Gazetecilik mesleğinin itibarını kimler düşürüyor?

İzzet Çapa, Hürriyet'te "Gazetecilik mesleğinin itibarını kimler düşürüyor?" başlıklı bir yazı kaleme aldı..; İşte Çapa'nın o yazısı...

Gazetecilik mesleğinin itibarını kimler düşürüyor?

Gazetecilik mesleğinin itibarını kimler düşürüyor?

Geçtiğimiz haftalarda Atatürk Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakan Temiztürk'ün, ülke genelinde gazeteciliğin güvenilmez meslekler arasında yer aldığını söylediği bir haber okudum.

Kendimi de ucundan köşesinden mensubu olarak görmeye başladığım bu mesleğin itibarının aslında neden sallantıda olduğunu o kadar uzun boylu düşünmeye gerek yok.

Ne yazık ki bazılarının gazeteciliğe, daha doğrusu gazeteciliğin imajına verdiği zarar, dışarıdan insanların verebileceğinden kat be kat fazla.

Yandaş-candaş muhabbetine girmeden, haydi gelin ufak bir durum muhasebesi yapalım sizinle...

Mesela adam veya kadın gazeteci, gazete yöneticisi... Yakın bir akrabasının da halkla ilişkiler şirketi var. Gazeteye bakıyorsunuz, bahsi geçen "yakinin" müşterileri, en fazla haber yapılan kişiler veya şirketler olarak çıkıyor karşımıza.

Mesela adam veya kadın, bir gazetede çok cüzi maaşla yazarlık yapıyor. Ama diğer yandan da dolgun bir ücretle şirketlere marka danışmanlığı görevini üstlenmiş. Tesadüf bu ya gazetesinde de en fazla ona "danışan" şirketlerin haberleri çıkıyor. Mesela adam veya kadın, gazetede yazar ama akşamları gece kulüplerinde "freelance" çalışıp, partiler düzenliyor.

Sonra da "sanatını" icra ettiği mekanı "En iyiler" listesine sokarak, okurlarına "parlatıyor".

Mesela adam veya kadın, gazetenin bir köşesini kapmış, Türkiye'nin yeme içme hayatını yönlendirdiği iddiasında ama gece beleş gezmelerini en iyi kim finanse ediyorsa yönlendirmeyi o tarafa doğru yapmayı seviyor. Mesela adam veya kadın gazetede "life style" yazıyor ama bir yandan da eşinin, dostunun üzerinden televizyonlara programlar hazırlıyor. El altından yaptığı programlar kendi gazetesinde başarılı, onunla çalışmayanlar ise hep tu kaka...

Tüm bu saydıklarımı okurken herkesin aklına mutlaka bazı isimler, bazı yüzler gelmiştir. Yukarıda yazdıklarımı öyle ya da böyle uygulayan "akıllılar" da, herhalde milleti kim olduklarını bilmeyecek kadar ahmak sanmıyorlardır. Sadece gerçek yüzlerinin "çirkinliğinin" farkında olunması hiçbirinin umurunda değil. Bu kişiler, gazetelerin ve gazetecilerin inandırıcı olup olmamasını kendi sorunlarıymış gibi görmüyorlar. Onların tek hesabı var; "Bu düzenden ne götürürüm!"

Zaten bunlar aslında gazeteci falan değil, gazeteciliği ticari amaçları için kullanan, "pahalı görüntülü ucuzlar ordusunun" neferleri...

Onlar yüzsüzler belki ama dedim ya hepimiz kim olduklarını ve neye benzediklerini aslında çok iyi biliyoruz...

NOT: Şimdi birileri bana "Kim bunlar, açıkla İzzet" diyecek, biliyorum. Ama kimse kusura bakmasın kariyerden değil, bariyerden gelmiş ve sadece 4-5 senedir bu mesleğin havasını soluyan biri olarak benim söyleyeceklerim bu kadar. Bundan sonrası hayatlarını bu mesleğe adamış, dürüst ve namuslu gazetecilerin işi...

İnönü'nün o meşhur sözünü bu mesleğe uyarlarsak "Namuslu gazeteciler, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça gazetecilik mesleği için kurtuluş yoktur!"