FAZLA İDDİACIYIM, İNSANI YIPRATIYOR

En sevdiğim kelime: Aşk. En nefret ettiğim kelime: Kibir. Evde 10 tane televizyon var. Dünya televizyonlarının da neler yaptığını takip ediyorum. Fazla iddiacıyım, bu da insanı yıpratıyor.

FAZLA İDDİACIYIM, İNSANI YIPRATIYOR

* Evde 10 televizyon var. Dünya televizyonlarının da neler yaptığını her gün takip ediyorum.
* Bir insanın gerçek niyetini, beyninden geçen cümleleri iki dakikada anlayabiliyorum. Hayatımda hiç kazık yemedim.
* Hülya Avşar'dan 10 yıl önce bir isteğim olmuştu, doktor olan ağabeyim için. Sorsan hatırlamaz. 'Ne kadar ücret düşünüyorsunuz?' dedim. Bana döndü ve 'Senden hiçbir zaman ücret almam. Sen arkadaşımsın ve ben senin iyi yerlere gelmeni istiyorum,' dedi.
* İnternetteki sözlüklerde, hepsini kastederek konuşmuyorum, asosyal haris tiplerin, hakkımdaki yorumları beni eğlendiriyor.
* Kaderin beni götürdüğü yere doğru gittim. Allah bir taraftan alıyor bir taraftan veriyor gibi bir durum var. Herhalde beni öyle imtihan ediyor...

Dokunduğu şeyi başarıya çeviren, televizyonun en çok izlenen programcısı Acun Ilıcalı'nın bazı meslektaşlarına benzemeyen bir tarafı daha var. Gücün, şöhretin, paranın değiştirmediği hakiki insanlardan biri olması... Acun'u çok eskiden beri tanıyorum. Röportaj için buluştuğumuzda da "Şaka mı yapıyorsun?" demedi, lapa lapa yağan karın altında, - 10 derecede, tişörtle sokağa çıkarak bizim için bu pozu verdi... Acun, işine tutkuyla bağlı gençlerden de sıkı bir ekip kurmuş. Sabah-akşam Yetenek Sizsiniz Türkiye yarışması için, Türkiye'nin en yeteneklilerini değerlendiriyorlar. "Bu şirkette kim çalışamaz?" diye soruyorum ona. "İyi kalpli olmadığını düşündüğüm kimseyi şirkete almam," diyor; "İyi kalpli olmayanlarla da asla iş yapmam!"

Maalesef iş zehirlenmesine uğramış durumdayım!
- Yetenek Sizsiniz Türkiye'de sizi şaşırtan ne oldu?
- Beklediğimden daha iyi gidiyor. Çünkü birinci hedefim, programın halk tarafından kabul görmesiydi. Çok iyi tepkiler aldık. İkincisi, ilginç yetenekte insanları bulabilmemizdi. Öyle yoğun bir başvuru oldu ki, çekimi sekiz adet ilk tur olarak düşünüyorduk, şu anda 11'e çıkarmış durumdayız. İlk defa sana söylemiş olayım Tuluhan, önümüzdeki yıl Londra, Münih ve Londra'da, 15 bin kişilik salonlarda ön elemeler çekeceğim. Yani New York'ta çekilmiş, Türklerin içinde yer aldığı ilk yarışma programı bizimki olacak. Bütün Amerika'daki Türkleri orada seçmelere çağıracağız ve iki bölüm New York'tan yayın yapacağız. Biz onların ayağına gidiyoruz.

- Kendinizi nerede konumluyorsunuz?
- İşini hakkıyla yapan bir yapımcı ve halkın sevdiği bir sunucu. Garip bir yerde konumlandırmıyorum kendimi. Öyle hırslarım yok. Sokakta insanlarla görüştüğüm zaman, gözlerindeki enerji, en yakın arkadaşımı görüyorum enerjisi. Bana ulaşabileceklerini düşünüyorlar, o tonlama ile konuşuyorlar. Kendi içlerine almışlar beni. Bunu sağlamış olmak, benim için gerçek başarı.

