle bir spiritüel haz yaşadın mı? - Ses duvarını aştığını bile hissetmiyorsun o an aslında ama tabii ki bunu bilmek bile hayata daha farklı pencerelerden bakmanı sağlıyor. Sonuçta “imkansız” denilen bir şeyi başarıyorsun ve her şeyi yapabilecek kadar özgüvenin artıyor.
* Bir atlayışla hayatın değişti; kırmızı halılar, ödüller... Malum şöhretli arkadaşlar da edinmişsin. - Eh ister istemez oluyor bütün bunlar. Mesela National Geographic bana “yılın maceracısı” ödülünü verdiği Gece, James Cameron’la tanıştım.
* Yeni filminde sana bir rol verseydi... - (Gülüyor) Tek kelimeyle hayran kaldım kendisine. James şimdiye kadar tanıştığım en ilginç ünlü. Saatlerce konuştuk o Gece ve fark ettim ki o da aynı benim gibi bir macerasever.
* O da mı atlayacakmış uzaydan? - O kadarını bilemem ama sürekli imkansız olarak görülen projelere kalkıştığı bir gerçek. En son Mariana çukuruna indi denizaltıyla.
* Sen yukarı, o aşağı desene... - (Gülüyor) Benim atlayışım hakkındaki bütün detayları biliyordu. James Cameron’ın bununla böylesine ilgili olması kadar büyük bir iltifat olamaz herhalde. O Gece çok ilginç bir şey daha öğrendim ve çok şaşırdım.
* Neymiş o? - Aslında filmlere o kadar fazla ilgi göstermiyor. Onun asıl aşkı denizlerin derinliklerine dalmak. “Titanic”, “Avatar” gibi filmleri bir meslek ve para kazanma aracı olarak kullanıyor ki asıl tutkusunu devam ettirebilirsin.
* Sen daha şanslısın, tutkuların için kendine başka meslek edinmene gerek kalmıyor, her şeyi sponsorlar hallediyor. - (Kahkahalar) Evet öyle.
Bundan sonra ne bekliyor Felix’i? - Ben helikopter pilotluğu da yapıyorum. Yeteneklerimi insanlara yardım için kullanmak ve itfaiyelerin havadan kurtarma ekiplerinin birinde görev yapmak istiyorum.