Gülse Birsel'den 'Gezi' için yeni yazı!

Daha önce Gezi Parkı ile ilgili Başbakan'a mektup yazan Gülse Birsel, bugün Hürriyet Gazetesi'nde yeni bir yazı kaleme aldı..

Gülse Birsel'den 'Gezi' için yeni yazı!

İşte Gülse Birsel'İn yazısı:

Parktan çık sağa dön sandığı göreceksin

Ülke demokrasisine level atlatan eylemci arkadaşlar, harikaydınız! Dokuz ay sonra cümbür cemaat bir daha sokaklara çıkalım. Bu kez oy vermeye!

Çarşamba gecesi Sertab Erener beni arıyor: “Gülse yahu bir şeyler yapalım, aklı başında bir sanatçı grubu toplayalım, gidelim Başbakan’a, durumu anlatalım, böyle olmayacak.”

Sanatçılar tarafında genel fikir şu: “Başbakan’ın etrafındakiler ya konuyu doğru anlamıyor ya da gerçekleri söylemeye çekiniyorlar.” Arzumuz uzlaştırmak, artık sokaktaki insanların gaz ve sopa yemesini engellemek, park krizini bitirmek ve olayın sadece ağaç-çiçek-kışla meselesi olmadığını, bu patlamayı hazırlayanın ‘toplumun duygusal şişkinliği’ olduğunu anlatmak!

Zira sanatçılar olarak kalabalıklara yuhalatılmamıza, kara listeler yapılmasına filan rağmen, ‘Başbakan’ı yemek’ gibi bir derdimiz yok, zira devlet/şehir tiyatrolarına özgürlük gibi konular hariç, biz tokuz canım, sağ olun!

Sadece şöyle bir isteğimiz var: Başbakan’ın ‘daha uzlaşıcı, daha nazik ve çoğulcu olmasını, diğer yüzde 50’nin de istek ve tercihlerine saygı duymasını’ sağlayabilmek. ‘Balkon konuşması’ kafasına geri dönülsün istiyoruz yani. Çünkü sokakta bağıran insanın derdi de bu!

“Gidelim konuşalım yav” diye yükseldik telefonda.

Ben bir noktada “Yahu, yine beş saat karşılıklı konuşup duracağız, onun yerine bol imzalı bir mektup yazıp ulaştırsak ve basına da versek, daha net ve pratik mi olur” önerisi getirdim.

Sonra, Gezi Parkı’na gitmemiş biri olarak (Senaryo ve gazete yazısı yetiştiriyordum o gün ve gecelerde, evde gaz yemeyi tercih ettim, bu konudaki fikirlerimi de yazdıklarımla anlatmaya çalıştım) onlar adına konuşmamın hadsizlik olabileceğini söyledim. “Bu geceyi görelim” dedik, Sertab birilerini daha arayacaktı, vesaire…
Sonrasında daha önceden valiyle, bakanlarla görüşmüş, ön hazırlık yapıp randevu almış bazı sanatçılara Sertab da katıldı ve perşembe gecesi bir görüşme gerçekleşti. Hepsine teşekkür borçluyuz, böyle anlarda elini taşın altına sokmak zordur.

Bence park-kışla konusu, makul sayılabilecek bir çözüme ulaştı denebilir.

Daha önemlisi, sanatçı grubunun o geceye dair açıklamasındaki “Temel özgürlüklerin kısıtlanması, Başbakan’ın son aylarda tırmanan sert üslubu, yaşam tarzına yönelik baskılar, toplumu kutuplaştıracak söylem ve girişimler, göstericilere yapılan sert müdahaleler ve bunun yarattığı ve tüm ülkeye yayılan kitlesel tepkileri gündeme getirdik” cümlesinden, anlatmak istediklerimizin yüz yüze de ifade edildiği sonucunu çıkarıyorum!

Kişisel fikrimdir ve bu yazı yayımlanana kadar neler olur bilmem. Ama bence ülkeye demokrasisine ‘level atlatan’ eylemci arkadaşların, bir süre parka dokunulmayacağı için, artık orada kalmasının çok manalı olmadığı kanısındayım.

ANCAAAK...

Önümüzde seçimler var. Parktaki arkadaşlarımızın yüzde 18’i “Oy kullanmam” demiş. Oy kullanmazsan da her şiştiğin anda sokağa çıkmakla bu iş yürümez canım kardeşim! Biliyorum, sizi, beni, tam olarak temsil eden bir parti yok belki. Bu yeni kuşak, biz tepkili şehirliler, adına ne derseniz, belki üç, beş, on yıl sonra, başka bir siyasi hareket çıkarabilir bu memleket.