- Televizyon dünyasında düşmanlarınız yok mu?
- Mutlaka vardır. Bizim sektör hiç kolay bir sektör değil. Belli başarılar belli kıskançlıkları getirir. Ama böyle şeylere üzülmem. Yakın dostum, arkadaşım tarafından yapılan davranışlar beni üzer. Hiç kazık yemedim hayatımda. Karşımdaki insanın niyetini, beyninden geçen cümleleri iki dakikada anlarım. Ciddi derecede iyi insan sarrafıyımdır. Yakın ilişki kuracağım insanları iyi seçerim. Yakın ilişki kurduğum rahat 40-50 kişi vardır. Bunlardan da kolay kolay kazık yemem çünkü kendimi çok iyi yetiştirdiğimi düşünüyorum.

- Ne zamandan beri bu var?
- Ben Acun Firarda'ya başladıktan sonra herhalde, böyle bir yeteneğim olduğunu gördüm. Şöyle anlatayım sana: Acun Firarda'da her program, nereden baksan 100 kişiyle röportaj yapıyordum. 200 programda yaklaşık 20 bin kişi yapar. Var Mısın Yok Musun'da 350 kişiyle görüşmüşüm. Yani bir psikolog derecesinde insan analizi yapabilecek durumdayım.

- Karşınızdaki insan, işinde çok başarılı, medyanın vazgeçilmezi ama bir kötü özelliği var, art niyetli... İş yapar mısınız onunla?
- Hayatta yapmam. İyi kalpli olduğunu düşünmediğim hiçbir insanla, hiçbir zaman iş yapmam. Ekibimde de iyi olmadığını düşündüğüm biri çalışamaz.

- Çok insan elediniz mi hayatta?
- Elediklerim tabii ki var. Mesela dört yıl önce bana yapılmış bir hareket yüzünden çok avantajlı olmasına rağmen birisiyle iş yapmadım. İsim vermeyeceğim ama dört yıl önce öyle bir hareket yaptı ki bana, ruh halini ortaya koyan bir hareket... Çalışmadım onunla. Mesela ukala insanla da çalışmam. Ukala insan da sevmem.

- Ama Ali Taran egosu yüksek ve ukala birisi olarak biliniyor bu çevrede?
- Bana göre Ali Taran'ı anlamak için onunla iki gün geçirmek gerek. Dünyadaki çok değişik insanlardan biri benim gözümde. Ama onun için ukala da, burnu dik de demem. Onun ifade tarzından kaynaklanan bazı laflar söylenmiş olabilir hakkında. Bir gün Fatih Terim'in yazlığında karşılaşıyoruz. O gün üç-dört saat birlikte olduk ve Var Mısın Yok Musun ile ilgili öyle bir dalga geçti ki benimle acayip hoşuma gitti. Çünkü benle dalga geçilmesi çok hoşuma gider. Kötü niyet olmazsa tabii... Karşı tarafta kötü niyet varsa dalgayı bırak, ilk espride bile tepki gösterebilirim. Ali Taran'ın gözlem ve mizah kalitesini görünce Yetenek Sizsiniz Türkiye için o aklıma geldi. Aynı şey Hülya Avşar için de geçerli.

- Neden Hülya Avşar?
- Hülya Avşar'dan 10 yıl önce bir isteğim olmuştu. Sorsan hatırlamaz. Bir saniye bile düşünmeden kabul etmişti. Ağabeyimin tanıtımına çıkmasını istedim. Ağabeyim doktordu. 'Ücret dolarak ne düşünüyorsunuz?' diye sordum. döndü bana 'Senden ücret almam. Çünkü arkadaşımsın ve ben senin iyi yerlere gelmeni istiyorum,' dedi. Hülya Avşar gerçekten iyi insandır. Zaten kızına ne kadar özendiğini, onunla ne kadar ilgilendiğini gördükçe, onu çok taktir ediyorum...

