GÜLSE BİRSEL RÖPORTAJI

'Yedi Kocalı Hürmüz' ile sinema izleyicisinin karşısına çıkmaya hazırlanan Gülse Birsel, Harpers Bazaar dergisine konuştu: Hayatta bir amaç olmasa mutluluk olmaz. Çalışmıyorsam mutlu değilim. Kendimi meşgul tutmam lazım. Ev kadınlarının büyük kısmı da boşluktan depresyonda!

GÜLSE BİRSEL RÖPORTAJI

'Avrupa Yakası' başarısının ardından 'Yedi Kocalı Hürmüz' ile sinema izleyicisinin karşısına çıkmaya hazırlanan Gülse Birsel Harper's Bazaar dergisine konuştu: İşinizi bırakırsınız, hiçbir tortusu kalmaz. Sevgili, arkadaş, hatta aile bile defterden silinebilir. Ama çocuk geri dönüşü olmayan tek şey...

Sizinle ilgili bir gözlemim var; her şeyin 'olabilirliğine' inanıyorsunuz. "Olmaz, yapamam" diyerek bir işe bulaşmaktan kaçınmıyorsunuz...
Korkak biri değilim. Ama gerçekçiyim. 'Yedi Kocalı Hürmüz' gibi müzikal filmlerde idare edecek kadar şarkı söyleyebilirim. Ama şarkıcı olmaya çalışmam! Böyle hayallerimi bir şarkıcıyı oynayarak veya moda çekimlerinde rock'çı kılığına girerek tatmin etmekten başka çarem yok!

Çok büyük hayaller kurup tökezlemiyorsunuz.
Çok büyük hayaller de kuruyorum tabii, ama ayağımı yere basarak. Örneğin, şu anda çok iyi filmler yapmak istiyorum ama tutup da 'bir senfoni besteleyeyim' demiyorum!

İş hayatına erken başlamanızın da faydası oldu herhalde.
Çok. Sadece olgunlaşma, iş hayatını öğrenme anlamında değil. Çok insan, çok hayat tanıdım mesela. Röportaj yaparken, hiç tanımadığınız insanlar size hayatlarını olduğu gibi anlatıyor, evlerini açıyor. Bir yazar için çok önemli.

Oyuncu olmayı neden istediniz?
Bilmiyorum. Belki ailem komediye çok düşkün diye. Komedi oyuncuları evde çok takdir görüyor, çok seviliyor diye.

MEŞGUL OLMALIYIM
"Vay be ben neymişim, muhabirlikten Harper's Bazaar'ın genel yayın yönetmenliğine, oradan en çok sevilen dizinin senaristliğine ve oyunculuğuna geçtim. Şahaneyim!" diye düşündüğünüz anlar oldu mu?
Ben genelde yaptığım işte hep kusurları gördüm, görüyorum. Gittikçe daha iyi olmam lazım. Ben 30'lu yaşlarımdayım ve öğrenciyim; yazarlık konusunda da, oyunculuk konusunda da...

Çizdiğiniz imaj kadar hayatı hafife alan biri değilsiniz sanki. Biraz kırılgansınız hatta. Kendini bıraksa, olan bitene üzülecek biri...
Doğru bir tespit. Takıntılı olmaya kadar gidiyor bu. İşte onun için buna ortaokulda karar verdim; ben ya çalışıyor ya eğleniyor olmalıyım. Yoksa çok sağlıklı olmuyorum. Beyin durdurabildiğimiz bir organ değil, onu beslemezsek, gider çöplükten beslenir. Kendimi meşgul tutmam lazım. Kırılganlığa gelince, mizah yapan insanlar genelde angut değillerdir!

'Avrupa Yakası'nın bir tekel durumu yok mu?
Keşke üç tane daha bomba gibi komedi olsaydı, seyrederken kıskançlıktan tırnaklarımızı yeseydik! Altı yıl boyunca değil rakip, neredeyse başka komedi dizisi bile yoktu. Harika bir yerli komedi seyretseydim, daha çok uykularım kaçardı, hayat daha zor olurdu ama belki daha çok kamçılanırdık. Gerçi şartlar dahilinde yeterince asıldık diziye, hiç boşladığımız olmadı.

