Kanal D’nin iddialı dizilerinden ‘Kayıp Şehir’, bu akşam ilk bölümüyle ekrana geliyor. Başrol oyuncusu Gökçe Bahadır, bu kez seksi ve fettan kız Aysel rolünde. Oyuncu ‘Yaprak Dökümü’nün Leyla’sı olarak anılmaktan rahatsız değil ama “O rolü unutturmam gerek” diyor.
Kanal D’nin yeni dizisi ‘Kayıp Şehir’ bu akşam başlıyor. “Çok iddialı geliyoruz” diyen başrol oyuncuları Gökçe Bahadır, İlker Kaleli, Nik Xhelilaj ve Ahmet Mekin’le konuştuk.
Gökçe Bahadır: Kendimi çok iyi hissediyorum.
‘Kayıp Şehir’de nasıl bir karakterle karşımıza çıkacaksınız?
Tam bir kadın... Seksi ama bunun için ekstra bir şey yapmıyor. Bir delikanlılık durumu da var. O da hayattan aldığı darbelerden dolayı yarattığı bir kalkan herhalde. Çok temiz kalmış tarafları var. Vicdanlı, merhametli biri.
İlk defa sizi bu kadar heyecanlı görüyorum.
Aysel rolü beni gerçekten çok heyecanlandırdı. Her kadın oyuncu bu rolü oynamak ister bence. Çok renkli. Keşfetmesiyse çok sancılıydı. Doğru bir zamanda geldi bu proje. Şu anda hayatımda çok iyi hissettiğim bir dönemdeyim, bu da Aysel’e yarar.
Sezonun iddialı dizilerinden biri olacağı söyleniyor. Bu beklenti sizi nasıl etkiliyor?
Biz çok inandık. Umarım seyirci de inanır. İşin içinde olmama rağmen tanıtımlar beni etkiliyor. Çok iddialı geliyoruz. Senaryo ekibi çok iyi: Yıldırım Türker, Murat Uyurkulak, Seray Şahiner, Hakan Bıçakçı, Leyla Olçan. Proje tasarımı Tomris Giritlioğlu’na ait. Dizi için Sezen Aksu bir şarkı söyledi. Yönetmenimiz çok iyi. Yok yok yani...
“Leyla’yı unutturmam gerek”
En son ‘Sensiz Olmaz’da rol almanıza rağmen hâlâ ‘Yaprak Dökümü’nün Leyla’sı olarak anılıyorsunuz. Bu durum sizi rahatsız ediyor mu?
Son işim kısa ömürlü olduğu için hâlâ Leyla hatırlanıyor. 4.5-5 yıl aynı karakteri oynayınca beni onunla özdeşleştirdiler. Aysel olarak görünce şaşırdılar hatta. Bu, hoşuma gitti. Çünkü Leyla’nın yarattığı o illüzyonu bozmam gerekiyor artık. Aslında mesleği oyuncu olan biri ev kızını da oynar, sokak kızını da, köylü kızını da. Aysel bitecek bir gün, inşallah çok geç biter, o zaman başka biri olacağım. Oyunculuğun zevkli tarafı da bu.
Dizi göç eden bir ailenin hayatta kalma mücadelesini anlatıyor. Aysel’in hikayedeki yeri nedir?
Bu ailenin taşındığı apartmanda oturuyor Aysel. Şanslı aile! Onların hayatlarına bir şekilde dahil oluyor. Ailenin ayakta kalma mücadelesini izlerken, arka sokaklarda yaşanan hayatları da göreceğiz.
Dizinin tanıtımlarında dişiliğinizi ön plana çıkaran kıyafetlerle gördük sizi...
Dişilik benim Leyla’da geri plana attığım bir şeydi. Aysel, çok güzel giyiniyor. Sokakta görsem ben de birkaç kere dönüp bakarım.
İlker Kaleli: Görmezden geldiğimiz insanlar bu dizide
Siz ailenin hayalci oğlu İrfan’ı oynuyorsunuz...
İrfan’nın hedefleri büyük. Futbola tutkulu, o tutkunun günün birinde kendisine parlak bir hayat getireceğini düşünüyor. Ancak İstanbul’a gelir gelmez gözü bir başka tutkuyla kamaşıyor.
Bu hikayenin nesi izleyiciyi cezbedecek sizce?
Ticari kaygılarla yazılmış, sorunların üzerinden öylesine geçen bir iş değil. Hikayenin akıcılığı, yazılan diyaloglar çok çok güzel. Aklından bir kere bile “İstanbul’a gidip yaşasak nasıl olurdu?” diye düşünen herkesin yakalayacağı bir şeyler var. Türkiye’de cici cici paketlenmiş duygusal dramaların dışına ne zaman çıkacağız diye merak ediyordum. Şanslıyım ki benim başıma geldi. Sokakta yürürken görmezden geldiğimiz insanlar var bu hikayede.
Oyunculuğun yanı sıra küçük yaşlardan beri müzikle uğraşıyorsunuz. İkisini bir arada mı yürüteceksiniz?
Ağırlıkları dönem dönem değişti ama ikisi de benim çok büyük hayallerim. Müzikle ilgili hâlâ yapmak istediğim çok şey var. Ama içimde kalacak galiba.
Ahmet Mekin: Pişman olurum diyordum ama olmadım
Ahmet Bey, sizin dizideki rolünüz ne?
İsmail Dede... Ailenin en büyük üyesi. 80 yaşlarında... Yorgun, ama dik durmaya çalışan biri. Açık fikirli, adaletli, gelini Meryem’i ve torunlarını gözünden sakınıyor. 80 küsur yılın bilgeliğinde nice sırlar saklıyor.
Dizi oyunculuğu yapmak istemediğinizi söylüyordunuz hep. Bu kararınızı değiştiren ne oldu?
Bu ekip ikna etti beni. Kıramadım. Yönetmeninden setçisine kadar herkesten son derece memnunum. “Belki pişman olurum” diyordum ama hiç pişman olmadım.
Kendi sahnelerinizi izleme fırsatınız oldu mu?
Hayır. 200 filmim var, bugüne kadar yalnızca birkaçını gördüm. Kendimi izlemeyi sevmiyorum.
Neden?
Kendimi çok eleştiririm çünkü. Belki beğenmeyeceğim taraflar olur, sinirlenirim diye izlemiyorum. ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ı bütün dünya seyretti, ben 35 yıl sonra
izledim.
Nik Xhelilaj: Bu ekip olmasa kayıp Nik olurdum
Bu Türkiye’ye ilk gelişiniz mi?
İkinci... Kuleli Askeri Lisesi’nde okumak için gelmiş, beş ay sonra kaçmıştım.
Set ortamına çabuk alışabildiniz mi?
Evet. Bu benim ilk dizim. Çok yardımcı oluyorlar bana. Onlar olmazsa kayıp Nik olacaktım (gülüyor).
Sizi hangi karakterde izleyeceğiz?
İlk defa bu kadar dürüst bir karakteri oynuyorum. Kadir, ağırbaşlı, sorumluluk sahibi biri. Babasının kaybından sonra aile reisliği ona kalmış. Annesine en büyük desteği o veriyor.
Milliyet/Cadde