Yüksel Aksu’nun yazıp yönettiği ikinci film ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’ yarın vizyona giriyor. Başrol oyuncusu Şahin Irmak ve Aksu, “Ortaya karışık, kolektif bir film oldu” diyor.
Yüksel Aksu
“FİLMİN NAMUSUNUN ARKASINDAYIM”
Filme gelen ilk tepkiler nasıl?
Genel olarak övgüler aldım. Umarım nezaket gereği değildir, gerçekten öyledir. Şimdi sıra seyirciyle buluşmada.
Yine bir Ege filmiyle karşımızdasınız...
Ege hakim olduğum bir bölge. Bir de bu filmde oynayacak yerel oyuncular ‘Dondurmam Gaymak’ filmiyle deneyim kazandı. Film, “Kentten bıktım, gidip Ege’nin bir köyünde zeytinyağı, şarap yapacağım” diyen bir kesimin hikayesini anlatıyor.
Çıkış noktası neydi filmin?
Son yıllarda çok mızmızlanıyor özellikle orta sınıf. Bana da “Organik tarım yapalım, teknolojik turizm yapalım” diyen bir kesimin serzenişleri ilham verdi. Onun dışında 90’lı yıllarda öğrenciyken hayalimizdi; bir köye yerleşip çiftçilik yapmak, roman yazmak, kısa filmler çekmek. Her ütopya gibi gerçekleştiremedim. Senaryosunu yazıp, filmini çekerek biraz rahatladım. Bu ütopyayı kurarken daha çok oranın köylüleriyle, şehirden giden entel dantel dediğimiz adamların çatışmasından komik olaylar silsilesi ürettik.
Siz filminizi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Söylediği cümle, önerdiği tez itibariyle çok namuslu ve ahlaklı olduğunu düşünüyorum. Ben filmin namusunun arkasındayım. Bayağı ortaya karışık, kolektif bir film oldu.
Profesyonel olmayan oyuncuları oynatmak risk değil mi?
Risk tabii. Bu filmde beni esas yoran şey, okuma yazma bilmeyen köylülerden Claudia Roth’a, Yüksel Yalova’dan Nejat Yavaşoğlulları’na, Şahin Irmak’tan Ayşe Bosse’ye kadar farklı toplumsal kesimlerden gelen insanları bir değer üzerinde, bir proje üzerinde balans etmekti. Kalabalık, çok fikirli, fıkır fıkır bir film oldu.
Tarkan film için Aşık Veysel’in ‘Kara Toprak’ türküsünü seslendirdi. Nasıl bir araya geldiniz?
Tarkan biliyorsunuz doğacı, doğa eylemcisi. Topluma, doğaya ve hayata duyarlı bir sanatçı. Filmi izledi, beğendiğini ve etkilendiğini söyledi. Ve “Böyle bir hediyem olsun” dedi. Filmde Muğlalı bir yerel türkücü de var, Tarkan gibi bir megastar da var. Memet Ali Alabora gibi bir sinema, dizi starı figürasyonda yer alıyor. Zaten bizim tezimiz de buydu; beraberlik, hoşgörü ve kahkaha. Film organik, Tarkan da organik sanatçı.
İlk filminiz Oscar aday adayı olmuştu. ‘Entelköy Efeköy’e Karşı’ da Oscar yarışına katılır mı sizce?
Belki... Ama ben öncelikle kalabalıklar tarafından seyredilmeyi tercih ediyorum.
Şahin Irmak
“BAŞROL KARIN AĞRILARI ÇEKTİRDİ”
Bu sizin ilk başrolünüz. Neler hissediyorsunuz?
Başrol vermek de, almak da büyük sorumluluk. Karın ağrıları çektim, uykusuz geceler geçirdim. Hatta “Girmesem mi bu topa?” dediğim bile oldu. Sonradan senaryoya ve Yüksel Ağabey’e çok güvendiğim için bir şekilde altından kalkabilirim diye düşündüm. İnşallah altından kalkmışımdır.
Rolün daha önce Cem Yılmaz’a teklif edilmiş olması bir endişe yarattı mı?
Cem Yılmaz, çok beğendiğim bir mizahçı. O olsa muhtemelen bambaşka bir şey olurdu. Ama onun bir ağırlığını yaşamadım. Başıma bir şey gelirse, aksilik olursa biliyordum ki sette Yüksel Aksu var. Gerçekten benim sigortamdı o.
Filmi değerlendirmenizi istesem neler söylersiniz?
Mizah dozunda. Ahlaklı bir mizah anlayışının olduğunu düşünüyorum. Bunun yanı sıra söylemek istediğimiz şeyleri de güzel bir şekilde söylüyor. Daha ne olsun!
Oynadığınız Muhtar Ali nasıl bir adam?
Efeköy’ün muhtarı. Müzisyen olma hayallerini, babasının “Çalgıcı mı olacaksın?” sözü üzerine bir kenara bırakıp, muhtarlığa devam etmiş. İyiniyetli, biraz sersem, melankolik bir adam. Katherine’e aşık oluyor. Kız da ona ilgi duyunca, iyice yükseliyor kıza karşı. Köylüsünün derdinde düşmüş. Enteller gelince bir termik santral çatışması yaşanıyor. Hiçbir kavramdan haberi yok ama onun. Kulaktan dolma bilgilerle bir şeyler söylemeye çalışıyor. Giyim kuşamı çok da becerememiş bir adam.
Filmde şiveli konuşuyorsunuz. Rolünüze nasıl hazırlandınız?
Beş ay sürdü bu filmin hazırlığı. Benim iki ayım Muğla’da geçti. Orada köylerde yaşadım. Bütün günüm onlarla geçiyordu. Kahveye gidiyordum, okey onuyorduk, traktör kullandım. Nasıl konuşurlar, ne yer ne içerler, nasıl şaka yaparlar, birbirleriyle diyalogları nasıldır. Hayatımda galiba en keyifli ve en sağlıklı iki ayımı yaşadım.
Yüksel Bey filmde Muğlalı köylülere de rol verdi.
Bütün oyuncuların böyle bir kaygısı vardır, karşısında iyi oyuncu olsun ister. Riske atmak istemez kendini. Fakat ilk sahneden itibaren anladım ki başka bir alan, başka bir ufuk açtılar bana. Onlarla çalışmak çok keyifliydi.