HER ŞEYİN KRALI OLABİLİRSİN AMA 'SİNEMA'NIN ASLA...

Akşam Gazetesi Yazarlarından Sevim Gözay bugunkü yazısında Okan bayülgen'i eleştirmiş işte o yazı:

HER ŞEYİN KRALI OLABİLİRSİN AMA 'SİNEMA'NIN ASLA...

Mehmet Yılmaz, Okan Bayülgen'e yönelik 'Şövalyelik ruhuna ne oldu?' başlıklı yazısında şaşkınlığını; 'Okan Bayülgen'in 'O çok çirkin', 'Şu da çirkin', Bunun yüzüne bakılmaz', 'Kemikleri sayılıyor' gibi demeçlerini yadırgayarak ve hayretler içinde kalarak okudum.

Yadırgadım, çünkü: Ona buna sataşarak gündemde kalabilen magazin şöhretlerini ve buna çanak tuttukları için magazin basınını şiddetle eleştiren, ününü sadece yaptığı işin doğruluğuna borçlu olan başarılı bir insanın, bu tür polemiklerle ne işi olabileceğini anlayamadım!' cümleleriyle anlatıyor. Yazının devamında ise Okan'a nasihat ediyor, 'Her kadının saygıyı hak ettiği ve saygı gördüğü 'şövalyelik günleri' belki geride kaldı ama şövalyelik ruhuna ihanetin böylesi, yakışık almıyor!' diyerek iyi niyetli eleştirisini sonlandırıyor.
Mehmet Yılmaz çok haklı. Gerçekten de, Okan Bayülgen gibi bir şahane ukala, zeki, yaramaz, başarılı, deli-dolu, fırlama bir 'televizyon çocuğu' ne oldu da, yok yere birilerine sataşıp ortalığı karıştırmaya, zorlama magazin gündemi attırmaya başladı?


Son Okan Bayülgen filmi Kanal-i-zasyon'u izlememiş olsaydım bu soruyu sorardım ben de sanırım. Ama izledim. Bizim bay şahane ukala, o kadar beceriksiz, o kadar vasat, o kadar tutarsız, o kadar 'zavallı' bir başrol çıkarmış ki... Filmdeki diğer oyuncular adına da, yapımcı, yönetmen, senarist adına da utandım Okan Bayülgen'in performansından. Bay şahane ukalanın yerinde olsam, tövbe ederdim oyunculuğa. Ama nerdeee? Başarısızlığın bedeli nadiren ödetilir bizim medya mahallesinde zaten. Dün batıranlar, yarın daha iyi paraya daha güzel bir koltuğa yerleşiverir. Kurnazsanız tabii. Hem yanar hem de dönerseniz. Saftirik saftirik işine gücüne bakan, etliye sütlüye karışmayansanız o ayrı. İtilir kakılır öyleleri. İlk fırsatta da şutlanır zaten.


Neyse dağılmayalım, 'bay şahane ukala'ya dönelim biz. Sonraki günlerde filmle ilgili yazılanlara baktım baktım, en maçosundan en harbisine, en kıllanan adamından, en kelimelerin efendisine... Bir Allah'ın kulu da seyircinin hakkını arayıp, 'Okan, bu ne lan?' diye sormamış.
Kol kırıldı yen içinde kaldı anlayacağınız. Durumdan faydalanan bizim bay şahane ukala da, 'Ben bu gerzoları ufak ufak yemlerim, böylece fiyaskoyu da sessiz sedasız atlatırım' taktiğine başladı. Okan usulü 'kriz yönetimi', bir nevi...


Filmden konu açılacak, 'başarısı' sorgulanacak diye ödü kopan bay yüksek egonun bu günlerde her uzatılan mikrofona; 'O çirkin', 'Bu kepçe kulak', 'Öbürü dört göz' diye saydırması bundan, anlayacağınız. Eh zeki adam ne de olsa, medyayı kullanmayı iyi biliyor! Ufak ufak yemliyor. Bizim 'saflar' da ağzı açık ayran budalası gibi dinliyor, sonra da harfiyyen yazıyor: O-kan çir-kin de-di... Bıdı bıdı... Hede hödö.


'Bay şahane ukala'nın şövalyelik ruhuna ihanetinin sebebi basit yani sevgili okur ve sevgili Mehmet Yılmaz. Filme gidenler bunu şıp diye anlıyor. Kanal-i-zasyon filmine emek veren herkese geçmiş olsun diyor, herbişey kralı Okan Bayülgen'in oyunculuğunu özleyenlere şiddetle tavsiye ediyorum.