Gonca Vuslateri'nin annesi o daha doğmadan kızının oyuncu olmasını istemiş. Vuslateri, "Annemin içi şimdi rahat. Yetenek doğuştan gelir denir ama benimki doğurandan geliyor" diyor.
'Canım Ailem'le karşımıza çıktı Gonca Vuslateri. Dizinin sorunlu, liseli ve korkusuz Nurcan'ıydı. Geçen sezon 'Küçük Sırlar'da zengin, ukala Ceyla oldu. Ama aşk Ceyla'yı öyle bir hale getirdi ki, onu bazen kızarak çoğu zaman da acıyarak izledik. Ancak o, "Bu kadar ağlamak ve kızmak yeter! Artık gülme zamanı" diyor ve hepimizi 'Yerden Yüksek'te canlandırdığı Kumru karakteriyle bir kahkaha şölenine davet ediyor.
Uzaktan maval okuyunca çok soğuk ve zor iletişime geçen biri gibi görünüyor ama
göz göze geldiğiniz ve ona sevgiyle baktığınız anda sizi içindeki çocukla, öğrenci ruhuyla, âşık bir kadınla ve ilginç hayatıyla ağırlıyor. 24 yaşında ama muhabbeti o kadar doyuruyor ki, masadan beyniniz tıka basa dolu kalkıyorsunuz. Yanından ayrıldığınızda da dilinize Sezen Aksu'nun 'Bir Çocuk Sevdim' şarkısının sözleri dolanıyor: Ben böyle yürek görmedim böyle sevdim / Şimdi çocuk büyümekte gün be gün / Bütün hüzünleri okşadı birer birer / Gizli bir ümide sarılarak biraz küskün...
-Oyuncu olmak hayaliniz miydi?
Annem okulda hem müzikle hem de oyunculukla ilgileniyormuş. Evlerinden müzik hiç eksik olmazmış. Bir gün ağabey dediği birine "Bana bir şarkı armağan et" demiş. O da "Gönül aşkınla gözyaşı dökmekten usandı" diye bir şarkı söylemiş. O anda birbirlerine âşık olmuşlar ve 17 yaşında babamla evlenmiş. Annem çok oyuncu olmak istemesine rağmen evlenince hayallerini çocukları için kurmaya başlamış. "Benim iki çocuğum olacak. Biri müzisyen, diğeri olacak" demiş. Şimdi ablam 30 yaşında ve müzisyen, ben de oyuncu oldum.
-Peki, siz de koşulsuz şartsız annenizin bu isteğine sadık mı kaldınız?
İlkokul 2'nci sınıftan itibaren oyunculuk eğitimi aldım. Hatta bir gün annem ve babama kızıp lunaparka gitmiştim. Orada sürekli "Lütfen oyuncu olayım yoksa öleceğim" diye dua etmiştim. Annem ben küçücükken büyük oyunlarını izlemeye götürüyordu. Ama ortaokulda 'Simyacı' oyununu izledim. Orada Tülay Günal'ı gördükten sonra bu işi yapmak için çıldırmaya başladım. Annem de "Bu iş İstanbul'da yapılır" diye destekledi beni. Aslında yetenek doğuştan gelir denir ama benim yeteneğim doğurandan gelmiş.
-Anneniz takdire şayan bir kadınmış. Peki, şimdi halinden, sizden memnun mu?
Çok güzel hayal kuran bir kızı var. O nedenle içi çok rahat. Konservatuvardayken
ben bir ara "Dizi yapmalıyım, para kazanmalıyım" demeye başlamıştım. O sırada annem "Oyunculuk sen yokken benim istediğim bir şeydi. Sakın eğitiminle parayı karıştırma. Oyuncu olarak kendini büyüt. Gerisini bana bırak" dedi. Ben de onu dinledim.
'KUMRU TATLİŞKO BİR KARAKTER'
-Peki, kendi serüveninize baktığınızda şaşırıyor musunuz?
Oya, çok şaşırıyorum. Konservatuvardan mezun olduktan sonra 27 yaşıma kadar sırt çantamı alıp yurtdışına gitmek istedim. "Her yaşta bu ülkede oyunculuk yapabilirim, dünyada neler olduğunu göreyim" dedim. Olmadı, çünkü beni çok mutlu eden yeni kapılar açıldı hayatımda. Anladım ki o çanta bir deprem çantasıymış. Bekledim, bekledim sarsıntı olmadı. O zaman da yolculuğa çıkmanın bir anlamı kalmadı.
-'Küçük Sırlar'dan yeni ayrıldınız ama hemen 'Yerden Yüksek'e dahil oldunuz. Biraz hızlı olmadı mı?
Heyecanlandım. Çünkü Ceyla karakterine ters köşe bir rol teklifi geldi. Komedi ve mahalle işinin beni çok rahatlatacağını düşündüm. 'Yerden Yüksek'te arkadaşlarım oynuyor ve çok güzel bir ekip var. "Ne yapmalıyım?" diye dizinin son 10 bölümünü izledim ve "Ben burada çok eğlenirim, bu ekip bana çok iyi gelir" diyerek hiç düşünmeden teklifi kabul ettim.
-Canlandırdığınız Kumru nasıl biri?
Kayserili zengin bir ailenin kızı. İstanbul'da ağabeyiyle birlikle yaşıyor. Çok çalışkan, kırılgan, ürkek ve duygusal bir kız. Tepkilerini karşısındakini şaşırtacak şekilde verip ürken bir karakteri var. Kumru aslında tatlişko biri. Heyecanlı, kuş gibi hali kendimde olan, ama projelerimde bir türlü nasip olmayan bir şeydi. Kumruy'la buluşmak o nedenle bana çok iyi geldi.
'AŞKI İMKANSIZ SANIYORDUM'
-Fotoğraf sanatçısı Mehmet Turgut’la beş ay önce bir arkadaş toplantısında tanışan ve görür görmez âşık olan Gonca Vuslateri, “Mehmet’le tanışana kadar aşkın imkânsız bir şey olduğuna inanıyordum. Mehmet’le o kadar çok ortak noktamız var ki, bu da hayatın ta kendisi oluyor. Aşk, seninle birlikte üretmek, koşmak ve birliktelikten bir şey yaratmak demek. Biz Mehmet’le üretmeyi seviyoruz. Şimdi bir proje hazırlıyoruz. Ben şiir yazıyorum, Mehmet de o şiirlerin kendisine hissettirdiği şeyleri fotoğraflayacak. Ardından Mehmet bir kısa film çekecek. Onun hazırlıklarına da şimdiden başladık” diye anlatıyor.
HT Magazine