- Hiç 'çamur at izi kalsın' durumuyla karşılaşmadınız mı?
- İnternetteki sözlüklerde, hepsini kast ederek konuşmayacağım, orada aklı başında arkadaşlar vardır ama ciddi zavallılar topluluğu da var... Böyle asosyal haris tiplerin benim hakkımdaki yorumları beni eğlendiriyor. Hayatım boyunca da aslında böyle oldu. Başarıyı elde ettikçe, kalbinde kötülük olan insanların yaptığı yorumlar, sözlükler için de geçerli bu, çalışma katsayımı üçe katladı. Mesela Show TV'de spor muhabiriyken müdürlerden biri bana gıcıktı. İlker Yasin'e gittim dedim ki, 'İlker abi, sana söz veriyorum, bu adamı öyle bir rezil edeceğim, o kadar çok çalışacağım ki, göreceksin.' O adam beni kovdurmaya çalışıyordu, performansımı beğenmiyordu. Ben İlker Yasin'i mahcup etmeyeceğimi söyledim. Bu bana ekstra bir enerji ve motivasyon verdi. İnternetteki sözlüklere gelince, programımın ertesi günkü reytinglerini beklememe gerek kalmıyor. Program akşamı kaç yorum girilmiş, ona bakıyorum. Ona göre reytingimi anlayabiliyorum. Çünkü 'Çok kötü program,' diyenler bile dibine kadar seyrettikleri için, onların yaptığı yorumlardan reytingimi bir gün önceden rahat anlayabiliyoryum. Gece 12.00'de çocuklara diyorum ki 'Sabah reyting çok iyi gelecek. Yorum çok!' Ne kadar çok yorum giriliyorsa o kadar çok izleniyoruz demek. Güzel bir ölçüm oluyor. Bu tiplerin hazmedemediği şu: Bu adam niye sürekli başarılı?

- En büyük iki markanın reklam yüzüsünüz... Bunları hayal ediyor muydunuz?
- Sektördeki iki büyük firmanın benimle çalışmak istemesi benim için gurur verici. Küçükken en sevdiğim şey, futbol maçlarından sonra üst üste kola içmekti. Beş-altı tane kola içtiğimi hatırlarım. Reklamları ulaşılmaz gibi gelirdi bana. 'Seninle çalışmak istiyoruz,' dediklerinde çok mutlu oldum gerçekten. Kampanya da güzel gidiyor. Öğrendiğime göre 7 milyona yakın SMS atılmış, 600 milyon kontör dağıtmışız. Bu 3 milyon saat demekmiş! Turkcell ile de çalışırken 7.5 reyting garantisi verdim. Mahcup olacak mıyız diye ciddi sıkıntı yaşadım. Başarı benim için çok önemli. Program saatlerinde çok ciddi geriliyorum. Bir de her sabah 10.00'da reytingleri aldığımızda. Allah'a şükürler olsun, iki senedir kötü bir reyting almadığımız için rahatım. Maalesef iş zehirlenmesine uğramış durumdayım. Reyting iyi geldiği zaman inanılmaz iyi oluyorum, kötü gelirse de kötü olacağımı biliyorum. Emin olun bu işi yapan herkes iş zehirlenmesine uğramıştır.

- Hayallerinize ulaştınız mı?
- Hayal etmediğim şeylere ulaştım. Kaderin beni götürdüğü yere doğru gittim. Demek ki Allah böyle istedi. Bizim ailevi olayları zaten çok iyi biliyorsun, Allah bir taraftan alıyor bir taraftan veriyor gibi bir durum var. Herhalde beni öyle imtihan ediyor. Annem ve babamın yokluğuyla orada imtihan olurken, burada da maddi başarı ve kariyer başarısıyla imtihan ediyor.

- İlk kızınız 19 yaşına geldi. Sizinle çalışmak istiyor mu?
- Banu, Koç Üniversitesi'nde okuyor. Benim için aşırı önemi olan bir insan. Çünkü annem ve babamın gördüğü tek çocuğum o. Annemle babamın öldüğü kazada o da arabadaydı. Yaşama tutunan bir mucizeydi. 10 gencin dokuzunun yapmayacağı şeyi yaptık ve biz onu dünyaya getirdik. 19 yaşında insanlar genelde evlenmezler. O zaman böyle bir karar verip onu dünyaya getirmeye karar verdik. Bu da onun mucizesiydi. Çünkü düşünmediğimiz zamanda dünyaya geldi. O arabadan kolay kolay kimse sağ çıkamazdı, o da mucizeydi. Geçtiğimiz sene de ciddi bir kaza geçirdi. Arabayla takla attı. Şımarıklık diye bir kelimeyi asla bilmeyen bir kızdır biliyor musun? Küçüklüğünden beri böyle. İleride yanımda çalışsın isterim. Çok zeki ve yetenekli. Ama 'Gel benimle çalış,' gibi şeyler söylemiyorum.

