HINCAL ULUÇ YAZDI...

Sabah Gazetesi yazarlarından Hıncal Uluç'un bugünkü yazısı;

HINCAL ULUÇ YAZDI...

Komşu aklının almadığı..

Türk dostu Yorgo Papandreu, başbakanlıktan ayrıldıktan sonra kafa dinlemeye İstanbul'a gelmişti. Beyoğlu'na çıkmış.. Hava güzel.. "Niye dışarda oturmuyoruz ki" demiş.. "Efendim kaldırıma masa atmak yasak" demişler..
Sözüm ona her gün biraz daha demokrat olan ülkemizde, her gün biraz daha duyuluyor olmaya başlayan sözcük "Yasak!

Düzenlemeyi başaramayan yönetici, ister seçilmiş, ister atanmış olsun hemen bu sözcüğe yapışıyor..
"Yasak!.."

Maça insan gelmesi yasak. Ada'da fayton yasak.. Beyoğlu'nda masa yasak..

İnanasım gelmiyor.. Ahmet Demircan gibi tanıdığım, sevdiğim, inandığım, Beyoğlu ve İstanbul âşığı bir Belediye Başkanı, böyle bir "Kente ihanet" kararını nasıl alır ve ısrarla, inatla sürdürür?

Yahu Demircan Başkan yolun Paris'e hiç düşmedi mi? Topu topu bir metre enindeki kaldırımlarda bile masaları görmedin mi?. Paris usulü minik masalar ve arkalarında gene Parisiyen iki sandalye. Paris dışarda oturur. Yunanlı yaz kış, dışarda oturur.. Şimdi benimle ayni iklime, ayni zevke ve ayni keyfe sahip Yunanlı kardeşime, Yorgo'ya, dışarda masa yasağını nasıl anlatırsın?

Albayların, Yunan cuntasının yapamadığını benim Demokrat Belediye Başkanım yapıyor..

Demircan, masaları kaldırttığı zaman "Efendim, bunun iç yüzü başka.. Amaç meyhaneleri kapatmak. Onlara kapatma veremiyorlar. İçki sigarasız içilmez. Dışardaki masayı yasaklayınca, içerde içkinin keyfi yok. Müşteri hızla azalıyor. Meyhane kendinden kapanıyor" diyenlere "Sizin kafanız bozuk.. Kaldırıma masa atma işi yozlaşmıştı. Yürüyecek yol kalmamıştı. Üst katlarda oturan aileler gürültüden uyuyamaz hale geliyor ve şikâyet ediyorlardı. Düzenleme gerekiyordu. Demircan Başkan yakında herkesi mutlu edecek çözümü bulacaktır" demiştim..

Aradan uzun zaman geçti.. Düzenleme falan yok..

"Yasak" aynen devam etti. Hatta yerleşti.. Şimdi gel de düşünme..

Beyoğlu'nda terör eserken, Ortaköy'de İsmail Ünal, tam da halka dönük bir uygulama yaptı. Dışarı masa atmayı teşvik etti. Hem de nasıl etti.. Dükkân önlerine ahşap platform ördü, esnafa belediye hediyesi.. Böylece dışarda oturan tiryakilerin taşa değil, tahtaya basmaları sağlandı ve yerden üşümeleri önlendi. Yukarda da tente ve ısıtıcılar var. Ortaköy orta sınıf ve fakir halkın cenneti haline geldi..

Beyoğlu ne olacak peki?. Dünyaca ünlü Beyoğlu ne olacak?

İşte bahar.. Önümüz yaz.. Gene içerde mi oturacak millet?

Oralara on binlerce insan geliyor Ahmet Başkan.. İstanbul'a gelen her turist Beyoğlu'na geliyor.. Para bırakıyor.. Döviz bırakıyor..

Yüzlerce, binlerce insan, bu kapanmaya, yok olmaya mahkûm ettiğiniz işyerlerinde çalışıyor.. Bu mekânlara, yiyecek, içecek temin edenleri, kasapları, manavları ve daha aklınıza ne gelirse, o iş gurubunu düşünün..
Nasıl bir ekonomi döndürüyor Beyoğlu.. Kaç bin ailenin geçimi oluyor, bir düşünün. Bir ekonomiste soruverin bizahmet!..

İstanbul gibi bir dünya güzelliğini kapalı kapılar ardına hapsetmeyi Yorgo'nun aklı almaz.. Benim de almaz Ahmet Başkan!..

Sizinki nasıl alıyor?..

..Ve niye alıyor?..