Ama şu an için, bari ‘en az gıcık olduğun parti’ Meclis’teki dört partiden hangisiyse, git oyunu kullan!

Son seçimde her 100 seçmenden 15’i sandığa gitmedi! Yüzde 85’in yüzde 50’si Ak Parti’ye oy verdi. Sonra adam tabii der ki “Ülkenin yüzde 50’si bizi istiyor, sana ne oluyor!”

“Zaten bizim oylar çöpe atılıyor, çöplerden çuval çuval oy çıkıyor” diyen dostlara da diyorum ki, “O zaman git sandığın başında gözlemci olarak dur!”
Şu an tepkiler, rahatsızlıklar demokratik bir sivil itaatsizlikle dile getirildi, o esnada en kavgalı ve uzlaşmaz görünen gruplar barıştı, yan yana durdu. Ayrıca AK Parti’nin ileri gelenleri, hatta Cumhurbaşkanı mesajı aldığını söyledi, ki almamış olmaları zaten mümkün değil. Bunlar kazanımdır.

Ancak her şikâyette bir park bulup oturacak halimiz yok!

Şimdi, sevgili vatandaş, gözün siyasette olsun. Ve seçimler gelince, memnun musun değil misin, bir zahmet yine sokağa çık, iki adım yürü ama bu sefer, oy ver yav!

Necati Şaşmaz'ı görüp kendimi hesaba çektim

Arınç “Kendimizi hesaba çektik, özeleştirimizi yapıyoruz” dedi ya -ki beni en çok ferahlatan cümlelerden biriydi- ben de çarşamba akşamı kendimi hesaba çektim! Mizahçı olarak!

Hiçbir komedi yazarı, hiçbir stand-up’çı arkadaşım beni mizah yazarı olarak yetersiz veya başarısız hissettirmemişti! Ta ki Necati Şaşmaz’ın performansına kadar!
Çelişen mesajlardan kelime seçimine, Türkçe Olimpiyatları’na katılan yabancı gençleri intihara sürükleyecek bir gramerden absürdlükte zirve yapan teşbihlere olağandışı bir karışımla karşı karşıya kaldık!

246 bölüm çarpı 90 dakika sitcom yazmışlığım var, o monoloğu yazamam!

Şaşmaz, bunca olayı, aralarında 10’ar saniyelik es’lerle, “Çok üzgünüm... Çok güzel gelişmeler oldu… Bize nazar değdi… Sosyologlar bu işe baksın… Acil değil ama çabuk çabuk… Onları kedi gözü gibi izlememiz gerekiyor… Fosforlu olan o kedi gözleri… Dua okuyalım bu üzerimizden gitsin...” cümleleriyle yorumladı. Gülmekten boğulmamaya mı çalışayım, mesleki hasetten tırnaklarımı mı yiyeyim bilemedim. Körolası fosforlu kedi gözleri de bana yol göstermedi bu konuda!
Bu mizah seviyesine, inşallah meslek hayatımın bir noktasında ulaşacağım!

Umut fakirin ekmeği ve sonunu düşünen kahraman olamaz Memati!

Başbakan başbakan olalı


Perşembe gecesi, baktım Sunay Akın Başbakan’ın hemen sağına oturmuş ve konuşmaya başlamış bile. Başbakan başbakan olalı böyle zulüm görmedi!

Sunay Akın tatlı adamdır. Bilgilidir, hikâyecidir. Konuşkandır, sohbeti sohbete bağlar, sesi yüksek ve dramatiktir. Dost sohbetinde bildiğin keyif verici maddedir.
Ve her keyif verici madde gibi overdose tehlikesi olabilir!

Hele ki saat sabaha karşı üçse, acil çözülmesi gereken bir problem, derdini anlatacak 8 sanatçı, 2 dayanışma platformu temsilcisi, sokaklarda polis, meydanlarda eylemci vatandaş, ertesi sabah bin tane iş varsa ve sen başbakansan, Sunay Akın her tür muhalif eylemden daha yıpratıcı olabilir!

Başbakan’a kızıyoruz, küsüyoruz, “Bizi dinlemiyor, saygı duymuyor, hayatımızı kontrol etmeye çalışıyor” diyoruz.

Fakat perşembe gecesi üç buçukta, sanatçılar hâlâ içerideyken, baktım gelen ilk görüntülerde Sunay Akın Başbakan’ın hemen sağına oturmuş ve konuşmaya başlamış bile, dedim ki: “Başbakan başbakan olalı böyle zulüm görmedi”!

Faiz lobisi, dış mihrak, şudur budur, pek inanasım yok.

Ama Sunay Akın’ı gecenin o saatinde o gruba kim kattıysa onu bulun! İşte onun kesin Başbakan’a kastı var arkadaş!