- Ufaklıklar kaç yaşında oldu?
- Leyla beş, Yasemin iki buçuk yaşında. Eğer yarışmada çocuklara 'Hayır,' dersek eve geldiğimde Leyla bana sitem ediyor. Mesela sabah ona sitem ettim ağlamaya başladı. 'Niye ağlıyorsun?' diyorlar, 'Babam kalbimi acıttı,' diyor.

- Evlilik sizde neyi değiştirdi?
- Zaten evcildim, evcil olarak yaşamımı devam ettirmemi sağladı. Kalabalığı çok severim, kalabalık bir aileye sahip olmak beni çok mutlu etti. Çünkü annemler yedi kardeşti ve ben onların arasında büyüdüm. Şimdi üç tane kızım var. Kızlar, akrabalar falan derken ev yine dolup taşıyor ben yine çok mutlu oluyorum.

- Evde kaç televizyon var?
- 10 tane vardır. Dünya televizyonlarının da ne yaptığını her gün takip ediyorum.

- Ölüm riski olan bir şey olsa alır mısınız yarışmaya?
- Orada yarışmacı her şeyi kendi isteğiyle yapıyorsa, 18 yaşından büyükse bir sorun olmaz zaten. Bu programda öyle can güvenliğine kast edecek bir şey olmaz kolay kolay.

- En sevdiğiniz kelime?
- Aşk.
- Nefret ettiğiniz kelime?
- Kibir.
- Heyecanınızı ne öldürür?
- Negatif enerji.
- En sevdiğiniz ses?
- Kadın sesi...
- Nefret ettiğiniz ses?
- Tebeşir sesi. Belki o yüzden okuyamadım. Bir de konsantre bir şekilde çalışırken etrafımdaki her türlü ses.
- Hangi mesleği yapmak istemezsiniz?
- Gece bekçiliği.
- Hangi doğal yeteneğe sahip olmayı isterdiniz?
- İyi futbol oynayabilmeyi isterdim. Emre Belözoğlu'nu yatırıp, çalım atıp devam etmek isterdim yani.
- Sizi eğlendiren en kötü huyunuz?
- Her yere geç kalmam. Her yere geç kalmam, beni ve etrafımdakileri çok eğlendirir. Uzun zamandır ilk defa bu röportaja geç kalmadım. O da siz geldiğiniz için. Eğer ben gelmiş olsaydım ilk 20 dakikamız 'Kusura bakma' ile geçerdi.
- Hayattaki kahramanınız kim?
- Maradona. Dünyanın en yetenekli futbolcusu.
Çok etkilendiğim birisi ama karakter olarak değil tabii. Onun dışında karakter olarak diyorsan, babam.
Son derece esprili, çok iyi niyetli, pozitif bir insandı.- Hayat felsefenizi hangi slogan özetler?
- İyilik yap, iyilik bul.
- Türkiye'de de geçerli mi bu?
- Bence geçerli. Benim şu andaki pozisyonumu çok iyi yansıtan bir slogan. Türkiye'de de geçerli olduğunu düşünüyorum.
- Size yapılmasından nefret ettiğiniz şey nedir?
- Ukalalık yapılmasını istemem.
- Sizi ne üzer?
- Değer verdiğim insan tarafından hayal kırıklığına uğratılmak.
- Sizce mutsuzluğun tanımı nedir?
- Hayattaki ümidin kaybolmasıdır. Ümitsiz insan mutsuz olur.
- Uğurunuz var mı?
- Her reyting alacağımız sabah mutlaka Esat (Yontunç) ile telefonda konuşuruz. Ben reytingleri Esat'a okurum. Esat en yakın arkadaşlarımdan biri.
Çocukluk arkadaşım ve burada genel koordinatörümüz. Bundan beş yıl önce, Esat'ın önünde reytingler yoktu, ona ben okudum. O reyting çok iyi geldi. Beş yıldır her sabah reytingi Esat'a telefonda okurum.
- Takıntınız var mı?
- Haklı çıkma takıntım vardır. Haklı çıkmak için gereğinden fazla çaba sarf ederim. Bu, iyi bir özellik değil. Fazla iddiacıyım. Bu da insanı yıpratıyor.