YAZAN YALNIZDIR
Yazan insan yalnız mıdır?
Evet, yalnız insan yazar, yazarken de iyice yalnız kalır! Ben sosyalleşince kendimi daha normal hissederim. Ama bir süre sonra sıkılırım, yalnızlık ararım.

İyi anlaştığınızı düşündüğünüz insanların sayısı çok mu?
İyi dostlarım var. Ayrıca kimse kimseyle, "Ben buna hayatımı vakfedeyim," diye arkadaşlık etmiyor. O insan sana kendini iyi hissettiriyorsa arkadaşın oluyor. Bencilce...

BENCE EV KADINLARININ ÇOĞU MUTSUZ!
Gamsız insanlar da var hayatta. Sürekli, "Hayat ne kadar güzel," diyen...
Bir tek hak ettiğimi düşündüğüm tatillerde oluyor o his. Hep bir hedefe kitlenmek lazım. Hedef olmazsa depresyon gelir. Mesela bence ev kadınlarının çoğu mutsuz. Bir evi sadece olduğu gibi tutmanın bir hedef olduğu kanaatinde değilim, bir süre sonra motivasyon gider.

Çocuk yapmak peki?
Çok iyi düşünülüp karar verilmeli. "Herkes yapıyor, ben de yapayım," gibi bir şey değil. İşinizi bırakırsınız, hiçbir tortusu kalmaz. Sevgili, arkadaş, hatta aile bile defterden silinebilir. Ama çocuk geri dönüşü olmayan tek şey.

HAYAT BANA TORPİL YAPTI
Sizi en çok ne sarstı?
Bu tip şeyleri paylaşmayı sevmiyorum. Genelde rahat, neşeli bir hayat yaşadım ama herkes gibi benim de hayal kırıklıklarım oldu. Zaten bence bizi esas yıkan hayal kırıklıkları. Beklenen acılar o kadar kahır vermiyor.

Ama genel anlamda hayat sizi kırmadı değil mi?
Tam tersi. Beklediğimden de fazlasını elde etmiş biriyim. Şans, çok çalışmak, artık sebebi her neyse...

Hayat size iyi davrandı yani.
İyi davranmadı, resmen torpil yaptı (gülüyor).

AŞKTA AHKAM KESMEM
Bir yazınızda, "Mutluluk niyettir," yazmıştınız. Öyle mi?
Biz elimizden geleni yapalım, çok büyük bir acı çıkarsa yolumuza, o zaman bakarız. Savaş içinde yaşayan insanlar var, evlerini kaybeden, yakınlarını kaybeden insanlar var ama yine de gülümsüyorlar. Ama, "Ben yalıda oturmazsam çok mutsuz olurum," diyen ömür boyu mutsuz olur.

Evlilik sizin için nasıl bir şey?
Şimdi buna genel bir cevap versem bile özel hayatımdan bahsetmiş gibi olacağım, magazin olacak. Aşk, evlilik, ilişkiler hakkında ahkam kesmek zaten bana sıkıcı geliyor, film ya da oyun olarak yazmayı tercih ederim.

SAFİNAZ'IN AĞZI BOZUK, FİNGİRDEK!
'Yedi Kocalı Hürmüz' için rol teklif edildiğinde hemen 'evet' dediniz mi?
Evet. Çünkü çok sevdiğim bir vodvildir. Yönetmen Ezel Akay ve kadro mükemmel. Haluk Bilginer'in olması da benim için çok önemliydi.

'Avrupa Yakası'ndaki Aslı'dan sonra, 'Safinaz' karakteriyle seyirci karşısına çıkmak hakkında ne düşünüyorsunuz?
Benzer bir oyunculuk tarzı var ikisinde de... Bildiğim bir oyunculuk temposu olduğundan kolaydı. Belki çok ciddi bir drama olsaydı seyirci benimsemezdi. Seyircinin beklentisi çok önemli aslında. Safinaz rol olarak Aslı'ya göre biraz daha avantajlı. Gerçi o da Hürmüz'ü dizginlemeye çalışan bir karakter ama mesela ağzı bozuk, fingirdek, sivrilikleri var.